Başbakan Erdoğan: Türkiye, Suriye'den Her Türlü Sınır İhlaline Cevap Verecek

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Suriye'nin uluslararası sularda Türk uçağını vurmasının ardından Türkiye'nin Suriye sınırından gelecek her türlü ihlali bir tehdit olarak görüp ona göre cevap vereceklerini söyledi.

Haftalık grup toplantısındaki konuşmasının neredeyse tamamının Suriye konusuna ayıran Erdoğan, "TSK’nın angajman kuralları değişmiştir. Suriye sınırında yapılacak tüm ihlallere karşılık verilecektir" dedi.

Son grup toplantısının gerçekleştiği 12 Haziran’dan bu yana yurt içinde ve yurt dışında önemli gelişmelerin yaşandığını belirten Erdoğan, ardından temaslarını aktardı. Son yurt dışı teması olan Brezilya'dan dönerken de Suriye tarafından Türk uçağının vurulduğu haberini aldıklarını kaydetti.

Erdoğan, "22 Haziran'da Suriye’nin 13 deniz mili açığında, uluslararası hava sahasında RF-4 uçağımıza saldırı düzenlendi, uçağımız Suriye karasularına düştü." dedi.

Uçağın Suriye kara sularında vurulmadığını, uluslararası sularda vurulduğunun altını çizen Erdoğan, "Bunun bilinmesi lazım, içerde ve dışarıda bunun saptırma gayreti içinde olanlar var." dedi.

Erdoğan, pilotlara yönelik başlatılan arama kurtarma çalışmalarının da sürdüğünü kaydetti.

Ardından önemli hatırlatmalarda bulunmak istediğini söyleyen Erdoğan, şöyle devam etti: "AK Parti olarak 2002 yılı sonunda görevi devraldığımızda, Türkiye’nin mevcut sorunlarını bakış açısıyla, koordinasyonla çözebileceğimizi gördük. Ekonominin, demokratikleşmenin, dış politikanın iç içe geçmiş alanlar olduğunu, birbirini doğrudan etkilediğini ifade ettik. Biz 9,5 yıl boyunca hep bu anlayışla hareket ettik. Dış politikada aktif tutum sergiledikçe ekonomimiz büyüdü. Ekonomimiz büyüyünce dış politikada elimiz güçlendi. Bu doğrudan reformlarımıza sosyal kalkınmaya yansıdı. Hiç kimse şunu söyleyemez: Türkiye içine kapansın, yanı başında olup bitenleri seyretsin, Türkiye tribünde kalsın. Bu anlayış bizim yakın tarihimizde zaman zaman iktidara egemen olmuştur. Ama böyle dönemlerde Türkiye hiçbir ilerleme kaydedememiştir. Türkiye merkezinde bulunduğu çok geniş coğrafyada, komşularla aynı gönül dilini konuşan bir ülkedir. Komşularına, akrabalarına, kardeşlerine sırtını dönen bir ülkenin, onların sevincine kederine kayıtsız kalan bir ülkenin, özellikle de Türkiye’nin bu coğrafyada büyümesi kalkınması söz konusu olamaz."

BİZİM İÇİN ÖNEMLİ OLAN AKRABALIK HUKUKUDUR

Ancak bunlar olurken Türkiye'nin hiçbir ülkenin içişlerine karışmadığını ve karışmayacağını vurgulayan Erdoğan, "Türkiye’nin dostluğu son derece önemlidir. Arkasına Türkiye’nin dostluğunu alan her ülke bilsin ki sırtı sağlamdır, o güvenlik içindedir, emniyet içindedir. Biz komşularımızın coğrafi konumlarıyla, yer altı yer üstü zenginlikleriyle zaaflarıyla hiçbir zaman ilgilenmeyiz. Bizim için önemli olan dostluk akrabalık hukukudur. Biz tüm halklar için barışı adaleti huzur ve esenliği savunuruz. Bu ülke yeri gelmiş Saraybosna için, Kosova için yüreğini ortaya koymuştur. Bu millet, Kabil, Bağdat, Erbil, Musul, Halepçe için yüreğini ortaya koymuştur. Bugün Filistin dediğimizde, Ramallah Gazze dediğimizde bir hesabın içinde değiliz. Sadece yüreğimizdekileri söylüyoruz." ifadelerini kullandı.


