'Böcek'Davası

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın başbakanlığı döneminde çalışma ofisine "böcek" olarak adlandırılan dinleme cihazı konulmasıyla ilgili 13 kişinin yargılandığı davanın 5. duruşması yapıldı.

Ankara 7. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmaya tutuklu sanıklar Sedat Zavar ve İlker Usta, bazı tutuksuz sanıklar ve avukatları, müşteki Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın avukatları ile müşteki Başbakanlığın avukatı katıldı.

Duruşmada ilk önce Romanya'da yakalanarak Türkiye'ye getirilen eski emniyet mensupları Zavar ve Usta savunma yaptı.

Zavar, Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanlığı Teknik Şube Müdür Yardımcılığından 2012'de Erzurum İstihbarat Şube Müdür Yardımcılığına atandığını söyledi.

Mülkiye müfettişine verdiği ifadeyi tekrarladığını anlatan Zavar, "Orada en açık şekilde ifade verdik. İfademin sonrasında bu konudan kimseye bahsetmememiz için tembihlendik. Böyle bir aşamaya geleceğini bilseydim, müfettişe daha hazırlıklı giderdim" diye konuştu.

Dinleme cihazı koyduğu suçlamasını "kesinlikle" reddeden Zavar, Teknik Şube Müdürlüğünün yönetmeliğine göre, devlet yöneticilerinin kullandığı mekanlardaki arama-taramalara katılabileceğini savundu.

Zavar, "İkametgahta bir, ofiste de bir ya da iki kere arama yapmış olabilirim. Arama taramaya görevli bürodaki çalışanlar ve en yüksek rütbeli kim varsa, o gider. Kendimi bildim bileli, hiçbir yere, hiçbir kimse yalnız giremez. Bu, mümkün değil çünkü çok problem olmuştur. Başbakanlıktakiler ve konutta çalışanlar da arama taramada bize iştirak etmişlerdir" ifadesini kullandı.

Eski polis memuru Usta da "Suçlamaları kabul etmiyorum. Daha önce verdiğim ifadeler doğrudur" dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın avukatı Ali Özkaya'nın, sanıklardan eski Başbakanlık Koruma Dairesi Başkanı Mehmet Yüksel'in, "Ben, daire başkanı olduktan sonra belirtilen tarihlerde kimseye arama izni vermedim. Bilseydim, girmelerine de izin vermezdim" dediğini hatırlatması üzerine Zavar, şunları söyledi:

"Ben zaten 'İzinsiz girdim' demiyorum. 'Girdim' de demiyorum. Girdiysek oranın refakatiyle girmişizdir. Kim kimden izin alacak, kim izin verecek, bunları ben bilmem. Biz, şube müdürümüz kanalıyla gönderiliyoruz. Bana bu hususta emir ve talimat veren (firari sanık) Ali Özdoğan'dır. Sistemi anlamadan, çok acayip hikayeler yazılır. Bana görev yazıldığında yerine getirmek zorundayım."

- "İstihbarat Dairesinden yardım isterken, benden izin alması lazım"

Söz alan Yüksel, birim amirlerine "Boş zamanlarınızda, ayda iki kere, Sayın Başbakanımızın kullandığı ofisleri arayın" talimatı verdiğini anlatarak, şunları kaydetti:

"Bu birim benden önce kurulmadı, böyle arama yapılmıyordu. Zavar, benim personelim değildi. Biz bir birim kurduk. Arama kısmının başında bir emniyet amiri vardı. Bu aramaları kendi ekibimizle yapıyorduk. Tutuksuz yargılanan diğer sanıklar benim ekibimdendir. Zavar'ın yaptığı aramadan haberim yok. Ben, birim amirine arama yetkisi veririm, gününü kendi tayin eder. Amir Serhat Demir'dir. Nerenin, ne zaman aranacağına kendisi karar verir. Bu aramalardan birinde İstihbarat Dairesinden yardım almışsa, ben ve yardımcılarım bundan haberdar değilizdir.

Yardım isterken benden izin alması lazım çünkü biz, kendi işimizi kendimiz görürüz."

