Can Dündar'ın 'Hakaret' Ve 'Gizliliği İhlal' Davasının Gerekçeli Kararı

Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Dündar'ın, kaleme aldığı bir yazı dizisinde, o dönem Başbakan olan Cumhurbaşkanı Erdoğan ve oğlu Bilal Erdoğan, Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Yıldırım ile bazı iş adamlarına hakaret ettiği iddiasıyla 28 bin 650 lira adli para cezasına çarptırıldığı davanın gerekçeli kararı tamamlandı İstanbul 2. Asliye Ceza Mahkemesinin gerekçeli kararından: 'Müdahillerden biri Başbakan ve Cumhurbaşkanı adayı, biri Bakan, diğerleri de bürokrat ve iş adamıdır. Tüm bunların bir araya gelmesiyle, bu kişilerin tamamen bir çetecilik faaliyeti içinde hareket ettikleri yolundaki sunum, itibara yönelen saldırının ağır olduğunu gösterir' 'Sanık, halkı bilinçlendirmeyi öngörürken müdahiller lehine olan hiçbir şeyden bahsetmemiştir. Dolayısıyla seçmenin gözünde ilk kez Cumhurbaşkanlığı seçimine müdahil Recep Tayyip Erdoğan'ın tamamen olumsuz bir imaj ile girmesi hedeflenmiş ve gerçekleşmiş olmaktadır. Bu aday hakkındaki olumsuzlukların dayanağı olan fezlekeyi ortadan kaldıran takipsizlik kararından hiç bahsedilmemektedir'

Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar'ın, kaleme aldığı bir yazı dizisinde, o dönem Başbakan olan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve oğlu Bilal Erdoğan, Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali Yıldırım ile bazı iş adamlarına hakaret ettiği iddiasıyla 28 bin 650 lira adli para cezasına çarptırıldığı davanın gerekçesi açıklandı.

İstanbul 2. Asliye Ceza Mahkemesince hazırlanan gerekçeli kararda, Can Dündar'ın dava konusu yazı dizisini hazırlarken tek çıkış noktasının; İstanbul Emniyet Müdürlüğünce hazırlanan fezleke olduğu ve bu konuda (25 Aralık soruşturması) İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca takipsizlik kararı verildiği hatırlatıldı.

Yazı dizisinin 25 Aralık soruşturmasına ilişkin polis fezlekesine dayandığı kaydedilen kararda, 'Fezleke denilen belge savcılığa sunulan bir rapordur. Fezlekenin mahkeme nezdinde bir hükmü yoktur. Asıl olan iddianame ve takipsizlik kararıdır. Çünkü savcılığın nihai iradesi bu iki belge ile sabitleşir. Yine yazının elde edilme biçimi sadece bir fezleke olup, doğruluğu da yayın tarihinde takipsizlikle artık yok olmuştur.' denildi.

Türk Ceza Kanunu'nda (TCK) düzenlenen 'hakaret' suçuna değinilen kararda, Dündar, genel kast ile hareket ettiği ve hedeflediğini uygun araçla gerçekleştirdiği aktarıldı.

Dündar'ın bu davada kastını yazı dizisiyle ortaya koyduğu anlatılan kararda, 'Yani yazarak, açıklamaları ortaya koyarak, isnatları bildirerek müdahillerin üçüncü kişiler nezdindeki itibarını düşürmüştür.' ifadesi kullanıldı.

Kararda, davanın müdahillerin itibarına yönelen saldırının ağırlık düzeyinin de değerlendirilmesi gerektiği aktarılan kararda, 'Müdahillerden biri Başbakan ve Cumhurbaşkanı adayı, biri Bakan, diğerleri de bürokrat ve iş adamıdır. Tüm bunların bir araya gelmesiyle, bu kişilerin tamamen bir çetecilik faaliyeti içinde hareket ettikleri yolundaki sunum, itibara yönelen saldırının ağır olduğunu gösterir.' değerlendirmesinde bulunuldu.

- 'Sanık demokratik seçim sürecine etki etmek üzere yazmıştır'

Yazı dizisinin kaleme alınma zamanının, tam da Cumhurbaşkanı'nı halkın seçeceği seçim gününden birkaç gün önceye, fezlekenin hukuken geçersiz kılındığı takipsizlik kararının verilmesinden bir hafta sonraya rastladığına dikkati çekilen kararda, şunlar kaydedildi:

'Sonuçta sanık, halkın kimi seçtiğini bilmesini hedeflediğini kendi sözleri ile gerek savunmasında gerek yazı dizisinin son sözünde söylemiştir. O halde sanığın yazacağı şeylerin toplum tarafından bilinmesi ile seçime bir katkı, bir bilinirlik sunacağı ve dolayısıyla sanığın, kimliği ve profili çerçevesinde seçim sürecini etkileyici bir güç ile hareket edeceği açıktır. Bunun sonucu olarak denilebilir ki, sanık mevcut dünya düzeninde halihazırda en önemli yönetim biçimi olarak demokrasi ve demokratik seçim sürecine etki etmek üzere yazmıştır.

