Cd'yi Takıp Bakanı Dinlediler

Bursa Ticaret ve Sanayi Odası (BTSO) ve Uludağ Üniversitesi (UÜ) İktisat Topluluğu'nun bu yıl ikincisini düzenlediği Uludağ Ekonomi Zirvesi'ne, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan CD görüntüsüyle katıldı

Bursa Ticaret ve Sanayi Odası (BTSO) ve Uludağ Üniversitesi (UÜ) İktisat Topluluğu'nun bu yıl ikincisini düzenlediği Uludağ Ekonomi Zirvesi'ne, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan CD görüntüsüyle katıldı. Zirveye özel yaptığı açıklamalarını bir CD halinde toplantıya gönderen Bakan Babacan'ın onur ödülü ise vali yardımcısına takdim edildi.
"Dünyadaki Ekonomik Modeller ve Türkiye'nin Krizden Çıkış Süreci" başlığıyla bu yıl ikincisi düzenlenen Uludağ Ekonomi Zirvesi başladı. Törene onur konuğu olarak davet edilen ancak katılamayan Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, zirveye CD görüntüsü ile iştirak etti. Zirveye özel 15 dakikalık özel bir açıklama yapan Babacan, ekonomik kriz döneminde dünyanın zor bir süreçten geçtiğini söyledi.
Türkiye'nin kredisi yükselen riski ve faizleri düşen bir ülke haline geldiğini ifade eden Babacan, "Eğer biz de genel havaya kapılarak harcamaları artırıp, 'Yeter ki şu ekonomi biraz düzelsin' deseydik, bugün çok daha sıkıntılı durumla karşı karşıya kalırdık. Bugün geldiğimiz noktada Türkiye, yatırımcılar için güvenli bir liman olarak düşünülüyor" dedi.
Türkiye'de artan oranda sermaye girişi yaşanmasının altında güven olduğunu belirten Babacan, Türkiye'nin 2010 yılında Avrupa'nın en hızlı büyüyecek ekonomisi olacağını müjdeledi.
OECD ülkeleri arasında bankacılık sektörüyle ilgili mesele yaşamayan tek ülkenin Türkiye olduğuna işaret eden Babacan, 2003 yılından bu yana Türk ekonomisinin ilerlemesindeki en önemli sebebin güven olduğunu belirtti.
Türkiye'nin zeminini sağlamlaştırmaya çalıştıklarını dile getiren Devlet Bakanı Babacan, "Attığımız adımlar ve Anayasa değişikliğiyle Türkiye'nin siyasi istikrarını daha sağlam bir zemine oturttuğunuzda daha neler göreceksiniz. Türkiye'de demokrasinin derinleşmesi, temel hak ve özgürlükler konusunda daha iyi adımlar atılması, Türkiye'nin daha öngörülebilir bir ülke olması, siyasi istikrarın daha sağlam bir zemine oturması, ilerideki ekonomik başarımızın bugünden garanti altına alınmasıdır. Siyasi
istikrarın olmadığı ülkelerde, hangi ekonomik politikaları uygularsanız uygulayın, iyi neticeler almanız zor demektir" dedi.

"TÜRKİYE'Yİ ÇOK GÜZEL GÜNLER BEKLİYOR"
Bina inşa ederken sağlam zemine yapılması gerektiğine işaret eden Babacan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Eğer raporlar zeminin kötü olduğunu söylüyorsa o zemini ya sağlamlaştıracaksınız ya da kendinize yeni bir zemin bulacaksınız. Anayasa değişikliği, bu zeminin sağlamlaştırılmasıyla ilgili konudur. Zemininizi sağlam tuttuktan sonra, üzerindeki binayı da sağlam tuttuktan sonra korkmayın. Yani depreme, şoklara karşı her türlü tedbiri almış bir ekonomi programı. Zemin artı sağlam bina, tedbir bizden, kuşkusuz takdir Allah'tan. Tedbirde hata yapmayacaksın, eksikliğin olmayacak. Anayasa değişikliği,
Türkiye'nin sağlamlaşması, daha sağlam zemine oturması için tedbirdir. Sağlam ekonomi programı uygulamak da tedbirdir. Tedbirde hata yapmayacaksın. Ondan sonra göreceksiniz ki Türkiye'yi çok güzel günler bekliyor, Türkiye'nin önü açık."