GAZABIMIZ ŞİDDETLİDİR

Erdoğan ayrıca "Şu noktanın altını kalın çizgilerle çizmek istiyorum. Türkiye’nin dostluğu ne kadar değerliyse, herkes bilsin ki Türkiye’nin gazabı da o kadar şiddetlidir. Yumuşak başlılığımız uysal koyun olduğumuz anlamına gelmez. Bu birilerini aldatmasın. Sağ duyulu olmamız acziyet gibi algılanmasın. Ben burada tarihimden aldığım güçle, ecdadımdan aldığım mirasla konuşuyorum. Bin yıllık bir devlet geleneğine sahip olan Türk milleti tarihin akışını değiştirmiş bir millettir. Burada da kimseye tarih dersi verecek değilim. Biz tarihi yaparız, onu kimin yazacağına kimin okuyacağına ders alacağına karışmayız." diye konuştu.

Türkiye’nin kardeşleriyle kucaklaşmasından, yüz yıllık hasreti sona erdirmesinden rahatsızlık duyanlar olduğunu dile getiren Erdoğan, "Bunların terörü desteklediklerini, kukla yönetimleri kışkırttıklarını çok iyi biliyoruz. Büyüyen güçlenen etkinliği artan bir Türkiye bu ülke için bir risk değil bir fırsattır. Güçlü bir Türkiye’den rahatsızlık duyanlarda karşılarında nasıl bir devlet olduğunu iyi anlasınlar ve adımlarını ona göre atsınlar." dedi.

BÖLGEDE KADASTRO MÜHENDİSLİĞİ YAPILMASINA MÜSAADE ETMEYECEĞİZ

Bu coğrafyadaki her oyunu, halklara masum insanlara kast eden her senaryoyu boşa çıkarmak için Türkiye'nin var gücüyle mücadele edeceğini kaydeden Erdoğan, "Türkiye, bölgede kadastro mühendisliği yapılmasına asla müsaade etmeyecektir. Biz kanlı terör örgütüne karşı tek bir geri adım atmadan mücadele edeceğimiz gibi, Türkiye yakıcı bir azap olmaya devam edeceğiz." şeklinde ekledi.


YAKICI AZAP OLMAYA DEVAM EDECEĞİZ

Saldırının Suriye’nin değil uluslararası hava sahasında olduğunun bilinmesini özellikle vurgulayan Başbakan Erdoğan, şöyle devam etti: "Çünkü hedef saptırmaya gayret eden bazı köşe yazarları görüyorum. Sanki bu ülkenin evladı değil bunlar ve bunu bu kadar insafsızca fütursuzca yapıyorlar. Bütün her şey radar tespitleri ortadayken, Suriye’nin uluslararası hava sahasında, silahsız, üzerinde silah yok. Kimliği açık olan, hasmane bir anlayışla gelse kimliğini gizler. Tek başına uçan, hasmane bir görevi bulunmayan, tehdit oluşturmayan bir keşif uçağımıza, eğitim test uçuşları da yapan uçağımızı düşürdükleri bu olayda Türkiye haklıdır. Doğu Akdeniz, Türkiye için hassasiyeti olan bir bölge haline gelmiştir. Burada bizim bir defa çok iyi bilmemiz lazım ki, doğu Akdeniz’in genelinde haklarımız var. Bunun yanında bölgede diğer ülkelerin oluşturduğu sıkıntılar var. Her an burada rutin olarak bu çalışmaların yapılması bizim en tabii hakkımızdır. Bizim bu uçağımızın yaptığı uçuş da budur ve bu aynı zamanda yenilenmiş olan radarlarımızın test edilmesine yönelik bir uçuştur. Kaldı ki Suriye tarafından en ufak bir ikaz yada nota tarafımıza yapılmamıştır. Yapılmadan bu uygulamaya gidilmiştir. Ondan sonra da utanmadan dost olarak gördüklerini söylüyorlar. Kısa süreli sınır ihlalini, kimse haksız hukuksuz vicdansız bir saldırı için mazeret olarak gösteremez."Olayın olduğu ilk andan itibaren sağduyuyla davranarak durumu net olarak anlamaya çalıştıklarını aktaran Erdoğan, "Fotoğrafı net olarak ortaya koyduk. Dışişleri bakanımız, BM, Arap Ligi, NATO gibi uluslar arası kuruluşlara diplomasi trafiği başlattı. Meclis’te grubu bulunan siyasi partilerimizin genel başkanlarına davette bulundum. Davetimize icabet ettiler. Böyle ortak hassasiyette hareket etmemiz ulusal bir konuda çağrımıza olumlu cevap verdiler ve geldiler. Ben kendilerine teşekkür ediyorum. Bu tür olaylarda, bu tür günlerde birlik olmak, el birliği yapmak millet olmanın sorumluluk sahibi olmanın gereğidir. Bunu da özellikle kendilerinden bekliyorum. Ben siyasi partilerimizin, STK’ların, medyanın aynı hassasiyeti göstereceğine yürekten inanıyorum." dedi.

