“Beni bu güzel havalar mahvetti / Böyle havada istifa ettim / Evkaftaki memuriyetimden / Tütüne böyle havada alıştım / Böyle havada âşık oldum / Eve ekmekle tuz götürmeyi / Böyle havalarda unuttum / Şiir yazma hastalığım / Hep böyle havalarda nüksetti / Beni bu güzel havalar mahvetti” diyen “Bir Garip Orhan Veli”. Edebiyata-şiire meyil etmiş-etmemiş, ilgili-ilgisiz her bünyenin en az bir şiirini ya da mısrasını bildiği üstat (1914-1950) Orhan Veli Kanık’ın tiyatroda şaha kalmış şeceresini, Müşfik Kenter’in kendine has üslubundan yeniden seyir-eylemek isteyenlere...
Müşfik Kenter'in 60. sanat yılı, Kent Oyuncuları'nın 50. yılı ve Müşfik Kenter'den Orhan Veli'nin 30. yılında, Kenter Tiyatrosu perdelerini, “Müşfik Kenter'i Dinliyorum: Orhan Veli 30. Yıl Özel Programı”yla açtı. Oğuz Aral'ın tasarladığı dekorlar, Yüksel Aymaz'ın ışık tasarımı ve Selmi Andak'ın besteleriyle, canlı piyano eşliğinde, kıvamında bir Müşfik Kenter gösterisi bu. Sahneye uyarlayansa Murathan Mungan. Yıllar var ki yine bir tiyatro güzergâhında Müşfik Kenter’den dinlediğim Orhan Veli şiirleri hâlâ kulaklarımda. Sahnenin ortasında bir masa, bir sandalye ve üzerinde Orhan Veli’nin şiirlerinden oluşan bir yığın kağıt. Müşfik Hoca, sahneye geliyor, sandalyeye oturuyor ve başlıyor sayfalardan “Bir Garip Orhan Veli”yi biraz bize, biraz da derinlere anlatmaya. Müşfik Hoca’nın sahnedeki devasallığını tarife ne hacet! Kısaca şiir dünyasında etkisi kolay kolay geçmeyecek bir büyüye kapılıyorsunuz. Siz de bu aralar, benim gibi ambivalenz nöbetlerindeyseniz ve “... Ama en çok da rakı şişesinde balık olmak” sevdasındaysanız; “Gidilesi, görülesi ve dinlenilesi” kategorisinden kafanıza iyi gelecek bu gösteri. Benden söylemesi!
“VANTİ” SIRADIŞI BİR ŞEY...
İşte budur hocam mahlasında sıradaki performans ise; uzun zamandır beklediğim budur diyen türden bir çalışma. Bu gazla uçarım da konamam artık minvalinde, ikinci seyirliğimiz ise; sahne ve film rejisinde Eren Gülbey ve Doğuş Bitecik’in imzasının bulunduğu, yine Eren Gülbey’in yazdığı, Ali İhsan Eren’in oynadığı, tek kişilik oyunu “Vanti”... Talimhane Tiyatrosu’nda izlediğim “Vanti”; “Tamam, dene yine denil yenil dene ama olmazsa da olmaz yani, yapacak bir şey yok!” sözleriyle başlayan tek kişilik bir performans. Oynadığı mekâna özel yerleşerek sinema ve tiyatro performansını iç içe işleten sıradışı bir deneyim yaşatan Vanti anlatılarak değil de bizzat şahit olunası türden bir çalışma... Ama öncesinde gelin Vanti’nin kendi yörüngesinden bir nidayla davet edelim siz tiyatro izleklerini; “Bi koordinat gibi. Ama saat kaç? Bilmiyorum. Zaman geçmiyor belki de, zaman geçmek istemiyor belki de. Hayatı bir vantilatörün karanlık kafesine hapsolmuş aciz bir adam, ne niye ki? Ve onun kısır bir döngü ya da kapkarabasan haline gelen düşleri ya da düşüşleri ya da düş…düş… Böyle aşk gibi bir şey lazım ki zaman geçsin… Bak, hamle, hamile! Çıkıyor beyler, çıkacak yani! Nihayetinde bir kabullenme süreci! Yoruldum artık, o hissi bulamıyorum… Arada sabun köpüğü gibi geçen krallar, ben kral değilim ki, kadınlar, anne? İpler, s sesleri, aşk, bebek, beyler, karanlıklar, gözler, kapat, tabureler, beyler, beyler, beyler, beyler, beyler? Onların Allah belasını versin, bir boka yaramıyorlar pasif pasif durmaktan başka. Tüm bunlar, hepsi hikâye! Film, performans, metin ve seks aman ses. Ses, ses, ses deneme birki? Dıdıdıdıdıt, dıdıdıdıdıt, dıdıdıdıdıt! Sonra bir açıyorum ki gözlerimi buradayım. Vanti.” Nasıl ama sıra dışı bir performans demiştim değil mi!