Yüksel, bir soru üzerine, arama-tarama konusunda 2010 veya 2011'de bazı cihazları aldıktan sonra yeterli hale geldiklerini, daha önce Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Dairesinden yardım aldıklarını ifade etti.

Sanık Zavar ise birimlerin sürekli etkileşim halinde olduğunu, birbirlerini aradıklarını savunarak, "Bizim orası hastane gibidir" dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın avukatı Ali Özkaya da Zavar'ın sanık Serhat Demir'le Eylül 2011'e kadar hiçbir telefon irtibatı olmadığını, bu tarihten sonra telefon görüşmelerine başladığını belirterek, birlikte Fransa'ya gittiklerini dile getirdi.

Zavar da bunun üzerine 40-50 sınıf, 650-700 de devre arkadaşı bulunduğunu, bunlardan irtibatlı olmadıklarıyla bile her an temasa geçebileceğini ifade ederek, Fransa'ya istihbarat malzemeleri fuarına gittiklerini söyledi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın avukatı Özkaya, sanık Usta'ya aynı fuara resmi görevle gidip gitmediğini sordu.

Usta'nın, "Yıllık izin alarak gittim" cevabı üzerine Özkaya, "Emniyet Genel Müdürlüğüne sordum, izin de almamış" bilgisini verdi.

Tekrar söz alan Zavar, fuarın, Emniyet'in teknoloji takibi kapsamında izlendiğini aktararak, "Belki Emniyet Genel Müdürlüğünden o fuara 50 personel katılmıştır. Kendi imkanlarıyla gitmek isteyenler de olabilir" şeklinde konuştu.

- Tanıklar

Duruşmada tanık olarak bilgisine başvurulan Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Özel Kalem Müdürü Hasan Doğan, suç tarihinde Başbakanlık Özel Kalem Müdürlüğü yaptığını anımsattı.

Doğan, şunları dile getirdi:

"Bulunduğumuz yerlerde rutin arama tarama faaliyeti yapılırdı. Böyle bir casusluk malzemesi bulunduğunu bilahare öğrendim. Konudan çok fazla malumat sahibi olmadım. Bulunduğum ofis, Başbakanlık Merkez binadadır. Olayın cereyan ettiği yerlerle doğrudan irtibatım yoktu. Keçiören'deki ikametgahın altında iki daire bulunurdu. Sayın Cumhurbaşkanımız orada rutin çalışmalarını sürdürürdü. O dönemde özel kalemde çalışan Abdülkerim Taş, eşini Esenboğa'ya götürmek için izin istediğinde, bir kitabı, Keçiören'deki ofiste bulunan kitaplığa bırakmasını rica ettim. O da bunu yaptı."

Tanık Abdülkerim Taş da 2009-2013'te Doğan'ın yardımcılığını yaptığını belirterek, "Talimatı üzerine bir kitabı Keçiören'deki çalışma ofisine bıraktık ve iş yerimize geçtik. Tarih 3 Ocak 2012'ydi. Aracımla çocuklarımı havalimanına bıraktım. Dönerken 3 kitabı bırakmak için Keçiören'e geçtim. İkamete geldiğimde Tülay Yongacı'yı aradım. Kapıyı açtı, kitapları koyarak, oradan ayrıldık. Seri kitaplar olduğu için serideki iki kitabın yanına koymak zorundaydım. O yüzden 10 dakika kadar koyacağım yeri aramak durumunda kaldım" diye konuştu.

Sanık avukatları Taş'a, "Tornavida kullanabilir misiniz? Bilirkişi raporunda, dinleme cihazlarından birinin tornavida kullanabilen herkesçe konulabileceği belirtiliyor" sorusunu yöneltti.

Soruya tebessümle, "Tornavida kullanırım" yanıtını veren Taş, konuta girerken aramadan geçirilmediğini söyledi.

Tanık Sakin Ünlü de 2003'ten itibaren Başbakanlık Koruma Dairesinde şoför ve ekip memuru olarak çalıştığını, halen Cumhurbaşkanlığı katında aynı görevlere devam ettiğini aktararak, "Başbakan'ın ikametgahındaki aramalara zaman zaman iştirak ettim. Çalışmaları takip ederdik. Aramalarda dikkatimi çeken bir şey olmadı. Böceğin bulunduğu tarihte Keçiören ikametgahındaydım. Oradaki arkadaş da polis olduğu için beni içeri almadılar. Bu hususu büro amirime bildirdim. Olay günü, görevli polis memuru, 'Ben buradayım. Sen git' dedi. Ben de amirime bilgi verdim" ifadesini kullandı.

