Son olarak 'Mutlu Aile Defteri'ndeki 'emekli albay' rolüyle beyaz perdede izleyiciyle buluşan Tuncel Kurtiz; 'Muhteşem Yüzyıl'da ise 'Ebussuud Efendi' olarak karşımıza çıkıyor. Kurtiz; GQ dergisinden Ebru Çapa'ya hem yeni filmini, hem de Kaz Dağları ile İstanbul arasında mekik dokuduğu yaşamını anlattı:
Aynı yerde hiç uzun zaman kalamadım. Bir çingenelik var bende, gezmeyi seviyorum. Hiç planlı çalışan bir adam da olmadım. Fakat Edremit'in o dağ köyünde yaşamak hep vardı aklımda. Benim için zor kolay, kolay zor... İyi yaşadım; o kadar işte.
Özdemir Asaf'tan Çok Şey Öğrendim
18 yıldır Ahmet Boyacıoğlu ve Başak Emre'nin Gezici Film Festivali'nin içindeyim. Çok seviyorum yaptıkları işi.
Üniversitede hukuk fakültesine yazıldım ama hukuktan çok edebiyat fakültesinde takılıyordum. Özdemir Asaf'ın matbaasına da gitmeye başladım o dönem. Bir edebiyat matinesi yaptık; Attila İlhan geldi, Cemal Süreya geldi. Hayran olduğum insan Özdemir Asaf, benim abim oldu. Ondan çok şey öğrendim.
BENİM SİNEMAM YEŞİLÇAM DEĞİL
Kafamda başka şey var sinema deyince... Elhamra Sineması'nda 'Moby Dick'i, Atlas'ta 'La Strada'yı, 'Bisiklet Hırsızları'nı seyretmişim... Başka bir şey benim sinemam; Yeşilçam değil.
1974'te Türkiye'de sadece seks filmi çekiliyordu, bize iş yoktu. 'Şansımı dışarıda ararım ' dedim, çıktım. Yaşar Kemal'le, 'Yağmurlar Gebedir' diye bir hikaye yazdık. İsveç Devlet Tiyatrosu'nda onu sahneye koydum.
Yılmaz Güney'le birlikte yaptığımız 'Konyakçı', 'Krallar Kralı' ve 'Sayılı Kabadayılar' gibi filmlerle kendimizi sevdireceğimize, daha sonra istediğimiz gibi filmler çekebileceğimize inanıyordum. Oldu ama çok sonradan oldu...
BABA VE ÇOCUKLARI EVRENSEL BİR OLGU
Çok evrensel bir olgudur baba ve çocukları. Arthur Miller'ın yazdığı 'Bütün Oğullarım'dan, 'Satıcının Ölümü'nden tut, 'Muhteşem Yüzyıl'da canlandırdığım 'Ebussuud'un oğlu 'Ahmet'in 26 yaşında afyondan ölümüne, benim kendi babamla ve oğlumla ilişkime... Bu kadar insanı ilgilendiren meseleyi, komedi biçiminde vermeye çalıştık 'Mutlu Aile Defteri'nde...
İNSAN DURMADAN ARAYAN HARİKA BİR VARLIK
'Edward Hopper'ın resimlerine bakınca görürsün: Amerika'da bütün önemli filmler, bu ressamın estetiğinden yararlanmıştır. Biz de bu toprağın renklerinden bir şey çıkaracağız. Tabii ki dünya kültürüne de pencereyi kapatmadan... Nazım'ın 'Yolcu'daki son lafı vardır; keşke daha 100 pencere olsa, 100'ünü de açsak. Pencereyi kapatmayın. Pencereler kapandığı için belki de, bunun için biz böyle fena olduk.
ARAMAKTAN YANAYIM
Ben hep, bilimden yanayım ama 'yanılan bilim'den yanayım! Bilim hep yanılmış çünkü. Dogmalardan yana değilim, aramaktan yanayım. İnsan durmadan arayan harikulade bir varlık... '
KİM KORKAR SANSÜRDEN!
'Sansürle geçmiş hayatımız... Devri Süleyman yüzünden tiyatromuz yakıldı bizim; daha ne! Bir bakıyorsun şimdi 'Umut', dünyanın gözbebeği olarak en iyi 100 film arasında gösteriliyor. 'Sürü', bütün festivallerde gösterildi. Yasakladıkları 'Yolcu' oyunu ise Devlet Tiyatroları'nda ve Şehir Tiyatroları'nda oynandı. Buyrun! Nedir ki yani yasaklamalar, biter gider... Sansürden hiç korkmam ben, yeter ki otosansürün olmasın! '
Bende Çingenelik Var Gezmeyi Çok Seviyorum
'Mutlu Aile Defteri' filminde başrol oynayan Tuncel Kurtiz: Aynı yerde hiçbir zaman uzun kalamadım. Bir çingenelik var bende, gezmeyi çok seviyorum. İyi yaşadım, o kadar işte!