Başbakan Yardımcısı Türkeş Açıklaması (2)

Başbakan Yardımcısı Tuğrul Türkeş, "Ben MHP mensubuyum ve seçim hükümetinde de olsa partimi iktidar yaptım. Kimse beni bundan dolayı partimden atamaz. İlla ki atılmam gerekiyorsa buna, demin bahsettiğim şahsiyetler değil, ülkücü camia karar vermelidir. Buradan Sayın Genel Başkan Devlet Bahçeli Bey'e sesleniyorum, 4 Ekim'de olağanüstü kurultayı toplasınlar. O kurultayda benim üstlendiğim görev hakkında delegeler, partililerim ve ülküdaşlarım karar versin. Yanaşmalar, devşirmeler, bu davaya emek vermemişler, sahibinin sesi sözde ocakçılar benim verdiğim kararın ağırlığını anlayıp, algılayıp, beni yargılayamazlar" dedi.

Türkeş, Başbakanlık Yeni Bina'da düzenlediği basın toplantısında, son günlerde hain ve bölücü teröre kurban verilen güvenlik görevlisi ve sivil vatandaşlara Allah'tan rahmet, gazilere ve yaralı vatandaşlara sıhhat ve afiyet dileyerek şehitlerin kederli ailelerine ve millete başsağlığı dileklerini sundu.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın seçimlerin yenilenmesine karar vermesinin ardından AK Parti Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu'na bir seçim hükümeti kurma görevi verdiğini hatırlatan Türkeş, bu görevlendirmenin ardından Davutoğlu'nun 26 Ağustos'ta bir resmi yazıyla kendisine bakanlık teklifinde bulunduğunu hatırlattı. Türkeş, aynı gün içerisinde Davutoğlu'na ilettiği cevabi yazıda da "Bugüne kadar her fırsatta dile getirdiğim, 'Önce ülkem ve milletim, daha sonra partim ve ben' anlayışı içerisinde ve yetiştiriliş tarzımdan öğrendiğim, devlet menfaatlerini her şeyin üzerinde tutma şuuruyla, anayasal bir yükümlülük olan böyle bir görevi üstlenmek gerektiğinin bilincindeyim" diyerek teklifi kabul ettiğini aktardı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın seçim hükümetini onaylamasının ardından Başbakan Yardımcılığı görevini Bülent Arınç'tan devraldığını anlatan Türkeş, seçim hükümetinde kendisine verilen sorumluluk alanlarına ilişkin bilgi verdi.

Türkiye'nin, içinde bulunduğu bölgede yaşanan önemli gelişmelerin etkilerini hissettiğini ve bölücü terör örgütünün tekrar başkaldırma gayretleri nedeniyle kritik bir dönemden geçtiğini ifade eden Türkeş, Türkiye'nin ve hükümetin öncelikli meselesinin terörün sonlandırılması, teröristlerin hak ettiği cezayı bulması ve milletin tekrar güven ortamına kavuşarak huzur içinde yaşaması olduğunu dile getirdi. Türkeş, geçici hükümetin ülkeyi 1 Kasım'da seçime götürmek, vatandaşların huzur içinde siyasi tercihlerini sandığa yansıtmalarını sağlamak ve ülkenin demokrasi içinde yönetilebileceği yeni dönemin zeminini oluşturmak için vazife başında olduğunu vurguladı.

- "Bu dönemde ülkenin güvenliği hepimizin birinci ve en hayati önceliğidir"

Türkeş, yeni hükümette görev kapsamında yer alan "MGK'nın tavsiye karar ve görüşlerinin değerlendirilmesi ve Bakanlar Kurulu'na sunulması ve Bakanlar Kurulu'nda kabulü halinde tavsiye kararlarının uygulanmasının koordinasyonu ve izlenmesi" konusunun fevkalade önemli bir husus olduğunu belirterek, "Bölücü terörün azdığı ve vatandaşlarımızın can ve mal güvenliğinin tehdit altında olduğu bu dönemde ülkenin güvenliği hepimizin birinci ve en hayati önceliğidir. Bu önceliğimize ilişkin olarak böylesi kritik bir dönemde görev üstlenmeyi son derece önemsediğimi, devlet ve milletimiz için gerekli her sorumluluğu üstlenmeye kararlı olduğumu vurgulamak istiyorum" dedi.

