Antalya - Akdeniz Üniversitesi Eğitim Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Memduh Sami Taner, ilköğretim yıllarında sınıfta kalmanın, kurallara uyan bir toplum oluşturmayı sağlayacağını savunarak, "Sınıf geçmede hep affederseniz o hep af diler. Vergide, hata yaptığında, trafikte kırmızı ışıkta geçtiğinde de hep affedileceğini düşünür" dedi." /> Antalya - Akdeniz Üniversitesi Eğitim Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Memduh Sami Taner, ilköğretim yıllarında sınıfta kalmanın, kurallara uyan bir toplum oluşturmayı sağlayacağını savunarak, "Sınıf geçmede hep affederseniz o hep af diler. Vergide, hata yaptığında, trafikte kırmızı ışıkta geçtiğinde de hep affedileceğini düşünür" dedi." /> Antalya - Akdeniz Üniversitesi Eğitim Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Memduh Sami Taner, ilköğretim yıllarında sınıfta kalmanın, kurallara uyan bir toplum oluşturmayı sağlayacağını savunarak, "Sınıf geçmede hep affederseniz o hep af diler. Vergide, hata yaptığında, trafikte kırmızı ışıkta geçtiğinde de hep affedileceğini düşünür" dedi. ">

"Çocuklukta Sınıfta Bırakılmayan Trafikte De Vergide De Af İstiyor"

Antalya - Akdeniz Üniversitesi Eğitim Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Memduh Sami Taner, ilköğretim yıllarında sınıfta kalmanın, kurallara uyan bir toplum oluşturmayı sağlayacağını savunarak, "Sınıf geçmede hep affederseniz o hep af diler. Vergide, hata yaptığında, trafikte kırmızı ışıkta geçtiğinde de hep affedileceğini düşünür" dedi.

Milli Eğitim Bakanlığının e-kayıt sistemiyle ilkokula kayıtlı olan ancak okula hiç devam etmeyen çocuklar ile özel öğretim öğrencilerinin okula devam etmemeleri halinde sınıfta bırakılması kararı, kamuoyunda "Sınıfta bırakma geri döndü" diye anlaşıldı. Yanlış anlaşılmalar üzerine bakanlıktan yapılan açıklamada, sınıfta bırakmadaki kriterin ders notu değil, "okula devam" olduğu bildirildi.

Toplum düzeninin sağlanmasında ödül kadar cezalandırmanın da gerekliliğine inanan akademisyenlerden Yrd. Doç. Dr. Taner, AA muhabirine yaptığı açıklamada, ilköğretim kurumlarında sınıfta kalmanın, başarısızlığın öğrencilerin moralini bozacağı kadar motive edeceğine de inandığını dile getirdi. Sınıfta kalmanın, "bedel ödeme" anlamına geldiğine işaret eden Taner, "Sınıfta kalma yok" denildiğinde öğrencilerin daha rahat davrandıklarını savundu. Bunun da motivasyon kaybı yarattığını belirten Taner, şöyle devam etti:

"Motivasyon kaybı olduğu için öğrenciye yeni bir bilgi eklemek mümkün olmuyor. Zaten dikkati bozan, eğitim dışında birçok uğraşı ve alan var. Bunları önemsiyor öğrenci, dersi, bilimi bir yana bırakıyor. Öğrenmenin bir bedeli, zorluğu vardır. O zorluk ve çabayı göstermektense daha kolay işlere yöneliyor ama bir bedel ödeyeceğini, kalma gibi bir risk olduğunu, aksi takdirde sene tekrarı yapacağını bilirse işi biraz daha ciddiye alabilir."

-"Oyunda yanarsanız başa dönersiniz"

Taner, öğrencinin başarısızlığı yüzünden bir yıl kaybetmesinin öğrencilerin yılın muhasebesini yapmasını sağlayacağının altını çizdi. Çocukların, "Yapamadım, başaramadım, başa dönmeliyim" demesi gerektiğini belirten Taner, "Oyunda yanarsanız, başa dönersiniz. Oyunda bunu kabul eden çocuk, okulda neden kabul etmesin ki" diye konuştu.

