Bayraktar, hasadı başlayan çayla ilgili yaptığı açıklamada, Doğu Karadeniz Bölgesi’nde oldukça önemli bir yere sahip olan çay tarımı ve sanayinin istihdam oluşturarak bölgesel göçü önlediğini ve bir milyon insanın geçim kaynağı olduğunu, ülke ekonomisine büyük katkılar sağladığını belirtti.
1990 yılında 608 bin 440 ton olan yaş çay yaprağı üretiminin 1995 yılında 523 bin 465 tona indiğini, 2000 yılında 758 bin 38 tona çıktığını hatırlatan Bayraktar, 2005 yılında 1 milyon 192 bin 4 tona çıkan üretimin, 2010 yılında 1 milyon 305 bin 566 tonla rekor kırdığını bildirdi. 2011 yılında 1 milyon 231 bin 141 tona inen yaş çay yaprağı üretiminin, 2012 yılında 1 milyon 250 bin, 2013 yılında 1 milyon 180 bin ton, 2014 yılında yüzde 6,8 artarak 1 milyon 260 bin tona yükseldiğini belirten Bayraktar, şunları kaydetti:
“1990 yılında 905 bin 750 dekar olan çaylık alanlar, 1995 yılında 766 bin 90 dekara indi. 2000 yılında 767 bin 500 dekara çıkan çaylık alanlar, 2008 yılında 758 bin 257 dekara kadar indi. 2013 yılında 764 bin 255 dekar olan çaylık alanlar, 2014 yılında 760 bin 515 dekara geriledi.
2015 sezonu ise 29 Nisan’da açılmıştır. Henüz yaş çay fiyatı açıklanmamakla birlikte 2015 yılı primi 12 kuruş olarak belirlenmiştir. Çayın bölge ve ülke ekonomisi üzerindeki etkileri dikkate alındığında verilecek fiyat, hem üreticilerimiz hem de ülkemiz açısından hayati bir öneme sahiptir. Üreticilerimizin refah payını da dikkate alan bir fiyat belirlenmesi en büyük temennimizdir.”
"ZOR ŞARTLARDA ÇAY HASADI YAPILIYOR"
Bölgenin iklimi ve coğrafi yapısı nedeniyle üreticilerin oldukça zor şartlar altında çay hasadını yaptığını bildiren Bayraktar, şu bilgileri verdi:
“Üreticilerimizin bin bir zorlukla hasat ettiği yaş çayın en kısa sürede bekletilmeden işlenmesi gerekmektedir. Bu nedenledir ki hasat olgunluğuna gelen çayın alımlarının, ürün kalite kaybına uğramadan ve üreticilerimiz mağdur edilmeden yapılması büyük önem arz etmektedir.
Çay-Kur’un kota miktarlarının düşük olması nedeniyle çiftçi, çayının önemli bir bölümünü özel sektöre satmak zorunda kalmaktadır. Özel sektöre ürün teslim eden üreticilerimize teslim edilen yaş çay karşılığında, üreticiye yüzde 25-yüzde 50 oranında, para yerine kuru çay teslim etmesidir. Böylece pazarlama işini üreticiye yaptırdığı gibi, verdiği kuru çayı da piyasa satış fiyatından üreticiye vermektedir. Üretici zararına ürün teslim etmek durumunda bırakılmaktadır. Ayrıca özel sektörün açıklanan fiyatın altında alım yapması da üreticiyi mağdur etmektedir. Üreticilerin mağduriyetinin giderilmesi bakımından çayda uygulanmakta olan kota miktarı ile Çaykur’un işleme kapasitesi artırılmalıdır.
Ülkemize yurt dışından gelen çaylar zati eşya muafiyeti, yolcu beraberi hediyelik eşya muafiyeti, ithalat veya kaçak yollarla gelmektedir. İthal ürünlerin girişinin zorlaştırılması bakımından vergi oranı yüksek tutulmaya çalışılmaktadır. Nitekim 2015 yılı itibarıyla belirlenen gümrük vergi oranı yüzde 145’dir. Çayımız yüksek gümrük vergileri ile korunmaya çalışılmaktadır.