KKTC'deki seçimlerin ardından yeni Cumhurbaşkanı ile Ada'daki taraflar arasında müzakerelerin hız kazandığını ifade eden Türkeş, bu kapsamda ilk yurtdışı ziyaretini KKTC'ye yapacağını söyledi. Türkeş, "Bu ziyaret, resmi bir protokol ziyareti olmanın ötesinde, Kıbrıs kökenli bir ailenin çocuğu olarak benim, sorunun Kıbrıs Türk tarafının menfaatleri doğrultusunda çözüme kavuşturulması istikametinde üstlendiğim önemli sorumluluğun da bir gereğidir. Kıbrıs ziyaretinde, fırsat olması halinde yine telefonla temas etmiş olduğum eski Cumhurbaşkanı Sayın Derviş Eroğlu da dahil olmak üzere tüm kanaat önderleriyle bir araya gelme niyet ve arzusu içindeyim" diye konuştu.

- "Bakanların birbirini sevmesi veya ailece görüşmesi beklenmemektedir"

Türkeş, 63. Hükümetin Anayasa gereği oluşturulmuş bir seçim hükümeti olduğuna işaret ederek "Bu bir koalisyon değildir. Hükümetimiz, Anayasal bir yükümlülük içerisinde teşekkül ettirilmiştir. Buradaki oluşum, toplanma veya müşterek çalışma ortamı, Anayasal sorumluluklar çerçevesindedir. Bu çerçevede görev üstlenen bakanların birbirinin fikirlerini kabul etmesi, sevmesi veya ailece görüşmesi beklenmemektedir. Keza bir koalisyon hükümetinde olduğu gibi, partiler, partililerin fikirlerinin birbiriyle uyum ve uzlaşı sağlaması zorunluluğu da bulunmamaktadır" ifadelerini kullandı.

Görevi kabul etmesinin ardından kendisine yapılan eleştirilere dikkati çeken Türkeş, şöyle devam etti:

"Bu noktadan olmak üzere son bir hafta içinde farklı siyasi parti temsilcilerinin, bu hususlara ilişkin olarak serdettikleri çeşitli açıklamaları çok yadırgadığımı, hatta bazı hallerde bu yetkilileri Anayasa'dan bihaber gördüğümde onlar adına hicap duyduğumu ifade etmeliyim. Anayasamızı bilmeyen, ülkemizin içinde bulunduğu şartları değerlendiremeyen bu şahsiyetlerin, ülke yönetimine talip olduklarını ifade etmeleri tuhaftır. Makamları imtiyaz ve çıkar olarak algılayanların eleştirileri, ilgi alanım içinde değildir. Makamı yalnız sorumluluk, fedakarlık, istiğna ve feragat olarak benimseyenler ise yüklendiğim görevin anlamını bilmektedirler."

- "Babam, partimizi 3 milletvekiliyle iktidar ortağı yapabilmişti"

Türkeş, Türkiye'nin meselelerinin çözümünde siyasi partilerin birbirlerinden farklı yaklaşımlara sahip olduğunu ve eleştirilerini zaman zaman da çok sert yapabildiklerini belirterek, ancak bazı dönemlerde memleket ihtiyaçlarının kişisel yaklaşımların üzerine çıkmayı gerektirdiğini" ifade etti. Siyasetin sistemi kilitleme ve çözümsüzlük üretme alanı değil çözüm yaratma alanı olduğunu dile getiren Türkeş, şunları söyledi:

