Basın Çalışanlarının Haklarının İyileştirilmesi Çalıştayı
İletişim Başkanı Fahrettin Altun: '(Basın mensuplarına) İletişim Başkanlığı, haklarınızın iyileştirilmesi noktasında, tüm kurum ve kuruluşlarla oturduğunuz her masada yanınızda yer alacaktır, bundan en ufak bir kuşkunuz olmasın. Zira nasıl zor şartlar altında çalıştığınızı en iyi bizler biliyoruz. Salgın sürecinde milletimizin bilinçlenmesi, daha doğru şekilde bilgilendirilmesi için medya sektörümüz çok ciddi bir emek harcadı. Hakkınız ödenmez' '1952'den bu yana yürürlükte olan 5953 sayılı Basın Mesleğinde Çalışanlarla Çalıştıranlar Arasındaki Münasebetlerin Tanzimi Hakkında Kanun, neredeyse ilk haliyle uygulanmaya devam etmekte ve günümüzün getirdiği sorunlar karşısında yetersiz kalmaktadır. Bu noktada İletişim Başkanlığımızın basın sektörünün sorunlarını yüce Meclisimizin, yasama organımızın gündemine taşımak noktasında elinden gelen bütün gayreti ortaya süreceğine şüpheniz olmasın' 'Bu milletin hiçbir ferdi, bu devletin hiçbir parçası FETÖ ile mücadele konusunda en küçük bir yumuşamaya, rehavete ya da kuşkuya kapılmaz, kapılamaz. Bunu bekleyenler daha çok bekleyecekler. Örgütü en ufak parçasına kadar yok etmeden hiçbirimize rahat yüzü yok'
Altun, video konferans yöntemiyle yapılan Basın Çalışanlarının Haklarının İyileştirilmesi Çalıştayı'nın açılış konuşmasında, 15 Temmuz hain darbe girişimine karşı verilen destansı mücadelenin, daha önce ülkenin bağımsızlığına, istiklaline, birliğine ve dirliğine yapılan saldırılar karşısında ortaya konulan mücadelelerin adeta hülasası niteliğinde olduğunu söyledi.
Milli bilincin en damıtılmış, en saf halinin 15 Temmuz 2016 gecesi görüldüğünü ifade eden Altun, şöyle konuştu:
"Şunu çok iyi biliyoruz ki Türkiye demokrasi tarihi, milletimizin vesayetçilere karşı verdiği mücadelenin tarihidir. Bu mücadelenin tek bir nedeni vardı esasında, millet, sadece kendi iradesi ile yönetilen bir Türkiye tahayyül etti. Dolayısıyla bu millet 27 Mayıs'tan 12 Mart'a, 12 Eylül'den 28 Şubat'a, 27 Nisan'dan 15 Temmuz’a kadar hep bağımsızlık ve demokrasi için mücadele etti. Milletle vesayetçiler arasındaki bu mücadele 15 Temmuz'da bambaşka bir boyut kazandı. Milletimiz, lideriyle birlikte ülkemizi çıplak elleriyle alçak bir işgal girişiminden kurtardı. Meclisimizi, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'ni, kendi kurumlarını kurtaran bu millet, dünyaya çok açık bir mesaj verdi: 'Bu ülkeyi benim dışımda kimse yönetemez, buna izin vermem' dedi. Milli irade bunu söyledi."
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın o gece "Milletin gücünün üstünde bir güç tanımadım ben bugüne kadar" söyleminin siyasi tarihin bu anlamda özeti olduğunu belirten Altun, bu sözün Merhum Adnan Menderes'in "Yeter söz milletindir" ilkesinin açıkça bir devamı olduğunu dile getirdi.
Terör örgütü FETÖ ile mücadeledeki kararlı duruşun her geçen gün daha da güçlendiğini vurgulayan Altun, "Örgütün çözülmesi, yeni hücrelerin ortaya çıkması, örgüte dair kripto bilgilerin ele geçirilmesiyle birlikte devletin kurumlarında örgüte karşı çok önemli kazanımlar elde edilmiştir. Milletimizin de hassasiyetiyle birlikte bu örgüt her geçen gün daha büyük kayıplar yaşayacak ve sonuçta tarihin en kirli sayfalarında yerini almak üzere tamamen yok olacaktır. Hep söylediğimiz gibi onları dünyanın neresinde olursa olsun kıskıvrak yakalayacak ve adalete teslim edeceğiz. Onlarla, FETÖ'yle, Fetullahçı Terör Örgütüyle millet adına görülecek hesabımız var." dedi.
