Çin'de yapılan bir araştırma, hem semptomları gösteren hem de göstermeyen hastalarda yeni tip corona virüs (covid-19) enfeksiyonundan 2-3 ay sonra antikor seviyelerinin keskin biçimde düştüğünü ortaya koydu. Öte yandan 5 bin kişiye corona virüs ilacı diye uygulanan bir ilac için 'korkunç' açıklaması geldi. İşte tüm gelişmeler...
Sonuçları 'Nature Medicine' dergisinde yayımlanan araştırma, Kovid-19 'bağışıklık pasaportları' kullanılmasının risklerini ortaya koyarken, sosyal mesafe ve yüksek risk grubundakileri tecrit etme gibi kamu sağlığı önlemlerinin uzun süreli uygulanması ihtiyacını destekledi.
Araştırma çerçevesinde semptomlar görülen ve görülmeyen, IgG antikoru pozitif saptanan 74 hasta incelendi.
Her iki gruptaki hastanın yüzde 90'ında enfeksiyonu izleyen 2-3 ay içinde antikor seviyelerinde keskin düşüşler gözlendi.
Uzmanlar, hem semptomları gösteren hem de göstermeyen hastalarda antikor seviyelerindeki bu düşüşün ortalama yüzde 70'in üzerinde olduğunu bildirdi.
Araştırmanın, Çin Hastalık Önleme ve Kontrol Merkezine bağlı Çongqing Tıp Fakültesinde görevli bilim insanları tarafından yürütüldüğü belirtildi.
'İkinci dalga' endişesi
Güney Kore'nin başkenti Seul'de, yeni tip koronavirüs (Kovid-19) vakalarındaki günlük artışın gelecek 3 gün boyunca ortalama 30'un altına düşmemesi halinde ortaya çıkabilecek 'ikinci dalga' endişesiyle karantina önlemlerinin artırılacağı bildirildi.
Seul Belediye Başkanı Park Won-soon, basına yaptığı açıklamada, uzmanların, vakalardaki mevcut artış hızının devam etmesi halinde, 'ülkede temmuz ayında günlük yeni vaka sayısının 800'e çıkabileceği yönündeki' uyarısına dikkati çekti.
Virüsü taşıyan bir kişi tarafından enfekte olan ortalama kişi sayısına değinen Park, virüs bulaştırma katsayısı 'R' değerinin 30 Nisan-11 Haziran'da 1,79'a yükseldiğini belirtti.
Park, 'Bu sayının 10 gün önce görülen şekilde kalması durumunda, bir ay sonra günlük yeni enfeksiyon sayısının 800 civarına ulaşması bekleniyor.' değerlendirmesinde bulundu.
Böyle devam ederse, 'şu an ikinci dalgadan bir ay öncesinin yaşandığı' anlamına geldiğini vurgulayan Park, böyle bir senaryonun gerçekleşmesini önlemek için halkı, 'maske takmak gibi önleyici kurallara uymaya ve toplantı yapmaktan ya da kapalı alanlarda çalışmaktan kaçınmaya' çağırdı.
Park, ortalama yeni vaka sayısının 3 günlük bir sürede 30'dan fazla olması ya da kentteki hastanelerinin yatak doluluk oranının yüzde 70'i aşması halinde, Seul'de daha sıkı sosyal mesafe kurallarına geri dönmekten başka çare kalmayacağını vurguladı.
Mayıs sonundan bu yana günlük 40 ila 50 civarında yeni vaka
Güney Kore'de mayıs sonundan bu yana günlük 40 ila 50 civarında yeni vaka kaydedilirken, bunlardan çoğu Seul ve civarında tespit edilmişti.
Ülkede, günlük kaydedilen Kovid-19 vaka sayısı 26 Mayıs'tan bu yana ilk kez bugün 20'nin altına düştü.
Güney Kore'de şimdiye kadar 12 bin 438 kişide yeni tip koronavirüse rastlanırken, virüs nedeniyle 280 kişi hayatını kaybetti. Ülkede Kovid-19'a rastlanan 10 bin 881 kişi iyileşirken, tedavisi süren 1277 aktif vaka bulunuyor.
