Coğrafi işaret tescilinin, ürünlerin menşeine ve üretim sürecinin doğru bir biçimde değerlendirilmesi amacıyla ortaya çıktığını, bu sayede de haksız rekabetin önlendiğine değinen Yaşar Üniversitesi Gastronomi ve Mutfak Sanatları Bölüm Başkanı Doç. Dr. Seda Genç, coğrafi tescilin önemine dikkat çekti.
Doç. Dr. Seda Genç, “Coğrafi işaretlerin Türkiye’deki tescili, Türk Patent Enstitüsü tarafından yapılır. Coğrafi işaretler, belirgin bir niteliği, ünü veya diğer özellikleri bakımından kökenin bulunduğu; yöre, alan, bölge veya ülke ile özdeşleşmiş ürünü gösteren işaret olup menşe adı ya da mahreç işareti olarak tescil edilir. Menşe adlarına örnek olarak; Maraş biberi, Adana kebabı, Anamur muzu, Kayseri pastırması verilebilir. İzmir lokması, Çorum leblebisi, Gaziantep baklavası ise mahreç işareti alarak tescillenmiştir. Günümüzde, tüketicilerin gıda satın alımlarında doğal, sağlıklı ve mevsimsel gıdayı talep etmelerinin yanı sıra gıdanın menşeini araştırma yoluna gittiklerini göz ardı etmemek gerekir” dedi.
İzmir’in zenginliği
Ege Bölgesinin birçok medeniyete ev sahipliği yapmasının bir yansıması olarak İzmir mutfağının çok sayıda yöresel ürüne sahip olduğuna dikkat çeken Doç. Dr. Seda Genç, "Ülkemizde şimdiye kadar tescil edilen 350’den fazla gıda ürünü bulunuyor. Bu ürünlerden sadece 13 tanesi İzmir’den başvurusu yapılıp tescillendi. Örneğin; Urla sakız enginarı, İzmir boyozu, İzmir kumrusu, İzmir şambalisi, Ege sultani üzümü, Bozdağ kestane şekeri, Seferihisar mandalinası, Ödemiş patatesi gibi" bilgisini verdi.
Avrupa Birliğinde ürünlerin tanınırlığını sağlamak için de Avrupa Komisyonu tarafından coğrafi işaret tescili yapıldığının altını çizen Genç, ürünün kalitesini onaylayan ve de değerini artıran AB coğrafi işaret tescilinin ekonomiye katkılarına değindi. Doç. Dr. Genç, şu bilgileri verdi:
"AB’de gıdaların tescili ile ilgili ülkemizden çok sayıda başvuru bulunuyor; ancak şimdiye kadar sadece 3 ürünümüz tescil hakkı kazandı. Bunlar, Aydın inciri, Malatya kayısısı ve Gaziantep baklavası. Coğrafi işaret sayesinde yöresel ürünler ön plana çıkarılarak hem taklitlerine karşı koruma altına alınıyor hem de bulunduğu yörenin gastronomisinin gelişmesine katkı sağlıyor. Ayrıca, coğrafi işaretleme ile bölgenin kültürel değerlerinin tanıtımı ve korunması da mümkün oluyor. Ne var ki AB ülkeleri ile karşılaştırıldığında ülkemizde coğrafi işaret almış ürün sayısının az olduğu görülüyor. Sonuç olarak coğrafi işaretli ürünler yerel kalkınmada önemli bir araç ve bu nedenle coğrafi işaretli ürün sayımızı arttırılması hem biyolojik çeşitliliğin korunmasına, hem de yerel ve ulusal gastronomimizin ön plana çıkarak, ekonomik kalkınmamıza büyük katkı sağlayacağı açık. Ege Bölgesi’nin gastronomik açıdan gelişmesi ve ekonomik bir değer oluşması; ancak bu bölgedeki coğrafi işaretli ürünlerin sayısının artmasıyla mümkün olabilir."
Öte yandan, AB Coğrafi İşaret Tescili için başvurusu yapılmış ve tescil için bekleyen 15 adet ürün bulunuyor. Bu ürünler; Giresun tombul fındığı, Edremit yeşil çizik zeytini, Bayramiç beyazı, Milas zeytinyağı, Antep fıstığı, Taşköprü sarımsağı, Aydın kestanesi, Antakya künefesi, Antep lahmacunu, Kayseri mantısı, Kayseri pastırması, Kayseri sucuğu, İnegöl köfte, Afyon sucuğu ve Afyon pastırması.
Bu Ürünler AB Kapısında Tescil İçin Bekliyor
Ege Bölgesi, zengin mutfak kültürü ve yöresel ürünleriyle büyük bir mirasa ev sahipliği yapıyor. Ürünlerin güçlü bir tescil sistemi ile korunarak hem gelecek nesillere aktarılabileceğini hem de bölge gastronomisine büyük katkı sağlayacağını belirten Doç. Dr. Seda Genç, Avrupa Komisyonu tarafından belirlenen ‘coğrafi işaret tesciline’ dikkat çekti. Doç. Dr. Genç, gıda ürünlerinin değerinin daha da artmasının önünü açan Avrupa Birliği (AB) coğrafi işaret tesciline Ege’den yalnızca Aydın incirinin sahip olduğunu söyledi.