- "Kimse devletin gücünü, mücadele azmini test etmeye kalkmasın"
Devletin ve kurumlarının FETÖ'ye karşı mücadelede en ufak bir zafiyet içerisinde olduğu yanılgısına kapılmanın sadece örgütün işine yarayacak bir dezenformasyondan ibaret olduğuna dikkati çeken Altun, şöyle devam etti:
"Sayın Cumhurbaşkanımızın canına kast etmeye, milletin iradesini yok etmeye, Meclis'ini ortadan kaldırmaya ve milletin ordusunu millete karşı kışkırtmaya çalışan alçak ve sinsi bir terör örgütüne karşı, ne devlet katında ne de millet nezdinde en ufak bir acıma ya da müsamahaya yer yoktur ve olamaz. Bu milletin hiçbir ferdi, bu devletin hiçbir parçası FETÖ ile mücadele konusunda en küçük bir yumuşamaya, rehavete ya da kuşkuya kapılmaz, kapılamaz. Bunu bekleyenler daha çok bekleyecekler. Örgütü en ufak parçasına kadar yok etmeden hiçbirimize rahat yüzü yoktur. Yeri gelmişken şunu da belirtmeliyim. Nedamet getiren hiçbir darbeci olmadığı gibi, alçak teröristleri affedecek bir devletimiz de yoktur. Kimse boş hayaller içerisine girmesin. Kimse milletimizin bilincini, vicdanını, ferasetini yok saymaya kalkmasın. En son yok saydıklarında işgali ve darbeyi elleriyle, bedenleriyle durduran milyonlarla karşılaştıklarını kendilerine hatırlatırım. Ve tabi kimse devletin gücünü, hafızasını, mücadele azmini, kararlılığını, iradesini, kurumlar arasındaki eş güdümünü test etmeye kalkmasın."
Altun, FETÖ, PKK/YPG, DEAŞ ve diğer terör örgütleriyle gerek yurt içinde gerekse de sınır ötesinde nasıl mücadele edildiğini kimsenin görmezden gelmemesi gerektiğinin altını çizerek, "Sadece onlarla değil, onları yöneten, yönlendiren küresel güç merkezlerine karşı dimdik bir şekilde nasıl mücadele ettiğimizi unutmasınlar. Sayın Cumhurbaşkanımızın ifadesiyle artık kuklalarla değil, kuklacılarla mücadele ettiğimizi iyi bilsinler. 15 Temmuz, milletin zaferidir. 15 Temmuz bu ülkenin vatan, bu halkın kalbi iman dolu bir millet olduğunu bir kez daha yedi düvele ilan ettiği gündür." diye konuştu.
- "Tüm çabamız 15 Temmuz'u dünyaya hakkıyla anlatabilmek"
İletişim Başkanlığı olarak 15 Temmuz'un tarihsel ve toplumsal önemini, alçak FETÖ'nün gerçek yüzünü ortaya koymayı en önemli vazifelerden biri saydıklarını vurgulayan Altun, bu amaçla son iki yıldır hem yurt içinde hem de yurt dışında tüm 15 Temmuz etkinliklerinin koordinasyonunu sağladıklarını bildirdi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın talimatlarıyla tüm kamu kurum ve kuruluşları, üniversiteler ve sivil toplum kuruluşlarının 15 Temmuz etkinliklerini eşgüdüm ve koordinasyonla yürütmelerine yardımcı olduklarını anlatan Altun, şu bilgileri verdi:
"Her geçen yıl 15 Temmuz'u daha güçlü hatırlamak ve geleceğe taşımak için daha büyük bir gayret içerisinde olacağız. Büyük bir memnuniyetle şunu söyleyebilirim ki gerek yurt içinde gerekse yurt dışında tüm kamu, sivil toplum ve üniversitelerimizin 15 Temmuz'a yönelik hassasiyetlerinde hem nitelik hem de nicelik yönünden artan bir ilgi var. Bu, gelecek açısından bizlere umut veren bir durum. Zira 2019'da '15 Temmuz Demokrasi ve Milli Birlik Günü' kapsamında yurt içinde ve yurt dışında yaklaşık 1500 olan etkinlik sayısı bu yıl 3 bine ulaştı. Bu kapsamda 2020'de yurt içinde bakanlıklar ve kamu kurumları 1609, üniversiteler 521, sivil toplum kuruluşları 132 adet olmak üzere toplam 2 bin 236 program gerçekleştirdi. Yurt dışında ise ilgili kurumlar 752 faaliyet icra ettiler."