Son zamanlarda Kovid-19 çoğunluğu gece kulüpleri ve kiliseye gidenlerin yanı sıra bir e-ticaret şirketinin antreposunda çalışanlar ve pazarlamacılarda tespit edilmişti.
Ülke genelindeki sosyal mesafe uygulamasının 6 Mayıs'ta gevşetildiği Güney Kore'de, artan yeni Kovid-19 vakalarının ardından başkent Seul ve çevre bölgelerinde virüse karşı önlemler artırılmıştı.
Kovid-19'un tiroit dokusuna karşı antikor fazlalığı oluşturduğu tespit edildi
Türkiye'nin yeni tip koronavirüs (Kovid-19) ile mücadelesinin öncülerinden İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi Hastanesi'nde kurulan İzlem Merkezi'nde birinci ayını tamamlayan hastalar üzerinde yapılan incelemelerin ilk verilerine göre, hastalık tiroit dokusuna karşı antikor fazlalığı oluşturuyor.
Tecrübeli hekim kadrosu ve sağlık çalışanlarıyla, Kovid-19 sürecinde uyguladıkları tedavi yöntemleri ile sürecin çözüme kavuşmasına katkı sağlayan İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi, yüzde 0,6 ile dünyadaki en düşük ölüm oranının gözlemlendiği hastane oldu.
Bu süreçte fakülte hastanesinde uygulanan tedavi algoritmaları, Sağlık Bakanlığının tedavi protokollerine de girdi.
İstanbul Tıp Fakültesi Acil Dahiliye ve İnfeksiyon Hastalıkları tarafından bildirilen, Türkiye'de tanı konulan ilk vakadan çok daha önce hazırlıklarına başlayan İstanbul Tıp Fakültesi'nin Dekanı Prof. Dr. Tufan Tükek, Kovid-19 sürecinde ve normalleşme döneminde yürüttükleri çalışmalara ve İzlem Merkezi'nde gözlemledikleri yeni bulgulara ilişkin, AA muhabirine açıklamalarda bulundu.
Prof. Dr. Tükek, Kovid-19 dünyada ortaya çıktıktan sonra bu hastalığın İstanbul'da da beklendiğini ve ilk vakanın da İstanbul Tıp Fakültesi'nde tanımlandığını söyledi.
Devam eden süreçte 5-6 vaka yine İstanbul Tıp Fakültesi'nde tanımlanınca bu işin büyüklüğünü anladıklarını ifade eden Prof. Dr. Tükek, 'Kendimiz bu vakaları gördükçe anladık ki olayın boyutu çok büyük.
Dolayısıyla bir iki servis açarak bu hastaları karşılayamayacağımızı anladık. Nasıl bir iş yapabiliriz diye düşündüğümüzde binalaramız içinde tuvaletli, banyolu tek odalar en fazla cerrahi binasındaydı. 550 yataklı bir bölümü tamamen boşalttık.
Yoğun bakım üniteleri, radyoloji ünitesi hemen hemen bütün ihtiyacımız olan üniteler vardı. O binaları boşalttık. Biz çok sayıda hastanın geleceğini anladığımız için kendi içimizde bu yönlendirmeleri yaptık.
O bölüm için korunaklı giysiler, ona yönelik nöbet sistemleri oluşturduk. Mart sonu nisan başı kötü bir dönemdi. Hastalık artmaya başladı. 200'ün üzerinde hasta sayısına ulaştık normal serviste, yoğun bakımlarda 30'un üzerinde. Hakikaten büyük bir dalgaydı.' diye konuştu.
Fakülte bünyesinde Bilimi Kurulu oluşturuldu
Fakülte bünyesinde Sağlık Bakanlığı Bilim Kuruluna benzer bir bilim kurulu oluşturduklarını, onların önerileriyle hareket ettiklerini aktaran Prof. Dr. Tükek, oluşturdukları bilim kurulu sayesinde önerilen uygulamalara daha önce başlayabildiklerini ifade etti.