PROGRAMA KATILMAYAN BAKAN'A ONUR ÖDÜLÜ
Konuşmaların ardından programın onur konuğu Başbakan Yardımcısı ve Devlet Bakanı Ali Babacan'a onur plaketi ve tablo verildi. Babacan adına ödülleri Vali Yardımcısı Mehmet Vedat Müftüoğlu aldı.
Türkiye'nin 2003-2007 yılları arasında ortalama yüzde 6,9 büyüdüğünü belirten BTSO Başkan Vekili Ali Hazır ise 2010 ile 2011 yıllarında Avrupa'nın en hızlı büyümesi beklenen ülkesi olduğunu söyledi. Türkiye'yi 10 büyük ekonomi içine sokma hedefinde, sürdürülebilir, rekabetçi ve yenilikçi bir ekonomik kalkınma modelinin uygulanmasının şart olduğuna dikkat çeken Hazır, oda olarak yaptıkları anket sonucunda vergi indirimi, sosyal güvenlik yükünün azaltılması ve iç piyasayı canlandıracak ilave tedbirle bunun
sağlanabileceğini söyledi. Türkiye'nin ilk kez bir krizden IMF desteği almadan çıktığını anlatan Hazır, "Yarınımızı iyi planlar, bariz hatalar yapmazsak, önümüzde bölgesel liderlikten küresel liderlik idealine yükselmek için tarihi bir fırsat var" dedi.
Daha sonra, 'Küresel Mali Kriz Sırasında ve Sonrasında Türk Bankacılığı' başlıklı oturum gerçekleştirildi. Oturumda konuşan Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF) Başkanı Şakir Ercan Gül, TMSF'yi bankacılık sektörünün bir sübabı olarak tanımladı. Gül, bankacılık sektöründe 2001, 2004 ve 2005 yıllarında yapılan düzenlemelerin sektöre olumlu etki yaptığını vurguladı.
Ekonomik krizin boyutunu görmeden bazı işadamları ile akademisyenlerin konuyu kamuya mal etmeye çalıştıklarını ifade eden Gül, Türkiye'nin dünya ülkeleri arasında kamunun yaptığı harcamalar listesinde en az harcama ile dikkat çektiğini kaydetti.
Türkiye'nin ekonomik krizi IMF desteği almadan geçmesinin sevindirici olduğunu anlatan Gül, "2001 krizinde bankacılık sisteminin açıkları sebebiyle kamunun yüklendiği maliyetin bize neye mal olduğunu ekonomiyi bilen bir avuç insan dışında kimse bilmiyor. Türkiye'nin iç borç rakamlarının bir anda 3 kat arttığını hatırlıyor musunuz?" dedi.

"EĞER BİR RİSK ÖDENECEKSE BUNU TOPLUMUN HER KESİMİ ÖDEMELİ"
Sınırsız güvencenin bankacılık sektörünü "ahlaksızlaştırdığını" ifade eden TMSF Başkanı Şakir Ercan Gül, "Küresel kriz sürecinde tüm dünya ülkeleri güvence limitlerini artırdı. AB'nin 20 bin euro olan mevduat güvence limiti yıl sonunda 100 bin euroya çıkacak. Biz de mevduat güvence limitini artırabilirdik ama sınırsız güvence bankacılık sistemini ahlaksızlaştırdı. Bir anlamda tüm bankaları kamu bankası haline dönüştürdü. Çünkü sınırsız güvencenin olduğu yerde özel bankacılık olmaz. Sınırsız bankacılık
sistemi döneminde Ege Bank'ın içi boşaltıldı. Devlet belli noktalarda devreye girmeli ama 2001 krizinde şunu sorguladık mı? Niye finansal enstrümanları kullananlar fazla maliyet ödemedi. Dolayısıyla ileride riskli bir durumda karşılaşıldığı durumda eğer bir maliyet ödenecekse toplumun tüm kesimleri bu maliyeti ödemeli" ifadelerini kullandı.
TMSF Başkanı Gül, oturumun soru cevap bölümünde üniversiteli bir öğrencinin Yunanistan'da yaşanan ekonomik sıkıntının sebebinin sorması üzerine Başkan Gül, "Ailenin şımarık çocuğuna para verirsen hepsini kullanır. Yunanistan medeniyet beşiği gibi görüldüğü için böyle yapılmış. Yunanistan'ın turizm ve deniz ticaretine bağlı ekonomik yapısı var. AB ve IMF tarafından 100 milyar euro para verilmesi uygun görülmüş. Yunanistan'da çalışanların da maaşları da düşecek. Biraz canları acıyacak. Mantalite
değişmediği sürece aynı şekilde devam eder. Aynı durumda biz olsak canımızı okurlardı" cevabını verdi.
Merkez Bankası Başkan Yardımcısı Mehmet Yörükoğlu, sıra dışı bir ekonomik krizin yaşandığını belirterek, Türkiye'nin ihracatının bu krizden olumsuz etkilendiğini, bankacılık sektörü sağlam olduğu için finans sektörünün krizi hasarsız atlattığını söyledi. Türkiye ekonomisinin 2002'den itibaren atağa kalktığına, ihracatın 3 kat arttığına dikkat çeken Yörükoğlu, bu dönemde ihraç edilen ürünlerde daha teknolojik, sermaye ağırlıklı sektörlere eğilerek başarı sağlandığını söyledi. Yörükoğlu, krize girişte
olduğu gibi çıkışta da kuvvetli bir etki olacağını sözlerine ekledi.
Ana Sayfa
Manşetler
Video
Yenile