Anadolu Yazarlar Birliği (AYB) ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür Daire Başkanlığının desteğiyle "Bu Toprağın Güzideleri: Ayşe Şasa" paneli düzenlendi.
Ali Emiri Efendi Kültür Merkezi'ndeki etkinlik öncesinde Bilim ve Sanat Vakfı Türk Sineması Araştırmaları'nın arşivindeki görsellerden faydalanılarak hazırlanan, Ayşe Şasa'nın senaryosunu yazdığı filmlerin afişlerinden oluşan sergi izlenime sunuldu.
Şasa'nın hayatı, fikirleri ve eserlerinin yer aldığı videonun gösterilmesiyle başlayan programda konuşan AYB Başkanı Yusuf Tosun, Şasa'nın münevver ve sinemacı bir yazar olduğunu söyledi.
Tosun, "Her ay Anadolu Yazarlar Birliği olarak 'Bu Toprağın Güzideleri' üst başlığıyla unutulmuş ve yeterince anlaşılmamış değerlerimizi sizlerle buluşturmaya, genç kuşakların bu kişileri daha yakından tanımasını sağlamaya çalışıyoruz." şeklinde konuştu.
- "Tespihleri, kitapları ve gül suyu kokulu odalarıyla hatırlıyorum"
Panelin ilk bölümünü yöneten Meryem İlayda Atlas, kendisinden etrafındaki insanlara göre daha fazla istifade ettiğini belirterek, "Ayşe Şasa, ailemden getirdiğim kimlikle karşılaştığım ortam arasında yaşadığım ikilemi çözmemi ve kendimle barışmamı sağlayan kişidir." diye konuştu.
Ünlü senarist ve yazarı evinde tespihleri, kitapları ve gül suyu kokulu odalarıyla hatırladığını kaydeden Atlas, Şasa'nın farklı görüşlere sahipken İslami değerlerle tanışarak günün sonunda anneannesi gibi bir kadın olduğunu anlattı.
Atlas, Şasa'nın kendisi için bir yol açtığını ifade ederek, "Biz çok kıymetli bir kültürün içinde yaşıyoruz ama bazen kültürel öğelerimizi küçük görebiliyoruz. Hayatımda benim içinde doğup büyüdüğüm şeyleri, o zenginlik olarak görürdü. Bizim de bu çığlığı görmemiz ve nesiller arasındaki kopukluğu çok geç kalmadan onarmamız lazım." değerlendirmesinde bulundu.
Yazar Hakkı Özdemir, Dergah dergisinde yazılar kaleme aldığı 2009 senesinde Şasa'nın yazılarından birini okuyarak kendisini aradığını ve böylece tanıştıklarını söyledi.
Şasa'nın senaryo ve romanlarında, çevresindeki insanları ve olayları sembolize ettiğini aktaran Özdemir, 2075 yılını anlattığı bir romanına ilişkin şunları kaydetti:
"Şehirde bir orangutan ayaklanması bekleniyor. Son orangutan ayaklanması 28 sene önce olmuş. Bu 28 Şubat'a bir göndermedir. Modernleşmeci kesim şebekler, halk tabakası orangutanlar olarak sembolize ediliyor."
- "Türk sinemasında 1970'li yıllarda iki büyük istila yaşandı"
Sinema Yazarı Serdar Arslan, ulusal sinema ve milli sinema gibi hareketlerin bir film pratiği oluşturamadığını ifade ederek, "Türk sineması açısından 1970'li yıllar iki büyük istilanın yaşandığı bir dönemdir. Birincisi sosyalist bir etki var, ikincisi de klasik Yeşilçam çağındaki aile filmlerinin yerine başka filmlerin gösterilmeye başlandığı bir dönem." şeklinde konuştu.
Bu durumun 1990'lı yıllara kadar devam ettiğini anımsatan Arslan, şöyle devam etti:
"Milli sinemacılar yeni isimlerle enerji tazelemelerine gidiyor fakat orada da bir sistematikten bahsedemiyoruz. Bu manzara 1990'lı yıllara kadar böyle devam ediyor. Ayşe Şasa'nın Dergah dergisinde 'Yeşilçam Günlüğü' başlığıyla yazdığı yazılarla ilk defa, sinemamızda gerçek anlamda bize ait olan filmlere ve sinema dışı unsurlara nasıl bakılacağı ve nasıl geliştirilebileceği soruları sorulmaya başlandı."