"Burada açıkça ifade etmek isterim ki Türkiye'nin meselelerine çözüm getirmeyip genel doğrular vaaz ederek yol almak mümkün değildir. Siyasi partilerin amacı, hedefi, iktidar olmaktır. İktidarı hedeflemeyen hiçbir parti, demokrasinin gelişmesine katkı sunamaz. Demokrasiyi geliştiremediğimiz takdirde, eleştirilere de tahammül gösteremeyiz. Bu ilkeler ışığında herkes şunu bilsin ki benim Başbakan Yardımcısı olmam nedeniyle partim MHP de bugün iktidar olmuştur. Bunu kim görmezlikten gelebilir? Tabii ki iktidar olmak istemeyenler. Arkadaşlar, ben partimi iktidar yaptım. Şahsıma insafsızca eleştiriler, bunun için yapılıyor. Beni bunun için partiden atmaya çalışıyorlar. Bir hatırlatma yapayım size, 1970'li yıllarda MHP'nin kurucusu babam merhum Alparslan Türkeş, partimizi 3 milletvekiliyle iktidar ortağı yapabilmişti. Bugün, 80 milletvekiline sahip olan MHP ise iktidar sorumluluğundan korkup kaçıyor. Yüzbinlerce ülkücünün işsiz olduğu ülkemizde MHP'yi iktidardan uzak tutmak, hangi akla hizmet etmektir?"

- "Eğer burada bir miras varsa bunu ister yerim, ister yemem"

Kendisinin her fırsatta soyadından dolayı "mirasyedi" olmakla suçlandığını aktaran Türkeş, "Ben, bu ithamı aslında kabul ediyorum çünkü bildiğiniz gibi miras konusu dinen helaldir, hukuken de haktır. Yani, bu benim meşru bir hakkımdır, eğer burada bir miras varsa bunu ister yerim, ister yemem. O benim bileceğim bir iş ama bunu söyleyenlere de sormak lazım, sizler kimin mirasını yiyorsunuz?" görüşünü dile getirdi.

Ülkenin önceki hükümetler döneminde uçurumun kenarına getirildiğini, her gün şehit cenazeleri geldiğini, ekonominin altüst olduğunu, krizin kapıda olduğunu ifade eden Türkeş, "Bu hazin durumda, ülkeme ve milletimin dertlerine bir tekme de ben mi atsaydım? Yapamazdın bunu ve yapmadım. Bu mudur sizin milliyetçilik anlayışınız?" dedi.

Anayasal bir yükümlülük olan bir görevi kabul ettiğine işaret eden Türkeş, "Yasama görevi üstlenmiş olan bir milletvekilinin milli ve anayasal bir görevi yerine getirmesi, demokratik ülkelerin bulunduğu bu dünyanın neresinde disiplin suçu olarak değerlendirilebilir? Hangi hukuk devletinde böyle bir ihraç kararının altına imza koyanlar, vicdan azabından kurtulabilir?" değerlendirmesini yaptı.

- "Devlet Bey'in yüzüne gülenler beni yolumdan çeviremezler"

"Devlet Bey, rahmetli babamın yanında yetişmiş, devlet adamlığı misyonunu hücrelerine kadar yerleştirmiş, vatanperver büyük bir liderdir. Zatıalileri için en ufak bir incitici cümle kurmam" diyen Türkeş, Başbakan Yardımcılığı koltuğuna oturur oturmaz da ilk iş olarak MHP Genel Başkanı Bahçeli'yi aradığını söyledi. Bahçeli'nin de "şahsını hedef alan herhangi bir tarizde bulunmadığını" aktaran Türkeş, şu görüşleri bildirdi:

"Ancak, yanında bulunan veya bulunduğu iddiasındaki kraldan çok kralcı olan zevat, sırf koltuklarını ve milletvekili adaylıklarını garantide tutabilmek için var güçleriyle bana saldırıyorlar. Eminim ki Devlet Bey bunları hepimizden çok daha iyi analiz etmiştir. Devlet Bey, istişareye önem verir. Ben, kendisiyle yıllardır istişare ederim. Devlet Bey'in nezaketi, hepimizin gıpta ettiği düzeydedir ancak kendisine bir şekilde yanaşmış olanlar, hedeflerine ulaşmak için beni partimden uzaklaştırmaya çalışıyorlar. MHP'nin 2011'deki Büyük Kongresi'ne bir bakın, benim ne demek istediğimi hepiniz anlayacaksınız. Esasen Devlet Bey, tüm bunları çok daha iyi bilmektedir. Benim işim Devlet Bey'e akıl vermek değildir ancak tarih, beni kesin bir şekilde doğrulayacaktır. Sureti haktan gözüküp, Devlet Bey'in yüzüne gülenler beni yolumdan çeviremezler."

- "4 Ekim'de olağanüstü kurultayı toplasınlar"

Türkiye'de bütün siyasi akımların iktidar olduğunu belirten Türkeş, "İç ve dış şer odaklarının gerçek iktidar olmasını engelledikleri tek siyasi hareket, milliyetçi harekettir. Şimdi ben, buna bir adım yaklaştım diye şahsımı yaylım ateşine tabi tutuyorlar. Kendini bilmez sözde ocakçılar tehdit fermanları yayınlıyorlar. Be hey gafiller! Devlet ve millet düşmanları ortalıkta cirit atarken namlularınızı bana yöneltmeniz hangi terbiyeye sığar. Bunu hangi ülkücü terbiye ile izah edeceksiniz?" ifadelerini kullandı.

İşkencelerin, zulümlerin en büyüklerini bizzat yaşamış bir ailenin ferdi olduğuna dikkati çeken Türkeş, şunları kaydetti:

"Bunu gidin, Devlet Bey'e sorun! Devlet Bey, size hak ettiğiniz cevabı mutlaka verecektir. Arkadaşlar, ben babamın ilkelerine bağlıyım, bundan dolayı ani kararlar da vermem ama kesin netice alırım. Başarısızlık, benim için bir seçenek değildir. Üstlendiğimiz bu görevi mutlaka başarmalıyız. Bundan sonraki gelişmeleri hep birlikte yaşayacağız. Geride bıraktığımız bir hafta içerisinde, üstlendiğim anayasal görevim sebebiyle bana kimler sataşmış diye şöyle bir baktım, değerlendirdim. Üzülerek gördüm ki bu konuda hakkımda laf etmeye yeltenenler, 2 sarhoş ile 3-5 tane çakaldan ibaret. Kim söyledi, ne söyledi diye bakıyorum. Kimler açıklama yapmış diye baktım, dişe dokunur bir şey var mı ki cevap vereyim? 2 tane sarhoş, 3-5 tane çakal. Bunlara cevap vermeyi doğru bulmuyorum. Buradan açıkça ülkücü camiaya ve Devlet Bey'e sesleniyorum, ben MHP mensubuyum ve seçim hükümetinde de olsa partimi iktidar yaptım. Kimse beni bundan dolayı partimden atamaz. İlla ki atılmam gerekiyorsa buna, demin bahsettiğim şahsiyetler değil, ülkücü camia karar vermelidir. Buradan Sayın Genel Başkan Devlet Bahçeli Bey'e sesleniyorum, 4 Ekim'de olağanüstü kurultayı toplasınlar. O kurultayda benim üstlendiğim görev hakkında delegeler, partililerim ve ülküdaşlarım karar versin. Yanaşmalar, devşirmeler, bu davaya emek vermemişler, sahibinin sesi sözde ocakçılar benim verdiğim kararın ağırlığını anlayıp, algılayıp, beni yargılayamazlar."

(Sürecek)

Ana Sayfa
Manşetler
Video
Yenile