Bitkilerin ilaç geliştirilmesinde en önemli kaynak olduğunu kaydeden Prof. Dr. Mustafa Iraz, “Bitkilerdeki etkili bileşenlerin ayrıştırılarak, saf maddeler olarak tedavide kullanılması her zaman mümkün değildir. Nitekim, saflaştırılmayan veya kısmen saflaştırılan bitkisel ekstraktlar, aynı bitkiden izole edilen saf maddelere göre daha yüksek etkinlik gösterir. Bunun en önemli sebebi ekstraktın içerisinde yer alan polifenoller veya saponinler gibi bazı bitki bileşenleridir. Bu bitki bileşenleri çoğu kez kendileri etkili olmasa bile etkili bileşenin etkinliğini artıran adjuvan maddeler olarak fonksiyon gösterirler. Mesela, Ginkgo biloba, Hypericum perforatum, Tribulus terrestris, Artemisia annua gibi bitkiler bütün bitki veya ekstre olarak kullanılırlar. Saf maddelere kıyasla, bir bitki ekstraktının çok daha düşük dozları ile içindeki sinerjistik etkili maddelerden dolayı, istenen biyolojik cevap sağlanabilmekte ve aynı zamanda olası riskler bertaraf edilebilmektedir” dedi.
Genellikle en iyi etkinin elde edildiği ekstraksiyon tekniklerinin sır olarak saklandığını kaydeden Prof. Dr. Mustafa Iraz, “Bitki özlerinin saf madde yerine ekstrakt olarak kullanılmasının bir başka nedeni ise saf olarak izole edilen bileşenlerin daha kolay bozularak etkisini kaybetmesi ve tek başına biyoyararlanımının düşük olmasıdır. Başka bir ifadeyle bağırsaklardan yeterince emilememesidir. Bu duruma bir örnek olarak belirgin antidepresan etkinliğe sahip olan Sarı kantaron (Hypericum perforatum ya da St.John’s wort) verilebilir.
Sarı kantaronun içerdiği hiperforin izole edildiğinde atmosferik oksijen ile teması durumunda parçalanarak etkisini kaybetmektedir. Bitki ekstraktı içinde ise antioksidan etkili flavonoitler tarafından korunarak bozulması önlenmektedir. Diğer bileşen hiperisin ise bağırsaklardan son derece zayıf emilimi nedeniyle tek başına etkinliği zayıf olup, ekstrakt halinde bulunan epikateşin, prosiyanidin, hiperozit veya rutin gibi polifenolik bileşikler ile kombine olduğunda kan seviyesinde belirgin bir artış meydana gelmekte ve kuvvetli antidepresan etki göstermektedir. Bu nedenle, etkili bileşenlerin saf halde kullanımı yerine “standardize edilmiş kantaron ekstraktının” kullanılması tercih edilmektedir. Dolayısıyla günümüzde tedavi amacıyla etken maddelerin bitkiden saflaştırılarak kullanılması yerine “belirli bileşenleri bakımından standardize edilmiş bitki ekstraktlarının” kullanılması, daha yüksek etkinlik ve daha az yan etki için tercih edilmektedir” diye konuştu.
Kanser destek tedavisi uygulayan Prof. Dr. Mustafa Iraz, bitkisel destek tedavilerinin kanser hücresinin hem gerekli besinleri dengeli olarak alması sağlayarak olgun hücre haline gelmesini hem de kanser hücresindeki genetik yapıyı etkileyip hızlı bölünmeyi yavaşlatarak kanser tedavisine katkıda bulunduğunu belirtti.
Dr. Iraz, bitkisel ürünlerin kanser tedavisine bu katkıları verirken sağlıklı hücrelere zarar vermeyeceğini; Bu nedenle kanser hastalarında fitoterapinin güvenle kullanılabilecek bir tamamlayıcı tıp yöntemi olduğunu vurguladı.
Bitkisel Destek Tedaviler Kanser Tedavisine Önemli Katkı Sağlıyor
Tıbbi Farmakoloji Fitoterapi ve Homeopati Uzmanı Prof. Dr. Mustafa Iraz, bitkisel destek tedavilerin kanser tedavisine önemli katkı sağladığını belirtti.