Toprağımızı koruyalım, çocuklarımızın geleceğiyle oynamayalım” dedi.
Bayraktar, Toprak Koruma Kurulları’nda “kamu yararı” kavramının suistimal edildiğini, verimli toprakların tarım dışına çıkarıldığına dikkati çekti.
Şemsi Bayraktar, yaptığı açıklamada, her geçen gün daha da artmakta olan nüfusun beraberinde gıda, giyim, barınma gibi zorunlu ihtiyaçların karşılanmasında; toprak, su gibi doğal kaynakların belirli bir plan içinde ve özenle kullanılması gerekliliğini gösterdiğini belirtti.
Bayraktar, sınırlı bir kaynak olan, üretilemeyen toprakların diğer bir ifadeyle tarım arazilerinin korunmasında başarılı olan gelişmiş ülkelerin, bu konuya yeteri kadar özen gösteremeyen ülkelerle karşılaştırıldığında; özellikle toplumun beslenmesi, sağlığı, yaşam standartlarının belirli seviyelere getirilmesi gibi konularda ciddi mesafe aldıklarını vurguladı. TZOB Genel Başkanı Bayraktar, gelişmiş ülkelerin, tarımsal ürünlerin üretilmesinden pazarlamasına kadar olan süreçte en az girdi kullanarak, en fazla verim elde edebildiğine ve maliyetlerini en dibe indirdiğine dikkati çekti.
KENTSEL YAPILAŞMA, KALİTELİ TARIM ARAZİLERİNDE YOĞUNLAŞIYOR
Türkiye’de tarımdaki en büyük maliyet unsurlarından birinin, tarım arazilerimizin verimlilikten uzak, küçük ve parçalılığından kaynaklı yapısal sorunlar olduğunu bildiren Bayraktar, şunları kaydetti: “Arazilerin yanlış ve plansız kullanımı maliyet sorunlarıyla birlikte, bazı sosyal ve çevresel problemleri beraberinde getiriyor. Bugün ülkemizde yaklaşık 3 milyon işletme, 30 milyon parselde üretim yapıyor. İşletme bazında tarımsal alan 59 dekarken, Türkiye’den çok daha yoğun nüfusa sahip Almanya’da 457, Fransa’da 521, İngiltere’de 538 dekara çıkıyor. Ülkemizde kentsel yapılaşmanın, kaliteli tarım arazileri üzerinde yoğunlaşması, tarım yapılan alanların daha düşük nitelikli arazilere doğru kaymasına neden oldu. Hatta sanayi, çoğunlukla verimli araziler üzerinde kuruldu. Endüstriyel kuruluşların çevresindeki şehirleşme, üstün vasıflı tarım arazilerini niteliklerinin bozulmasına neden oldu.”
TARIM ARAZİLERİNİN GERİ DÖNÜŞÜMÜ OLMAYAN ŞEKİLDE ELDEN ÇIKMASI
Amaç dışı kullanımda hızlı nüfus artışlarının yanı sıra, kırsaldan kente olan göçler, yerleşimlerin içinden veya yakınından geçen karayolları ve otobanlar ve otobanlar çevresinde kurulan sanayi ve yerleşim alanları tarım arazilerinin geri dönüşümü olmayan şekilde elden çıkmasına yol açtığını vurgulayan Bayraktar, şu bilgileri verdi:
“Aslında bir zorunluluk olmadıkça ve alternatif alanlar da mevcutken, işlenebilir nitelikteki tarım arazilerinin tarım dışı amaçlarla kullanılması, kuşkusuz büyük bir savurganlıktır. Kentlerde sanayi, turizm gibi ekonomik faaliyetlerin arazi kullanım biçimlerini belirlemesi, dolayısıyla tarım dışı kullanımının özellikle Çukurova, Bursa, Antalya, İçel, Kocaeli, Sakarya, Düzce, Gediz, Kemalpaşa, Menemen, Salihli, Tarsus ve Trakya gibi verimli tarım arazilerinin bulunduğu yerlerde yoğunlaşması konunun ciddiyetini daha da artırıyor."
Konut ihtiyacının karşılanması için tarım arazilerinin niteliklerine bakılmadan, alternatif alanların olup olmamasına dikkat edilmeden, rant uğruna yapılan şehir planlarının ülke tarımının geleceğini tehdit ettiğini anlatan Bayraktar,
şunları söyledi: "Tarım alanlarının imara açılması yerine mevcut yerleşim alanlarında kentsel dönüşüm projeleri yapılarak, insanların bu alanlarda ikamet etmeleri sağlanmalarıdır. Yapılan başka bir araştırmaya göre, ülkemizde tarım arazilerinin amaç dışı olarak en fazla sanayi amaçlı kullanılıyor. Sanayiyi, konut, turizm, madencilik ve ulaştırma amaçlı kullanımlar izliyor.”