Şu ana kadar 11 bin 500 civarında hasta takibi yaptıklarını, 70 civarında ölüm gerçekleştiğini belirten Prof. Dr. Tükek, 'Bu, yüzde 0,6'nın altında bir rakam. Bizim avantajımız ilk vakanın bizde olması.
Ondan sonraki süreçte hem hocalarımızın hastalanıp yatması hem de hasta sayısının hızla çoğalmasıyla, oluşturduğumuz Bilim Kurulu'nun önerilerini uygulamak suretiyle bu başarıya ulaştık.
Daha sonra birçok şey bizde ilk hastadan itibaren uygulanmaya başlandı. Türkiye'deki ölüm oranları da çok düşük. Ortalama yüzde 2,6 civarında. Türkiye'de bu uygulamalar ve tedavi nedeniyle çok başarılı olduk. 65 yaş üstünün erken dönemde evde kalmasının sağlanması da bizim elimizi çok rahatlattı.
Eğer 65 yaş üstü hastalanıp da hastaneye gelmiş olsaydı belki ölüm oranlarımız bu kadar düşük olmayabilirdi. Biliyoruz ki yaş ile birlikte mortalite artıyor.' diye konuştu.
Prof. Dr. Tükek, şu anda serviste 25, yoğun bakımda 10, çocuk servisinde de 8 hastanın tedavisinin devam ettiğini ifade etti.
'Türkiye'nin böyle dimdik ayakta kalması onları şaşırtıyor'
Normalleşme dönemine geçişle birlikte hastanedeki hizmetlerin nasıl devam ettiğinden de bahseden Prof. Dr. Tükek, bu hafta 550 yataklı cerrahi binasını boşaltıp, temizlettiklerini ve normal hastaları almaya başladıklarını, Kovid-19 nedeniyle yatan hastaları da pandemi dolayısıyla kontrol altında tuttukları göğüs hastalıkları bölümüne naklettiklerini söyledi.
Ameliyat için çok sayıda bekleyen hasta olduğunu, onlara da bir an önce yardım etmeleri gerektiğini ifade eden Prof. Dr. Tükek, normalleşmenin hızlı bir şekilde özellikle sağlık kısmında yapılmasının önemli olduğunu, bekleyen hastaların tedavilerinin gecikmesinin onların hayatına mal olabileceğini belirtti.
Prof. Dr. Tükek, Kovid-19 sürecinde fakültenin çalışmalarını Almanya, Çin gibi ülkelerin medya kuruluşlarının gelip incelediğini ve bu kadar düşük olan ölüm oranlarına şaşırdıklarını dile getirerek, 'Bu kadar düşük ölüm oranlarını onlar da beklemiyor. Hayranlıkla izliyorlar tabii kabul edemiyorlar da Türkiye'den böyle bir başarıyı.
Özellikle Avrupa böyle yıkılırken, Türkiye'nin böyle dimdik ayakta kalması, üniversite ve devlet hastanelerinin bu kadar başarılı olması gerçekten şaşırtıyor onları. Bu çalışmaları makaleye döndürdüğümüzde kabul ettirmekte zorlanıyoruz şu anda. Orada bir blokaj da görüyoruz.' değerlendirmesinde bulundu.
Pandemi sürecinde ilk olarak yoğun bakımlarda uygulanmak üzere Çin'den getirilen Favipiravir adlı ilacın, erken dönemde hastalara uygulanırsa işe yarayacağını fark edip, bu konuda da etkili bir tedavi algoritması geliştirilmesine katkıda bulunduklarını aktaran Prof. Dr. Tükek, Türkiye'deki başarının da büyük çoğunlukla bundan kaynaklandığını söyledi.
Başarının ikinci ayağını ise hastalığın erken döneminde hidroksiklorokin kullanımı olduğunu belirten Prof. Dr. Tükek, 'Hidroksiklorokini dünya hala tartışıyor. FDA hala 'kullansın mı kullanmasın mı' diyor. Onlar hala o tartışmalar içinde. Onun çok saçma olduğunu söylüyoruz. Türkiye'den yayınlar çıktıkça anlayacaklar onu ama henüz yayınların bir kısmını kabul etmiyorlar.' dedi.
