Cilde Zarar Veren Etkenler

Cilde Zarar Veren Etkenler

Dermatoloji Uzmanı Dr. Gül Yıldırım, Cilt sağlığınız ve güzelliğiniz için uzak durmanız gereken konularla ilgili olarak uyardı.


Makyaj malzemeleri kullanım alanının oldukça geniş olan sıklıkla günlük bakımın bir parçası olan ürünleri içerdiğini dile getiren Yıldırım, “Şampuan, losyon, far, fondöten, allık,pudra, rimel ve çeşitli parfümleri makyaj malzemeleri içinde değerlendirebiliriz. İçerdikleri kimyasallar açısından çok çeşitli olmalarına rağmen en sık kullanılanlar hakkında bilgi sahibi olmamız, zararları konusunda bilinçlenmemiz açısından faydalı olacaktır. Paraben bir çok kozmetikte koruyucu olarak kullanılan petrol türevi bir kimyasaldır ve uzun süreli kullanımda gözeneklerde tıkanma ve siyah nokta oluşumu, tahriş ve östrojen benzeri etkileri ile bilinmektedir. Meme kanseri ile olan bağlantısı konusunda halen çalışmalar devam etmektedir” dedi.

Dermatoloji Uzmanı Dr. Gül Yıldırım, Cilt sağlığı için uzak durulması gereken hususları şöyle sıraladı;
Propilen glikol; nemlendirici losyon ve güneş koruyucuların içerisinde bulunur. Uzun kullanımda göz ve deride tahrişe neden olurken karaciğer ve böbrek üzerinde toksik etkileri bulunmaktadır.

Fitalatlar: Losyonlar, saç spreyleri ve tırnak cilalarında bulunmaktadır. Kanserojen özellikleri bilinmekte, erkek fetusta cinsiyet gelişimde olumsuz etkileri olmaktadır.

Sodium lauryl sulphate(SLS): Banyo kozmetiklerinde ve losyonlarda bulunur. Deterjan etkisi nedeniyle ciltte tahriş ve allerjik reaksiyonlara neden olmaktadır.

Cinnamatlar: Güneş koruyucularda bulunan bu filtre östrojenik etkisi nedeniyle tercih edilmiyor.

Triklosan: Antibakteriyel olarak temizleyici jellerde kullanılmaktadır. Bakterilerde direnç gelişimine neden olduğundan Amerika ‘da kullanımı önerilmemektedir.

Kozmetik seçiminde öncelikle içeriklerin iyi okunması gerekirse uzmandan yardım alınmasını öneriyoruz. Koruyucu olarak paraben yerine potasyum sorbet,vitamin E, sorbik asid, üzüm çekirdeği yağı, phenoxy ethanol gibi daha masum içerikler tercih edilmelidir. Hamile ve emzirenler mümkün olduğunca parfüm içeren kozmetiklerden kaçınmalıdır.

Az su içmek; Günlük sıvı gereksinimi kişiden kişiye ve aktiviteye göre değişkenlik gösterse de alınması gereken miktarın altına düşüldüğünde tüm sistemlerde olduğu gibi derimizde de olumsuzluklar gözlenmektedir. Su metabolizmanın devamı ve toksinlerin atımı için olmazsa olmazımızdır. Bu fonksiyonların yeterince yürütülemediği durumlarda toksinlerin atılamamasına bağlı ciltte mat görünüm, cildin nemini kaybetmesi dolayısıyla gerginliğinde azalma ve kırışıklıklarda artış gözlenir.

Sivilceleri sıkmak; Sivilceyi sıkmak lezyondan çabuk bir şekilde kurtulmak üzere yapılan ancak doğru olmayan bir davranıştır. Akne lezyonları siyah nokta,iltihaplı kabarıklıklar ya da kistik lezyonlar şeklinde olabilir. İltihaplı akne lezyonlarının profesyonel olmayan kişilerce sıklıması lezyonun daha da büyümesine ve iz kalmasına neden olur. Özellikle yüzün burun üzerinde kalan kısmında aknelerin sıkılması beyin zarında iltihaba neden olabilmektedir. Siyah noktaların mekanik temizlenmesi ise uzmanlarca özel aletler kullanılarak yapıldığında tedaviye katkı sağlamaktadır.

Sıcak ve uzun süre duş almak; Derimizin hijyeni için aldığımız duş keyfi uzatmak için abarttığımız zaman cildimizde problemlere neden olabiliyor. Özellikle kış aylarında derimizin kuruluğa yatkınlığının arttığı dönemde uzun süreli duşta kalmak derinin koruyucu lipid tabakasını bozmakta ve savunmasız hale getirmektedir. Koruyucu tabakası hasar gören cilt dış uyaranlara açık hale gelmektedir. Önce kuruluk daha ilerlediğinde pullanma ve kızarıklık ile giden egzematöz değişiklikler gözlenmektedir.