“YASAL ALTYAPI GÖZDEN GEÇİRİLMELİ”
Tarım dışı arazi kullanımı konusundaki yasal altyapının gözden geçirilerek, kavram kargaşasının giderilmesi ve arazide yerleşim, kullanım ve nazım planlama komisyonlarına toprak bilimi disiplininden uzmanların dâhil edilmesinin fevkalade önemli olduğunu vurgulayan Bayraktar, şunları kaydetti:
“Tarım arazilerinde amaç dışı kullanım için izin verme sürecinde, alternatif arazi arama konusuna gerekli özen gösterilmelidir. ‘Kamu yararı’ kavramı çoğu zaman tarım arazilerinin tarım dışına çıkarılmasında kullanıldığı için, bu kavrama açıklık getirilmelidir. İllerde kurulan Toprak Koruma Kurulları üyelerinin çok azı sivil toplum kuruluşlarından, çoğu ise resmi kurumlardan oluşmaktadır. Tarım arazileri söz konusu olduğunda, oluşturulacak kurulda mutlaka Ziraat Odalarından bir yetkili bulunması gerekir. Mevcut durumda odalarımızın çok az bir kısmı oluşturulan kurullarda yer alıyor.”
“TZOB OLARAK BU KONUDA HİÇ TAVİZ VERMEYECEĞİZ”
Türkiye Ziraat Odaları Birliği olarak her platformda tarım arazilerinin amaç dışı kullanımına izin verilmemesi ve korunması gerektiğini savunduklarını ve bu konuda hiç taviz vermeyeceklerini belirten Bayraktar, şu bilgileri verdi:
“Taviz vermemek, tarım arazisi konut, turizm, sanayi gibi alanlara hizmet etmesin demek değildir. Verimli ovalarımızın etrafını dolaşmak yerine ortasından yol yapmak ya da alternatif alanlar varken sanayi bölgelerini ulaşımının daha kolay olduğunu savunarak bu yolların etrafında projelendirmek şu an için ekonomik olarak görülebilir ama ilerleyen zamanlarda bunun geri dönüşü olmayan hata olduğu anlaşılacaktır. Bir santimetre kalınlığındaki bir toprağı oluşabilmesi için yüz ile bin yıllık bir süreç gerektiğinden topraklarımızın bilinçli kullanılmasının ne kadar önemli olduğu unutulmamalıdır. Tarım arazilerinin tarım dışı kullanımının geleceğimizi ipotek altına konulması bilincinde olan Birliğimiz, yayınlamış olduğu genelgeyle oda başkanlarından tarım arazilerinin korunması için ellerinden gelenin fazlasını yapmalarını istemiştir. Tarım arazilerinin korunması için Toprak Koruma Kurullarında etkin bir şekilde faaliyet göstermeleri, ikna çalışmaları yapmaları talep edilmiştir. Tarım arazilerinin korunması konusunda yargı çok duyarlı hareket etmektedir. Toprağı korumak için yargıya gitmek zorunda kalmayalım. Birlik ve Odalar olarak; biz bunu yapmazsak, tarım arazilerimiz elden çıkmaya devam edecektir. Toprağımızı koruyalım, çocuklarımızın geleceğiyle oynamayalım.”
ANAYASA UZLAŞMA KOMİSYONU’NUN TARIM KONUSUNDA UZLAŞMASI
Bayraktar, Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Uzlaşma Komisyonu’nun, yeni Anayasa’da “Tarım, Hayvancılık ve Bu Üretim Dallarında Çalışanların Korunması” başlıklı maddede mevcut anayasadan farklı olarak devletin topraksız köylüye toprak vermesini de Anayasal güvence altına alınması konusunda uzlaştığı haberlerinin basında yer aldığını hatırlattı.
TBMM Uzlaşma Komisyonu’nun, son dönemde tarımda giderek daha fazla rağbet gören ve gübre verilmeden doğal ortamda yetişen sebze ve meyveleri yemek isteyenlerin tercihi olan “organik tarımı” da teşvik etmeyi Anayasa kapsamına aldığını bildiren Bayraktar, “Uzlaşılan maddeye göre ayrıca devlet, toprağın verimli işletilmesini sağlayacak, tarım arazileri ve meraların amaç dışı kullanımını ve tahribini önlemekle de yükümlü olacak” dedi.
Yeni anayasada dört partinin, Türkiye’nin tarım gelirini artırmak için “tarımsal üretimin planlanması ve türlerin çeşitliliğinin korunması, hayvansal üretimin artırılması’ başlıklarında mutabakata vardığının öğrenildiğini belirten Bayraktar, şunları kaydetti:
“Buna göre, tarımsal üretimin planlanması ve yerli türlerin çeşitliliğinin korunması için bitkisel ve hayvansal üretimi artırmak da devletin görevi arasında sayılacak. Devlet, tarım arazileri ile çayır ve meraların amaç dışı kullanılmasını ve tahribini önleyecek. Tarımsal üretim planlaması ilkelerine ve yerli türlerin çeşitliliğinin korunması esasına uygun bitkisel ve hayvansal üretimi artıracak. Organik tarım ve hayvancılık yöntemlerini teşvik etmek amacıyla tarım ve hayvancılıkla uğraşanları özel olarak destekleyecek. Bunların işletme araç ve gereçlerinin ve diğer girdilerinin sağlanmasını kolaylaştıracak. Dört partinin bu konularda uzlaşmış olması memnuniyet verici. Uzlaşmayı çok olumlu buluyoruz. Bundan memnuniyet duyuyoruz.”
Bayraktar: 'toprağın Korunması Herkesin Sorunu'
Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, Anayasa Uzlaşma Komisyonu’ndaki Meclis’te grubu bulunan dört partinin de tarımın, hayvancılığın ve bu üretim dallarında çalışanların korunması konusunda uzlaşmalarının memnuniyet verici olduğunu bildirerek, “Toprağın korunması herkesin sorunu.