Son seyirliğimiz ise; (İstanbul Devlet Tiyatroları’nda geçtiğimiz hafta görebildiğim) Amerikalı Yazar Sarah Ruhl’un ödüllü oyunu “Temiz Ev”. 2004 yılında, dünya prömiyerini gerçekleştiren oyun, sahnelendiği tüm tiyatrolarda izleyicinin yoğun ilgisine maruz kalmış. İrem Aydın’ın dilimize çevirdiği oyunu, sahneye koyan ise Kubilay Karslıoğlu ve Atilla Şendil. Temizlik yapmaktan nefret eden ve mükemmel esprinin peşinde olan Brezilyalı göçmen Matilde’nin samimi hikâyesine şahit olacağınız Temiz Ev’in başrollerinde; Sema Çeyrekbaşı, Simay Tuna, Gülseren Gürtunca ve Levent Güner yer alıyor. İki perdelik hikâyenin kahramanı Matilde çok uzaklardan selam etse de ortaya çıkan duygular (aşkta-meşkte ruh ikizimi buldum durumları) çok bilindik ve samimi. Tel: (212 292 39 00)
HABERİNİZ OLSUN! (Bizim Tiyatro “Hamxlet” ile sahnede...)
** 30. yılını kutlayan Bizim Tiyatro’nun şahsına münhasır ustası Zafer Diper’den güzel bir haber geldi; (Usta, son görüştüğümüzde söylemişti bu hayalini, “zor olacak ama yapacağım” demişti ve sözünü tuttu.) Bizim Tiyatro, bundan 30 yıl önce perdelerini Shakespeare’in Hamlet’i ile yapmıştı, şimdi 30 yıl sonra yine günümüz koşullarına yansıtılarak sahneleştirilen Hamxlet ile karşımızda. Zamanında Hamlet’i oynayan Zafer Hoca’nın yerine bu defa Hamxlet’i oğlu Memetcan Diper oynayacak. (Zafer Hoca Hamxlet’te Polonius rolüyle karşımızda olacak.) İlk gösterim 3 Aralık, saat 20.30; mekân Kadıköy Barış Manço Kültür Merkezi.
** Kasım’ın en ballı haberi ise; Penguen ve Uykusuz’un kafa açan, fazlasında kafa yaktıran bünyesi Umut Sarıkaya’nın “Benim de Söyleyeceklerim Var”dan sonra “İşimdeyim Gücümdeyim” (Mürekkep Basın Yayın’dan) adlı kitabının çıkması. Kitabı edinmek için hemen akıyoruz bir kitabevine...
** İstanbul Modern Fotoğraf Galerisi, Ani Çelik Arevyan’ın gündelik nesnelerden yola çıkarak yeni bir anlatım dili oluşturduğu “Göründüğü Gibi Değil” başlıklı sergisine ev sahipliği yapıyor. Gerçekliğin bilinmezliğine gönderme yapan Arevyan’ın sergisi, 9 Ocak 2011’e kadar görülebilecek.
** 1996 yılından bu yana kapalı olan Aynalıkavak Kasrı’nda, Kasım başında sessiz sedasız Musuki Müzesi açıldı. “Gittim, gördüm ve mest oldum” kategorisinden, musiki meraklılarına şiddetle tavsiye olunur!
** Tünel’in ahalisine (tramvay durağının karşısında) yeni bir adres daha: Peranostra. Muhabbetin ve gecenin rengini değiştiren kokteyller konusunda iddialı olan mekânın, damağımda kalan tadı ise votka gelincik.
** Dünya müziklerinin aleminde kulaklarımızın pasını sileceğimiz yeni güzergâh-ımız belli oldu. Buzuki’nin üstadı Orhan Osman’ın geçtiğimiz hafta açtığı mekânının adı Maya. Küçükbayram Sokak’ta (Ağa Cami Sokağı-Cavalli'nin üstü) konuşlanan mekânda farklı tınıları da dinlemeniz mümkün.
Bu bilgileri ajandaya not ettikten sonra, arka fonumuza da (ipod’a) John Frusciante’nin solo gitar coşkusunu ekleyip, yavaştan akıyoruz güne-geceye...
.
'Beni bu güzel havalar mahvetti'
Orhan Veli Kanık'ın tiyatroda şaha kalmış şeceresini, Müşfik Kenter'in kendine has üslubundan yeniden seyir-eylemek isteyenlere...