ABD Dışişleri Bakanlığının Avrupa ve Avrasya'dan Sorumlu Bakan Yardımcısı Philip Gordon, ABD'deki Ermeni tasarısı oylamalarını, "Türkiye'ye bir mesaj vermek ya da bir baskı unsuru oluşturmak için kullanma gibi niyetlerinin olmadığını" söyledi.
Philip Gordon, İran konusunda Türkiye ile ABD'nin analizleri arasında bir boşluk varsa, bunu konuşmak istediklerini kaydetti.
Gordon, Sabancı Üniversitesi ile Brookings Enstitüsünün işbirliğiyle bu yıl 6'ncısı düzenlenen "Sabancı Konferans Serisi"nde soruları yanıtladı.
Türkiye ile ABD arasında küresel çaptaki işbirliğinde, nükleer silahsızlanmanın en üst sıralarındaki konulardan birini oluşturduğunu belirten Gordon, Nisan'da Washington'da yapılacak Nükleer Güvenlik Zirvesi'ne Türkiye'nin de davetli olduğuna dikkati çekti. Gordon, Türkiye'den katılım konusunda cevap beklediklerini ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ı zirvede görmeyi çok istediklerini söyledi.
İRAN KONUSUNDA TÜRKİYE'DEN BEKLENTİ
İran'ın nükleer faaliyetleriyle ilgili meselelerin ABD için önemine değinen Gordon, Türkiye'nin bu konuda çok kritik rolü bulunduğunu ve "İran'ın, yaklaşımlara olumlu yanıt vermemesinin bir sonucunun olacağına dair uluslararası çapta oluşan geniş ve giderek büyüyen konsensusa" Türkiye'nin de katılması gerektiğini ifade etti.
Gordon, "İran konusunda Türkiye ile ABD'nin analizleri arasında bir boşluk varsa, bunu konuşmak istediklerini" ifade ederek, "Dostlarımızla bu konudaki diyaloğumuzu sürdürmek istiyoruz. Türkiye'nin, İran'ın nükleer silah geliştirmesinin engellenmesi yönündeki aynı hedefimizi paylaştığından eminim" dedi. Gordon, Türkiye ile bu konuda görüşmeye devam edeceklerini dile getirdi.
Bir soru üzerine, Türkiye'nin enerji koridorunda önemli rolü olduğunu söyleyen Gordon ancak, İran'ın petrol sahalarının geliştirilmesi için şimdi doğru zaman olmadığını ve bunun İran'a yanlış sinyal vereceğini ifade etti. Gordon, İran'ın enerji kaynaklarının geliştirilmemesi konusunda da uluslararası toplumda geniş anlayış birliğini bulunduğunu kaydetti.
"NORMALLEŞME, BÖLGEDEKİ ENERJİ AKIŞINI TEŞVİK EDECEK"
Philip Gordon, Türkiye ile Ermenistan arasındaki sınırın kapalı olmasının bölgedeki tüm ülkelere fayda sağlayacak açık enerji koridorunun oluşturulmasında engel oluşturduğunu söyledi.
Yukarı Karabağ meselesi, enerji konusu ve Türk-Ermeni normalizasyon süreci gibi Kafkaslardaki üç önemli konunun birbirini etkilediğini, ancak bunların birbirlerinden ayrı ilerlemesi gerektiğini, çünkü birbirine bağlamanın "işleri karmaşık hale getireceğini" ifade eden Gordon, bu üç konuda da paralel şekilde ilerleme sağlanması için herkesin elinden geleni yapmasının da uygun olacağını dile getirdi.
"PROTOKOLLERİN ONAYLANMASI İÇİN DİĞER SORUNLARIN ÇÖZÜLMESİ..."
Yukarı Karabağ konusunda çözüm sağlanması için aktif çaba gösterdiklerini belirten Gordon, çözümün, sadece Azerbaycan ve Ermenistan'a barış ve istikrar getirmekle kalmayacağını, tüm bölgedeki barış ve enerji koridoruna katkı sağlayacağını kaydetti. Gordon, "Ama bu durumun, diğer süreçlerde de aynı anda adım atmamızı engellememesi gerekiyor. Bunlardan biri de Türk-Ermeni normalleşme süreci. Bu, iki ülkenin de yararına bir süreç. Bu normalleşme, bizim ve Türkiye'nin bölgeye getirmek istediği vizyon doğrultusunda önemli bir işaret olacaktır ve bölgedeki enerji akışını da teşvik edecektir" dedi.
Türkiye'nin Yukarı Karabağ sorununun çözümüne verdiği öneme katıldıklarını ifade eden Gordon, "Bu nedenle bu süreçte çok aktif çalışıyoruz. Anlaşmazlık içinde olduğumuz konu şu: Protokollerin onaylanması için diğer sorunların çözülmesinin beklenmesi" diye konuştu. Gordon, protokollerin onaylanması ve normalleşme sürecinin sadece Türkiye ile Ermenistan'a yarar sağlamayacağını, diğer konulardaki gelişmeleri kolaylaştıracağını söyledi.
"SIK VE YOĞUN TEMAS İSTİYORUZ"
Gordon, bir soru üzerine, Türkiye'nin Washington Büyükelçisi Namık Tan'ın Türkiye'ye istişareler için çağrılmasından üzüntü duyduklarını, kendisini burada görmeyi ve Türkiye ile temaslarını sürdürmeyi istediklerini söyledi.
