Chp Grup Toplantısı

Chp Grup Toplantısı

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, "Şivan Perver'e sormak isterim, Diyarbakır'a gittin, sahneye de çıktın.

Roboski'de öldürülenlerin hesabı sorulmadan sen hangi yüzle Recep Tayyip Erdoğan'a övgüler düzüyorsun? 34 yurttaşımız öldürülmüş, kanları dahi kurumadı. Dışarıda oturacaksın, 'Uludere'de öldürülen yurttaşlarımız var' diyeceksin ve sen ona övgüler düzeceksin" dedi.


Partisinin grup toplantısında konuşan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, sözlerine hayatını kaybeden ünlü sanatçı Nejat Uygur ve araştırmacı-yazar Aytunç Altındal’ı anarak başladı.

Kılıçdaroğlu, "Nejat Uygur, bir tiyatro sanatçısı tiyatronun babası, vefat etti. Allah'tan rahmet diliyoruz. Sanatın çok önemli bir yeri var. Bir toplumun yaşam kalitesini belirleyen temel öğe sanattır. Bir toplumu toplum kılan dünyada sesi duyulan bir toplum haline getirme sanat ve onun sanatıdır. Sanat ve sanatçı bütün çağdaş demokrasilerde el üstünde tutulur. Diktatörlerin egemen olduğu toplumlarda sanatçılar bedel öderler. Gezi olaylarından sonra o gençlere destek veren tiyatroların ödeneklerini kesiyor. Benim verdiğimi vergiyi sen nasıl kesiyorsun? Tiyatrolara yardım yapılacak. 1980'den bu yana hiçbir ayrım yapılmıyor. Yandaş sanat oluşturulmaya çalışıyor, tehlikeli olan da bu. Kendisini iktidarın emrine veren sanatçı olmaz, araştırmacı yazar Aytunç Altındal da hayatını kaybetti. Allah'tan rahmet diliyoruz" diye konuştu.

Dershaneler konusuna da değinen Kılıçdaroğlu, "Oturmuş karar vermiş beyefendi 'dershaneler kapanacak diye. Kimsin sen ya? Sen kendini evinin kralı zannedebilirsin ama ülkenin kralı değilsin. Bu ülke sahipsiz değil. Önce oturup düşüneceksin adam gibi, 'neden bu dershaneler var', 4 binin üzerinde dershane var. 50 bin öğretmen çalışıyor, diğer çalışanlarla beraber 100 bin. 'Ben bunları kapatacağım' diyorsun kimsin sen ya? Eğitim sistemini adam gibi masaya yatır, bu dershaneye bu öğrenciler neden mecbur kalıyorlar, otur bunları bir konuş. Toplumda ayrışma yapmayan insan önce bunları düşünür. Anne ve babalar çocuklarını gönüllü olarak mı bu dershanelere gönderiyorlar, 'hayır böyle bir şey yok'. Mecburen gönderiyorlar, orta gelirli, fakirin çocuğu ne olacak? O nedenle bu konu bizim de gündemimizdedir" şeklinde konuştu.

Türkiye'nin ciddi sorunları olduğunu anlatan Kılıçdaroğlu, 24 Kasım Öğretmenler Günü'nün yaklaştığını ve eğitim sisteminde büyük bir trajedinin yaşandığını, 300 binin üzerinde öğretmenin atama beklediğini ifade etti.

Vatandaşların bankalara olan borçlarının 322 milyar liraya ulaştığını belirten Kılıçdaroğlu, "2002'ye göre 49 kat artmış. Borcun 49 kat artarken, gelirin 49 kat artmıyorsa o zaman oturup düşüneceksin, 'neden bu ülke bu halde' diye" ifadelerini kullandı.

Kılıçdaroğlu, şunları dedi:
"Büyük sanatçı Ahmet Kaya'nın türkülerini hüzünle ve keyifle dinliyoruz. Genel Başkan olarak mezarını ziyaret ederek karanfil bırakmıştım. Arkasından hüzün bırakmıştı tüm Türkiye'ye. O bir müzisyen, devrimciydi, hiçbir zaman zalimin yanında olmadı. O zulme uğrayanların yanında oldu. 12 Eylül darbesinden sonra hapse atılan binlerce insanın sesi oldu. Haksızlığa hukuksuzluğa direndi, mücadele etti ve asla vazgeçmedi. Onu sanatçı kılan da zaten bu duruşudur. Tek başına mağrurca yoluna devam etti. 'Ben devrimciyim, halkın çıkarlarını savunurum' dedi.

