CHP TBMM Grup Toplantısı
Genel Başkan Kılıçdaroğlu: (1) (TTB yöneticilerinin gözaltına alınması) Bu tür davranışlar, sizin yaptığınız ve toplumun tümünün desteklediği Afrin Operasyonu'na gölge düşürür. Çünkü şu algıyı beslemiş olursunuz; 'Bir yerde bir hata yapıyoruz, bu hatayı kimse bilmesin, görmesin.' Ortada bir hata falan yok. Neden yapıyorsunuz bunu? İnsanlar düşüncelerini özgürce ifade edebilirler' 'İnsan haklarına, demokrasiye 'evet', bütün bunlara 'evet' ama teröre hep beraber 'hayır' demek zorundayız. Bu, insanlığın temel görevidir. Bu bağlamda, Afrin'de yapılan operasyona desteğimiz tamdır' 'Herkes sizi aldattı. Obama aldattı, en son aldatan o oldu. PKK, IŞİD aldattı. Aldatmayan bir Allah'ın kulu kalmadı. Bir de beni dinle kardeşim, vallahi de billahi de ben seni aldatmıyorum. Ben, Türkiye'nin çıkarlarını savunuyorum'
CHP TBMM Grup Toplantısı'nda konuşmak üzere kürsüye gelen Kılıçdaroğlu'na, otizmli çocuğa sahip ailelerin temsilcileri tarafından taleplerini içeren bir dosya verildi, atkı hediye edildi.
Burada konuşan otizmli çocuk annesi Binnur Uzun, Kılıçdaroğlu'ndan, kendilerine sundukları dosyada yer alan taleplerin hayata geçirilmesini istedi.
Uzun'un ardından konuşan Kılıçdaroğlu, "Hayatın bir gerçeği var. Herkesin bir derdi var ama bazı dertler var ki kalıcı ve onların çözülmesi lazım. Onlar için anneler ve babalar mücadele ederler. Otizmli çocuğa sahip ailelerin sorunları gibi... Onlar sorunları çözmek için buraya geldiler, bize bir rapor verdiler. Onlara sözüm söz, sizin sorununuzu her zaman sıcak tutacağım. Hiç endişeniz olmasın." ifadesini kullandı.
Kılıçdaroğlu, 1985 yılında her 2 bin 500 çocuktan birisinin otizmli olduğunu, bugün ise her 68 çocuktan birisine otizm teşhisi konulduğuna dikkati çekerek, "Bugün Türkiye'de otizmli 352 bin çocuğumuz var ama eğitilen otizmli çocuk sayısı 26 bin 586. Çok az. Bir sorunumuz var, bu çocukların eğitime ihtiyacı var. 26 bin 586 çocuğumuz eğitim görüyor ama haftada iki saat. Oysa uluslararası standartlara göre otizmli bir çocuğun haftada en az 40 saat eğitim görmesi lazım, bu sorunu aşabilmesi için." diye konuştu.
Yeterli eğitim verilmemesinin, nitelikli eğitimin verilecek fiziki mekanların ve yeterli öğretmenin bulunmamasının otizmli çocukların en temel sorunu olduğunu belirten Kılıçdaroğlu, bu sorunların çözümü için söz verdi.
Bu sorunun yeni bir sorun olmadığını, CHP'nin bunu çözmek için geçmişte bir araştırma önergesi hazırladığını hatırlatan Kılıçdaroğlu, bütün tarafların dinlenerek çözüm üretilmesini istediklerini ancak bunun AK Parti'nin oylarıyla reddedildiğini söyledi.
Bunu 352 bin ailenin takdirine sunduğunu dile getiren Kılıçdaroğlu, CHP'nin bu sorunu çözmek için sonuna kadar mücadele edeceğini kaydetti.
- "Sanırsınız ki zehir zemberek bir bildiri"
Gündemin çok hızlı değiştiğini, yarın sabah ne olacağını kimsenin bilmediğini, Türkiye dışında böyle bir ülkenin olmadığını ifade eden Kılıçdaroğlu, insanların gazeteleri ürkerek eline aldığını, televizyonları "inşallah bir şey olmamıştır" diye açtığını, herkesin endişe yaşadığını ve bundan rahatsız olduğunu söyledi.
"Bu sabah da bir baktık Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyine polis operasyon yapmış." diyen Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Gözaltına almalar, mahkemeye çıkarmalar... Gözaltına alacaksanız, yazı yazarsınız gelir, bu insanlar kaçacak insan değil, hepsi doktor, üniversitelerde hoca, hastanelerde görevli. Yasal bir kuruluş, kanunu var, nasıl denetleneceği belli. Sabahın köründe baskın düzenliyorsunuz, gözaltına alıyorsunuz. Neymiş? Bir bildiri yayımlamışlar. Sanırsınız ki bildiri zehir zemberek ve iktidar partisini en ağır şekilde eleştiren bir bildiridir. Yok öyle bir şey."
