Boğaz’ın Yüzen Nostaljisi Vapurlar Zamana Direniyor

Boğaz’ın Yüzen Nostaljisi Vapurlar Zamana Direniyor

İstanbul’un tarihi simgeleri arasında yer alan yolcu vapurları, yaklaşık bir asırdır boğazın iki yakasını birbirine bağlıyor.

Osmanlı’dan günümüze yerli ve yabancı milyonlarca insanın ilgisini çeken vapurlar, düdük sesleri ile martı çığlığı arasında ahenkli bir İstanbul senfonisi sergiliyor. Tarihi kentin vazgeçilmez bir parçası haline gelen vapurlar, metrobüsün devreye girmesiyle eski cazibesini yitirse de çay simit eşliğinde keyifli bir yolculuk yapmak isteyenlerin vazgeçilmezi. Öyle ki sırf Boğaz’ı seyretmek için vapurları tercih eden de var, aile kahvaltısını güvertede yapmak isteyenler de…Yedi tepeli şehri anlatan şiirlerin, şarkıların ilham kaynağı; yağlı boya tablolarının vazgeçilmezi, İstanbul denince akla ilk gelen figürlerdir onlar. Çayın da simidin de tadı bir başkadır orada. Şehrin gürültülü temposundan uzak, dingin bir yolculuğa çıkarır bineni adeta...Boğazın alımlı ama bir o kadar da yorgun emektarlarıdır vapurlar …Mütevazi yapısıyla İstanbullular kadar martılar için de vefalı bir dost oldu yıllarca. Boğaz'ın bir yakasından diğerine geçerken martılarla birlikte yürür, masmavi denizin üzerinde adeta bir kuğu gibi narince süzülürler.

DÜMENİN YERİNİ JOİSTİK ALDI
İstanbul vapurları Sultan Abdülmecit’in 1851 yılında kurduğu Şirket-i Hayriye ile kente hizmet vermeye başladı.

Günümüzde ise Şehir Hatları’na bağlı olarak asli görevine devam ediyor. Dış görünümünden fazla bir şey kaybetmeseler de yıllar geçtikçe onlar da teknolojiye ayak uydurmaya başladı.

Bir zamanlar kömürle çalışıyorlardı; şimdi elektronik sistem ile hareket ediyorlar. Kazan dairesinin yerini makine dairesi aldı. Vapurlarda seyyar satıcılara da izin verilmiyor artık. Vapurun dümenleri de artık tarihin tozlu defterleri arasındaki yerini aldı. Zira artık kaptanlar dümen yerine vapuru joistikle kontrol ediyor. Yani kısacası değişen İstanbul’a onlar da ayak uydurmaya başladı.

Yusuf Kaya 26 yıldır kaptanlık yapıyor. Anlatabileceği belki yüzlerce hatırası var. Teknoloji işlerini kolaylaştırsa da o eski vapurları özlüyor ve “Onların düdüklerinden çıkan ses bir başkaydı” diyor. Vapurlar Yusuf kaptanın adeta evi olmuş. Sabah 08.00’de alıyorlar vardiyayı, bir sonraki sabaha kadar çalışıyorlar. 24 saatlik mesaide 7 kişilik gemi mürettebatı eşlik ediyor kendisine. Sıkı bir dostluk var aralarında. Yusuf kaptan vapurdaki çalışmalarını seyir defterine sürekli not ediyor. Bu defter onlara göre vapurun kara kutusu. Ne olup bittiği ekip tarafından buraya yazılıyor.Yusuf kaptan başından geçen hatıraları anlatıyor ve şöyle devam ediyor: “90’lı yıllardı. Boğaz'dan seferden gelirken bir kuru yük gemisi ile hayvan taşıyan geminin çarpışmasına şahit olduk. Hayvan gemisi battı. Gemide bulunan koyunlar suyun yüzüne çıktı. Bir seferimde ise Yalova’dan geliyoruz. Lodoslu bir havada. Hava çok sert. Birkaç yolcu kaptan köşküne geldi. Tedirgin olduklarını söylediler. Korktukları belliydi. ‘Biz burada gitmek istiyoruz’ dediler. Biz de onları rahatlatmaya çalıştık. Sağ salim Eminönü’ne geldik.”