Altun, İletişim Başkanlığı olarak 15 Temmuz etkinliklerini sadece koordine etmediklerini aynı zamanda birçok çalışma ve projeyi de bizzat yürüttüklerini belirterek, "Tüm çabamız, tüm heyecanımız 15 Temmuz'u gerek dünyaya gerekse gelecek nesillere hakkıyla anlatabilmektir. Bunun için her geçen gün daha çok çalışacağız daha çok üretmeye devam edeceğiz." dedi.
- "İletişim Başkanlığı basın mensuplarının yanında"
Altun, cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin büyük ve güçlü Türkiye hedefine giden yolda tarihi bir adım olarak atıldığını söyledi.
Bu süreçte İletişim Başkanlığının da ihdas edildiğini anımsatan Altun, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın çerçevesini çizdiği üzere, Türkiye markasını güçlendirmek, devlet ve millet arasındaki iletişimi daha sağlıklı bir hale getirmek, basın sektörüne kamu adına katkıda bulunmak, devletimizin kurumsal kimliğini ve kurumlar arasındaki söylem birliğini tesis etmek için yola çıktık. Buna ek olarak Başkanlığımız Türkiye'ye yönelik haksız ithamlara, kara propaganda kampanyalarına ve enformasyon savaşlarına karşı da haklı ve güçlü ülkemizin gür sesi olmak gibi misyonu da üstlenmiş durumdadır. Bu amaçları yerine getirebilmek için bir yandan günlük krizler, sorunlar ve gelişmelerle yüzleşirken, diğer yandan kısa, orta ve uzun vadeli stratejik iletişim faaliyetleriyle milletimizin sesini devletimize, devletimizin sesini milletimize ve tüm dünyaya duyurmaya çalışıyoruz. Bu süreçte hiç kuşkusuz hükümetimiz adına eşgüdümlerinden sorumlu olduğumuz Türkiye Radyo ve Televizyonu, Anadolu Ajansı ve Basın İlan Kurumu gibi köklü kurumlarımızın katkılarından önemli oranda besleniyoruz."
Çalıştayla basın sektörü ve çalışanlarının her türlü sorununun çözümü yolunda yapılabilecekleri birlikte değerlendirmeye çalışacaklarını belirten Altun, İletişim Başkanlığının sorunların çözümü manasında basın mensuplarının yanında olduğunu dile getirdi.
- "Yalan haberlere, algı operasyonlarına karşı mücadele ediyoruz"
Birçok açıdan meşakkatli bir çağda yaşandığının herkesin farkında olduğuna işaret eden Fahrettin Altun, şöyle konuştu:
"Nasıl adlandırırsanız adlandırın, hakikatin, doğrunun ya da gerçeğin yerini algının, manipülatif bilginin, sahteciliğin, yalanın ya da sıkça duyduğumuz İngilizce tabirle fake-news’in aldığı, çelişkilerle dolu bir zaman dilimini tecrübe ediyoruz. Tarihte aklın, rasyonelliğin, doğruluğun kutsallaştırıldığı ya da etik ve ahlaki çöküntünün derinleştiği dönemler olmuştur. Ancak bugün teknolojinin hızlı dönüşümü ve gelişimiyle birlikte adeta kontrol edilemez, içinden çıkılamaz eşsiz bir hakikat-ötesi dönemi yaşıyoruz. Her gün hepimiz yalan haberlere, algı operasyonlarına, çarpıtmalara, verisiz analizlere karşı mücadele ediyor ve tüm enerjimizi gerçeği anlatmak için kullanıyoruz. Bu sorun, sanılanın aksine sadece devlet kurumlarının ya da hükümetin bir sorunu değil. Bu sorun, sadece Türkiye’nin sorunu da değil. Bu sorun, bugün ABD, Avrupa Birliği ülkeleri ve Rusya başta olmak üzere birçok ülkenin, hatta geniş insanlık ailesinin ortak sorunu halini almış durumda. Dolayısıyla uğrunda mücadele ettiğimiz şey hakikatten başka bir şey değil. Evet, dünyanın birçok yerinde hakikat savunucuları, hakikat düşmanlarına karşı yoğun bir emek vermek zorundadır. Türkiye’nin ve Sayın Cumhurbaşkanımızın da en büyük gücü hakikattir."
