Başbakan Erdoğan, Medeniyetler İttifakı Zirvesi'nde Konuştu

Rio De Janeiro'da temaslarda bulunan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Medeniyetler İttifakı Zirvesi'nin açılış oturumunda konuşma yaptı.

Konuşmasına tarihi bir zirve gerçekleştirildiğini belirterek başlayan Erdoğan, "Bugün Rio de Janeiro şehri tarihe tanıklık ediyor. Ülkemizin, halklarımızın, dünyamızın ve insanlığın geleceği adına burada tarihi bir zirve gerçekleştiriyoruz. Küresel finans krizinin içinden geçiyoruz. Yoksulluk, gelir dağılımında küresel boyutta eşitsizlik var. Nükleer silahlar, kitle imha silahları geleceğimizi tehdit ediyor. Küresel boyuttaki terörizm, insan kaçakçılığı, küresel ısınma, susuzluk, çevre kirliliği ve diğer
tehditlerle yüzleşiyoruz. Tüm bu tehditleri ve somut neticelerini görüyoruz. Ancak görünmeyen, görünmek istenmeyen ve tüm bu tehditler kadar geleceği tehdit eden bir başka tehlike var: Önyargılar, hoşgörüsüzlük, tahammülsüzlük, ayrımcılık. Kısaca medeniyetlerin kutuplaşmasını, hatta çatışmasını tetikleyen, buna zemin hazırlayan bir zihniyet var. Dünya küçüldükçe büyüyen tehdide dikkat çekmek için buradayız. Biz buna hem karşı durmak, hem de bunu ortadan kaldırmanın mümkün olduğunu dünyaya göstermek için
buradayız. Asla karamsar değiliz. Tarihten ve bugünden kaynaklanan tüm sorunların çözümünün mümkün olduğuna inanıyoruz. Hoşgörüsüzlüğün insanlığın değişmez kaderi olmadığına inanıyorum. Tarihin akışını değişmenin elbette mümkün olduğuna, esen olumsuz rüzgârların değil, sevgi ve barışın asıl olduğuna inanıyor ve bu zirveleri gerçekleştirerek insanlık adına önemli katkı veren tüm katılımcılara şükran sunuyorum. Zirvenin tarihi bir rol oynamasını diliyorum. İnsanların kültürleri, farklılıkları bir çatışma
sebebi olarak gösterenler, hem insanlığın ortak tarihine, hem de evrensel değerlere ihanet eder" dedi.
Erdoğan, "Şu hususların altını çizmek isterim: İnsan kendine nasıl davranılmasını istiyorsa başkalarına da öyle davranmalı. Sevilmek isteyen sevmeli, hürmet görmek isteyen hürmet etmelidir, adalet isteyen adaletle muamele etmelidir. Doğu ile Batı'yı ayrıştıran en büyük çatışmanın Haçlı Seferleri olduğu iddia edildi. Ancak, Haçlı Seferleri aynı zamanda tüm bu tarafların iletişime geçtiği, ittifaklar kurduğu, bilim ve sanat noktasında alışverişte bulunduğu dönemlerdir. Dünya sadece Batı, Doğu, Güney veya
Kuzey'den ibaret değildir. Medeniyetler tarihi asimilasyonun değil, farklılıkların etkileşim tarihidir. Bazıları tarihe, siyasete, dünya olaylarına benmerkezci zaviyeden bakıyor. Farklı olanı dışlıyor. Onları 'gelişmemiş' ya da 'gelişmekte olan' gibi sıfatlarla tanımlıyor. Tarihi önyargılardan yola çıkarak tüm kitleyi, tüm inanç grubunun tüm mensuplarını yargılamak son derece yanlış ve tehlikelidir" diye konuştu. Konuşmasında İslam'ı terörle bağdaştırmanın yanlış olduğunu vurgulayan Erdoğan, "İslam ile
terör kelimesi yan yana gelemeyecek kadar birbirine zıttır. New York, Madrid, Londra, İstanbul gibi şehirlere yönelik saldırılar, bu dinin özüne de saldırıdır. Körü körüne Batı düşmanlığı, Anti Semitizm ne kadar yanlışsa, İslam'ı terörle yan yana anmak da o kadar yanlıştır" dedi. Adalet konusuna değinen Başbakan Erdoğan, "Birilerinin refahta olması başkalarının fakirlik, yokluk içinde yaşadığı gerçeğini ortadan kaldırmaz. Adalet evrensel bir ilkedir. Ve tutarlı, uygun bir anlam ifade eder. Tutarlı bir
biçimde uygulandığı zaman bir anlam ifade eder. İstanbul'un güvenliği huzur ve refahı Rio'nun güvenliği ve refahından ayrı düşünülemez. Bizim Gazze için, Kudüs için ortaya koyduğumuz tavır, adaleti, vicdanı öne çıkaran bir tavırdır. Biz İran'da Irak'ta ölen çocuklara gözyaşı döktüğümüz gibi Şili'de hayatını kaybedenler için de gözyaşı döktük ve döküyoruz. İkiz kulelerde Londra, Madrid metrolarında, İstanbul'da hayatını kaydedenler nasıl vicdanımızı sızlatıyorsa, Gazze'de kaybedenler de vicdanımızı
sızlatıyor. Bu yüzden Gazze'deki çocukların sesine kulak veriyoruz" diyerek sözlerini sürdürdü. İran'a yaptıkları ziyaretten de bahseden Erdoğan, bu buluşmayı diplomatik bir zafer olarak gördüğünü ifade etti. Erdoğan, "Başkan Lula ile Tahran'a gitmemizin tek sebebi vardı, o da dünya barışı içindi. Dünya barışını nükleer silahı yayarak ilan edemeyiz. Bugün 'nükleer silah olmasın' diyen ülkelerin hepsinde nükleer silah var. Bu konuda konuşanlar kendi ülkelerindeki nükleer silahları kaldırıp insanlık barışı
için müjdeyi versinler. Mesele bu. Bunu yapabiliyor muyuz? Bunu yaparsanız gerçekçi olduğuna inanırız. Kimsenin horlanmadığı, aşağılanmadığı siyasal bir düzen kurmak istiyoruz. Dünyada siyahıyla, beyazıyla, zenginiyle, fakiriyle, Müslüman'ı, Hristiyanıyla, Doğu'su Batısı'yla herkesin masada bir yeri olması gerektiğine inanıyoruz. Dolayısıyla İran'daki buluşmayı diplomatik zafer olarak görüyoruz. Bilim, sanat, iklim değişikliği, göç, medya sorumluluğu, azınlık hakları, çoğulculuk, STK'ların rolü ve
geliştirilen projeler dünyamızın acil sorunlarına kalıcı çözümler bulmayı hedeflemektedir. Rio'dan bütün dünyaya tek yürek halinde çağrıda bulunuyor ve diyoruz ki, gelin bu dünyaya hepimiz sahip çıkalım. Fakirliğe karşı mücadele edelim, teröre karşı işbirliği yapalım, dünyayı nükleer silahtan arındıralım. İnsan ve uyuşturucu kaçakçılığına son verelim ve mağdur olan tüm coğrafyalara el uzatalım. Gerginlik ve çatışmanın olduğu dünya için değil dayanışmanın olduğu dünya için çalışalım. Din, dil, ırk, renk,
refah diye ayrım göstermeden herkese kucak açalım. Burada adalet, hak, hukuk, refah özgürlük herkes için olmalıdır. Ancak o zaman hep birlikte aydınlık bir geleceğe doğru yol alabiliriz" diye konuştu.
Ana Sayfa
Manşetler
Video
Yenile