Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan, 'DAİŞ'le mücadele maskesi altında bölgede bir siyasi nüfuz mücadelesi veriliyor. Bu DAİŞ adeta bir İngiliz anahtarı gibi her kapıyı açan bir şeye dönüştü. Hem iç siyaseti tanzim etmek için, hem de sınırları tanzim etmek için kullanılan bir enstrümana dönüştü' dedi.
Akdoğan, Anadolu Ajansı Editör Masası'nda gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Sorumlu olduğu alanlara ilişkin paylaşımlarda bulunan Başbakan Yardımcısı Akdoğan, bu dönemde TİKA, Yurt Dışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı, Vakıflar ve AFAD'ın kendilerine bağlı bulunduğunu belirtti.
Dünyada şu anda yaşanan küresel krizin, insani dramların temelinde, insani bakış açısının küresel siyaset vizyonunda eksik olmasının bulunduğunu aktaran Akdoğan, 'İnsan adeta ıskalanmış durumda ve bu çok ciddi şekilde küresel krizlere neden oluyor' diye konuştu.
Türkiye'nin son dönemde ortaya koyduğu performansla tam da bu boşluğu giderdiğini anlatan Akdoğan, şöyle devam etti:
'Dünyanın dört bir yanında Türkiye yumuşak gücüyle, sosyokültürel özellikleriyle birtakım etkinlikler içinde. Dünya genelinde insani krizlerin giderilmesine katkıda bulunuyor. Türkiye son yıllarda dünyada insani yardımlar konusunda birinci olmuş bir ülke. AK Parti iktidara geldiği dönemde,Türkiye'nin uluslararası insani yardımı 76 milyon dolardı, 2014 yılında 3,6 milyar dolara çıktı. Dünyada, ABD ve İngiltere'den sonra üçüncü sırada, gayrisafi yurt içi hasılaya oranla da dünya birincisi olmuş bir ülke var. 2014 yılında toplam kalkınma yardımları da 6,4 milyar dolara çıktı. Geçmişte 12 ofisle TİKA çalışıyordu, bugün TİKA'nın 48 ülkede ofisi var. 140 ülkede hem TİKA faaliyette bulunuyor, hem AFAD bulunuyor. Yani dünyanın neresinde bir insanlık dramı yaşansa, bir deprem meydana gelse, bir sıkıntı olsa, Türkiye oraya yardım elini uzatıyor.'
- '171 okul, 90 civarında hastane...'
Türkiye'nin bugüne kadar dünya genelinde 171 okul, 90 civarında hastane, binden fazla da su kuyusu açılışını gerçekleştirdiğini vurgulayan Akdoğan, bütün bunların Türkiye'nin bölgede, Kafkaslar'da, Balkanlar'da, Afrika'da daha fazla sevilmesine ve Türkiye'ye ilgi duyulmasına sebep olduğunu kaydetti.
Son dönemde Türkiye'nin bölgesel bir güç olmasında bu insani yardımların çok önemli katkısı bulunduğunu ifade eden Akdoğan, AFAD'ın da dünyanın dört bir yanında kurtarma faaliyetleri yaptığını bildirdi.
AFAD'ın Türkiye'deki en önemli faaliyetlerinden birinin ise Suriyeli göçmenler meselesi olduğunu anımsatan Başbakan Yardımcısı Akdoğan, şu anda 2,5 milyon Suriyelinin Türkiye'de barındığını anımsattı.
Bunların 270 bininin kamplarda kaldığını vurgulayan Akdoğan, bunların bütün masraflarının da Türkiye tarafından karşılandığını açıkladı.
Akdoğan, 'Böyle baktığımızda Türkiye gerçekten bu konuda insani, ahlaki bir duruş ortaya koymuştur. Bütün mağdurları kucaklamıştır ve herhangi bir maliyet hesabı yapmadan tamamen insani perspektifle bu meselenin üzerine gitmiştir' ifadesini kullandı.
- 'Aslında bir nüfuz mücadelesi veriliyor'
Suriye'de bugün aslında siyasi bir nüfuz mücadelesinin verildiğini bildiren Yalçın Akdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
'Sorunun giderek derinleşmesi, ağırlaşması, kangren olmasında insanın yine ıskalanmasının bir etkisi var. İnsani boyut gözardı edilerek bir siyasi nüfuz mücadelesi veriliyor. Türkiye'de tabii bu mesele üzerine şu anda bir strateji belgesi hazırlıyoruz, 'Suriyelilerin geleceği, orta vadeli yol haritası ne olmalı.' Çünkü bunlar ölümden kaçarak Türkiye'ye sığındılar. İlk başta bir insani yardım meselesiydi ama bugün daha orta vadeli projeksiyonlarla bu meselenin üzerine gitmek gerekiyor. Çünkü, 150 bin civarında bebek dünyaya geldi. 700 bin civarında okuma yaşında çocuk var. Bunların 300 bini şu anda eğitim sisteminin içine alınabildi. Böyle baktığımızda bunların bütün meseleleri, tüm boyutlarıyla ele alınmak durumunda.'
Geçen hafta Suriyeliler ile ilgili çalışma izni çıkarıldığını anımsatan Akdoğan, Suriyelilerin artık Türkiye Cumhuriyeti'ne yük olmak istemediklerini aktardı.