Hastaların ölüm nedenlerinden birinin pıhtılaşma bozuklukları olduğunu anlatan Prof. Dr. Tükek, heparin ve dipiridamolü her hastaya geldiği andan uyguladıklarını söyledi. Tükek, ayrıca yoğun bakımda IVIG ve PLEX tedavileri uyguladıklarını, bunların da bazı hastalara bir miktar faydası olduğunu, makaleler yayınlandığı zaman bu konuların daha net ele alınacağını kaydetti.
'Tiroit dokusuna karşı antikor fazlalığı oluştuğunu gördük'
Kovid-19 sürecinde farklı yaptıkları şeylerden birinin İzlem Merkezi kurmak ve bir de erken dönemde antikor testleri oluşturmak olduğunu aktaran Prof. Dr. Tükek, şu bilgileri aktardı:
'İzlem Merkezimizin şu an dünyada bir başka örneği yok. Türkiye'de zaten yok. Şu an 700-800 civarında hasta birinci ayını tamamladı kontroller içerisinde. Bu hastalarda birkaç şey dikkatimizi çekti. Birinci ay içinde hastalığı geçirenlerde en çok gördüğümüz şey, nefes darlığı ve öksürüğün devam etmesi, bir de hastalarda unutkanlık var. Bunda, hipokside geçirilen zaman, yoğun bakımda yatmak gibi bir takım problemlerin olması etkili olabilir. Bunun neden kaynaklandığını şu anda araştırıyoruz.
Yeni tespit ettiğimiz problemlerden biri hastaların tiroit fonksiyonlarında bir takım bozukluklar var. Yani tiroit dokusuna karşı antikor fazlalığı oluştuğunu gördük.
Normalde yüzde 9 olan antikor popülasyon fazlalığı, izlediğimiz hastalarda yüzde 17-20 civarında. Bunlar ham veriler. Üzerinde çalışıyoruz. Zaten özellikle bu kadar geniş çaplı virüs hastalıklarının immün sistemini bozacağını, otoimmüniteyi tetikleyeceğini biliyoruz.
Bu dönemde virüsle savaşırken organizma, ciddi bir savaş veriyor ve immün sistem aktif oluyor. Bu aktivitenin getirmiş olduğu uzun dönemde bir takım zararlar ortaya çıkabiliyor. Bunlardan biri de otoimmün hastalıklar yani kontrolsüz bir immünite ortaya çıkabiliyor.
Vücuda saldırı oluyor antikorlar tarafından. Tiroit dokusuna, pankreas dokusuna, mideye olabilir bu saldırılar. Bunun sonucu olarak da bu organlarda zaman içinde yetersizlik oluşuyor. Otoimmün hastalıklar dediğimiz grup bunlar. En çok beklediğimiz de tiroitti zaten ve pankreastı.
Şu an erken, ikinci aydayız. Belki bir sene sonra bu otoimmünitenin daha fazla olabileceğini tahmin ediyorum. Ama şu anda illaki olacaktır demek bilimselliğe yakışmaz. Gözlemlediğimiz kadarıyla tiroit otoimmünitesinde bir artış var gibi görünüyor.'
Prof. Dr. Tükek, özellikle unutkanlığın geçici olabileceğini, şu anda hastaları izlemeye devam ettiklerini, neden kaynaklandığını öğrenmeye çalıştıklarını belirterek, 'Unutkanlık şundan da kaynaklanıyor olabilir. İnsanlar uzun süredir içeride, korku ve panik halinde yaşıyor. Bu stres, korku, panik ve egzersizin azlığı unutkanlığı tetikleyen şeyler virüs dışında da. Ama tabii virüsün bunda etkisi var mı yok mu bunu söylemek için erken.' dedi.
'Kendimizi korumaktan başka bir alternatif yok'
Antikor tanı testlerinin iki amacı olduğunu anlatan Prof. Dr. Tükek, şu değerlendirmede bulundu:
'Birincisi hastalığı o anda geçirip geçirmediğinizi anlamak, ikincisi son 2-3 haftadan önce hastalık geçirmiş olduğunuzu tespit etmek için. Bu iki şekilde olabilir, toplumdaki bağışıklığı ölçmek için kullanabilirsiniz.
