Bü'de Nazım Hikmet Kültür ve Sanat Araştırma Merkezi

Boğaziçi Üniversitesi Nazım Hikmet Kültür ve Sanat Araştırma Merkezi, düzenlenen törenle açıldı.

Ünlü şair yazar Nazım Hikmet'in anısını ve kültürel mirasını yaşatmak amacıyla hayata geçirilen merkezin açılışına görüntü kaydı ile katılan yazar Orhan Pamuk, Boğaziçi Üniversitesi (BÜ) bünyesindeki Atatürk enstitüsü olduğunu hatırlatarak, Atatürk'ün 20. yüzyıl Türkiye tarihinin en önde gelen ismi olduğu gibi, Nazım Hikmet'in de 20. yüzyıl Türk edebiyatının en parlak ismi olduğunu ifade etti.

Pamuk, Nazım'ın en belirgin özelliğinin göz kamaştırıcı parlak şiir yeteneği ve sesi olduğunu kaydederek, "Siyasi düşmanlarının bile kabul ettiği bu yetenek, kimi müzik dehalarına olduğu gibi, şairimiz daha çocuk yaşındayken ortaya çıkmıştı" dedi.

Nazım Hikmet'i anlamanın "onu tabu ve yasaklarla korunan bir başka put haline getirmek olmadığını" kaydeden ünlü yazar Pamuk, onu anlamanın, onun olağanüstü yeteneğini, nasıl olağanüstü büyük bir edebiyat haline getirdiğini adım adım görmek olduğunun altını çizdi.
Pamuk, "1970'lerde sol fikirlere ilgi duyan edebiyatsever Türk erkeklerinin çoğu gibi 18 yaşındayken ben de Nazım Hikmet'ten etkilenerek şiirler yazmaya çalıştım. Benim şiirlerim çok kötüydü ama kuşağımdan pekçok solcu gibi, onun gibi olmak heyecanı vardı bende" dedi.

Lise ikinci sınıfta öğrenciyken yayınlanan Nazım Hikmet'in hapishaneden Kemal Tahir'e yazdığı mektuplar ile Orhan Kemal'e yazdığı mektupları heyecanla okuduğunu aktaran Pamuk, "Bu mektuplaşmalar, beni yalnız Nazım Hikmet'in hayatına ve şiirlerine değil, Kemal Tahir'in, Orhan Kemal'in romanlarına, toplumsal ve eleştirel tüm Türk edebiyatına açmıştır" diye konuştu.

"Üniversitenin görevinin, kutsalı daha kutsal kılmak olmadığını" sözlerine ekleyen Pamuk, üniversitenin daha anlaşılabilir, daha paylaşılabilir ve insani olarak öğretme ve araştırma görevi olduğunu söyledi.

Orhan Pamuk, sözlerine şöyle devam etti:
"Bizler kahramanlarımızı anlamak değil, yalnızca onlara hayran olmak isteriz. Çoğumuzun farkında olmadan istediği şey biyografi yani yaşam öyküsü değil, menkıbenamedir. Tercih etmesi bu nedenledir. Kahramanlarımız hakkında tabular, yasaklar, yaklaşılmaz bölgeler ve yalnızca kendimizin yaklaşabileceği konular icat ederiz. Nazım Hikmet'in hayatı da eserleri de bu türden tabu ve yasaklarla doludur."
-"Her yıl Nazım Hikmet Tez Ödülü verilecek"-
Törende konuşan Boğaziçi Üniversitesi rektörü Prof. Dr. Gülay Barbarosoğlu da merkezin açılışı nedeniyle mutluluk, heyecan ve gurur duyduğunu dile getirerek, ünlü şairin mücadeleyi ve her koşulda, umudu yitirmemeyi öğrettiğini söyledi.

Barbarosoğlu, hayatının 15 yılını hapishanede geçiren ünlü şairin, düşünce ve ifade özgürlüğüne getirilen kısıtlamaların Türkiye'de ne boyutlara ulaştığını ve ulaşabileceğini gösteren bir eşiği temsil ettiğini sözlerine ekleyerek şöyle konuştu:
"Eserleri yıllar boyunca yayınlanmayan, vatandaşlığı ancak 2009'da iade edilen Nazım Hikmet'in şiirleri, masalları, romanları, tiyatro oyunları, düz yazıları bugün özgürce basılmakta. Üniversiteler olarak bize düşen görev de Nazım Hikmet'in, 'öyle yazmalı ki, şiirden tek bir virgül atılınca her şey yıkılsın' düşüncesiyle yarattığı eserlerini derinlemesine incelemek, hakkında yapılan akademik çalışmalara hız vermek ve dünya şairimizin dehasını anlamaya, anlatmaya çabalamaktır."
Açılışı yapılan merkezde, arşiv oluşturmak, sözlü tarih çalışmaları yürütmek, seminer, konferans, tartışma ve buluşmalar düzenlemek ve bulgularını olabildiğince çok kişiyle paylaşmanın birincil sorumluluk olduğunu ifade eden Barbarosoğlu, "Merkezimiz bu çerçevede her yıl, Türkiye'nin geniş kültür ve sanat birikimi üzerine yapılmış, bilimsel niteliği güçlü, özgün bir teze Nazım Hikmet Tez Ödülü verileceğini buradan memnuniyetle duyurmak isterim" dedi.

Törende Can Dündar'ın, "Nazım'ın Kamerasından" isimli belgeseli yayınlandı, Prof. Dr. Zafer Toprak'ın küratörlüğünü yaptığı "Entellektüel Tarihimizde Kırılma Noktası: Nazım Hikmet'in Açlık Grevi" sergisi de ziyarete açıldı.
Etkinliğe Orhan Pamuk'un davet edilmesini bir grup öğrenci etkinliğin gerçekleştirildiği salonun dışında protesto ederek, bildiri dağıttı.

Nazım Hikmet'in adının bir kültür merkezi ile anılmasının sevindirici olduğu belirtilen bildiride Nazım Hikmet'i anlatmanın Orhan Pamuk'a düşmeyeceği ifade edildi.
Törene Can Dündar ve Tarık Akan'ın da içinde olduğu önemli isimlerden oluşan davetliler katıldı.

Ana Sayfa
Manşetler
Video
Yenile