Bu yüzden çalışma izninin önemli bir konu olduğunu değerlendiren Akdoğan, 'Türkiye'deki diğer ülkelerin vatandaşları bu şekilde izin alarak zaten çalışabiliyorlar ama geçici koruma altında sayılan Suriyeliler için böyle bir imkan getirildi. Bu fizibilitesi çıkarılmış bir konu. Yani Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları açısından mağduriyet oluşturmayacak bir konu' dedi.
Burada zaten haksız bir rekabet durumunun bulunduğunu belirten Yalçın Akdoğan, Suriyelilerin bazı yerlerde ucuz iş gücü olarak görülerek, kayıt dışı çalıştırıldıklarını anlattı.
Bunun kayıt içine alınmasının buradaki haksız rekabeti de gidereceğinin altını çizen Akdoğan, şunları söyledi:
'Ayrıca Türkiye'nin ihtiyacı olan nitelikli iş gücünü değerlendirmek açısından da bu önemli konudur. Çünkü bugün Avrupa ülkeleri özellikle nitelikli olan iş gücünü seçerek vatandaşlık veriyor. Bu açılardan baktığımızda da bu önemli konudur. Türkiye Cumhuriyeti tüm boyutlarıyla bu meseleyi ele alarak kısa, orta vadeli hangi adımlar atacağına yönelik bir çalışma yürütmektedir.'
- Türkmenlerin durumu
Suriyeliler meselesinde, Türkmenlerin durumunun da çok önemli olduğunu vurgulayan Akdoğan, 'Türkiye toplumu hassas. Türkmenlerin meselesi bizim meselemizdir' ifadesini kullandı.
Türkiye'nin Suriye'den, Irak'tan gelenlere kucağını açarken, onların kökenine bakmadığını aktaran Başbakan Yardımcısı Akdoğan, AFAD'ın Kuzey Irak'ta üç kamp oluşturduğunu hatırlattı.
Burada Türkmenlerin de Ezidilerin de Arapların da kaldığını belirten Akdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
'Şu anda Irak'tan gelen Türkmen 36 bin civarında. Suriye'den gelen Türkmenler de 21 bin civarında. Bütün bunlara Türkiye olarak kucağımızı açıyoruz. Türkmen meselesinde hassasiyetimiz daha yüksek. Çünkü bu tarihi bir mesuliyettir. Kanımızdan, canımızdan olan bu insanların geleceği konusunda daha büyük bir hassasiyet içerisindeyiz. Burada hem Türkiye içerisinde kamplar var, Türkmenlerin kaldığı hem de sınır ötesinde birtakım yerler var.'
Madaya'da olanlara da değinen Akdoğan, bölgenin tamamen rejim ve Hizbullah güçleri tarafından abluka altına alındığını ve büyük bir insanlık dramı yaşandığını belirtti.
Madaya'ya BM yardım heyetlerinin dahi sokulmadığını, insanların, çocukların, yaşlıların açlıktan ölme noktasına geldiklerini aktaran Akdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
'Bütün bu konularda duyarlılığımız çok yüksek. Ama maalesef bu konularda uluslararası toplum başından beri olduğu gibi yine bir duyarsızlık içerisinde. Bakın şu anda Türkmenlerin de bulunduğu bölgede hem rejim güçleri insanların kafasına bomba yağdırıyor hem de Rusya hem denizden hem havadan buraları vuruyor. Vurulan yerlerde terörist yok, ılımlı muhalefet ve Türkmenler var, siviller var. Okullar, hastaneler bombalandı, burada çocuklar siviller, öğrenciler hayatını kaybetti. Esed zaten devlet terörü uyguluyordu ve kendi insanlarını katlederek büyük bir suç işliyordu, şu anda Rusya da bu pervasız tavırlarıyla bu suça ortak oluyor. Burada yine masum insanlar hayatını kaybediyor. DAİŞ'le mücadele maskesi altında bölgede bir siyasi nüfuz mücadelesi veriliyor. Bu DAİŞ adeta bir İngiliz anahtarı gibi her kapıyı açan bir şeye dönüştü. Hem iç siyaseti tanzim etmek için hem de sınırları tanzim etmek için kullanılan bir enstrümana dönüştü. 'Ben DAİŞ'le mücadele ediyorum' diye herkes bölgede birtakım harekatlar yapıyor. Ama bunun içerisine baktığımızda ne terörle mücadele görülüyor ne DAİŞ'le mücadele görülüyor.'
DAİŞ'le bölgede en etkili mücadeleyi Türkiye'nin verdiğine vurgu yapan Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan, 'Bunun en büyük mağduriyetini yaşayan ülke de Türkiye'dir. Bu konuda en kararlı duruşu sergileyen ülke de Türkiye'dir. Bunun da çok iyi anlaşılması gerektiğini düşünüyorum' dedi.
(Sürecek)
Başbakan Yardımcısı Akdoğan, AA Editör Masası'nda
Akdoğan: (1) 'DAİŞ'le mücadele maskesi altında bölgede bir siyasi nüfuz mücadelesi veriliyor. Bu DAİŞ adeta bir İngiliz anahtarı gibi her kapıyı açan bir şeye dönüştü. Hem iç siyaseti tanzim etmek için hem de sınırları tanzim etmek için, kullanılan bir enstrümana dönüştü' 'Esed zaten devlet terörü uyguluyordu ve kendi insanlarını katlederek büyük bir suç işliyordu, şu anda Rusya da bu pervasız tavırlarıyla bu suça ortak oluyor'