"Saldırı sonucunda yurt içi ve yurt dışında Suriye politikasını sorgulayan acımasız değerlendirmeler, özellikle değerlendirmeye tabiidir." diyen Erdoğan, yurt içinde böyle bir milli meselede devletin hükümetin, TSK’nın haksız mesnetsiz şekilde hedefe konulmasının da "aymazlık ve sorumsuzluk" olacağını dile getirdi. Erdoağn, hükümet olarak böyle milli bir meselede, siyasi partilerin aynı olgun tavrı sürdürmelerini, siyasi polemik konusunu yapmamalarını rica ettiklerini dile getirdi.UÇAK, AK PARTİ'NİN DEĞİL MİLLETİN UÇAĞIDIRErdoğan şöyle ekledi: "Uluslararası sularda, AK Parti’nin değil, Başbakan Erdoğan'ın değil, aziz milletimizin uçağı hedef alınmıştır. Böyle bir hadise karşısında net tavır takınamayanlar, hatta Suriye’deki zalim yönetime destek verenler, tarih önünde mahcup olacaklardır." dedi.

Suriye politikalarını eleştirenlere karşı bir hatırlatma yapmak istediğini aktaran Erdoğan, "Bir şeyi hatırlatmak durumundayım. 29 Ekim 1923 ülke olarak millet olarak bizim için tarihi bir dönüm noktasıdır. Bu millet yeniden yeni bir devletle tarih sahnesindeki yürüyüşüne kaldığı yerden devam etmiştir. Ancak bu milletin tarihi 29 Ekim 1923’te başlamamıştır. Türkiye’nin Suriye politikasını cahilce eleştirenlere birkaç önemli sahneyi hatırlatmak istiyorum. 9 asır önce komşu ülkeler yaşanan katliamlara gerekli duyarlılığı göstermezken, Anadolu’da bir kahraman Kudüs ve Şam’ı korumak için canını ortaya koyuyordu; Selçuklu Sultanı Kılıçarslan. Taa İznik’te mücadeleye başlamıştı. Kılıçarslan, Şam ve Kudüs’ü namus ve şeref olarak görüyor, güvenliğini Anadolu’dan muhafaza etmeye çalışıyordu. Selahaddin Eyyübi Şam ve Kudüs için destansı bir mücadele verdiler. Şam bizim için Mekke Medine kadar kutsal bir yerdi. İstanbul ile Şam tıpkı Türkler, Kürtler ve Araplar gibi tarihleri bir iki kardeş şehirdi. Bu coğrafyada Irak, İran, Mısır, Filistin bir elin parmakları kadar birbirimize yakınız. Kendi tarihinden ecdadından bi haber olanlar işte bizim AK Parti’nin Suriye politikasını doğru analiz edemezler." dedi.

Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: "Bundan yüz yıl önce altına kendi ruhunu ve Kudüs’ü satan çapulcular Arapları temsil etmediği gibi, bugün Suriye’deki yönetim de bizim Suriye’deki kardeşlerimizi temsil etmiyor. Baba Hafız Esed otuz bin vatandaşını öldürmüşken, Türkiye’ye karşı hasmane bir tutum sergiledi. Oğlu Esed ise umut verdi. Değişeceğini söyledi, değiştireceğini söyledi.

Kendi halkına haklarını temsil edeceğini söyledi.

Biz oradaki Kürt vatandaşlarımız içinde vatandaşlık haklarını ver dediğimde, bana ne demek vereceğim dedi.

Ama yapmadı. Cumhurbaşkanımızın, benim kendisiyle yaptığımız 17 yıl, 12 yıl mahkemeye dahi çıkarılmadan orada duranlar vardı. Söylemeler söylemeler neticesinde serbest bıraktı. Bunlar birkaç kişi tabi, ama içerde binlerce kişi yatıyor. Biz de verilen bu sözlerden dolayı memnuniyet duyduk. Umutlandık. Ama gel gör ki umutlarımız hep boşuna çıktı. Çünkü doğru konuşmuyordu."