TTB'nin soruşturma konusu olan bildirisini okuyan Kılıçdaroğlu, bildiride yer alan ifadelerin doğru olduğunu savundu. Savaşın dram yarattığını belirten Kılıçdaroğlu, Suriye'den örnek vererek, bildiride Suriye'deki iç savaşa, kavgaya, teröre dikkatin çekildiğini söyledi.
- "Türkiye'nin itibarını zedeliyor"
Kılıçdaroğlu, Türkiye'de 3,5 milyon mülteci olduğuna değinerek, "30 milyar dolar harcadıklarını söylediler. Emin olun 30 milyar dolar değil, 3 milyar dolar bile harcamadılar." dedi.
Bildiride, "demokrasi, özgürlük olsun, huzur içinde yaşayalım" denildiğini aktaran Kılıçdaroğlu, "Arkadaş, adil düzenden, demokratikleşmeden, eşitlikçilikten, özgürlük ve barışçıl bir dünya yaratmaktan kim rahatsız olabilir?" diye sordu. Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:
"Bu tür davranışlar, sizin yaptığınız ve toplumun tümünün desteklediği Afrin Operasyonu'na gölge düşürür. Çünkü şu algıyı beslemiş olursunuz; 'Bir yerde bir hata yapıyoruz, bu hatayı kimse bilmesin, görmesin.' Ortada bir hata falan yok. Neden yapıyorsunuz bunu? İnsanlar düşüncelerini özgürce ifade edebilirler. Katılırsınız veya katılmazsınız, birisini düşüncesini ifade etti diye hapse atmak, sabahın köründe evini basmak... Bu demokrasilerde olan bir şey değil. Emin olun bütün dünyanın ilgisini farklı bir noktaya çektik. Doktorların üzerine gidiyorlar. Şu gerçeği hiç kimse unutmasın; asker bile dağda terör örgütü mensubunu yaralı yakaladığında alıyor ekmek, su veriyor, helikopter tahsis ediliyor ve hastaneye götürülüyor. Bu ne demektir biliyor musun? Bu, ordunun saygınlığı açısından çok ama çok önemlidir. İnsan sağlığına ne kadar değer verildiği için çok ama çok önemlidir."
"Siz, doktorun düşüncesini açıklamasına tahammül edemiyorsunuz, baskı kuruyorsunuz. Doğru değil. Türkiye'nin itibarını zedeliyor bütün bunlar." diyen Kılıçdaroğlu, hükümetin bütün bunlardan ders çıkarması gerektiğini söyledi.
- "Giden, mücadele eden ordumuz"
Türkiye'nin bulunduğu coğrafya itibarıyla çok stratejik bir bölgede yer aldığını anımsatan Kılıçdaroğlu, Türkiye'nin demokratik atılımları yapması, kadın-erkek eşitliğini sağlaması, Cumhuriyet'in kuruluşundaki gibi örnek olmasının, dünyada saygınlık kazanılması için önemli olduğunu vurguladı.
Kılıçdaroğlu, hiçbir ülkenin kendi sınırında terör örgütlerinin yuvalanmasını istemeyeceğini dile getirerek, "Hiçbir ülke teröre açıkça destek vermez, sonlandırmak ister. Çünkü sınırdaki bir terör örgütü sadece bizim için değil, onu barındıran ülke için de gelecekte ciddi bir tehlikedir. İnsan haklarına, demokrasiye 'evet', bütün bunlara 'evet' ama teröre hep beraber 'hayır' demek zorundayız. Bu, insanlığın temel görevidir. Bu bağlamda, Afrin'de yapılan operasyona desteğimiz tamdır." değerlendirmesinde bulundu.
Operasyonun, Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) ile paralel adlandırılmasının kendilerini rahatsız ettiğini belirten Kılıçdaroğlu, şu ifadeleri kullandı:
"Giden, mücadele eden ordumuz, şehit olan askerimiz, efendim bunu neredeyse 'ÖSO'nun kahramanlığına' bağlayacağız. Ya bizim ordumuz ya bizim erlerimiz ya bizim şehitlerimiz? Neredeyse onlar ikinci sınıf. Ordunun kahramanlığını, haysiyetini ve onurunu korumak, her Türkiye Cumhuriyeti vatandaşının en temel görevi. Ayrıca Mehmetçik kanıyla oy devşirmeye çalışmak da büyük bir ahlaksızlık."
- "Her fırsatta bizi eleştirdiler"
Kılıçdaroğlu, 26 Ocak 2011'de Suriye'de iç ayaklanmalar çıktığını, 29 Nisan 2011'de Suriye'den kaçanların Türkiye'ye geldiğini, 31 Mayıs 2011'de Esad'a karşıt grupların Antalya'da toplandığını hatırlatarak, şöyle konuştu:
"Hükümet bunlara destek verdi. IŞİD, El-Nusra gibi pek çok radikal grup, bu süreç içinde oluşmaya başladı. Ve bunlara tırlarla silah gönderildi. Biz ısrarla dedik ki 'Sakın ola ki buraya silah göndermeyin, Suriye'nin iç işlerine bulaşmayın, Türkiye'yi Ortadoğu bataklığına sürüklemeyin.' 2011'den bu yana hemen hemen her grup toplantısında, her televizyon programında, her örgüt toplantısında bunları ısrarla dile getirdik ama bunların hiçbirisi iktidar tarafından kabul görmedi. Onlar her fırsatta bizi eleştirdiler. Suriye karıştığı zaman, henüz Rusya ve Amerika bölgede ana aktör olarak bulunmuyordu. Türkiye'de zaman zaman toplantılar yapılıyordu."
