Başbakan Yıldırım Saraybosna'da (2)

Başbakan Yıldırım: 'Türkiye, AB'ye üye olmak istiyor ancak bunu ne pahasına olursa olsun yapmak istemiyor. Müslüman kimliğimizi koruyarak, değerlerimizi koruyarak AB üyesi olabiliriz. Bize 'Bundan vazgeç' diyorlarsa o zaman böyle bir birliğin bize hiçbir faydası olmaz' ''Türkiye Avrupalı mı, Türkiye Asyalı mı?' şeklinde zaman zaman yersiz, gereksiz sorulara muhatap oluyoruz. Türkiye, tarih boyunca medeniyetlerin buluştuğu, coğrafi olarak hem Avrupa'nın hem de Asya'nın bir araya geldiği bir ülkedir. Türkiye aslında medeniyet çatışmasını sona erdiren, değişik dinleri, inançları, kültürleri yüzyıllar boyunca birbiriyle kaynaştıran bir görev yapmıştır' 'Eğer Türkiye bu terörle mücadeleyi vermemiş, yerinden yurdundan edilen milyonlarca insana sahip çıkmamış olsaydı, emin olun ki terör ve göç, mülteci akını Balkanlar'ı da, Avrupa'yı da istila eder ve buralarda hayat yaşanmaz hale gelirdi. Bütün bu fedakarlıklar ortadayken Avrupalı dostlarımızın bazı marjinal örgütlerin yönlendirmesiyle Türkiye'ye haksız şekilde bir tutum içerisine girmesi de doğrusu bizi üzüyor ve bunu kabul etmek mümkün değildir' 'Türkiye'nin Afrin'de de Fırat Kalkanı bölgesinde de Irak'ın kuzeyinde de verdiği mücadele insanlık onurunun mücadelesidir. O bakımdan marjinal terör örgütlerinin, FETÖ'nün, PKK bölücü örgütünün propagandasıyla, algı operasyonlarıyla Türkiye hakkında kanaat oluşturmak Avrupa Birliği'ne de yakışmıyor, dostluğa da yakışmıyor, müttefikliğe de yakışmıyor'

Başbakan Binali Yıldırım, "Türkiye, AB'ye üye olmak istiyor ancak bunu ne pahasına olursa olsun yapmak istemiyor. Müslüman kimliğimizi koruyarak, değerlerimizi koruyarak AB üyesi olabiliriz. Bize 'Bundan vazgeç' diyorlarsa o zaman böyle bir birliğin bize hiçbir faydası olmaz." dedi.

Yıldırım, Bosna Hersek Bakanlar Konseyi Başkanı Denis Zvizdic ile Bosna Hersek'in başkenti Saraybosna'da Türk girişimciler tarafından kurulan Uluslararası Saraybosna Üniversitesini ziyaretinde akademisyen ve öğrencilere hitap etti.

Türk yatırımcı ve iş adamlarının özellikle son yıllarda Balkan ülkelerindeki faaliyetlerine hız verdiğini, Bosna Hersek'te birçok Türk şirketinin faaliyet gösterdiğini ve 300-400 milyon dolar doğrudan yatırımları bulunduğunu ifade eden Yıldırım, Türk yatırımcılarının çalışmalarının Bosna Hersek'in ekonomisine de ciddi katkı sağladığına işaret etti.

Yıldırım, Zvizdic ile yaptıkları görüşmelerde, iki ülke arasındaki mevcut ekonomik ilişkilerin çok daha ileriye taşınması ve siyasi ilişkilere yaraşır bir şekilde potansiyelin tam olarak kullanılabilmesi amacıyla atılması gereken adımları kapsamlı şekilde ele aldıklarını bildirdi.

Geleceğe yönelik birçok konuda mutabakata vardıklarını anlatan Yıldırım, şöyle devam etti:

"Ziyaretin ağırlığını siyasi ilişkilerimizin yanı sıra ekonomik konular oluşturuyor. Turizm, tarım, enerji, altyapı gibi projeler müşterek yapabileceğimiz projeler olarak önümüzde duruyor. Bu bakımdan iki ülke arasındaki iş birliğini derinleştirecek o kadar fırsatlar, o kadar imkanlar var ki... Yeter ki biz ektin bir zaman planlamasıyla bu fırsatları gerçeğe dönüştürelim.