Kozmetik deneme ürünleri; Kozmetik ürün satılan mağazalarda son derece iyi niyetle deneme amacıyla hediye edilen ürünler fazla sayıda olduğunda cildimizin duyarlanmasına neden olmakta ve çok çeşitli ürünler denendiği için sorumlu ajanın bulunması zorlaşmaktadır. Bunun dışında açıktaki deneme ürünleri enfeksiyon bulaşma riski taşımaktadır.

Uykusuzluk; Vücudumuzun biyolojijk saatine göre derimiz uyku sırasında kendini yenilemekte ve onarmaktadır. Uykusuzluk dolayısıyla onarılamayan ciltte bir süre sonra ölü hücrelerin birikimi ile cansız ve mat bir görünüm, stres hormonlarının salınmasına bağlı solukluk ve uzun dönemde cildin kendini tamir edememesi dolayısıyla erken yaşlanma belirtileri görülür.

Kaş Çatma; Bir kızgınlık ifadesi olan kaş çatma; mimik olarak sürekli tekrarlandığında derinin o bölgede sürekli katlanması nedeniyle giderek derinleşen bir çizgi halini alır. Mimik kırışıklıklarının hafifletilmesinde kullanılan botox tedavide iyi bir çözümdür.

Şeker; Son yıllarda medya kanalları ile yapılan şeker karşıtı söylemler, tüketicinin bilinçlendirilmesini sağlamış ve büyük oranda bilinçli tercihlere yönlendirmiştir. Şeker hücre düzeyinde açıklarsak zarlarda bozulma ile sonuçlanan glikasyon dediğimiz kimyasal reaksiyona neden olmaktadır. 20 li yaşlardan sonra başlayan bu bozulma bilinçli beslenme ile minimuma indirilebilir. Şeker erken yaşlanmanın önemli nedenleri arasında yerini almıştır.Vücudumuz için zararlı 3 beyazdan biri olan tuz fazla su tutulmasına yol açarak özellikle göz altlarında şişkinliğe neden olur. Dolaşımın yavaşlaması dolayısıyla toksinlerin atılması da yavaşlar ve sonuç olarak cilt parlaklığını kaybeder.

Sigara; İçerdiği çok sayıda toksik madde cildimizin direkt hasarlanmasına neden olurken ana maddesi nikotin deri dolaşımını bozarak yeterli oksijenlenmesini engellemektedir. Yeterince beslenemeyen cildimizde cansız ve mat görünüm ortaya çıkar. Bunun yanında derinin bağışıklığını azalttığı ve karsinojen maddeler içerdiği için deri kanseri ile doğrudan ilişkilidir.

Stres; Stres organizmanın tehlike karşısında ortaya çıkan bir hazırlık halidir. Tehilke karşısında kan kaslara ve beyne pompalanırken hayati olmayan organlara kan akışı azalır. Bunu sağlamaya yönelik hormonal cevap oluşur. Deriye giden kan akımı azalır. Bu durum kendini solukluk şeklinde gösterir. Süreklilik durumunda ciltte incelme,tamir kapasitesinin azalması dolayısıyla kolay hasarlanma gibi durumlar ortaya çıkar.

Klor; Su yaşam için vazgeçilmez bir kaynak olmasına rağmen; bakteriyel enfeksiyonların önlenmesi amacıyla suların dezenfeksiyon amacıyla aşırı klorlanması problemleri de beraberinde getirmektedir. Derinin en büyük organımız olduğunu düşünürsek uzun süre suda kalanlarda sudaki klorun emilimi çeşitli sorunlara yol açmaktadır. Aşırı klorlanmış sularda yüzen kişilerde cilt kuruluğu ve tahrişler meydana gelebilmektedir. Sarı renkli saçlarda klorun saçlar tarafından emilimi sonrasında yeşilimsi renk değişikliği gözlenmektedir. Uzun süreli maruziyet kanser riskini arttırmaktadır. Klorun yol açtığı olumsuzlukların önüne geçmek için suya girmeden önce vücudun ince bir tabaka şeklinde bebe yağı ile yağlanması,saçların klorsuz bir su ile ıslatılması, temas sonrasında klorun etkilerini gideren güneş sonrası losyonlar sürülmelidir.”
Ana Sayfa
Manşetler
Video
Yenile