Büyükelçi Meriç, haftalık haber dergisi Vlast Deneg (paranın gücü) tarafından, Türkiye'nin Kırım Tatarlarına her yıl 50 milyon dolar yardım yaptığı yönündeki haberlerin asılsız olduğunu söyledi.
Heyecan verici, romanlara konu olacak senaryo üretmeye gerek olmadığının altını çizen Meriç:
"Türkiye yardım hadisesine dünya ölçekli yaklaşıyor. Japonya'ya kadar dünyanın birçok ülkesinde yardım faaliyeti yürütüyoruz. Kırım'a bahsettiğiniz gibi 50 milyon dolarlık bir yardım söz konusu değildir. TİKA'nın yıllık raporlarını alıp okuduğunuzda gayet şeffaf bir biçimde nereye ne kadar yardım yapıldığını görürsünüz. Üstelik Türkiye'nin Kırım'a yönelik politikaları iki ülkenin bilgisi dâhilindedir. 1997 yılından bu tarafa Kırım Tatarlarına yapılan yardım 20 milyon doları geçmez. Zikredilen rakam son derece abartılı bir rakam ve kaldı ki Türkiye'nin buraya yaptığı projelerin hepsi ekonomi bakanlığı ile müşterek projelerdir. Türkiye'nin gizli bir Kırım gündemi yoktur. Dolayısıyla ben Ukrayna basının da yer alan bu haberi yanlış olduğunu düşünüyorum. " dedi.
KEŞKE 50 MİLYON DOLAR YARDIM EDEBİLSEK
Kırım Tatarlarının geçmişte yaşadığı sıkıntıları anlatan Büyükelçi Meriç; "Kırım Tatarları büyük bir sosyal travma yaşadı. 2 saat içerisinde tanımadıkları uzak beldelere yerleşmeye zorlandı. Biz Ukrayna hükümetinin Kırım Tatarlarının ana vatanlarına geri dönmesi, yerleşmeleri, eğitimleri, kültürel varlıklarını idame ettirmeleri hususundaki çalışmaları hep takdir ettik. Bizim Kırım Tatarlarına bakış açımız sadık bir Ukrayna vatandaşı olarak, ana vatanlarında sorunlarını da çözmüş olarak yaşamalarıdır. Kültürel benliklerini muhafaza ederek kimliklerini gelecek nesillere intikal ettirmelerini arzu ediyoruz" diye konuştu.
Kırım Tatarlarının sorunları hakkında bilgi veren Meriç, Kırımlıların halen büyük yerleşim sorunları ve anadilde okul ihtiyaçları olduğunu belirtti. TİKA'nın 8 okul yaptığını fakat bunun da yeterli olmadığını belirten Meriç ; "Yapılanın 10 katı daha okul ihtiyaçları var. Keşke her yıl bütçeden ayırabilsek de 50 milyon dolar verebilsek bu sorunlar daha hızlı çözülür. Kırım'ın kalkınmasını istiyoruz. Tarihte ne zaman Karadeniz'in kuzey ve güney limanlarında işbirliği gelişmiş o zaman burada bir zenginlik ortaya çıkmış. Kırım'ın kalkınması, Karadeniz'in kalkınmasıdır. Sosyal ve etnik gerginliğin olduğu yerde kalkınma olmaz. Karadeniz havzasında sosyal barış ve refahın sağlanması gerekiyor burada kazan kazan durumu var" şeklinde konuştu.
Ukrayna'nın geleceği ve güvenliğinin Türkiye'nin geleceği ile son derece bağlantılı olduğunun altını çizen Meriç, Türkiye ile Ukrayna arasındaki 2010-2011 eylem planı çerçevesinde hayata geçirilmesi düşünülen projelerin büyük bir kısmını bu yıl gerçekleştirdiklerini bildirdi.