Son yıllarda turizmde gözle görülür bir canlanma var. Turist sayısı her iki ülkeye gidiş gelişler artmaya başladı. Her geçen yıl bir önceki yıla göre artıyor. Bu güzel bir şey. Hem buradan bir ekonomik fayda elde ediliyor ama ondan daha önemlisi bu gidiş gelişler dostlukları artırıyor. İki ülkenin birbirine daha çok yakınlaşmasına vesile oluyor. Dolayısıyla bu yaz sizleri Türkiye'de görmek, ağırlamak istiyoruz."

- "Türkiye Avrupalı mı, Asyalı mı?"

Yıldırım, son dönemde gündeme gelen "Türkiye'nin yönünü AB'den çeviriyor" gibi eleştirileri de haksız, yanlı ve tutarsız olarak gördüklerini vurgulayarak, şunları söyledi:

"Sayın Cumhurbaşkanımız bu işin her zaman başında olmuştur ve Batı'ya olan ilgi, ilişkilerimizin kuralları bellidir. Dış politikadaki ana eksenimiz bellidir. Türkiye AB'ye üye olmak istiyor ancak bunu ne pahasına olursa olsun yapmak istemiyor. Müslüman kimliğimizi koruyarak, değerlerimizi koruyarak biz AB üyesi olabiliriz. Bize 'Bundan vazgeç' diyorlarsa o zaman böyle bir birliğin bize hiçbir faydası olmaz. Kimliğimizi, benliğimizi muhafaza etmek geleceği garanti alına almak demektir. Aksi halde bir sömürge anlayışının parçası olmaktan kurtulamazsınız.

'Türkiye Avrupalı mı, Türkiye Asyalı mı?' şeklinde zaman zaman yersiz, gereksiz sorulara da muhatap oluyoruz. Türkiye tarih boyunca medeniyetlerin buluştuğu coğrafya olarak hem Avrupa'nın hem de Asya'nın bir araya geldiği bir ülkedir. Türkiye aslında medeniyet çatışmasını sona erdiren değişik dinleri, inançları, kültürleri yüzyıllar boyunca birbiriyle kaynaştıran bir görev yapmıştır."

Osmanlı'nın 600 yıl bu topraklarda bulunduğunu anımsatan Yıldırım, "Asya'da da bulundu, Ortadoğu'da da bulundu, Afrika'da da bulundu ama hiçbir zaman Osmanlı bulunduğu topraklarda emperyalist bir emel, bir amaç uğrunda olmadı. 1900'lü yılların başında Fransa Kuzey Afrika'ya geldi, 50 yıl içinde orada yaşayan insanların dili, resmi dili Fransızca oldu ama 600 yıl bu topraklarda yaşayanlar ne dinlerinden ne dillerinden bir şey kaybetmediler." dedi.

Önemli olanın insanların değerlerini, kimliklerini koruyarak, asimile olmadan, kendilerini ifade ederek varlığını sürdürmesi olduğunun altını çizen Yıldırım, "Bizim inancımızın, bizim değerlerimizin gereği de budur." ifadesini kullandı.

- "NATO'nun sınırlarını korumak için mücadele veriyor"

Son zamanlarda AB ile yaşanılan sorunlar olduğunu belirten Yıldırım, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Bunun sebebi çok açık. Türkiye bulunduğu coğrafyada amansız bir mücadele veriyor. Neyin mücadelesini veriyor? Üyesi olduğu NATO'nun sınırlarını korumak için mücadele veriyor. Türkiye'nin güney sınırları NATO'nun sınırlarıdır. Türkiye aynı anda birkaç terör örgütünün tehditi altındadır. DEAŞ, PKK, FETÖ, PYD, YPG terör örgütlerinden ciddi bir sıkıntı yaşamakta, vatandaşlarımızın can ve mal güvenliğine büyük tehditler olmaktadır. Bunun yanı sıra tabii sadece ülkemize bu tehditler vaki olmayıp aynı zamanda Suriye'de, Irak'ta yaşayan, iç savaştan, karmaşadan, otorite boşluğundan büyük bedel ödeyen milyonlarca insan yerlerini, yurtlarını, vatanlarını terk edip ülkemize gelmek zorunda kalmıştır. Biz onlara kucak açtık, bağrımızı açtık, aşımızı paylaştık, evimizi paylaştık çünkü onlar bizim kardeşimiz. İnşallah orada şartlar düzelince hepsi dönüp gidecek çünkü hiç kimse ülkesinden dışarıda bir yerde yaşamak istemez. Ne kadar şartlar iyi olursa olsun boşuna dememişler, 'Bülbülü altın kafese koysanız ille de vatanım, ille de vatanım.' dermiş."

