Bora Bayraktar Açıklaması 'Devlet Otoritesinin Olmadığı Yerde Terör Kendine Zemin Buluyor'

Bora Bayraktar Açıklaması 'Devlet Otoritesinin Olmadığı Yerde Terör Kendine Zemin Buluyor'

Bugün tüm dünyayı tedirgin eden küresel bir tehdit hâline gelen terör, akademisyenler, gazeteciler ve kendi sahasında uzman kişilerce tartışıldı. Türkiye’de ve dünyada özellikle de son yılların can acıtan yarası terörizm tehlikesi ve terör örgütlerinin ele alındığı panelde, küresel ölçekte faaliyet gösteren terör örgütleri ve Türkiye’nin mevcut terör tehditlerine yönelik alması gereken önlemler masaya yatırıldı.

1980’li yıllarda Ronald Reagan’ın sıkça kullanmasıyla daha çok duyulmaya başlayan ‘terörizm’, ABD’de İkiz Kuleler’e yönelik gerçekleşen 11 Eylül 2001’deki saldırılardan sonra dünyanın gündemine oturdu. Yeni dinamiklerle sürekli değişen ve dönüşen terör tehlikesi bugün dünyanın bütün başkentlerini tehdit edecek kadar yaygın. Konuk konuşmacı olarak panele katılan Gazeteci Bora Bayraktar, terör ve terörist tanımlamalarının çok önemli olduğuna dikkat çekerek, “Devletler kendi çıkarlarına göre belirli grupları terör örgütü ilan ediyor ya da etmiyor. Hamas, İsrail için terör örgütüyken Türkiye için değil. Türkiye’nin bütün çağrılarına rağmen ABD, YPG’yi terör örgütü olarak kabul etmiyor. Terörle mücadelede en önemli adım evrensel bir terör tanımının yapılması. Ülkeler birbirine karşı bir araç olarak bunu kullanmamalı” dedi.

21’inci yüzyılın en önemli sorunlarından biri olan, adeta dünyanın kanayan yarası haline gelen terör, İstanbul Aydın Üniversitesi’nde akademiden medyaya, emniyetten askeriyeye alanının en önemli isimlerinin bir araya geldiği “Yeni Türkiye ve Güvenlik Stratejileri Ekseninde Küresel Bir Tehdit: Terör” başlıklı panelde ele alındı. Gerçekleştirdiği çalışmalarla Türkiye’nin hayati meselelerine çözüm önerileri getirmeyi kendisine gaye edinen İstanbul Aydın Üniversitesi Türkiye Araştırmaları Merkezi tarafından düzenlenen panelde, emniyet, askeriye, medya ve akademi dünyasının tecrübeli isimleri, terör, terörün araçları, terörün asayiş ve güvenlik boyutu, medyaya yansıması ve çözüm önerileri gibi konuları tartışıldı.

“Ankara güvenliğin tanımını güney sınırının altına çekmiş durumda”

Panelin açılışında konuşan İstanbul Aydın Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Prof. Dr. Celal Nazım İrem, her ülke gibi Türkiye’de de terör tehlikesinin söz konusu olduğunu söyleyerek, “Terörle mücadelede NATO üyesi bir ülke olarak Türkiye yıllarca NATO stratejilerini yürüttü. Geleneksel mücadele yöntemlerini kullanarak uzun dönem boyunca ‘alan kontrolü’ sağlanmaya çalışıldı. Ancak son iki senedir terörle mücadele ‘önleyici vuruş stratejisi’ uygulanıyor. Ankara, güvenliğin tanımını artık güney sınırının daha da aşağısına çekmiş durumda” değerlendirmesinde bulundu.

“Devlet otoritesinin olmadığı yerde terör kendine zemin buluyor”