Türkiye ile birçok alanda birlikte çalıştıklarını hatırlatan Gordon, bunu hiçbir şeyin engellememesi gerektiğini kaydetti. Gordon, "Türkiye ile mümkün olduğu kadar sık ve yoğun biçimde temas halinde olmak istiyoruz. Namık Tan'ın gelmesini istiyoruz" dedi.
Ermeni tasarıyla ilgili olarak "bağımsız bir organ olan Kongre'nin kendi kararını kendisinin vereceğini" belirten Gordon, ABD yönetimi olarak bir yıldır bu konudaki düşüncelerini açıkladıklarını ve tutumlarının açık ve tutarlı olduğunu söyledi. Tasarıya dair yeni bir adımın Türkiye ile Ermenistan arasındaki normalizasyon sürecine zarar vereceğini belirten Gordon, konuyu iki ülkenin kendilerinin ele almasının en iyi seçenek olduğunu kaydetti.
"Bölgede olmasını istedikleri gelişmeye zarar verecek bir şey görmek istemediklerini" belirten Gordon, Kongre'nin bir çok üyesinin de konunun önemi ile yönetimin bakış açısının farkında olduğunu dile getirdi.
Gordon, "tasarı oylamalarının Türkiye'ye bir mesaj vermek ya da bir baskı unsuru oluşturmak için kullanma gibi niyetlerinin olmadığını da" ifade etti.
KIBRISTA "FIRSAT PENCERESİ"
Son günlerdeki ABD-İsrail gerginliğinin sorulması üzerine Gordon, İsrail ile önemli ortaklıkları olduğunu, ancak bunun iki ülke arasında görüş ayrılıklarının bulunmayacağı anlamına gelmediğini söyledi.
Gordon, Türkiye ile İsrail arasındaki görüş ayrılıklarının da ilişkilere zarar vermeden ele alınması gerektiğini ifade etti.
Kıbrıs'taki müzakerelere ilişkin soru üzerine Gordon, adada çözümün güçlü destekçisi olduklarını, müzakereleri "fırsat penceresi" olarak gördüklerini söyledi.
Gordon, "adadaki iki liderin siyasi çözüme bağlılığını ortaya koyduğuna ve aralarında hiç olmadığı kadar doğrudan görüşme bulunduğuna" dikkati çekerek, "Eğer taraflar bu fırsat penceresini kaçırırlarsa, belli bir zaman için bu pencerenin bir daha açılmayacağından endişeliyiz" diye konuştu. Gordon, Kıbrıs'taki bir çözümün adadaki her iki taraf için de "kazan-kazan" durumu oluşturacağını belirtti.
"GÜVENCE VERMESİ GEREKEN İKTİDARDIR"
Gordon, Türkiye'nin AB'ye üyelik süreciyle ilgili bir soru üzerine, AB'ye girişin Türkiye'de bir takım "içsel değişimler" gerektirdiğini, bu konudaki tartışmaların bu çerçevede ilerlediğini söyledi.
Gordon, "Türkiye'de laik ve demokratik düzenin tehlikede olup olmadığı"na ilişkin soru üzerine, Türkiye'nin batıdan uzaklaştığı yönünde soru işaretleri olduğunu belirterek, "Ben, böyle bir şüphem olduğunu söylemiyorum. Ancak bu konuda bir soru varsa, güvence vermesi gereken iktidardır. Çoğunluğun iktidarda olduğu demokraside bile, çoğunluk iktidarının, laiklik de dahil olmak üzere ülkenin gelenekleri gibi konular ile ülkede birçok kişi tarafından paylaşılan pozisyonlara hassas olması gerekiyor. Türk hükümetinin de bu konuda hassas olduğunu düşünüyoruz" dedi.
"Ergenekon" davalarına ilişkin bir soru üzerine, bu konularda yorum yapamayacağını belirten Gordon, ancak hukukun üstünlüğü, azınlıklara saygı, şeffaflık gibi konuların Türkiye'ye rehberlik etmesi gerektiğini kaydetti.
Türkiye'nin hem ülke içindeki Kürtlerle hem de Irak'taki Kürtlerle ilişkilerinin "tarihi dönüşümden geçtiğini" ifade eden Gordon, Irak'taki Kürtlerle "şiddet ve terörün sona erdirilerek karşılıklı ticaret, saygı ve güvenliğe dayalı bir ortama yöneldiğini ve bundan memnuniyet duyduklarını" söyledi.
Bir soru üzerine, Türk medyasının da ABD medyası kadar aktif olduğunu belirten Gordon, "demokrasinin, özgür ve açık medyayla olabileceğini, özgür medyanın haklarını kısıtlayacak şekilde tasarlanıyor gibi görünen faaliyetlerden her zaman endişe duyduklarını" ifade etti. Gordon, özgür olan ile olmayan ülkelerin karşılaştırılmasında medyanın durumunun belirleyici rol oynadığını dile getirdi.
Gordon, Türkiye'nin en hızlı büyüyen ekonomilerden biri olduğunu ve karşılıklı çıkarlarda bunu dikkate aldıklarını belirtti.
'Baskı yapmak istemiyoruz'
ABD Dışişleri Bakanlığının Avrupa ve Avrasya'dan Sorumlu Bakan Yardımcısı Philip Gordon, Ermeni tasarısı ile ilgili Türkiye'ye baskı yapmak istemediklerini belirtirtti.