‘RÜYALARIMDA BİLE GEMİ KULLANIYORUM’
İstanbul’un vapursuz düşünülemeyeceğini anlatıyor Yusuf kaptan ve duygularını şöyle ifade ediyor: “İstanbul’daki vapurlar 1851’den itibaren devam ediyor, bunları unutmak mümkün değil. İstanbullu ile özdeşmiş vasıtalar. Ben denizi çok seviyorum, mesleğimi de çok seviyorum. Rüyalarımda bile gemi kullandığım oluyor mesela. Eski gemiler evimiz gibiydi, uzun süre onlarla çalıştık, değişik bir hava veriyordu insana.”Kaptanlar kadar yolcular da vapurların ayrılmaz bir parçası. İstanbul’da yaşayıp da vapura binmeyen boğazın keyfini çıkarmayanların sayısı çok azdır. İşte onlardan biri 46 yaşındaki Cemil Temel. Kendisi İstanbul Boğazı’na duyduğu hayranlığı dile getiriyor ve vapurların tarihi kentteki önemine vurgu yapıyor. Temel, kahvaltıyı evde yapmadığını sırf boğaz için vapurda yaptığını belirtiyor ve şöyle devam ediyor: “Bu çok güzel bir duygu. Boğazı seyretmek insana rahatlık veriyor. İnsanın yükünü stresini alıyor. İstanbul’da olup da gemiye binmemek insanın dünyada kaybedeceği zevklerden bir tanesi. İstanbullu olan herkes vapurlara binmiştir. Dünyanın gözü bu boğazda. Dört gündür sürekli vapura biniyoruz. Kahvaltı yapmıyoruz ki kahvaltıyı vapurda yapalım istiyoruz. Eşimle bacanakla onu yaşamak için geliyoruz. Yazın mutlaka boğaz turu yaparız. İnsanı o kadar rahatlatıyor ki yeni doğmuş gibi hissediyorsun kendini.”

‘METROBÜS VAPURDAN 20 BİN YOLCU ALDI’
İstanbul Şehir Hatları A.Ş Genel Müdürü Süleyman Genç, vapurların metrobüsün devreye girmesiyle büyük bir yolcu kaybına uğradığını söyledi.

Marmaray ve lastikli tüp geçidin devreye girmesiyle yolcu sayısının düşebileceğini aktaran Genç, “Metrobüs geldi, büyük bir yolcu kaybına uğradı Şehir Hatları ve deniz taşımacılığı. Günlük 15-20 bin civarında yolcuyu denizden kara yoluna transfer etmiş oldu metrobüs taşımacılığı. Marmaray gelecek yıl sefere girecek, lastikli tüp geçişli taşımacılık olacak, bunlar handikabı denizdeki taşımacılık açısından. Denizdeki taşımacılığın sayısal düşüşe uğrayacağı senaryo edilebilir bu sebeple. Köprüler de bizi durduramayacaktır, Marmaray da durduramayacak, İstanbul halkı bizi tercih ederek devam edecek.” şeklinde konuştu.

‘49 İSKELEDE 30 VAPUR İLE HİZMET VERİLİYOR’
Şehir Hatları'nın 49 iskelede faaliyetini sürdürdüğünü anlatan Genç sözlerini şöyle tamamlıyor: "Biz 30 eski bilindik vapur, 3 motor ve özel sektörden kiraladığımız 16 tane motorla taşımacılığımızı yapıyoruz. 49 iskelede hizmet veriyoruz. İstanbul’u vapursuz düşünmemizin mümkünü yok. İstanbul silüeti ve toplu taşımanın gerekleri açısından vapurların olması gerekir. Martılar için bile gerekli. Bizim Galata, Sultanahmet, Kız Kulesi İstanbul için ne ifade ediyorsa, vapurlar da onu ifade ediyor.

"VAPURLARIN BAKIM VE ONARIMI YARIM ASIRLIK HALİÇ TERSANESİ’NDE YAPILIYOR
İstanbul vapurlarının bakım ve onarımının yapıldığı yer Haliç Tersanesi. Bu tersane yaklaşık 600 yıldır hizmet veriyor. Vapurlar buradaki havuzlara alınıyor ve gerekli tamirat işlemleri yapılıyor. Söz konusu tersane Kasımpaşa’dan Hasköy yönüne doğru Haliç, Camialtı ve Taşkızak Tersanelerini kapsıyor. Fatih Sultan Mehmet tarafından 1455 yılında kurulan Tersane-i Amire günümüzde Haliç Tersaneleri adıyla anılıyor .
Ana Sayfa
Manşetler
Video
Yenile