Çünkü o iktidar yalakasından sanatçı çıkmayacağını biliyordu."
Diktatörlerin her şeyi istismar ettiğini savunan Kılıçdaroğlu, "Bunların temel görevlerinden birisi de budur. Erdoğan, Ahmet Kaya'yı da istismar etti. Diyarbakır'da 'Ahmet Kaya yaşasaydı, o da aramızda olurdu' diyor. O yaşasaydı, Gezi eylemcilerinin yanında olurdu ve şimdi hapisteydi. Neden, Gezi eylemcilerinin yanında olurdu. Gezi eylemlerinde Taksim protestolarında 7 bin 500 yurttaş polis şiddetiyle yaralandı. 91 kişi kafa travmasına uğradı. Gencecik çocuklarımızda 10'u aşkın gözünü yitiren çocuklarımız var. Hayatının baharında 7 gencimiz öldürüldü. Ahmet gibi duyarlı sanatçı böyle bir olay karşısında Recep Tayyip Erdoğan'a övgüler düzer miydi? Ahmet Kaya'yı istismar etmeyi bırak, o yaşasaydı Gezi eylemcilerin yanında olurdu ve sen onun karşısında olurdun. Ahmet Kaya bütün mücadelesini demokrasi ve özgürlük üzerine inşa etti. Ahmet Kaya, Ethem Sarısülük, Ali İsmail Korkmaz için türküler yazardı. O bu toprakların insanıydı. Mazlumun yanında, zalimin karşısındaydı. Sen Ahmet Kaya'nın türkülerini bile dinlememişsin. Sen içinden geldiği gibi konuşmuyorsun, cama yazıyorlar oradan okuyorsun. Ahmet Kaya 12 Eylül zulmüne uğrayan pek çok insan için türküler yazdı. Hepimiz dinledik onları. Ahmet Kaya'yı sen nasıl ağzına alabilirsin? Ahmet Kaya'yı sen tanımıyorsun. Senin o özel yetkili mahkemelerin Ahmet Kaya'nın dışarı gitmesine yol açtı. Sen şimdi bunları savunmuyor musun" dedi

Kılıçdaroğlu, "Ben Şivan Perver'e sormak isterim, Diyarbakır'a gittin, sahneye de çıktın. Roboski'de öldürülenlerin hesabı sorulmadan sen hangi yüzle Recep Tayyip Erdoğan'a övgüler düzüyorsun? 34 yurttaşımız öldürülmüş, kanları dahi kurumadı. Tek takipçisi biziz. Dışarıda oturacaksın, 'Uludere'de öldürülen yurttaşlarımız var' diyeceksin ve sen ona övgüler düzeceksin. Sesine saygı duyarız ama sanatçı zalimin yanında yer alan değildir. Otur Ahmet Kaya'nın gösterdiği yürekliliği göster. Uludere olayının takipçisi olmayı sürdüreceğiz. O insanları öldürten Erdoğan, dosyayı gizleyen Erdoğan. Şimdi kalkmış barıştan söz ediyor. Şivan Perver de unutmasın bir sanatçı kimliğini geride bıraktığını. AKP'nin seçim propagandası afişine malzeme olduğunu. Bu ülkede Gezi olaylarında gençler öldürülürse binlerce kişi yaralanır, biber gazıyla şu veya bu şekilde hayatını kaybederse, cefa çekerse sanatçı bunlara sahip çıkmak zorundadır. Barış bütün yurt safında olmak zorundadır" ifadelerini kullandı.

Başbakan Erdoğan'ın Diyarbakır'da barış mesajı verdiğini belirten Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:
"Aslında sevinmedim değil. Çünkü acaba ben yeni bir cezaevi açılışından mı söz edecek dedim. Diyarbakır'da 'Şam'ın ağıdı bizim ağıdımız, Kamışlı’nın derdi bizim derdimizdir' diyor. Kamışlı’nın derdi senin derdinse Nusaybin'deki duvarı dublörün mü yaptı? Şam'a, Suriye'ye eline silah verip gönderdiği adamlar kimin adamları? Orada yakılan ağıtların hepsinin sorumlusu sensin."
Erdoğan-Barzani görüşmesini de değerlendiren Kılıçdaroğlu, "Daha dün kabile reisi dediğin adam geldi, sen koşa koşa ayağına gittin. Bedende iki ruhu taşıyan kişi Başbakanlık koltuğunda oturabilir mi? Böyle bir anlayış olabilir mi? Barzani değişti mi, değişmedi. Erdoğan, öyle bir değişime uğradı ki Barzani'nin başındaki konfetileri ayıklama görevini üstlendi adeta" şeklinde konuştu.

