'Camilerimiz Giderek Yalnızlaşıyor'

Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Sanat Tarihi Bölümü Başkanı Prof. Dr. Bilici: 'Eskiden olduğu gibi hayat caminin etrafında şekillenmiyor. Camilerimiz giderek yalnızlaşıyor. Kentsel bir donatı, bir otobüs durağı gibi hep sonradan camiler ekleniyor şehirlerimize. Bu yanlış. Sonradan eklemlenen yapılar hayatın kaçınılmaz bir sonucu olabilir ama onu yaparken hiç değilse çevresiyle uyumlu bir tasarım boyutunda, renk, ışık, malzeme seçiminde, çevresiyle kurduğu ilişki anlamında camilerimize müdahale edelim'

ALİ KEMAL AKAN - Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Sanat Tarihi Bölümü Başkanı Prof. Dr. Ziya Kenan Bilici, eskiden olduğu gibi hayatın caminin etrafında şekillenmediğini belirterek, "Camilerimiz giderek yalnızlaşıyor. Kentsel bir donatı, bir otobüs durağı gibi hep sonradan camiler ekleniyor şehirlerimize. Bu yanlış. Sonradan eklemlenen yapılar hayatın kaçınılmaz bir sonucu olabilir ama onu yaparken hiç değilse çevresiyle uyumlu bir tasarım boyutunda, renk, ışık, malzeme seçiminde, çevresiyle kurduğu ilişki anlamında camilerimize müdahale edelim." dedi.

Bilici, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Türkiye'nin cami tasarımı konusunda başarılı örnekler vermediği görüşünü dile getirerek, Türkiye'nin, hayatın her alanında olduğu gibi cami mimarlığı ve tasarımında da dünyaya öncülük etmesi gerektiğini belirtti.

Anadolu'daki cami mimarisi örneklerinin, bugünkü modern Türkiye'yi yönetenlere cami konusunda sonsuz ilhamlar verecek kadar çeşitli olduğuna işaret eden Bilici, tarihte sadece bir döneme, o dönemin örneklerine bağlı kalarak camilerin çoğaltılmasının, bugünkü modern Türkiye'ye, kentlere yakışmadığını değerlendirdi.

Bilici, "Camiyi sadece bir biçime indirgeyerek, bir ibadetin temel mekanı haline getirerek, modern mimarlık imkanlarıyla onu kentsel simge halinde tasarlayarak aslında camilerimizi yalnızlaştırıyoruz." diye konuştu.

İslam geleneğinde hayatın caminin etrafında şekillendiğini anlatan Bilici, şöyle devam etti:

"Geçmişte her şeyi başlatan o iken, şimdi son eklemlenen haline geliyor. Dolayısıyla silüet değişiyor. Eskiden olduğu gibi hayat, caminin etrafında şekillenmiyor. Camilerimiz giderek yalnızlaşıyor. Kentsel bir donatı, bir otobüs durağı gibi hep sonradan camiler ekleniyor şehirlerimize. Bu yanlış. Sonradan eklemlenen yapılar hayatın kaçınılmaz bir sonucu olabilir ama onu yaparken hiç değilse çevresiyle uyumlu bir tasarım boyutunda, renk, ışık, malzeme seçiminde, çevresiyle kurduğu ilişki anlamında camilerimize müdahale edelim."

- "Camiyi sadece cuma namazı için kullanmadı bu toplum"

Prof. Dr. Bilici, geçmişteki birtakım şeyleri taklit etmekle Türkiye'nin bu konuda daha fazla yol alamayacağını vurguladı.

13. yüzyıl Anadolu'sundaki cami ile 15. yüzyıldakinin farklılık gösterdiğini anımsatan Bilici, "Ama biz cami mimarilerimizde hala 16. yüzyılın duygulanımlarını yaratacağımızı zannediyorsak bu ters tepen bir şey de olabilir, giderek camiyi yalnızlaştırır; cami, sadece mekansal olarak gidip gelinen bir yere döner." dedi.

Bilici, şunları kaydetti:

"Camiyi sadece cuma namazı için kullanmadı bu toplum, günlük hayatı içerisinde onu sürekli kullandı, sosyal hayatın bir müessesesi olarak gördü. Şimdi ise kent planlarında AVM gibi bir ihtiyaç haline dönüştü. Bu anlamda cami mimarlığına başta Diyanet olmak üzere her çevrenin modern mimarlık anlamında yaklaşması, bu ülkenin geleceğine ilişkin ipuçları vereceği için de simgesel bir öneme sahip. Baktıklarında, 'Modern Türkiye buraya gidiyor, camisini de böyle yapıyor.' demeliler. Yapay çevreler içerisinde yapay bir bina inşa ediyoruz. Çok çabuk üretiyoruz. "Bu, bizi mi yansıtıyor?" "Bu, çevre ile uyumlu mu?" Acaba bu yer de doğru mu?" gibi bakmıyoruz. Oysa bakmanın zamanı geldi."
Ana Sayfa
Manşetler
Video
Yenile