"Suriye'deki durumun, Türkiye'nin başına büyük felaketler açacağına" yönelik yazdığı mektubu, 24 Ağustos 2012'de Başbakan olan Recep Tayyip Erdoğan'a gönderdiğini hatırlatan Kılıçdaroğlu, bu mektubu okudu. Kılıçdaroğlu, "2012'de bunları söylüyorum ama onlar bizi eleştirdiler ve bölgeye MİT tırlarıyla silah göndermeye devam ettiler." ifadelerini kullandı.
- "Buyur git, nasıl kılıyorsun"
Kılıçdaroğlu, 25 Ağustos 2012'de bir gazeteye yaptığı açıklamada, "Suriye politikası maalesef PKK'yı güçlendiren bir çizgide ilerliyor. Çok ciddi endişelerim var. Birincisi Suriyeli muhaliflere verilen silahların yarın PKK'nın eline geçmesidir. Bunu Irak'ta yaşadık. İkincisi, diğer komşularla da ilişkiler çok gerildi." ifadesini kullandığını belirterek, bu açıklamasından iki yıl sonra, Genelkurmay İstihbarat Daire Başkanlığı yapan İsmail Hakkı Pekin'in "Silahların terör örgütünün eline geçtiğini" söylediğini aktardı.
Milli Güvenlik Kurulu toplantısının ardından 1 Temmuz 2015'te gazetelerde "Kobani'ye gönderilen ağır silahlar PKK'nın eline geçti" haberinin yer aldığını anımsatan Kılıçdaroğlu, "Biz, iki yıl önce uyardık ama bizim uyarımızı dinlemediler. Onlar oturdular sabah, öğle, akşam hep CHP'yi suçladılar." diye konuştu.
Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:
"Şimdi bütün vatandaşlarıma sesleniyorum; dış politikada hamlenin üç adım ötesini görmezseniz, devleti sağlıklı yönetemezsiniz. Siz, üç adım ötesini bile görmediniz. Herkes sizi aldattı. Obama aldattı, en son aldatan o oldu. PKK, IŞİD aldattı. Aldatmayan bir Allah'ın kulu kalmadı. Bir de beni dinle kardeşim, vallahi de billahi de ben seni aldatmıyorum. Ben, Türkiye'nin çıkarlarını savunuyorum. Öyle suçlanıyoruz ki aklın mantığın alacağı şey değil. Eylül 2012'de yine konuşuyor beyefendi, 'CHP yarın Şam'a gidecek yüz bulamayacak, göreceksiniz ama inşallah biz en kısa zamanda Şam'a gidecek, oradaki kardeşlerimizle muhabbetle kucaklaşacağız. İnşallah Emevi Camisi'nde namazımızı da kılacağız.' Buyur git bakalım, nasıl kılıyorsun? Kim doğruyu söylüyor?"
- "Ne değişti de düşman oldun"
28 Mayıs 2013'te CHP Grup toplantısında yaptığı konuşmada Suriye konusunda iktidara uyarılarda bulunduğunu aktaran Kılıçdaroğlu, şu görüşleri dile getirdi:
"Suriye'de yaşayanlar, Araplar, Kürtler bizim kardeşlerimiz, akrabalarımız. Ortak tarihimiz, kültürümüz, geçmişimiz, acılarımız, sevinçlerimiz var ama Ortadoğu bataklığını Türkiye'nin mekanı haline getirdiler. Silahlarla orayı beslediler. Terör örgütlerine her türlü desteği verdiler. IŞİD'e, El-Nusra'ya, adını sayamayacağım bir sürü terör örgütüne her türlü desteği verdiler. Şimdi PYD'yi düşman ilan ediyorlar, güzel. 'PKK'nın uzantısı' diyorlar, doğru. Peki kardeşim PYD'yi meşrulaştıran kim? Salih Müslim'i Ankara'ya defalarca çağırıp, altına kırmızı halılar serip, 'Buyur, hoş geldin' diyen kim? CHP mi? Sen terör örgütü kabul etmedin. Liderini davet ettin, kırmızı halılar serdin, en iyi yerlerde ağırladın. Sonra bir sabah kalktık, Esad nasıl düşman olmuşsa o da düşman olmuş. Ne oldu, ne değişti de düşman oldun. Düne kadar beraberdiniz, yediğiniz içtiğiniz ayrı gitmiyordu."
Kılıçdaroğlu, CHP'nin iktidarı defalarca uyardığını vurgulayarak, "Gittin, yine birileri seni kandırdı, sen yine tuzağa düştün. Peki sana bir şey oldu mu? Hayır. Kime oldu? Bu ülkenin fakir fukara, gariban çocuklarına oldu." dedi.
(Sürecek)