Şasa'nın yazılarında, "Türk filmi nedir?", "Kuramsal şuur arayışı", "Nasıl bir sinematografi?", "Hayal, rüya, sinema" gibi başlıklar kullandığını söyleyen Arslan, "Ayşe Hanım'ın 'Yeşilçam Günlüğü'nde kullandığı başlıkları dahi okusak, meseleye ne kadar esaslı bir yerden yaklaştığını görebiliriz." ifadesini kullandı.
Bir röportajında Şasa'nın 'Beni mutlu eden film senaryolarımdan ziyade kitaplarım' dediğini ve senaryolarını çok fazla önemsemediğini aktaran Arslan, şunları kaydetti:
"Kitap çalışması yaparken birçok kaynağı taradım. Otuzdan fazla senaryosuna ulaştım. Fakat Ayşe Hanım sadece bunlardan belki bir kaçıyla barışıktır. Mesela 'Balatlı Arif' ve 'Ah Güzel İstanbul' filmlerini önemsediğini söylerdi, onları da belirli açılardan."
Prof. Dr. Lütfullah Beşiroğlu, Şasa'nın her zaman için bir iletişim çabası içinde olduğunu belirterek, "Kendisinde yakıcı bir arayış, yazma, paylaşma ve söyleşi ihtiyacı vardı. Aslında yaşamış olduğu travmaların etkisinde karşılaşmış olduğu her insan, her edebi metin bu restorasyonu ve bütünlüğü sağlıyor." şeklinde konuştu.
Şasa'nın geçmişle olan hesaplaşmasının zamanla kapandığını, zihninde annesini dahi affederek mazur görmeye başladığını anlatan Beşiroğlu, yazarın eserlerine ilişkin şunları ekledi:
"Onu okumak sanki insanı biraz edeplendiriyor. Kendinize en azından bir çeki düzen vermek istiyorsunuz. Ve tabi ki hayret. Yaşamış oldukları tarif ettiği detaylar inceliklerin hepsinin sonucu hayret duygusu."
- Ayşe Şasa kimdir?
İstanbul'da 1941'de dünyaya gelen senaryo yazarı Ayşe Şasa, öğrencilik yıllarından itibaren sinemaya ilgi duymaya başladı.
Yazar Kemal Tahir ile tanışan, yönetmen, yapımcı ve senarist Atıf Yılmaz'a asistanlık yapan Şasa, 1963'te senaryo yazmaya başladı.
"Son Kuşlar", "Ah Güzel İstanbul", "Utanç" ve "Gramofon Avrat" gibi filmlere senarist olarak imza atan Şasa, "Bir Ruh Macerası", "Yeşilçam Günlüğü", "Delilik Ülkesinden Notlar", "Şebek Romanı" adlı kitapları kaleme aldı.
Ayşe Şasa, "Murat'ın Türküsü", "Ah Güzel İstanbul", "Harun Reşid'in Gözdesi", "Balatlı Arif", "Battal Gazi Destanı", "Güllü", "Ölmez Ağacı", "Hiçbir Gece" ve "Kanayan Yara Bosna"nın da arasında bulunduğu çok sayıda yapımın senaryosunu yazdı.
Şasa, 16 Haziran 2014'te hayatını kaybederek, Sahrayıcedid Mezarlığı'na defnedildi.
'Bu Toprağın Güzideleri Açıklaması Ayşe Şasa' Paneli
Sinema Yazarı Serdar Arslan: 'Ayşe Şasa'nın Dergah dergisinde, 'Yeşilçam Günlüğü' başlığıyla yazdığı yazılarla ilk defa, sinemamızda gerçek anlamda bize ait olan filmlere ve sinema dışı unsurlara nasıl bakılacağı ve nasıl geliştirilebileceği soruları sorulmaya başlandı' Prof. Dr. Lütfullah Beşiroğlu: 'Kendisinde yakıcı bir arayış, yazma, paylaşma ve söyleşi ihtiyacı vardı. Aslında yaşamış olduğu travmaların etkisinde karşılaşmış olduğu her insan, her edebi metin bu restorasyonu ve bütünlüğü sağlıyor'