"Başbakan, 'cezaevleri boşaltılacak' diyor, onları dolduran kim sen değil misin? Yatacak yer kalmadı cezaevlerinde. Dil sürçmesi değil, kafasının arkasındaki bir düşünce bu" diyen Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Hala Gezi olayını içinden atmış değil, hala suçluyor. Davutoğlu, 'geziden onur duyuyoruz' diyor. Diyarbakır'da o toplantı yapıldı, gözyaşları akıtıldı ama bir tablo daha vardı. Diyarbakırlı bir anne Medeni Yıldırım'ın katilinin bulunmasını istiyordu. Sırtında oğlunun fotoğrafı var. Erdoğan'a 'senin vicdanın yok mu, oğlumun katillerini neden bulmuyorsun' diyor. Bu kadının sesi o meydanda toplanan birilerinin sesinden daha güçlüdür, çünkü bu kadının yüreği yanıyor ve oğlunun katillerinin bulunmasını istiyor. Öbür tarafta ise yerel seçim şovu yapılıyor. Diyarbakırlılar’ın bu gerçeği görmesi lazım. Bir annenin çığlığı sizin vicdanlarınızı sızlatmalı. Bir annenin talebi on binlerden daha güçlüdür. Görmüyorsunuz bunları. Diyarbakır'da sanatçılar çıkarılmış Erdoğan'a övgüler düzülüyor, koro halinde ağlıyorlar. Herhalde Ali İsmail Korkmaz için ağlamıyorlar. Herhalde Medeni Yıldırım için ağlamıyorlar. Aynı sıralarda İstanbul'da gösteri var, Belkin Elvan 14 yaşında bir çocuk, ekmek almaya gidiyor ve polisin biber gazıyla yaralanıyor. Uzun süredir komada. Gösteri yapılıyor sorumluların bulunması için. En demokratik hakkını kullanan, sorumluların bulunması için yapılan gösteride göstericinin ayağını kırıyorsunuz. Hangi barıştan bahsediyorsunuz siz. Cezaevleri insanların ölüme terk edildiği yerler değildir, yaşam hakkı denen bir kural vardır. Cezaevlerinde yatanların sorumlusu hükümetin kendisidir.”
Cezaevlerindeki hastalarınedavi görmesi için kanun teklifi verdiklerini belirten Kılıçdaroğlu, "Bugün öğleden sonra bu kanun teklifi görüşülecek. Bakalım AKP 'evet' mi 'hayır' mı diyecek. Kim barıştan yana göreceğiz" dedi.

Diyarbakır'daki tablonun yanlış Suriye politikasının ortaya koyduğu bir tablo olduğunu söyleyen Kılıçdaroğlu, "Suriye'de tökezlediler, ortaya çıkan tabloyu Diyarbakır'la telafi etmeye çalışıyorlar. Siz barıştan mı söz ediyordunuz, gelin özel yetkili mahkemeleri kaldıralım" diye konuştu.

Kılıçdaroğlu, konuşmasında şunları kaydetti:
"Barış istiyorsanız 'valin millete küfretmeyecek, sen de küfür etmeyeceksin'. Adanalılara söylüyorum, o lafın arkasında hiçbir Adanalı kalmamalı. O lafı Adanalılara söyledi, Erdoğan da 'ben onu yedirtmem' dedi.

O laf valinin lafı olmasının ötesine geçti, Erdoğan'ın lafıdır. Barış isteyeceksin, muhalefeti düşman diye göreceksin. Bülent Arınç'a 'düşmanları sevindirme' diyor. Vatandaş ne zaman düşman oldu. Barıştan söz ediyor, ODTÜ'de bir öğrenciyi polisler ateşe atıyorlar, hangi barıştan söz ediyorsun sen? Diyarbakır'da bir de açıklama yaptı, bin 318 tesisin açılını yaptık dedi.

Bu tesis diye baktık, TDK 'kurma temelini atma' diye tanımlıyor. Sanat yapıları vardır yol kenarında. Yolun kenarına ağaç dikersiniz sanat yapısı olarak tanımlanır. 'Şu kadar asfalt yaptık' diyor, asfalt ne zaman tesis oldu. Tesis diye eski binalar onarılmış, listeye konmuş."
Grup toplantısı sonrası gazetecilerin sorularını cevaplayan Kılıçdaroğlu, cumhurbaşkanı adayı olacağına ilişkin iddialara, "Tümüyle asparagas bir haber arkadaşlar, yok öyle bir şey" yanıtını verdi.
Ana Sayfa
Manşetler
Video
Yenile