Gazeteci Yrd. Doç. Bora Bayraktar terör konusunda tüm dünyanın ortak hareket etmesi gerektiğine vurgu yaparak, “Özellikle son 15 yılda uluslararası terörizm bizim bölgemizde ağırlık kazandı. Bugün dünyanın 104 ülkesinde 2016 rakamlarına göre terör saldırıları oluyor ama bunun yarıdan fazlası 5 ülkede gerçekleşiyor. Bu 5 ülke de Türkiye’nin civarında Ortadoğu’daki ülkelerde yani, Suriye, Yemen, Afganistan ve Pakistan. Yani, devlet otoritesinin olmadığı yerde terör kendine zemin buluyor. Aynı zamanda bunlar İslam coğrafyası ve jeopolitik olarak da dünyanın en önemli bölgesinde ve din üzerinden insanları mobilize etmek daha kolay olduğundan radikal dini gruplar terör örgütleri arasında öne çıkıyor. Bugün de uluslararası terörün kendi içerisinden kaynaklanan sorunları hem de terör örgütlerinin devletler tarafından birbirlerine karşı nasıl kullanıldığını değerlendirdik. Bugünkü Türkiye’yi özellikle bu konu çok ilgilendiriyor. Hem terör örgütü DAEŞ’ın Türkiye’de gerçekleştirmiş olduğu saldırılar, terör örgütü PKK’nın faaliyetleri ama diğer taraftan bu örgütlerin Amerika tarafından Suriye’de desteklenmesi DAEŞ’ın pek çok ülke istihbaratı tarafından kullanılması ve yönlendirilmesi... Bunlar çok önemli sorunlar. Bundan nasıl kurtulmak lazım tabi değerlendirmek lazım. En önemlisi herhâlde bütün ülkelerin terör konusunda ortak bir tanım ve tavır etrafında bileşmesi ve kimsenin bunu diğerine karşı kullanmama eğiliminde olması gerekiyor. Aksi takdirde bu işi çözmek çok zor. Çünkü en büyük bedelleri ne yazık ki siviller ödüyor. Kimse de bundan kazanç sağlamıyor. Terör örgütlerinin finansmanını, insan kaynağını ve siyasi desteğini kaldırdığınız zaman bunlar yaşayamazlar. O yüzden terör bir bölgenin kaderi değildir, terörü bölgede araçsallaştırmaktan kurtarmak lazım” dedi.

“Medya olmasa terör olmaz”

Gerçekleşen panelde ‘terör ve medya’ üzerine konuşan 24 TV’den gazeteci Selim Atalay, terör örgütlerinin bütün derdinin yaptıkları eylemi başarısız dahi olsa duyurmak olduğunun altını çizerek, “Terör örgütleri yaptıkları eylemi duyurma işine çok önem veriyor. Düşünün, DAEŞ’ın kendi haber ajansı var ve yaptıkları eylemleri haber formatında yayınlıyorlar. Medya da onların bu amacına aracı olarak onların reklamını yapmış oluyor. Evet, kamuoyunun bilgi alma hakkı vardır. Ancak devletin de terör örgütünün propagandasını engelleme, güvenliğini sağlama hakkı vardır” şeklinde konuştu.

Türkiye’deki özensizliğin aksine Avrupa’da medyanın terör olayları sonrası hassas ve duyarlı tavır sergilediğine dikkat çeken Atalay, “Batı medyasında terör kurbanlarının ağlayan, koşturan, kanlı görüntülerini göremezsiniz. Yapılsa bile o yayının kapatılmasına kadar varan tazminat haklarının teminat altına alındığı bir hukuki zemin var” dedi.

“Terör örgütleri, terör devleri olarak karşımıza çıkacak”

Konuşmacılardan Avrasya Stratejik Araştırma Merkezi Güvenlik Uzmanı Dr. Eray Güçlüer de yakın zamanda terör örgütlerinin küçük terör devletleri olarak ortaya çıkacağını belirterek, “Günümüzde artık yarı devlet statüsünü kazanma ihtimali olan terörist organizasyonların çok daha güçlü bir şekilde karşımıza çıkma ihtimalleri yüksek. Bunun iki tane sebebi var. Özellikle Ortadoğu coğrafyasında büyük Orta Doğu Projesi ile parçalanan küçük devletçikleri ile aslında istedikleri bu devletçiklerin ülkemizde oluşturulmasıydı. Beklenen olmadı. İkincisi bunun Ortadoğu’nun daha derinliklerine doğru, sınır hattımızdan PYD, PKK koridoruna şimdi Rakka’ya doğru yönelmesi de ayrı bir mesaj içeriyor. Bunlar tesadüf değil. Dolayısıyla hem bölgede oluşturulan konsensüs ile sağlanan dış politik başarı içeride de iç güvenlik ve terör mücadelesindeki kararlı duruş ve başarı birleştiğinde sinerjik bir etki ile karşılaşıyoruz. Bu Türkiye için olumludur. Terör maalesef küçük devlet yapılanmalarına doğru gidiyor. Aleni şekilde bu terör örgütleri önümüzdeki dönemde terör devletleri olarak açığa çıkma ihtimali çok yüksek. Fakat Türkiye’nin bölgedeki diğer aktörlerle yapmış olduğu çoklu asimetrik ilişkiler ve sağladığı sinerji ile birleştirildiğinde bunu aşacak gücü var” diyerek sözlerini tamamladı.
Ana Sayfa
Manşetler
Video
Yenile