Cumhurbaşkanı Erdoğan, 2019 Necip Fazıl Ödülleri Töreni'nde Konuştu Açıklaması (3)
'(Necip Fazıl Kısakürek) Onun hem hayatının hem de eserlerinin ilk göze çarpan özelliği reddiyedir, direniştir. Her zaman kolaycılığa karşı zorluğu, rahatlığa, konfora karşı meşakkati ve çileyi seçmiştir' 'Necip Fazıl, tarihi, akademik bir uzmanlık alanından ziyade çarpıtılmış, silinmiş, unutturulmuş hakikatleri gün yüzüne çıkarma mücadelesi olarak görmüştür. Çünkü o bu memleketin resmi tarihinin ülkenin asıl sahipleri tarafından değil, dışarıdan birileri ve onların içimizdeki uzantıları tarafından yazıldığına inanıyordu' 'Necip Fazıl'a göre tarih geçmişte olup bitenlerin defter edildiği bir masal albümü değildir. Ona göre tarihe bir kıymet katmayan her yaklaşım sadece bir gözlemciliktir' 'Uğur Derman Hocamız Türk İslam sanatlarına, bilhassa hat sanatına yıllarca büyük emekler vermiş bir isimdir'
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kültür ve Turizm Bakanlığı desteğiyle Star gazetesi tarafından Haliç Kongre Merkezi'nde düzenlenen 2019 Necip Fazıl Ödülleri Töreni'nde konuştu.
2019 Necip Fazıl Uluslararası Kültür Sanat Ödülü'nü bu yıl Emced İslam Emced'e takdim ettiklerini aktaran Erdoğan, "Pakistan'dan değerli bir kardeşimiz, o da hafız. Kendileri Pakistan'da gelişen modern Urdu edebiyatının en önemli şairlerinden biridir. Şiirleri yanında gazeteciliği ve senaryo yazarlığı ile de Pakistan'ın en tanınmış isimleri arasındadır." diye konuştu.
Pakistan'ın Türkiye için her zaman kardeş bir ülke ve değerli bir dost olduğunu anlatan Erdoğan, ilişkilerin sadece çıkarla tanımlandığı bugünlerde Türkiye-Pakistan dostluğunun samimiyetiyle dayanışmasıyla tüm dünyaya örnek olduğunu vurguladı.
İlhamını kan bağından değil, gönül bağından alan Türkiye-Pakistan kardeşliğinin ileride daha da güçleneceğine inandığını dile getiren Erdoğan, Emced İslam Emced'in de eserleriyle duruşuyla bu dostluğun kültürel ve ilmi alandaki sancaktarlarından biri olmayı sürdüreceğine işaret ederek, Emced'i kutladı.
- "Uğur Derman Hocamız Türk İslam sanatlarına büyük emek verdi"
Necip Fazıl Saygı Ödülü'nü bu yıl Uğur Derman'a tevdi edilmesini son derece anlamlı ve yerinde bulduğunu ifade eden Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Uğur Derman Hocamız Türk İslam sanatlarına, bilhassa hat sanatına yıllarca büyük emekler vermiş bir isimdir. İslam kültür sanatında hat sanatı, Türk hat sanatının şaheserleri, harflerin aşkı gibi geleneksel sanatlarımızı ve o sahanın sanatkarlarını yaşatacak birçok kıymetli esere imza atmıştır. Sadece hat sanatı hakkında değil, kültürümüzün hemen her alanında ustalıkla kalem oynatan hocamız bu kültürü en üst seviyede temsil eden son Osmanlılarla tanışmış, bazılarının da talebesi olmuştur. Mahir İz, Celal Ökten, Fuad Şemsi İnan, Necati Lugal, Sıtkı Karababa, Yusuf Cemil Ararat, Süheyl Ünver ve Necmettin Okyay gibi isimleri zikredersek onun kimlerden feyzaldığını daha iyi ifade etmiş oluruz. Rabb'im cümlesine rahmet eylesin. Profesör Uğur Derman Hocamızı da tebrik ediyor, kendilerine Rabb'imden sıhhat ve afiyet içinde bir ömür diliyorum."
- "Necip Fazıl rahatlığa karşı meşakkati ve çileyi seçmiştir"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, şairler ve mütefekkirler arasında öldükten sonra eserleriyle yaşayanlar olduğu gibi öldükten sonra gençleşenlerin de bulunduğunu, vefatından sonra gençleşen isimlerin başında Necip Fazıl Kısakürek'in geldiğini ifade etti.