İlköğretim üçüncü sınıfta okuyan bir öğrencinin fen, matematik veya dil bilgisinde aldığı başarısız notların yıllar ilerledikçe daha büyük sorunlara neden olabileceğini vurgulayan Taner, bu sorunların zamanla okulu terk etmeye dahi neden olabileceğini kaydetti.

Öğretim sürecinde sağlıklı bir ilerlemede yıl tekrarının yararı olacağını savunan Taner, "Çünkü alması gereken bilgiyi almadan üst sınıfa çıkmak, kaybetmenin en temel gerekçesidir. Öğrencilerin kalma riskiyle yüz yüze kalarak eğitim öğretim hayatlarına devam etmelerini önemsiyorum" dedi.

"Bilgi yoklanır, özümsendi mi diye ölçülür" diyen Taner, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Ölçme, değerlendirme ve geçme süreçleri ciddiyetle kullanılırsa bu, çocuğun eğitim hayatını ciddiye almasını sağlar. Bu süreçten öğretmenler de fayda görecektir. Şu anda öğretmenler, birçok açıdan ölçemediği, ölçse de değerlendiremediği, değerlendirdiyse de başarılı görmediği birçok öğrenciyi geçirirken vicdan azabı duyuyor. Sınıfta kalma bir işkence aleti değil. Bu yetki, öğretmenin doğal hakkı. 'Başarısızsan başa geç, oyuna yeniden başla' deme hakkını kullanamıyor. Öğretmen de öğretme motivasyonunu yitiriyor."

-"Her normal kural engel gibi gelir"

Yrd. Doç. Dr. Taner, eğitimcilerin özverisi, ailenin de desteğiyle sınıfta kalmanın çocuk üzerinde bir travma yaratmayacağını savundu. Hep sınıf geçeceğini bilen bir çocuğun gelecekte yaşayacağı travmanın, sınıfta kalan çocuktan çok daha büyük olacağını iddia eden Taner, şöyle konuştu:

"Toplumumuzda bir bireye trafik cezası yazdığımızda kabulleniyor mu, kabullenmiyor. 'Sıranı bekle' dendiğinde, 'Hayır, benim işim çok önemli' diyor. Aslında şunu demek istiyor: 'Beni bırakmayın, beni bekletmeyin '.Yıl bekleyen çocuk sıraya girmeyi de öğrenir. Çünkü biz onlara hep, 'Tamam hadi sınıfını geçtin' dedik. Bu sefer müeyyidelere değer vermiyor. Verileceği yaşta o şekli almamış. Çevreye duyarlı olmayı bir yaşta öğretirsiniz, öğretemezseniz o hep öyle gider. Hayvanlara, çevreye, topluma, kurallara, yönetmeliklere, kanunlara uymayı öğrenebileceği bir yaş var. O dönemi ıskalarsanız onu ikna edemiyorsunuz. 'Ya benim işim niye olmadı '.'Saat 17.00 vezne kapalı '.Hayır. İtiraz ediyor. Belki sınıfta kalmadı. Sabretmeyen, kural tanımayan, kurallara 'Beni affedin, sonra uygulayın' diyen kişiler bunlar. Geçmişte önünde hiç engel tanımadığı için her normal kural ona engel gibi geliyor. Geçmişte beklemeyi, bedel ödemeyi öğrenmemiş. Sınıfta kalmamamın böyle birçok sosyolojik sonuçları var. Af kültürü de buradan geliyor. Sınıf geçmede hep affederseniz o hep af diler. Vergide, hata yaptığında, trafikte kırmızı ışıkta geçtiğinde de hep affedileceğini düşünür."

Ana Sayfa
Manşetler
Video
Yenile