Eski başbakanlardan Ahmet Davutoğlu, "15 Temmuz'u düşündüğümüzde FETÖ denilen ve geçmişte benzer örnekleri olan hareketlerin en önemli özelliklerinden birisi insana şunu demesidir: 'Siz düşünmeyin, sizin yerinize biz düşünürüz. Sizin bilincinizi biz şekillendiririz.' 'Adanmış' tabirinin arkasında da biraz bu var. İnsanların akledebilme, düşünme yeteneklerini geliştirmeyi tek bir kişi ya da gruba devretmesi. Bunu kim yaparsa yapsın insanoğluna en büyük zararı vermiş olur." dedi.
Davutoğlu, Bilim ve Sanat Vakfı'nda (BİSAV) düzenlenen Duruş Konuşmaları'nın ikincisinde "Bilgi, Bilinç ve Ahlak" başlıklı bir konuşma yaptı.
Gençlerin yoğun ilgi gösterdiği konferansta, Davutoğlu, insanı eşref-i mahlukat kılan en önemli özelliğin akledebilme yeteneği olduğunu söyledi.
"Eğer bu yeteneğinizi terk ederseniz, insani kimliğin en önemli unsurunu da reddetmiş olursunuz." diyen Davutoğlu, şöyle konuştu:
"İnsanın kendisini idrak etmesi de bir düşünce sürecinin sonucudur. Eğer düşünce yöntemi konusunda sağlam bir zemin üzerinde hareket etmiyorsanız, insanoğlunu diğer varlıklardan ayıran en önemli özelliği olan kendi kendisi üzerine düşünme kabiliyetini kaybedersiniz, herhangi bir şekilde bilinç geliştiremezsiniz. 15 Temmuz'u düşündüğümüzde FETÖ denilen ve geçmişte benzer örnekleri olan hareketlerin en önemli özelliklerinden birisi insana şunu demesidir: 'Siz düşünmeyin, sizin yerinize biz düşünürüz. Sizin bilincinizi biz şekillendiririz.' 'Adanmış' tabirinin arkasında da biraz bu var. İnsanların akledebilme, düşünme yeteneklerini geliştirmeyi tek bir kişi ya da gruba devretmesi. Bunu kim yaparsa yapsın insanoğluna en büyük zararı vermiş olur."
Davutoğlu, eleştirel düşüncenin nefsi bir duygudan değil özgür düşüncelerin birbirleriyle etkileşim içerisine geçmesi anlamında faydalı olduğunu belirtti.
- "Gerçek özgürlük bedensel özgürlük değildir, düşünce özgürlüğüdür"
Düşünce tarihinde birçok reddiye bulunduğunu ve bunların defansif yönünün dışında aynı zamanda yeni bir düşünce ve külliyat oluşturduğunu vurguladı.
Düşünce özgürlüğünün önemine değinen Davutoğlu, şu ifadeleri kullandı:
"Düşünce özgürlüğünün olmadığı yerde akledebilme olmaz. Siz kendinizi ve başkalarını sansüre tabi tutarsanız, insanlar fikirlerini ifade edemezlerse bir müddet sonra akledebilme yetenekleri kaybolmaya başlar. Gerçek özgürlük, yani düşüncenin öznesi olma, özgün olmakla, özgün düşünce üretmekle olur. Gerçek özgürlük bedensel özgürlük değildir, düşünce özgürlüğüdür. Düşünce özgürlüğünü kaybeden bir insan hareket edebilme yeteneğine sahip olup görünüşte hür gibi olsa da düşünebilme yeteneği yoktur. İslami bir yönü de olsa bütün yanlış hareketlerin kökeninde de insanın düşünmeme kabiliyetini yok etme, totaliter, otoriter rejimlerin özünde de insan şahsiyetini yok eden bir düşünce kısıtlaması var. Hapiste olan birisi düşünce özgürlüğü varsa, özgünse sonraki nesillere intikal edecek külliyatlar yazar, nice alimler eserlerini hapiste yazmıştır. Nice hayatlarını özgürce geçirmiş insanlar var ki düşünce olarak köleleştirilmişlerdir ve şahsiyetlerinden koparılmışlardır."
Sosyal ilişkilerde istişarenin kural olduğunu dile getiren Davutoğlu, istişarenin ancak kendisine has düşüncesi olan kişilerle ve bu kişilerin istediği düşünceyi söyleyebilme hakkına sahip olmasıyla yapılabileceğini kaydetti.
- "Düşüncemizi sloganlar üzerine oturtmamamız lazım"
Yaşanan olaylarda anlık bir durumun resminin yanıltıcı olabileceğini ancak süreç analizi yapılması durumunda sebeplerin görünüp açıklanabileceğini belirten Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Sosyal bilim ya da fen bilimlerinde anlama noktasına geldiğinizde mutlaka olguların içerisine nüfuz etmeniz gerekir, onu içinden anlamanız gerekir. Dışarıda kalarak onu anlamaya çalıştığınızda bir özne-nesne ayrımı başlar. Özne-nesne ayrımının olduğu yerde eğer olgu bir nesne haline dönüşürse bilimsel olarak bu objektifliği getirir ama bir taraftan da -özellikle sosyal bilimlerde- sizin anlama kapasitenizi daraltır. Onun için sosyal bilimlerde bir insanın kendisini ters biçimde yaşaması deriz. Hem toplumun içinde yaşıyoruz hem toplumu anlatmaya çalışıyoruz."
"Siyonistler kötüdür" demenin bir düşünce üretme olmadığını ifade eden Davutoğlu, "Siyonistler dünyayı idare ediyor" ifadesinin de yanlış olduğunu söyledi.
Dünyanın herhangi bir ırkın idaresine terk edilmediğini dile getiren Davutoğlu, konuşmasını şöyle tamamladı:
"Bunu sürekli tekrar edersek bir müddet sonra biz kendi irademizi kaybetmeye başlarız. Siyonistler de bütün insanların dünyayı kendilerinin idare ettiklerine inanmasından dolayı son derece memnun olabilir. Bizim irademiz de tarihin iradesi de kimseye terk edilmiş değildir. Düşüncemizi sloganlar üzerine oturtmamamız lazım. Sloganlar siyasette gerekli olabilir ama düşünce gerçek bir bilgi zeminine ve sağlam usule dayalı olarak üretildiği zaman kalıcı olur. Sağlam usule dayanmazsa ürettiğiniz şey bir süre sonra sıradanlaşır ve bizi de yanıltmaya başlar. Bakarsınız 'üst akıl' diye bir mefhum birçok şeyi açıklar hale gelebilir. Dünyada siyonistlerin çok etkili olduğu bir vakıadır ama dünyaya ait Yahudi düşüncesine, mantığına, zihniyetine nüfuz etmeden bunu izah edemezsiniz. Alman zihniyetine nüfuz etmeden Nazi ideolojisinin neden Almanlar arasında çıktığını izah edemezsiniz."
BİSAV 'Duruş Konuşmaları'
Eski Başbakan Ahmet Davutoğlu: '15 Temmuz'u düşündüğümüzde FETÖ denilen ve geçmişte benzer örnekleri olan hareketlerin en önemli özelliklerinden birisi insana şunu demesidir: 'Siz düşünmeyin, sizin yerinize biz düşünürüz. Sizin bilincinizi biz şekillendiririz.' 'Adanmış' tabirinin arkasında da biraz bu var. İnsanların akledebilme, düşünme yeteneklerini geliştirmeyi tek bir kişi ya da gruba devretmesi. Bunu kim yaparsa yapsın insanoğluna en büyük zararı vermiş olur.'