Müşteki Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın avukatı Özkaya, dinleme cihazı bedeli olarak Zavar'ın hesabından ödeme yapıldığına ilişkin belgeyi gösterdi.

Bunun üzerine Zavar, istihbarat malzemelerinin şahıslara değil, kurumlara satıldığını kaydederek, "Bende öyle para yok ki ödeyeyim. Ben bir cihaz önerdiysem, bir yazışmam vardır. O getirilsin. Hesap bana ait değil. Kime ait olduğunu da bilmiyorum" dedi.

- Duruşma, 25 Mayıs'da ertelendi

Tutuklu sanıkların avukatları, müvekkillerinin tahliyelerini, sanıklardan Zeki Bulut'un avukatı ise müvekkilinin duruşmalardan vareste tutulmasını istedi.

Mahkeme heyeti, Cumhuriyet Savcısı Şaban Yavuz'un talebi doğrultusunda sanıkların tutukluluklarının devamına karar verdi.

Bulut'u duruşmalardan vareste tutan heyet, dinleme cihazı bulunmasına ilişkin Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına elektronik posta gönderen "Mehmet Kaya"nın tespiti için ilgili kurumlara müzekkere yazılmasını kararlaştırdı.

Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanlığından, duruşmada bahsi geçen makbuzda, sanık Zavar'ın isminin hangi gerekçeyle bulunduğunun açıklanmasının istenmesini kararlaştıran heyet, İstihbarat Daire Başkanlığının arama-taramaya ilişkin faaliyetlerinin sorulmasına ve firari sanıklar hakkındaki yakalama emirlerinin devamına karar vererek, duruşmayı 25 Mayıs'a erteledi.

Bu arada, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın avukatı Özkaya, duruşmanın ardından gazetecilere, "Sayın Cumhurbaşkanı, 'Suç işlemediğine kanaat getirdiyseniz, Seyit Saydam ve Hurşit Gölbaşı hakkındaki şikayetlerden vazgeçebilirsiniz' dedi. Bunu, sonraki celsede belirteceğiz" dedi.

- İddianame

İddianamede, dinleme cihazlarının, 2011'de Başbakanlığın onayı ile MİT ekibinin Erdoğan'ın Keçiören'deki ikametgahı, AK Parti Genel Merkezi, Başbakanlık Merkez Bina ve Başbakanlık Resmi Konut'taki çalışma ofislerinde, gizli dinleme ve gözetleme sistemlerine karşı teknik arama çalışmaları sırasında, çoklu prizler içine yerleştirilmiş olarak bulunduğu kaydediliyor.

Sanıklardan Ali Özdoğan, Sedat Zavar, Serhat Demir, Ahmet Türer, Enes Çiğci ve İlker Usta'ya, "Başbakan'ı siyasi casusluk amacıyla dinlemek, kamu görevlisinin özel hayatın gizliliğini ihlal, kişiler arasındaki konuşmaları kaydetmek" suçları yöneltiliyor ve yirmi birer yıldan 36 yıl altışar aya kadar mahkumiyetleri isteniyor.

Sanıklar Harun Yavuz, İbrahim Sarı, Hurşit Gölbaşı, Seyit Saydam, Mehmet Yüksel, Zeki Bulut ve Hasan Palaz'ın ise aynı suçların işlenmesine yardım ettikleri belirtiliyor.

Sanıklardan, dönemin Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanlığı Teknik Şube Müdürü Ali Özdoğan, dönemin Başbakanlık Koruma Dairesi Başkanlığı Güvenlik Sistemleri Büro Amiri Emniyet Amiri Serhat Demir ve dönemin Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanlığı Teknik Şube Müdürlüğünde görevli Komiser Yardımcısı Enes Çiğci halen firari bulunuyor.

Ana Sayfa
Manşetler
Video
Yenile