Kısakürek'in ömrü boyunca sanat ve kültür hayatına musallat olan statükoyla mücadele ederken, aynı zamanda eserleriyle bu mücadelesini taçlandırdığını dile getiren Erdoğan, şunları aktardı:
"Avrupalının 'kriz entelektüel' diye isimlendirdiği buhran halini üstat, 'Her şeyin künhüne vakıf olma belası' diye tanımlıyor. 'Çile' şiirinde bu halini üstat kendi kelimeleriyle şöyle tasvir ediyor: 'Aylarca gezindim, yıkık ve şaşkın/ Benliğim bir kazan ve aklım kepçe/ Deliler köyünden bir menzil aşkın/ Her fikir içimde bir çift kelepçe/ Bir fikir ki, sıcak yarada kezzab/ Bir fikir ki, beyin zarında sülük/ Selam, selam sana haşmetli azab/ Yandıkça gelişen tılsımlı kütük.' İşte Necip Fazıl, her şeyin künhüne vakıf olma sevdasını sadece edebiyatla sınırlı tutmamış, tarih alanında yazdığı eserlerle de statükoya başkaldırmıştır. Onun hem hayatının hem de eserlerinin ilk göze çarpan özelliği reddiyedir, direniştir. O her zaman kolaycılığa karşı zorluğu, rahatlığa konfora karşı meşakkati ve çileyi seçmiştir."
- "Abdülhamid Han'ı muazzam bir şahsiyet olarak tanıtmıştır"
Kısakürek'in kitapları, makaleleri, piyesleri ve hitabe tarzında kaleme aldığı eserleriyle hakikate ulaşmanın mücadelesini verdiğinin altını çizen Erdoğan, şöyle devam etti:
"Özellikle tarih alanında verdiği eserleri geç kalmış bir hesaplaşmanın vasatına dönüştürmüştür. Nitekim bir konferansında üstat bunu şu şekilde anlatıyor. 'Bu dava ceplerde kaybedilmiş bir güneştir. Güneş, ceplerimizde kaybedilmişse o ceplerin ağzını dikmek değil, astarını dışarı çıkarmak gerekir ki, derinlere kaçan veya kaçırılan hakikati yeniden keşfedebilelim. Cebin neyi örttüğünü ve onda neleri kaybettiğimizi fark edebilelim.' İşte bu yüzden Necip Fazıl, tarihi, akademik bir uzmanlık alanından ziyade çarpıtılmış, silinmiş, unutturulmuş hakikatleri gün yüzüne çıkarma mücadelesi olarak görmüştür. Çünkü o bu memleketin resmi tarihinin ülkenin asıl sahipleri tarafından değil, dışarıdan birileri ve onların içimizdeki uzantıları tarafından yazıldığına inanıyordu. Necip Fazıl'a göre tarih geçmişte olup bitenlerin defter edildiği bir masal albümü değildir. Ona göre tarihe bir kıymet katmayan her yaklaşım sadece bir gözlemciliktir. Ulu Hakan 2. Abdülhamid Han isimli eserini yazarken de ölçüsü yine bir olmuştur. Üstelik bunu Sultan 2. Abdülhamid'in hakim zihniyet tarafından 'Kızıl Sultan' olarak anlatıldığı bir dönemde yapmıştır. Üstat, Abdülhamid Han'ı Batı karşısında kale gibi duran ve Türk'ün ruh kökünü kurutmaya çalışanlarla amansız mücadele veren muazzam bir şahsiyet olarak tanıtmıştır."
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Necip Fazıl Kısakürek'in Son Devrin Din Mazlumları kitabında ise yakın tarihin bilerek çarpıtılan karanlık bir dönemine ışık tutma cesaretini gösterdiğini belirterek, "Üstat, bunu da entelektüel bir düzeyde bile olsa alternatif tarih okumasının yapılamadığı günlerde gerçekleştirmiştir. Bu aynı zamanda 'din, ahlak, iman' diyenlerin kültür ve sanat çevrelerince aforoz edildiği, ademe mahkum edildiği bir dönemdir. Ömrünün son nefesine kadar da baskı ve yıldırma çabalarından kendisini kurtaramamıştır. 1974 yılından 1983 yılına kadar tam 8 kez hapse giren üstat, ebedi aleme yine boynunda taşıdığı mahkumiyet kararıyla irtihal etmiştir. Üstadın hakkında eserler verdiği ve bu uğurda bedeller ödediği yakın tarihimize dair hadiselerin hala yeterince aydınlığa kavuşturulamadığını görüyoruz." değerlendirmesini yaptı.
- Notlar
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, törende, Necip Fazıl Saygı Ödülü'nü Uğur Derman'a takdim etti.
Etkinliğe, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay, Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak, Adalet Bakanı Abdulhamit Gül, Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı Zehra Zümrüt Selçuk, İletişim Başkanı Fahrettin Altun, Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, İstanbul Valisi Ali Yerlikaya ve AK Parti İstanbul İl Başkanı Bayram Şenocak da katıldı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasının ardından katılımcılarla aile fotoğrafı çektirdi.
(Bitti)