Hakikatin bugün savunulması en zor olan ve en çok saldırıya uğrayan değer olduğunun altını çizen Altun, "Bugünlerde, safsatanın, yalan haberlerin, provokatif ve manipülatif bilgilerin, dedikodunun, negatif algı inşa etme çalışmalarının, itibarsızlaştırma operasyonlarının, nefret suçlarının, şiddet ve hakaret söylemlerinin daha çarpıcı olduğu, daha çok okunduğu, dijital medyada daha çok 'tık' aldığı bir dünya ve medya sistemi inşa edilmek isteniyor. İşte hepimizin; sizlerin ve devletimizin mücadele ettiği nokta tam olarak budur." değerlendirmesinde bulundu.
- "Yerli ve milli bir medya kavramı stratejik önem arz ediyor"
Kendilerine dayatılmak istenen, doğru ve gerçek olanı sıradanlaştıran, önemsizleştiren, itibarsızlaştıran, değersizleştiren ve demode kılmaya çalışan bir saldırıya karşı mücadele ettiklerini belirten Altun, şu ifadeleri kullandı:
"Türkiye'nin ve Sayın Cumhurbaşkanımızın, küresel algı ve dezenformasyon merkezlerini rahatsız etmesinin yegane nedeni de işte bu mücadelenin odağında olmasıdır. Ben basınımızın şerefli mensuplarının bu mücadelede hakikatin yanında durduğunu biliyorum. Hiç kuşkusuz hakikati savunmak sadece siyasetçilerin ya da ülkeyi yönetenlerin değil, aynı zamanda basın sektörünün ve çalışanlarının da esas mücadele alanı olmak durumundadır. Zira verdiğimiz savaş, sadece kendi ülkemizi korumak için değil, bununla birlikte dünyanın hakikate olan inancını tekrar kazanmasını, hakikatin yeniden değerli olmasını sağlamak içindir. Ancak basınımızda, dışarıdan fonlanan, etkilere ve yönlendirmelere açık, Türkiye'nin kalkınmasına, dünya milletlerinin gönlüne girmesine, diplomaside zaferler elde etmesine, adaletsiz dünya sistemine karşı iddialı duruşuna ve Sayın Cumhurbaşkanımızın milletçe desteklenmesine karşı manipülatif ve provokatif bilgi üreterek ülkesine karşı operasyon merkezlerine dönüşen bir kesim de vardır. Ne yazık ki bu kesimin yeri geldiğinde terör örgütlerinin propaganda aygıtı olarak devreye girdiklerini, ellerindeki medya gücünü bir silah olarak devlete ve millete doğrulttuklarını da müşahede ediyoruz. Bu noktada bağımsız, yerli ve milli bir medya kavramı son derece stratejik önem arz etmektedir. Sadece ülkemiz için değil, bölgemiz için, dünyamız için hayati önemi olan bir husustan bahsediyoruz."