Ama biz ağırlıklı olarak sağlık çalışanlarının bulunduğu bir grupta modelleme yaptığımızda gördük ki yüzde 1,5 civarında, hastalığı hiç geçirmemiş olduğu halde pozitif saptadığımız vaka var. Yani çok iyi kendimizi koruduğumuz için antikor oluşmamış.
Bir yandan da bunun ne gibi bir sıkıntısı var bizim açımızdan, virüs geldiği anda da enfekte edecek çok sayıda kişi var demektir. Hiç kimse çünkü bağışıklık kazanmamış anlamına geliyor. Dolayısıyla korunmaya devam etmeliyiz.
Sürü bağışıklığı olabilmesi için antikor testlerinin yüksek pozitiflik oranının en az yüzde 60 olması lazım. Şu anda bizde yüzde 1'in altında. Zaten hastalık geçirenlerin oranı binde 3 Türkiye'de. Oranladığınız zaman çok düşük. Dolayısıyla kendimizi korumaktan başka bir alternatif yok.'
Corona virüs ilacı diye 5 bin kişiye uygulandı! 'Korkunç' açıklaması geldi
Peru'da yerel yönetici ve Evanjelik bir grubun çağrısıyla hayvanlarda parazit tedavisinde kullanılanılan bir ilacın yeni tip corona virüse (covid-19) karşı etkili olduğu gerekçesiyle 5 bin kişiye uygulandığı bildirildi.
El Pais'te yer alan habere göre, Peru'nun kuzeyinde Amazon ormanlarının bulunduğu bölgeyi kapsayan Loreto eyaletinde bir yerel yönetici ve Evanjelik bir grubun önerisiyle, hayvanlarda parazit tedavisinde kullanılan 'İvermektin' isimli ilaç, Kovid-19'a karşı etkili olduğu iddiasıyla yaklaşık 5 bin kişiye uygulandı.
'KORKUNÇ'
Radio Ucamara Direktörü Leonardo Tello, yerel yönetim ve Evanjelik bir grubun, mayıs ayından bu yana Kovid-19 aşısıymış gibi halkı İvermektin kullanmaya çağırdığını, Nauta kentinde en az 5 bin kişinin bu ilacı kullandığını belirtti. Tello, ilacın yan etkilerini 'korkunç' olarak nitelendirdi.
Peru'nun en geniş eyaleti Loreto'da 300 bini yerli olmak üzere yaklaşık 1 milyon kişi yaşıyor.
Eyaletteki ilaç eksikliği, yerli halkı Kovid-19'a karşı geleneksel tıp tedavilerini kullanmaya yöneltiyor.
Cuninico kabilesi şefi Wadson Trujillo Acosta da Evanjeliklerin, İvermektin ilacının kullanılmasının yasa ile onaylandığını ve ülke çapında uygulandığını söylediklerini aktardı.
Geçen hafta, Sağlık Bakanlığı İlaç Genel Müdürlüğü, hayvanlar için üretilen İvermektin ilacının yanlış kullanımı konusunda uyarıda bulunmuş, ilacın Kovid-19'a karşı kullanılmaması gerektiğini açıklamıştı.
Sağlık Bakanlığının uyarısına rağmen, İvermektin'in Loreto'nun bazı bölgelerinde uygulanmaya devam ettiği biliniyor.
Latin Amerika'da Brezilya'dan sonra Kovid-19'dan en çok etkilenen Peru'da 8 bin 45 kişinin hayatına mal olan virüs, bugüne kadar 254 bin 936 kişide görüldü.
Corona virüs ilacı diye 5 bin kişiye uygulandı! 'Korkunç' açıklaması geldi
Gelen son dakika haberine göre; Corona virüs (covid-19) salgını ile ilgili Çin'de yapılan bir araştırmanın sonucu açıklandı. Araştırmanın sonunda çok çarpıcı bilgiler ortaya çıktı. Corona virüs ilacı diye 5 bin kişiye hayvanlarda parazit tedavisinde kullanılanılan bir ilac uygulandı. 'Korkunç' açıklaması geldi. İşte tüm detaylar...