Birlik Vakfı'nın iftarında konuşan Davutoğlu, 35. ananevi iftarın güzel istişarelere ve sohbetlere vesile olmasını dileyerek, iftar için kapıdan girdiği andan itibaren tanıdık simalarla, dost yüzlerle karşılaştığını ifade etti.
Davutoğlu, 35 yılın, üzerine mutabık kalındığı gibi bir neslin serüveni olduğunu belirterek, "Aslında dava aşkımızın da nasıl yenilendiğinin güzel bir işareti. Bir neslin serüveni. Zor, çetin, çileli yollardan geçerek bu günlere ulaşmak için ter döken, emek veren, bir neslin sonunda hamdolsun geldiğimiz güzel menzillerin hikayesi" diye konuştu.
Birlik Vakfı'na gelmek için Gülhane Parkı'ndan geçerken gözünün önüne Türk Talebe Birliği'ne gittiği günlerin geldiğini anlatan Davutoğlu, hep bir şeyler hayal ederek bu sokaklardan yürüdüklerini, Sultanahmet civarında tarihi andıklarını, Divan Yolu'ndan Sahaflar'a yürürken hep "bir tarihi muştuyu nasıl hayata geçiririz" diye hayaller kurduklarını söyledi.
Her sokağın görkemli bir tarihi, her kütüphanenin ulaşılması gereken klasikleri, medeniyetin köklerini hatırlattığını dile getiren Davutoğlu, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Köprülü Kütüphanesi'nde geçirdiğim günleri, saatleri hatırladıkça şimdi hem bir özlemle hem de o günlerde hayal ettiğimiz hedeflere ne kadar ulaştığımızın muhasebesiyle kendimi yokluyorum. Hamdolsun çok çetin yollardan geçildi. 1970'li yılların o zorlu şartlarından, 1980'li yılların, 12 Eylül'ün, Birlik Vakfı'na giden kilometre taşlarının döşendiği o darbe dönemlerinden, Milli Türk Talebe Birliği'nin kapanmasından, Birlik Vakfı'nın kurulmasından, 28 Şubat'ta hepimizin yaşadığı acılardan sonra son 12-13 yıl içinde bütün o köklerimizin yeniden inşası için Sayın Cumhurbaşkanımızın başlattığı bir hareketle, yaşadığımız o derin tecrübeyi hep birlikte şimdi bir kez daha aslında 35 yılın muhasebesiyle doğru yerine oturtma zamanıdır."
Bu 35 yıl içinde çok şeyin yaşandığını anlatan Davutoğlu, şunları kaydetti:
"Askeri ihtilaller, baskılar ve onların üzerinde yükselen bir hareket. AK Parti hareketi her zaman söylediğim gibi tarihin konjonktürel şartları içinde çıkmış bir hareket değildir. Aslında ta Malazgirt'e, daha öncesine kadim geçmişi, adaleti, hakkı savunan bütün hareketlerin temsilcisidir, adıdır, unvanıdır, göstericisidir. Ahiyan-ı Rum, Baciyan-ı Rum ile Milli Türk Talebe Birliği'nde bir araya gelen nesillerin kardeşlikleri arasında doğrudan irtibat vardı. Onların devamı olan bir yolu yürüyorduk. Hep adalet, hak ve hakkaniyet için son 12-13 yıl içinde büyük mücadeleler verdik. Gençlik yıllarımızda neyi hedef edinmişsek, neyi yüceltmeye çalışmışsak, hangi menzile ulaşmaya çalışmışsak hep o ideali hiçbir zaman zihnimizden silmeden kimi zaman Türkiye'nin her bir köşesinde, kimi zaman dünyanın her bir köşesinde o idealleri ayakta tutmaya çalıştık."
Davutoğlu, 20 Haziran Dünya Mülteciler Günü'nün sembolik olarak bu idealleri yansıtan bir gün olduğunu ifade ederek, en fazla mülteciye hem sebebiyet veren bir coğrafya hem de barındıran bir İslam dünyasından bahsedildiğini söyledi.
Ramazan ayının sadece güzel iftar sofralarında bir araya gelme vesilesi olmadığını dile getiren Davutoğlu, bu ayın aynı zamanda adalet ve hak arayışında göz göze bakarak, diz dize bakarak bir muhasebe ayı olduğunu vurguladı.
