Bilici, “Kürt sorunu veya PKK sorunu dediğimiz mesele bir sonuçtur. Tıpkı başörtüsü sorunu, Alevilerin sıkıntıları, gayrimüslimlerin problemleri gibi. Bu yüzden sorunlara tek tek eğilmek, bataklığı kurutmak yerine sinek avlamaya benziyor. Asıl konsantre olmamız gereken konu demokratikleşme ve sivilleşme sorunudur. Bu başarıldığında diğer sorunlar da çözülecektir.” dedi.
PKK İLE KÜRT SORUNU İLGİLİ AMA AYRI ELE ALINMALI Cihan Haber Ajansı Genel Müdürü ve Zaman Gazetesi Yazarı Abdülhamit Bilici, Moral FM’de Mehmet Canıtatlı’nın yapımcılığını yaptığı Selahaddin Kocaaslan’ın sunduğu Sabah Gündemi programına konuk oldu. Bilici, programda Kürt sorunu, PKK sorunu ve çözüm sürecinde yaşanan gelişmeleri değerlendirdi. PKK sorunu ile Kürt sorununun birbirinde ayrılması gerektiğini belirten Bilici, “Kolay bir süreç değil. Bu olaya PKK olarak bakarsak 30 yıllık bir süreç. Ama Kürt meselesi olarak bakarsak 1925’lere; yani Takrir-i Sükun Kanuna kadar gidiyor.” diye konuştu.
Bilici, tarihi süreci şöyle anlattı: “Birinci Meclisimiz çok kapsayıcıydı. İdeolojik, dini ve etnik kökenler açısından çok renkliydi. Çünkü ilk Meclis, Osmanlı mirası olan imparatorluk renkliliğini yansıtıyordu. Bu renkliliğin Birinci Meclis’ten sonra kaybedilmesi, başta Kürt sorunu olmak üzere hala sıkıntılarını yaşadığımız birçok sorunun da başlama tarihidir.”TÜRT-KÜRK BARIŞI KAFA KARIŞTIRMAK İÇİN KULLANILIYOR“Aslında bakış açımızda da bir değişikliğe ihtiyacımız var.” ifadesini kullanan Abdülhamit Bilici, medyada bu sürece ‘Türk-Kürt barışı’ gibi isim verenlerin halkın kafasını karıştırdığını söyledi.
“Ben buna şiddetle itiraz ediyorum." diyen Bilici, şu uyarıda bulundu: “Türkler ve Kürtler bin yıldır barış içinde yaşıyorlar. 30 yıllık teröre rağmen aramızda kimlik aidiyetinden kaynaklanan bir çatışma olmadı. Bu sorunun iki yönü var. Birincisi, 1925’den sonra rejimin otoriter ve dışlayıcı politikalarının ortaya çıkardığı Kürt sorunu. Yani, Kürt kimliğinin reddinden kaynaklanan Kürt sorunu. İkincisi: PKK sorunu. Bu, dünyanın da kabul ettiği gibi bir terör sorunu. Önümüzdeki mesele nedir? Kürt sorununun çözülmesi. Bunun içinde devletin, demokratikleşip tüm vatandaşları eşitlik temelinde kapsayan bir nitelik kazanması gerekir. Türkiye’de yaşayan Alevinin, Kürdün ve başka insanların da göğüslerine gererek ‘Ben Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıyım’ diyebilmesidir. İkincisi ise PKK’nın silahsızlaştırılması; ülkemizin terör belasından kurtarılmasıdır. PKK’dan bağımsız olarak Kürtlerin demokratik taleplerini vakit kaybetmeden karşılamak gerekir. Maalesef yıllardır bunu geciktirerek, atılan adımları PKK ile pazarlığın bir parçası haline getiriyor ve terör örgütünün kazanç hanesine yazılmasını sağlıyoruz.” KÜRTLERİ PKK-BDP ÇİZGİSİNE İNDİRGEMEK DİĞER KÜRTLERE HAKSIZLIKPKK konusunda kafaların karıştığını kaydeden Bilici, şöyle konuştu: "Türkiye’de PKK-BDP çizgisinde olan Kürt vatandaşlarımızın belli bir tabanı var mı, var. Bu birkaç şehirde yüzde 40’ları geçebiliyor. Ancak Kürtlerin toplamı içinde bu çizgi en fazla yüzde 20-30’dur. Onun dışında yüzde 60-70 gibi muhafazakâr, dindar, liberal, sosyal demokrat gibi kendisini farklı siyasi çizgide ifade eden Kürt vatandaşlarımız da var. Kürt meselesini PKK ve BDP’ye indirgemek, diğer Kürt vatandaşlarımıza yapılan bir haksızlık olur. Bu yüzden hem kullandığımız dil hem de yöntemde çok dikkat etmemiz gerekiyor.”TOPLUM ÖCALAN'IN AKTÖR OLMASINDAN RAHATSIZ“Toplum yüzde 70-80 gibi büyük bir oranla çözüm istiyor. Akan kanın durmasını, Türkiye’nin yükselmesini ve ilerlemesini istiyor.” diyen Bilici, ancak süreçte Öcalan’ın aktör olarak yer alması noktasında yaygın itirazlar olduğunu kaydetti.
Abdülhamit Bilici, çözüm süreci anketlerinde çıkan sonuçları şöyle değerlendirdi: “Halkta yüzde 70-80 oranında bir çözüm isteği var. Fakat burada da kendimizi kandırmamamız gereken bir nokta var. Yöntem noktasında kafalar karışık. Halk çözüm istiyor ama Öcalan’la görüşmeler nezdinde bu çözümün olmasına destek yüzde 30’un altında. Dolayısıyla çözüme büyük destek var ama yöntem noktasında kafalar karışık. Sanırım akil insanlar, yöntem noktasında insanların kafasında bulunan bu soru işaretlerini gidermek için devreye girecek. Kaygıları dinleyip hükümete rapor edecekler.”DEVLETTE UZLAŞMA VAR AMA SİYASETTE YOKAnkara’da devlet kademelerinde bu konunun çözülebileceğine dair belki de ilk kez bu kadar güçlü bir uzlaşma olduğunu belirten Bilici, şöyle dedi: “Üzücü olan, bu uzlaşının siyasette olmaması. AK Parti ve BDP sürecin yanında ama MHP ve CHP karşı. Gittikçe de sert bir şekilde uzaklaşıyorlar. Hatta süreci saboteye yönelik bir duruş bile var. Keşke bu mesele üzerinde milli bir uzlaşma olsaydı. Çünkü bu mesele, sadece iktidarın değil, tüm Türkiye’nin sorunu. Ama bu olmadı. Sivil anayasa konusunda da maalesef böyle oldu. Bu durum, siyasetimizin büyük bir yarası. Aslında muhalefet bu tutumundan dolayı puan da kazanmıyor. İzledikleri bu siyaset kendi hanelerine bir puan getirmiyor. Devlette Cumhurbaşkanı, Başbakan, sivil, askeri bürokrasi, istihbarat arasında uzlaşma var. Ama siyasette bir uzlaşma yok.”
“Çözüm İçin Devlette Uzlaşma Var, Siyasette Yok”
Gazeteci-Yazar Abdülhamit Bilici, Türkiye’deki sorunların temeline bakıldığında asıl sorunun demokrasi eksikliği olduğunu söyledi.