Şanlıurfa'da başta Peygamber Efendimiz Hazreti Muhammed (sav) ve bütün Peygamberler olmak üzere vefatının 50. yılı münasebetiyle Bediüzzaman Said Nursi ve şehitlerin ruhlarına bağışlanmak üzere Ramazan'ın 26. gecesine rastlayan 4 Eylül 2010 Cumartesi akşamı yatsı namazından sonra Şanlıurfa Dergâh Camii'nde Mevlid-i Şerif ve hatim okunacak. Mevlid-i Şerif ve hatimin okunacağı Dergâh Camii, Bediüzzaman Hazretleri'nin ilk defnedildiği yer olma özelliğini taşıyor.
Her yıl Bediüzzaman Said Nursi'nin vefatının yıldönümü olan Ramazan ayının 26. gecesi düzenlenen mevlide bu yılda onbinlerce kişi katılması bekleniyor.
Şanlıurfa, her yıl olduğu gibi bu yıl da onbinlerce kişiyi önce Dergâh Camii'nde ve sofrasında ağırlayacak. Dünyanın birçok ülkesine eserleri ile ilim, aydınlık yayan Bediüzzaman Said-i Nursi için okunacak mevlit, Kur'an-ı Kerim ve salâvatlar Dergâh Camii hoparlöründen Urfa semalarında yankılanacak.
TALEBELERİNDEN YOĞUN İLGİ
Şanlıurfalıların ev sahipliğini yaptığı ve 50 yıldır aralıksız yapılan mevlid ile ilgili her hangi bir duyuru ve ilan yapılmıyor. Mevlide Şanlıurfalılar da büyük ilgi gösterirken, mevlide katılan misafirleri Urfalılar evlerinde misafir ediyor.
Mevlidi dinlemek üzere yurt dışından ve Türkiye'nin dört bir yanından otobüs ve özel araçlarla katılım bekleniyor.
Ayrıca mevlide Bediüzzaman Hazretleri'nin talebelerinden Abdullah Yeğin, Hüsnü Bayramoğlu, Abdülkadir Badıllı, Said Özdemir Ahmet Aytimur ve Yeni Asya Gazetesi Sahibi Mehmet Kutlular'ın da katılacağı belirtildi.
MEVLİD, KANAL URFA'DA CANLI YAYINLANACAK
Bediüzzaman Hazretleri için okutulacak mevlidi Şanlıurfa merkezli ulusal yayın yapan Kanal Urfa, 38 ülkeye canlı olarak yayınlayacak. Şanlıurfa'dan uydu yayını yapan kanalın frekans değerleri şöyle: "Türksat 3 A uydusu, frekans: 12685, symbol 30000 5/6 yatay." Ayrıca yayın D Smart 174. kanaldan da izlenebilecek.
BEDİÜZZAMAN SAİD-İ NURSİ KİMDİR?
Bediüzzaman Said Nursî, son yüzyılda yetişen önde gelen İslâm mütefekkirlerinden biridir. 1878'de Bitlis'in Hizan ilçesine bağlı İsparit nâhiyesinin Nurs köyünde dünyaya gelmiş, 23 Mart 1960'da Şanlıurfa'da vefat etmiştir.
Keskin zekâsı, hârikulâde hâfızası ve üstün kâbiliyetleriyle çok küçük yaşlardan itibâren dikkatleri üzerinde toplayan Said Nursî, normal şartlar altında yıllar süren klasik medrese eğitimini üç ay gibi kısa bir zamanda tamamlamıştır. Gençlik yıllarını alabildiğine hareketli bir tahsil hayatı ile değerlendirmiş; ilimdeki üstünlüğünü, devrinin ulemâsıyla çeşitli zeminlerde yaptığı münâzaralarda fiilen ispatlamıştır. Bu meziyetleriyle ilim çevresine kendisini kabul ettirerek, 'Bediüzzaman' , yani 'çağın eşsiz güzelliği, alimi' lâkabı ile anılmaya başlamıştır. Said Nursî medrese eğitimiyle dini ilimlerde kazandığı ihtisası, çeşitli fenlerde yaptığı tetkiklerle tamamlamış; bu arada devrinin gazetelerini takip ederek ülkedeki ve dünyadaki gelişmelerle ilgilenmiştir.
Birinci Dünya Savaşı'nın patlak verdiği günlerde Van'da bulunan Bediüzzaman, talebeleriyle birlikte gönüllü milis alayları teşkil ederek cepheye koşmuştur. Vatan müdafaasında çok büyük hizmeti geçmiş; savaşta birçok talebesi şehit olmuş; kendisi de Bitlis müdafaası sırasında yaralanarak esir düşmüştür. Yaklaşık 2,5 yıl Rusya'da esâret hayatı yaşadıktan sonra Varşova, Viyana ve Sofya yoluyla İstanbul'a dönmüştür.
İstanbul'da devlet ricalinin ve ilim çevrelerinin büyük teveccühüyle karşılanmış; Dârül-Hikmetil İslamiye âzâlığına tayin edilmiştir. Bu devrede, resmî vazifesinden aldığı maaşla kendi kitaplarını bastıran ve bunları parasız dağıtan Bediüzzaman, İstanbul'un işgali sırasında neşrettiği Hutuvât-ı Sitte adlı broşürle büyük hizmet etmiş ve işgal kuvvetlerinin plânlarını bozmuştur.
Bu hizmetleri Anadolu'da kurulan Millet Meclisi'nin takdirini kazanmış ve Bediüzzaman bizzat Mustafa Kemal tarafından ısrarla Ankara'ya dâvet edilmiştir. Bu mükerrer davetler neticesinde 1922 sonlarında Ankara'ya gelmiş ve Meclis'te resmî bir "Hoşâmedî" merasimiyle karşılanmıştır. Kendisine Şark Umumî Vâizliği, milletvekilliği ve Diyanet azalığı teklif edilmiş; ancak Bediüzzaman bu teklifleri kabul etmeyerek Van'a dönmüştür.
O sıralarda çıkan Şeyh Said hâdisesiyle hiç bir ilgisi olmadığı, hattâ hâdise öncesinde kendisinden destek isteyen Şeyh Said'i bu niyetinden vazgeçirmeye çalıştığı halde, Bediüzzaman hâdise sonrasında, Van'da ikamet ettiği uzlethanesinden alınarak Burdura, oradan da Isparta'nın Barla nâhiyesine götürülmüştür. Burada "mânevî cihad" hizmetini başlatmış, birbiri peşi sıra telif ettiği eserlerde iman esaslarını terennüm etmiştir.