Denizli Radyo Televizyonu (DRT)'nun "Aklın Yolu" isimli programına katılan Adnan Keskin, yapımcılar Mustafa Kaya ve Seval Uysal'ın sorularını cevaplandırdı. CHP'nin son 10 yılda yürüttüğü politikayı doğru bulmadığını anlatan Keskin, Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu ile birlikte yeni bir anlayış ve değişim geldiğini savundu. Deniz Baykal'ın, Genel Sekreter Önder Sav hakkındaki düşüncelerini yanlış bulduğunu belirten Keskin, "O, Deniz beyi ve CHP'yi kurtarmıştır. CHP gibi köklü bir parti, kurultayına adaysız gidebilir mi? Deniz beyin aslında partiden 1999 yılında ayrılması gerekiyordu." dedi.
Türkiye'de parti içi demokrasinin işlemediğini söyleyen Adnan Keskin, liderlere karşı gelenlerin bertaraf olduğunu, kendisi de Baykal'ın çekilmesi yönünde talepte bulununca genel merkez yoklamasıyla kenara itildiğini öne sürdü. Keskin, "Biz de sayın eski genel başkanımıza bazı telkin ve taleplerde bulunduk. Bu, kendisinin çekilmesiydi. Yerine, toplumla dokusu, kanı uyuşan yeni bir siyasetçinin gelmesini istedik aAma sayın genel başkan, bu isteğimizi uygun bulmadı. Neticede bu talebi getiren bizi de 2002 seçiminde merkez yoklamasıyla kenara itti." şeklinde konuştu.
CHP eski Genel Sekreteri Keskin, faal siyasete dönüp dönmeyeceğiyle ilgili sorulara karşılık ise ön seçim olursa değerlendireceğini ama merkez yoklamasıyla maiyet memuru olmak istemediğini söyledi. Siyasette itibarının olup olmadığına baktığını belirten Keskin, gerisinin önemli olmadığını ifade ederken gözyaşlarına hâkim olamadı: "Siyasette şuna bakarım: İtibarım var mı, sevgim saygım var mı? Gerisi beni ilgilendirmiyor. Ben köye gittiğimde sağcısı solcusu ayağa kalkıyorsa bu yetiyor."
Adnan Keskin, Deniz Baykal'ın tüzük kurultayı toplama girişimlerini de doğru bulmadığını ifade ederek, bunu kendisini ve yakın arkadaşlarını korumaya yönelik, Makyavelist bir yaklaşım olarak değerlendirdi: "Bu, Deniz beye yakışmayan bir yaklaşımdır. Bu partide genel sekreterlik, genel başkanlık yapmış bir insanın, bu kadar yüzeysel sebebi büyüterek parti içinde ayrılık, tartışma var gibi görüntü vermeye hakkı yoktur. Herkes sorumluğunu bilmelidir."
Baykal'ı batı tarzı siyaset izleyerek halktan kopuk, narsist bir insan olmakla suçlayan Keskin, şunları kaydetti: "Sayın eski genel başkanımızda, 'En doğruyu ben yaparım, en iyiyi ben biliyorum' mantığı vardı. O nedenle de halka açılmadı. Miting meydanına gelip konuşarak ayrılıp gitmeyi siyaset sandı. Kemal Kılıçdaroğlu ise bu eksikliği gördü bence. Bir yere gidince, miting yapıp ayrılmıyor, insanların ayağına gidiyor. Bence bu olağanüstü bir değişikliktir."
NARSİZM
Vikipedi'de narsizm şöyle tanımlanıyor: Kişinin kendisine duyduğu cinsi arzu, kaba tabirle kendine âşık olması. Narsizmin çok özel bir türü de Roma sezarları, Mısır firavunları, diktatörler gibi çok güçlü kişilerde bulunanıdır. Bu insanlar adeta nefes alıp yürüyen yeryüzü tanrıları gibiydi kendi gözlerinde. Yaşam ya da ölüm gibi önemli doğa olaylarına bile bir tek cümleyle karar verebilmekteydiler. En büyük korkuları ise güçlerini kaybetmeleri, ölüm ve etraflarındaki herkesin kendilerine düşman olmasıydı. Güçlerinin ve şehvetlerinin sınırı yokmuş gibi davranmaya çalışırlar, sayısız insan öldürüp sayısız şatolar kurarlardı. Dış dünya "ben" olmadığı için narsist kişi onu anlayamaz, algılayamaz ve bu durum korkuya sebep olur. Diktatör gitgide daha yıkıcı, daha yalnız ve korkak hale gelir.