ESED İKAZLARIMIZA KULAK ASMADI

Suriye’nin değişmesi için refaha ulaşması için hiçbir desteği esirgemediklerini anlatan Başbakan Erdoğan, "Aramızdaki ticaret hacmi stratejik iş birliği adımlarını attık. En önemli projemiz Asi Nehri’yle ilgili attığımız adım, her ikimiz içinde tarihi bir adımdı. Ama süreç içinde oğul Esed’in verdiği sözleri tutmadığını, babasının izinden gitmekte ısrar ettiğini gördük. Uyarılarımızı yaptık, tavsiyelerde bulunduk. Özel temsilcim olarak dışişleri bakanımı gönderdim. Ama değişen bir şey olmadı hep oyaladı. Bakın en son BM ve Arap Ligi temsilcisi olarak Annan’ın verdiği planı da bugüne kadar getirdi. İkazlarımıza kulak asmayan Suriye yönetimi ağır silahlarla çocukları kadınları katlederek kendi sonunu hazırlamıştır. Suriye yönetiminin hiçbir meşruiyeti kalmadığı açıktır. Suriye’de kendi halkını çocuk yaşlı kadın demeden acımasızca katleden bir zorba yönetim iş başındadır. Benim bu ifadelerimi ülkemdeki bazı köşe yazarları vesaire sert buluyorlar. Bizim başbakanımız çok sert, köşeli konuşuyor diyorlar. Bize gelin özel bir ders verin de nasıl konuşacağımızı sizden öğrenelim. Sizin köşenizde yaptığınız dalkavukluğu biz burada yapamayız. İstisnalar bir tarafa, kalemleriniz belki belli yerlere satılmış olabilir, ama bu siyasi irade halka ve hakka teslim olmuştur." diye konuştu.

Erdoğan, şöyle devam etti: "Birileri çıkıyor, Türkiye bu olanları bu katliamları görmezden gelseydi diyor. Türkiye neden bu kadar önde diyor. Türkiye’ye kendi memleketine maşa taşeron gibi ifadelerle hakaret edenler var. Cürmü ne kadar yer tutar diye baktığın zaman da bir şey tutmaz. Ama bunları alıpta böyle kaldıranlar var. Biz kimsenin maşası, taşeronu değiliz. Biz başkalarının kışkırtmasıyla değil, kendi iradesiyle medeniyetiyle bağımsız bir ülkeyiz. Biz Hazreti Ali’nin şu sözlerine inanan bir milletiz. Ne diyor Hazreti Ali? Haksızlık karşısında susan, dilsiz şeytandır

"ŞAM’IN GÜVENLİĞİ ANADOLU’DAN BAŞLAR

Türkiye olarak önce kendi güvenliğimizden sorumlu olduklarını belirten Eedoğan, "Biz sağına soluna bakmadan, haksızlık karşısında sesini yükseltecek bir milletiz. Şam’ın güvenliği Anadolu’dan, Anadolu’nun güvenliği Şam’dan başlar. Suriyeli kardeşlerimizin mücadelesini desteklemeye devam edeceğiz. Suriye halkı başındaki bu zalim diktatörlerden kurtuluncaya kadar, Türkiye olarak kardeşlerimizde dayanışma içinde olmaya devam edeceğiz." dedi.

Ardından askeri uçağın düşürülmesi konusunda bazı hususları paylaştı. Erdoğan, uçan uluslararası hava sahasında saldırıya uğradığının kesin olduğunu vurgulayarak, "Uçağımız radarlarımızın testine yönelik önceden planlanmış ve başka hiçbir ülkeye yönelik olmayan bir test görevini tanımlanma sistemi açık olarak yapmaktaydı. Uçağımız Suriye kara sularında yanlışlıkla ve çok kısa süreli girmiştir. Bu bildirilmiştir ve uçağımız hemen çıkmıştır. Kamuoyunda teknik detaylara haiz olmayanlar tarafından uçağımızın Suriye karasularını neden ihlal ettiği sorgulanmaktadır." dedi.