Türkiye'nin onların acılarını dindirmek ve uğradıkları zulmü hafifletmek için ev sahipliği yaptığına işaret eden Yıldırım, şunları kaydetti:

"Aslında bizim orada verdiğimiz mücadele Avrupa'nın güvenlik mücadelesidir. Eğer Türkiye o terörle mücadeleyi vermemiş olsa, bu yerinden yurdundan edilen milyonlarca insana sahip çıkmamış olsaydı, emin olun ki terör ve göç, mülteci akını Balkanlar'ı da Avrupa'yı da istila eder ve buralarda hayat yaşanmaz hale gelirdi. Bütün bu fedakarlıklar ortadayken Avrupalı dostlarımızın bazı marjinal örgütlerin yönlendirmesiyle Türkiye'ye haksız bir şekilde bir tutum içerisine girmesi de doğrusu bizi üzüyor. Bunu kabul etmek mümkün değildir.

Türkiye'nin Afrin'de de Fırat Kalkanı bölgesinde de Irak'ın kuzeyinde de verdiği mücadele insanlık onurunun mücadelesidir. O bakımdan marjinal terör örgütlerinin, FETÖ'nün, PKK bölücü örgütünün propagandasıyla, algı operasyonlarıyla Türkiye hakkında kanaat oluşturmak AB'ye yakışmıyor, dostluğu da yakışmıyor, müttefikliğe de yakışmıyor."

- "Empati yapacağız"

Balkanlar'da huzur ve istikrar olduğunu ama bunun çok büyük bir bedelle elde edildiğinin asla unutulmaması gerektiğini ifade eden Yıldırım, bu toprakların son 100 yıl içerisinde 3 kez büyük yıkıma uğradığını söyledi.

Bunları, "Birinci ve İkinci Dünya Harbi ile 1991'li yılların başında yaşanan katliamlar" olarak sıralayan Yıldırım, bütün bunların çok büyük bedeli olduğunu yineledi ve bunun hasarlarının hala giderilemediğine dikkati çekti.

Yıldırım, bundan sonra yapılması gerekenin farklılıkları ayrıştıran değil, zenginleştiren bir özellik olarak ele almak ve geleceğe, ortak hedef ve refaha, kardeşliğe daha fazla fırsat tanımak olduğunu vurguladı.

Başbakan Yıldırım, "Empati yapacağız. Dinimiz, dilimiz, renklerimiz farklı olabilir ama unutmayalım gözlerimizin rengi farklı olsa da gözlerimizden dökülen yaşların rengi hep aynıdır. Onun için insanlığa karşı görevimiz, sorumluluğumuz var. Torunlarımıza sorun bırakmak gibi bir lüksümüz de yok. Sorunları torunlara bırakmayacağız, çözmenin yollarını arayacağız." diye konuştu.

- "Avrupa'da ırkçılık, İslam düşmanlığı aldı başını gidiyor"

Bosna Hersek'in bugünün ve yarının dünyası için çok mühim bir coğrafya olduğunu ifade eden Yıldırım, Bosna Hersek'in, "farklılığın, çeşitliliğin, çoğulculuğun, çokluk içerisinde birliğini gösteren en güzel örnek" olduğunu dile getirdi.

"Avrupa'da ırkçılık, İslam düşmanlığı aldı başını gidiyor." değerlendirmesinde bulunan Yıldırım, şunları kaydetti:

"Böyle bir Avrupa'nın gelecek vizyonu olabilir mi? Nereye kadar bu vizyonu sürdürebilir? O yüzden biz dostlarımıza hep şunu söylüyoruz; Lütfen Türkiye, bizim coğrafyamızı değerlendirirken etrafımızda bulunan bölücü, FETÖ'cü terör örgütlerinin unsurlarının ağzıyla, onların görüşleriyle değerlendirmeyin. Gerçekleri bizatihi araştırın, soruşturun, ona göre kanaat edinin. Coğrafi, dini ve etnik farklılıkları aşan özgün bir medeni varoluşun mekanı aranıyorsa işte burasıdır. Bosna Hersek'tir."

(Sürecek)

Ana Sayfa
Manşetler
Video
Yenile