Medyada marjinal bir şekilde kendisine yer bulan bu kesimlere çağrıda bulunan Altun, "Bırakın artık bu coğrafyada, bu topraklarda 5. kol faaliyetleri sürdürmeyi, gerçek anlamda 4. kuvvet olun. Demokrasi düşmanlığı yapmayın, demokrasimize hizmet edin. İletişim Başkanlığımız, Türkiye’de medya mensuplarının, basın çalışanlarının yanında, arkasındadır. Kendi ülkesini ve milletini önceleyen, ülkesine ve milletine düşmanlık yapmayan ve dışarıdan güdümlü şekilde çalışmayan her bir basın mensubu bizim kendisine hizmet etme vazifesiyle yükümlü olduğumuz bir paydaşımızdır. Biz onların hakikat mücadelesinde yanlarında olmaya ve hep beraber 'yaşasın hakikat' demeye devam edeceğiz." diye konuştu.
- "Çalıştayda gazetecilik mesleğindeki güncel sorunlar tartışılacak"
Basın sektörünün şartları, çalışma koşulları, karşılaştığı sorunlar bakımından en zahmetli sektörlerden biri olduğunu vurgulayan Altun, "Dahası sektörün dinamik değişimi yeni sorunları da beraberinde getirmektedir. İletişim Başkanlığı, haklarınızın iyileştirilmesi noktasında, tüm kurum ve kuruluşlarla oturduğunuz her masada yanınızda yer alacaktır, bundan en ufak bir kuşkunuz olmasın. Zira nasıl zor şartlar altında çalıştığınızı en iyi bizler biliyoruz. Salgın sürecinde milletimizin bilinçlenmesi, daha doğru şekilde bilgilendirilmesi için medya sektörümüz çok ciddi bir emek harcadı. Hakkınız ödenmez. Bu vesileyle sizlerin şahsında basın sektörümüzün kıymetli çalışanlarına şükranlarımı arz ediyorum." dedi.
Basın mensuplarının daha verimli, daha etkili olabilmesinin ülkenin hakikat savunuculuğuna ve bağımsızlık mücadelesine büyük bir katkı sağlayacağını dile getiren İletişim Başkanı Altun, şunları kaydetti:
"Katılımcı ve demokratik bir süreç içerisinde çalıştaylarımızı sürdürmek, nitelik ve nicelik açısından bu çalışmaları daha da ileriye taşımak ve sorunlarınızı çözüme kavuşturmak noktasında güçlü bir irademiz olduğunu tekrar hatırlatmak isterim. Bildiğiniz üzere ülkemizde uygulanmakta olan Basın İş Kanunu’nda gazetecilere özel bir önem verilmiş ve gazetecinin hukuki durumu 4857 sayılı İş Kanunu dışında ayrı bir yasa ile düzenlenmiştir. Bu yasanın tam adı, 5953 sayılı Basın Mesleğinde Çalışanlarla Çalıştıranlar Arasındaki Münasebetlerin Tanzimi Hakkında Kanun'dur. 1952'den bu yana yürürlükte olan söz konusu kanun metni, neredeyse ilk haliyle uygulanmaya devam etmekte ve günümüzün getirdiği sorunlar karşısında yetersiz kalmaktadır. Bu noktada İletişim Başkanlığımızın basın sektörünün sorunlarını yüce Meclisimizin, yasama organımızın gündemine taşımak noktasında elinden gelen bütün gayreti ortaya süreceğine şüpheniz olmasın."
İletişim ve enformasyon teknolojilerindeki gelişmeyle birlikte gazetecilik alanının ekonomik organizasyonunda ve mesleğin yapısında değişimler olduğunu belirten Altun, sözlerini şöyle tamamladı:
"Bu yaşanan değişimlerle birlikte mesleği yerine getiren gazetecilerin çalışma biçimleri değişmiştir. Bu çalıştay vasıtasıyla gazetecilik mesleğinde terfi, ücretlendirme, izin, sözleşmenin feshi ve kıdem tazminatı gibi güncel sorunlar tartışılacaktır. Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde verdiğimiz güçlü, bağımsız ve haklı Türkiye mücadelesinde basın sektörünün; ülkesinin ve milletinin yanında, hakikat üzere hareket etmesi çok değerli olacaktır. Sorunlarınız sorunlarımızdır. Burada dile getirilen fikirlerin, görüşlerin hem medya sektörünü hem de çalışanların haklarını ileriye taşıyacağına inanıyorum."