VİZE MUAFİYETİ VE SERBEST TİCARET ANLAŞMASI YAPMAK İSTİYORUZ
Büyükelçi Meriç; "İki ülke arasında ortak ekonomik alan oluşturulmalı. Kişiler ve mallar serbestçe dolaşmalı,büyük bir pazar oluşturulmalı. Dostluk ilişkilerimizi stratejik işbirliği seviyesine yükseltmek istiyoruz. Diplomaside stratejik işbirliği boş bir terim değildir. Ülkelerin belli konularda görüşleri aynı olması demektir. Hemen hemen her alanda anlaşmalarımız var. Ukrayna birçok Türk işadamı şirketlerimiz var. Biz Ukrayna ile vizeleri kaldırmaya ve kapsamlı bir serbest ticaret anlaşmayı yapmaya hazırız ,fakat Ukrayna tarafında bu yönde bir irade oluştuğunu şahsen göremiyorum. Bir takım tereddütler var biz vize muafiyeti için bir anlaşama taslağı verdik. Her kategorideki insanın vizeden muaf tutulduğu tasarıya halen karşı bir öneri gelmedi. Henüz pazarlık süreci de başlamadı. Ne olumlu ne de olumsuz bir yanıt alamadık. Temaslarımızda da biz sizden yanıt bekliyoruz diyoruz. Fakat Ukrayna'nın bu hususta ulusal pozisyonunu halen netleşmedi" şeklinde konuştu.
Serbest ticaret konusunda da resmi müzakerelere bir türlü başlayamadıklarını ifade eden Büyükelçi Meriç, serbest ticaret anlaşmasında gelinen durumu şu şekilde değerlendirdi: "Geçtiğimiz temmuz ayında başlamayı planlıyorduk. Ne zaman olacağı da belli değil, iki tarafta da ortak iradenin buluşması irade birliğinin ortaya çıkması lazım. İlişkilerimiz dostluk temelinde mevcut parametrelerde sürdürmeye devam ederiz. Dünyanın sonu değil Yunanistan ve Suriye gibi birçok komşumuzla stratejik ortaklığımız var.
"TARİH KİTAPLARINI YENİDEN YAZACAĞIZ"
Büyükelçi Meriç iki ülke arasındaki ilişkilerin hâlihazırdaki durumuna ilişkin sorulara cevaben şunları söyledi:
"Ukrayna yönetimi ile çok yakınız. Her iki lider de ülkelerin yaklaşmasını istiyor. Liderler arasında doğrudan diyalog var. Telefonda görüşüyorlar aralarında sağlam bir diyalog var. 500 bin Ukraynalı Türkiye tatile gidiyor. 15 bine yakın Ukraynalı Türkiye'de yaşıyor. 15 devlet okulunda Türkçe seçmeli ders. Ukrayna insanı, Türkiye'yi seviyor. Ukrayna tarafı iki ülkenin tarih kitaplarının yeninden yazılmasını, yanlışlıkların düzeltilmesini, öğrencilere dostluk bilincinin aşılanmasını istedi. Bu teklif Ukrayna tarafından geldi. Biz de olumlu karşılık vereceğiz. Önümüzdeki günlerde Milli Eğitim Bakanı, (Nimet Çubukçu) ile görüşeceğiz bu çok güzel bir proje bu konuda birlikte çalışmaya hazır olduğumuzu söyledik."
Ukrayna'daki Ermenilerin, tarih kitabı projesinden rahatsız olması ve karşı girişimlerde bulunmasını da değerlendiren Büyükelçi Meriç; "Ermeniler yaklaşımlarıyla herkesi yordu ve iddiaları zeminini kaybetti.
Ermenilerin tarih kitabına tepki göstermesini histeri olarak değerlendiriyorum" dedi.
HOŞGÖRÜ BİZİM GENİMİZDE VAR"
"Türkiye'yi görüp de Türkiye aleyhinde konuşan Ukraynalı görmedim" diyen Büyükelçi Meriç, Türkiye'yi görmeyen birçok kişinin Türkiye hakkında fesli adamlar, Alaattin'in lambası ve uçan halılar gibi yanlış görüşlere sahip olduğunu belirtti.
Bu imajın ancak Türkiye'nin gezdirilmesi ile düzeleceğini belirten Meriç sözlerini şöyle sürdürdü; "Bu görev herkese düşüyor. Herkes kendi çapında bunu yapması lazım, öğretmenin, işadamının, öğrencinin tanıtım misyonu var. Türkiye nedir? Türk kültürü nedir? Tarihimiz nasıldır? Bunları anlatmamız gerekiyor. Tarihte fetihlerle medeniyet yapmış gibi imaj var bu da doğru değil. Ecdadımız çok hoşgörülü idi orta çağ şartları içerisinde milletlerin, Osmanlı içerisinde yaşamayı tercih etmesi toplumumuz hoşgörü temeli üzerinde şekillendiğinin bir göstergesi. Bunu ortaya çıkartmamız lazım. Yunus Emre, Rumi, Pir Sultan Abdal hoşgörünün sağlam felsefi temeller atmış. Hoşgörü bizim genimizde var, bunların anlatmamız lazım.."