Sanık, halkı bilinçlendirmeyi öngörürken müdahiller lehine olan hiçbir şeyden bahsetmemiştir. Dolayısıyla seçmenin gözünde ilk kez Cumhurbaşkanlığı seçimine müdahil Recep Tayyip Erdoğan'ın tamamen olumsuz bir imajla girmesi hedeflenmiş ve gerçekleşmiş olmaktadır. Bu aday hakkındaki olumsuzlukların dayanağı olan fezlekeyi ortadan kaldıran takipsizlik kararından hiç bahsedilmemektedir. Tek taraflı bakış açısı ile demokratik bir toplumun gelinmesine ve doğru yapılanmasına hizmet edilemeyeceği son derece açıktır. Gazeteci olan sanığın ifade özgürlüğüne gereklilik sonucu müdahale edilirken, verilen cezanın adli para cezası olduğu görülmektedir. Sanığın ifade özgürlüğünün ve basın mensubu olarak bu hakkı kullanmasının özüne dokunulmamıştır. Verilen cezanın durdurucu etkiye sahip olduğu söylenemez. Örneğin sanık hakkında ertelemeli hapis cezası veya doğrudan hapis cezası verilmemiştir. Hükümde, suçun işlendiği zaman, suç konusun önemi dikkate alınmış ve müdahillerin sıfatları gözetilerek adli adli para cezası verilmiş ama bu gerekçelerle alt sınırdan uzaklaşılmıştır. Gazeteci sıfatı ile hareket etmesi gözetilip indirim yolunda takdir hakkı kullanılmıştır.'

- 'AİHM'in baz aldığı 3 adım testi uygulandı'

Gerekçeli kararda, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin (AİHM) kararlarında baz aldığı '3 adım testi'nin de Dündar'ın eylemine uygulandığı belirtilerek, teste göre sanığın ifade özgürlüğüne bir müdahale olup olmadığı, müdahalenin haklı bir sebebe dayanıp dayanmadığı, demokratik toplumda müdahalenin gerekli olup olmadığı ve orantılılık meselesinin tek tek irdelendiği anlatıldı.

Can Dündar'a, dava konusu yazı içeriğinde 'hakaret' unsurları bulunduğu gerekçesiyle adli para cezası verildiği belirtilen kararda, cezanın dayanağı olarak da Anayasa, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve TCK'nın ilgili maddeleri gösterildi.

Davada, Dündar yönünden gazetecilik ödevi çerçevesinde yer alan ifade özgürlüğü hakkı, Erdoğan yönünden yazıdan birkaç gün sonra gerçekleşecek Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde halkın önünde şöhret ve hakkını koruma hakkı, diğer müdahiller yönünden ise siyasetçi bir kişinin liderliği içinde gerçekleşen suç şebekesinin payandası olmak suretiyle şan, şöhret ve hakların ihlalinin önlenmesi hakkının yarıştığı belirtilen kararda, 'İfadede kullanılan yöntem, geniş kitlelere ulaşma kabiliyeti, ifadeyi kullananın kimlik ve gücü, ifadenin amacı ve elde edilme şekline göre sanığın ifadeyi bildirim şeklinin sonuçlarına müdahalede bu anlamda bir beis görülmemiştir. Kaldı ki ifadenin kullanıldığı, yani yazının yazıldığı zaman seçimlerden birkaç gün önce olmakla, sanık tarafından daha da özen gösterilmesi gereken bir zamandır.' denildi.

İstanbul 2. Asliye Ceza Mahkemesi, 25 Nisan tarihli duruşmada verdiği kararla,Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Dündar'ın, kaleme aldığı bir yazı dizisinde, o dönem Başbakan olan Cumhurbaşkanı Erdoğan ve oğlu Bilal Erdoğan, Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Yıldırım ile bazı iş adamlarına hakaret ettiği iddiasıyla 28 bin 650 lira adli para cezasına çarptırılmasına hükmetmişti. Mahkeme, takipsizlikle sonuçlanan '25 Aralık soruşturması'yla ilgili 'gizliliği ihlal etmek' suçundan ise Dündar'ın beraatine hükmetmişti.
Ana Sayfa
Manşetler
Video
Yenile