"Neden dünya mültecilerinin büyük çoğunluğu İslam ülkelerindendir?" sorusunun sorulması gerektiğini ifade eden Davutoğlu, "Neden İslam dünyasında geçmişte başı sıkışanın, adalet arayanın sığındığı o dar İslam diyarlarında bugün, bulundukları şehirlerden, sokaklardan kaçarak başka ülkelere sığınmak zorunda kalan insanlar var? Biz Türkiye'de yeni bir inşa faaliyeti içine girmişken, İslam dünyası özellikle son 5 yıl içinde çok büyük devinimlerin içinden geçiyor. Büyük acılar yaşanıyor. Bu sofralarda biz huzur içinde iftarımızı açarken, İslam dünyasının her bir köşesinde evini terk etmek zorunda kalan yetimlerin, eşi öldürülüp kaçmak durumunda kalan hanımların, yaşına bakmaksızın katliamdan kaçmak durumunda kalan iki büklüm yaşlıların olduğunu hiç unutmamalıyız" şeklinde konuştu.
- "Topraklarında en fazla mülteci bulunduran devlet Türkiye Cumhuriyeti'dir"
Başbakan Ahmet Davutoğlu, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, Dünya Mülteciler Günü vesilesiyle Mardin'de olduğunu söyledi.
Davutoğlu, dün de Türkiye'nin yaptığı faaliyetleri takdir eden bir diplomat olan Birleşmiş Milletler Yüksek Komiseri Antonio Guterres ile Ankara'da olduklarını anlattı.
Dünya Mülteciler Günü'nden bahsederken içinde hem bir hüzün hem de bir gurur olduğunu dile getiren Davutoğlu, "Hüzün var çünkü ister Müslüman ister gayrimüslim, ister Türk, ister Arap, ister Acem, ister Sünni, ister Şii, hangi kökenden gelmiş olursa olsun, mültecilerin yaşadıkları insanlık dramını bilip de o mülteci kamplarına gidip de göz göze gelip de hüzün duymayan kişi vicdanında, yüreğinde bir eser kalmayan kişidir" diye konuştu.
İlk andan itibaren çok değişik vesilelerle mülteci kamplarını ziyaret ettiğini, yurt dışına çıktıklarında o kamplardaki yetimlerin başlarını okşamaya çalıştıklarını ifade eden Davutoğlu,Türkiye Cumhuriyeti Devleti olarak, bu hüznün yanında bir gururu da paylaşmak istediğini söyledi.
Başbakan Davutoğlu, şöyle konuştu:
"Dün BM Mülteciler Yüksek Komiseri Türkiye'de bulunma sebebini izah ederken, 'Dünya Mülteciler Günü'nü Türkiye'de idrak etmek istedim çünkü şu anda dünyada en fazla mülteci barındıran ülke, en şefkatli ülke Türkiye Cumhuriyeti Devleti'dir' dedi. Yani dikkatinizi çekerim, sadece Suriye'den gelen mülteciler bağlamında değil, şu anda ülkesinde, topraklarında en fazla mülteci bulunduran devlet Türkiye Cumhuriyeti'dir. Geçen sene ikinciydik, bu sene son gelen mültecilerle birlikte birinci sıradayız. Bu hoş bir şey değil, biz birinci olmak istemezdik. Dünyada hiç kimse toprağından kopsun istemezdik. Dünyada hiçbir evlat, hiçbir yetim, kız ve erkek çocuk, yuvalarından kopsun istemezdik. Ama eğer birileri, bir zalim güruhu onları yuvalarından, topraklarından koparmışsa, onlar sığınacak bir yer aradıklarında bu aziz Anadolu topraklarını seçmişlerse, işte ramazan günün hürmetine, bereketine bütün milletim adına bir kez daha diyorum ki; bu Anadolu toprakları onlara da kucak açar, onları da bağrına basar, onlara da şefkatini gösterir."
- "Ne güzel isim Birlik Vakfı"
Milli Talebe Birliği'ne gittikleri günleri anlatan Davutoğlu, Sultanahmet'in bütün külliyelerini bildiğini kaydederek, o zaman arkadaşlarıyla o külliyelerin her birinde yaptıkları sohbet ve derslere ilişkin anılarını paylaştı.
Davutoğlu, "Oralarda Çanakkale Savaşı'na giden destanları birbirimize anlatırken yüz yıllık serüven anlamında, hep böyle kudretli bir ülke hayal ettik, hep böyle şefkatli bir ülke hayal ettik ki; hem kendi vatandaşlarına, her bir haneye ulaşabilsin hem de adalet gerektirdiğinde kudretini diğer gönül topraklarına da gönüldaşlara da ulaşabilsin" ifadelerine yer verdi.