SURİYE HELİKOPTERLERİ 5 KEZ İHLAL ETTİ

Erdoğan sözlerini şöyle sürdürdü: "Şu an her ülkede her sınırda böyle kısa süreli ihlaller yaşanmaktadır. 1 Ocak 2012’den bu yana kadar Türkiye hava sahası 114 kez ihlal edilmiştir. Beş kez de Suriye helikopterleri hava sahamızı ihlal etmişlerdir. Bunlar kısa süreli ihlallerdir, gerekli uygulamalar yapılmıştır. Yerleşik uygulamaya göre radarla keşif uçakla irtibat kurulması pilotun uyarılması, gözle tespit uçuşu yapılması gibi yöntemler var. Suriye makamları tarafından bunların hiçbiri yapılmamıştır. Uçağımız yanlışlık sonucu değil, hasmane bir tutumla hedef alınmıştır."Olayın ardından Suriye makamlarıyla yapılan telsiz görüşmeleri, arama kurtarma çalışmaları sırasında, kasa tipi bir uçağına da taciz ateşi açıldığı bilgisini veren Erdoğan, "Bu da saldırgan tutumu göstermektedir." diye ekledi.Ancak Türkiye'nin itidali elden bırakmadan sabırla hareket ettiğini kaydeden Başbakan Erdoğan, "İlk aşamada uluslararası hukuktan kaynaklanan haklarımızı, bunun altını çiziyorum. Mahfuz tuttuğumuz ve bu menfur saldırı karşısında gerekli gördüğümüz adımları atacağımız, diplomatik nota ile kayda geçirilmiştir. Ankara’daki büyükelçi ve ataşeler bilgilendirilmiştir. NATO toplantıya çağırılmıştır. Olaya ilişkin görüşlerimiz BM nezdinde, eş zamanlı gönderilen mektuplarla kayda geçirilmiştir." dedi.

HER İHLALE KARŞILIK VERİLECEKBu saldırının Suriye tarafından kasıtlı olarak yapıldığına dair bilgilendirme çalışmalarının devam edeceğini vurgulayan Erdoğan, "Buradan tüm dünyaya açık açık şunu ifade ediyorum. Türkiye yerini zamanını ve yöntemini kendisi tayin ederek, bu haksızlığa karşı uluslar arası hukuka dayalı haklarını kullanacak ve gerekli adımları atacaktır. Biz Suriye yönetiminin kendi halkı için bir tehdit haline geldiğini görüyoruz. Ama bu son olay Esed yönetiminin Türkiye’nin güvenliğine de açık tehdit haline geldiğini ortaya koymuştur. Artık yeni bir aşamaya geçilmiştir." dedi.

SINIRA YAKLAŞAN UNSURLAR TEHDİT OLARAK DEĞERLENDİRİLECEK

TSK’nın angajman kuralları artık yeni aşamaya göre değiştiğini kaydeden Erdoğan, "Suriye’den Türkiye sınırına yaklaşan her askeri unsur bir tehdit olarak değerlendirilecek ve askeri hedef olarak görülecektir. Buradan Suriye rejiminin bir hata yapmaması ve Türkiye yönetimini sınamaması yönünde uyarıyoruz. Türkiye Cumhuriyeti ne yaptığını da ne yapacağını da gayet iyi bilmektedir. Türkiye olarak elbette savaş çığırtkanlarının tuzağına düşmeyiz. Ancak uluslararası sularda uçağımıza yapılan saldırı karşısında susacak, tepkisiz kalacak bir ülke değiliz. Uluslar arası hukuk çerçevesinde bu hadisenin üzerine kararlılıkla gideceğiz. Suriye halkı bizim kardeşimizdir, Suriye halkı bu eli kanlı diktatörden kurtuluncaya kadar Türkiye onlara her türlü desteği verecektir. Buradan Suriyeli kardeşlerimizi yeniden selamlıyorum, muhakkak ki Allah’ın yardımı yakındır." dedi.

Türk uçağının vurulmasının ardından yaşananları anlatan ve detaylı bilgiler veren Erdoğan'ı TBMM'nin resmi ziyaretçisi olan Kuveyt Parlamentosu'ndan bir grup milletvekili de izledi. Başbakan Erdoğan'ın Suriye konulu açıklamaları Arapça ve İngilizce olarak da canlı yayınlandı. Başbakan'ın konuşmasını France 24 Kanalı ve El Cezire gibi kanallar naklen yayınladı.
Ana Sayfa
Manşetler
Video
Yenile