Beşir Ayvazoğlu Açıklaması 'Babıali, Basın, Yayın Ve Kültürün Merkeziydi'

Araştırmacı yazar Beşir Ayvazoğlu, "Babıali, 1870'lerden bu yana Türkiye'de basının, kültür ve ilim hayatının nefes alıp verdiği yerdi. Babıali denmesinin sebebi de bölgede padişahtan sonra üst düzey devlet erkanının ikamet ettiği yer olması sebebiyledir." dedi.

İstanbul İl Kültür ve Turizm Müdürü Coşkun Yılmaz'ın yönettiği Alay Köşkü'nde gerçekleştirilen ve yazar Ayvazoğlu'nun konuşmacı olduğu "Kültürümüzde Babıali Babıali'de Kültür" başlıklı söyleşiye Kültür ve Turizm Bakan Yardımcısı Serdar Çam ve Sağlık Bilimleri Üniversitesi Rektörü Cevdet Erdöl de katıldı.

Ayvazoğlu, söyleşide, gazetecilik yaptığı yıllardaki ve bugünkü Babıali'yi, Babıali'nin basın, yayın ve kültür hayatındaki yerini anlattı.

1970'li yılların başında Babıali'de dolaşmaya ve orayı tanımaya başladığını aktaran Ayvazoğlu, şöyle konuştu:

"Babıali, 1870'lerden bu yana Türkiye'de basının, kültür ve ilim hayatının nefes alıp verdiği yerdi. Babıali denmesinin sebebi de bölgede padişahtan sonra üst düzey devlet erkanının ikamet ettiği yer olması sebebiyledir. Bütün tarihi kayıtlarda da Babıali, Alay Köşkü'nün karşısındaki yer olarak tarif edilir. Cumhuriyetten sonra da devletin kendisi gitti ancak basının faaliyet icra ettiği yer olarak ismi kaldı."

- Babıali, basın, yayın ve kültürün merkeziydi"

Ayvazoğlu, Babıali'nin basın ve yayın merkezi olmasında iki görüş olduğuna dikkati çekerek, şöyle devam etti:

"Bir görüşe göre özellikle gazeteler ve mecmualar haddinden fazla çoğalınca devlet daha rahat kontrol edebilmek için merkezin etrafında topladı. Ancak tabii başka bir yerde olsa kontrol edemez mi, devlet o kadar güçsüz mü? Bu yaklaşımı biraz mübalağalı buluyorum. Bir başka görüş ise Beyoğlu ve Galata'da özellikle Rumca, Fransızca, Ermenice gazeteler çıkıyor. Orası biraz daha alafranga ve Avrupai bir muhit. Bu muhite karşı yerli bir basın teşekkül edebilmek adına Babıali'nin etrafında yayıncılar temerküz etti. Babıali tabii İstanbul'un merkezi, özellikle gazetelerin bu bölgede yerleşmeleri, devletin merkezinden haber almayı kolaylaştırdığı içindir."

Babıali Caddesi'nin adının o dönemki gazetecilerce "Bizim Yokuş" olarak anıldığını belirten yazar, 1980'li yıllara kadar o bölgede şair, yazar ve fikir adamlarının bir araya geldiği çok sayıda kıraathane olduğunu, yazarların okurlarla bu mekanlarda buluşup sohbet edebildiğini, ancak artık bu mekanların kalmadığını söyledi.

- "Sultanahmet'in kubbelerine delik açacaklardı"

Ayvazoğlu, Cumhuriyetin ilk yıllarında dil komisyonu, kültür ve sanat komisyonu gibi birtakım komisyonların kurulduğunu belirterek, "Bu komisyonlarda çeşitli meseleler tartışılıyor. Tartışılan bir meselede o dönemlerde bir sanat galerimizin olmaması oluyor. 'Bize bir galeri lazım' fikri değerlendirmeye anılıyor. Sultanahmet Camisi gündeme geliyor. Sanat galerisi olmak için son derece müsait bir yerdir ancak ışık problemi var. Sanatseverlerin eserleri daha rahat görebilmeleri için kubbelerinde delikler açılması gerekiyor. Komisyonun başında devrin Maarif Müdürü Necati Bey var. Tam da bu görüş oylanıp kabul edilecekken, komisyon üyelerinden Mimar Kemaleddin Bey, büyük bir öfkeyle itiraz ediyor. Komisyon vazgeçmek zorunda kalıyor." ifadelerini kullandı.

Çok partili döneme geçtikten sonra gazetecilikte çok büyük değişimler yaşandığını vurgulayan Beşir Ayvazoğlu, köşe yazarı ve fikir ağırlıklı gazetelerden haber ağırlıklı gazetelere geçişin başladığını, bölgenin turizme açılması ve gazetelerin büyümesinin de etkisiyle bölgedeki basın kuruluşlarının yavaş yavaş farklı bölgelere taşındığını belirtti.

Ana Sayfa
Manşetler
Video
Yenile