Gelecek günlerde Srebrenitsa katliamının 20. yılının idrak edileceğini belirten Davutoğlu, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Balkanlar'da 1990'lı yıllarda acılar yaşadık. 2000'li yıllarda, 2010'lu yıllarda Ortadoğu'da acılar yaşadık. Orta Asya'da, Kafkaslar'da yaşadık. Şu bize ağır bir mesuliyet yüklüyor ve bu mesuliyet sadece devlet tarafından üstlenilebilecek bir mesuliyet değildir. Eğer toplum ayakta değilse, sivil toplum bu konuda bilinçli değilse hiçbir resmi makamın üstlenebileceği mesuliyet değildir. Bütün bu gönül coğrafyamızda kimin ayağına bir diken batsa bugün kimin herhangi bir derdi olsa, 'Nasıl olsa Türkiye var, nasıl olsa Anadolu var, nasıl olsa Dersaadet var' diye dönüp yüzlerini buraya bakıyorlar. Allah onları ikinci kez yetim bırakacak zilleti bize göstermesin. Bu ağır sorumluluğu taşıyoruz. İslam dünyasında yaşanan acıların en önemli sebeplerinden biri, İslam dünyasında sivil toplumun parçalanmış olmasıdır. Bütün toplumu kuşatacak bir geleneğin yok edilmiş olmasıdır. Suriye'yi düşünün, Irak'ı düşünün hatta Mısır'ı, Yemen'i mutlaka düşünün. Sadece devlet parçalanmadı oralarda, sadece devlet çökmedi. Esas itibarıyla o devletlerin, o sistemlerin çöküşlerine sebep olan şey, sivil toplum anlayışının çökmesidir."
Birlik Vakfı benzeri vakıfların birliğin, beraberliğin sembolü olduğuna işaret eden Davutoğlu, "Ne güzel isim Birlik Vakfı. Milli Türk Talebe Birliği'nin geleceğini de sürdüren ve kavramın en güzeli, birlik. İşte bir olmanın, diri olmanın, iri olmanın tam zamanıdır" dedi.
Davutoğlu, 28 Şubat'ta sivil toplumun silindir gibi ezilmeye çalışıldığını vurgulayarak, 2002'yi hazırlayan en büyük temel unsurun, 28 Şubat silindirinin karşısında dimdik, vakur bir şekilde duran bir sivil toplumun bulunması olduğunu söyledi.
Bütün vakıflara teşekkür eden Davutoğlu, "Şimdi de biz eğer bu kadar mülteciyi barındırabiliyorsak, bu sadece devletin Ankara'da aldığı bir kararın sonucu değildir. Onlara bağrını açan Kilislilerin, Şanlıurfalıların, Gazianteplilerin, Kahramanmaraşlıların, Hataylıların, Adanalıların, İçellilerin, Mardinlilerin, Malatyalıların, bütün çevre illerin ve Türkiye'deki ensar bilincinin sonucudur" değerlendirmesinde bulundu.
Davutoğlu, "İnsanlığa bugün bir destansı ders veriyorsak, bunun arkasında hem asırlar boyu gelen köklü idrakimiz ve bilincimiz var hem de bizim tam da Birlik Vakfı'nın doğuşuna sebebiyet veren o 35 yıl önceki arayışımızın, hülyalarımızın, ülkemiz adına beslediğimiz büyük rüyaların eseri var" dedi.
Başbakan Davutoğlu, son 13 yıl içinde büyük çabalarla Türkiye'nin kudretli ve şefkatli bir güce kavuştuğunu dile getirdi.
(Sürecek)
Birlik Vakfı İftarı
Başbakan Ahmet Davutoğlu, "İslam dünyasında yaşanan acıların en önemli sebeplerinden biri, İslam dünyasında sivil toplumun parçalanmış olmasıdır. Bütün toplumu kuşatacak bir geleneğin yok edilmiş olmasıdır. Suriye'yi düşünün, Irak'ı düşünün hatta Mısır'ı, Yemen'i mutlaka düşünün. Sadece devlet parçalanmadı oralarda, sadece devlet çökmedi. Esas itibarıyla o devletlerin, o sistemlerin çöküşlerine sebep olan şey, sivil toplum anlayışının çökmesidir" dedi.