İthalat dışında özellikle kaçak yollarla ülkemize giren çaylar büyük tehdit oluşturmaktadır. Kaçak çaylar tüketicinin damak tadını etkileyerek, kendi çayımıza yabancılaşma tehlikesini berberinde getirmektedir. Kaçak çaylar halk sağlığını tehdit ettiği gibi Türk çay pazarının daralmasına yol açarak üreticinin emeğinin ziyan olmasına neden olmaktadır. Bu durumda kendi üreticimiz yerine başka ülkelerin üreticileri desteklenmiş olmaktadır. Üreticilerimizin emeğinin ziyan edilmemesi bakımından gerekli tedbirler alınarak kaçak çay girişi kesinlikle engellenmelidir.Kaçak olarak ele geçirilen çaylar analiz edilerek, imha edilmelidir.”
"ÇAYLIKLARIN YENİLENMESİNE YÖNELİK ÇALIŞMALARIN BAŞLAMASI SEVİNDİRİCİ"
Bayraktar, çaylıkların yenilenmesine yönelik çalışmaların başlamış olmasının sevindirici olduğunu bildirerek, “Çalışmalar hızlandırılarak, yaşlanmış çay bahçeleri bir program dahilinde üstün verim ve kaliteye sahip çeşitlerle vakit geçirilmeden yenilenmelidir. Bu aşamada çay üreticilerimiz devlet tarafından desteklenerek, teşvik edilmelidir” dedi.
Çay ihracatının, ülkemizin var olan potansiyeline rağmen artırılamadığına dikkat çeken Bayraktar, şunları kaydetti:
“Ülkemizin ihracat imkanlarının artırılması bakımından, maliyeti düşürücü tedbirler alınarak, ülkemiz çayının sahip olduğu üstünlükler tanıtılmalı ve dış pazar araştırması yapılarak, ülkelerin taleplerine uygun, istenen kalitede ve ambalajda çay ihracatı yapılmalıdır.
Ülkemiz çayının tarım ve sanayinde kimyasal ilaç ve katkı maddesi kullanılmadan üretilmesi önemli bir avantajdır. Bu da organik çay tarımına geçişte büyük kolaylık sağlayacaktır. AB ülkelerinde organik ürünlere olan talebin yüksekliği ve AB ülkelerinde çay tarımı yapılmadığı dikkate alındığında organik çay üretimi önemli bir potansiyel olarak görülmektedir. Bu avantajın değerlendirilebilmesi için organik çay üretimine gereken önem verilmelidir.
Çay Kanunu çiftçiyi mağdur etmemelidir. Çay Kanunu çalışmalarında tüm tarafların görüşleri alınmalı, fikir birliği sağlanmalıdır. Çayın bölgedeki üreticiler açısından taşıdığı önem ve ülke ekonomisi üzerindeki etkileri dikkate alınarak, oluşturulacak bir yapılanmada üreticilerimize mutlaka yer verilmelidir.
Bilindiği üzere ülkemiz koşullarında ancak 3-4 ay süre ile hasat yapılabilmekte, bölgenin coğrafi konumu nedeniyle başka bir ürünün yetişmesi mümkün olmamaktadır. Üreticilerimizin çayın dışında yetiştirilecek ürün konusunda çok fazla seçme şansı bulunmamaktadır. Bölgede çayın alternatifi yine çaydır. Çay üreticisinin güvencesi de Çaykur’dur. Bu nedenle Çaykur’un yeri korunmalı, Çaykur özelleştirilmemelidir. Çay piyasası düzenlenmek istenirken üretici sahipsiz bırakılmamalı, üretici mağdur edilmemelidir.”
Bayraktar, yeni sezonun üreticilerimize bolluk ve bereket getirmesi dileğiyle hayırlı hasatlar diledi.
Çay Üretimi Arttı
Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, çayda üretimin arttığını bildirerek, “1990-2014 döneminde çaylıklar yüzde 16 azalmasına karşın yaş çay yaprağı üretimi, 608 bin 440 tondan 1 milyon 260 bin tona çıktı” dedi.