Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Kanal İstanbul Projesi'ne ilişkin, "Bize göre bu proje, İstanbul'un güzelliğine çevrecilik açısından güzellik katacak ve Boğaz'daki çevre tehdidini ortadan kaldıracak." dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Birinci Küresel Mülteci Forumu'na katılmak üzere bulunduğu Cenevre'de, gazetecilerin sorularını yanıtladı, gündeme ilişkin değerlendirmeler yaptı.
Bir gazetecinin, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun "İktidar Doğu Akdeniz'de hiçbir şey yapmıyor." şeklinde açıklamada bulunduğunu belirtmesi üzerine Erdoğan, "Oysa sondaj gemilerimiz, sismik araştırma gemilerimiz, fırkateynlerimiz, helikopterlerimiz, hepsi oradaydı. Gözü var ama görmüyor. Ne yapalım? Bakar kör." ifadelerini kullandı.
Erdoğan, KKTC'ye gönderilen İHA'larla ilgili soruya, "Bunların gerekirse, sayılarını daha da artırma durumumuz söz konusu. İhtiyaca göre her şey, her an değişebilir. Bunun yanında zaten Libya kendisi bu tür ihtiyaçlarını karşılıyor. Askeri Güvenlik ve İşbirliği Anlaşması aramızdaki dayanışmayı daha da güçlü kılacak. Tabii şu anda Geçitkale'ye inen İHA'ların konumu, işlevi de önemli. Bu süreci de aynı hızla devam ettireceğiz. Herhalde bundan sonra Sayın Kılıçdaroğlu, Doğu Akdeniz’de var mıyız, yok muyuz demez umarım. Bu kadar uzun bir kıyı şeridine sahip olan Türkiye'nin oralarda olmaması söz konusu olabilir mi? Ama bunların hayatından, askeri güvenlik, bu tür şeyler gelmiş geçmiş değil. Onun için de ne yazık ki buna çok uzaklar ama alışacaklar." cevabını verdi.
Bir gazetecinin, Kılıçdaroğlu'nun Kürecik ve İncirlik'le ilgili "itidal" tavsiyesi olduğunu ancak arşivlerin "Gerekirse İncirlik kapatılsın." sözünü hatırlattığını söylemesi üzerine Erdoğan, o açıklamaların hatırlanmasının çok isabetli olacağını ifade etti.
Kılıçdaroğlu'nun, "Benim oğlum bina okur, döner döner yine okur." noktasında olduğunu değerlendiren Erdoğan, şöyle konuştu:
"Yalan ne yazık ki bol. Burada neyin itidalinden bahsediyorsun? Bir tarafta yaptırımları gündeme getirenler var. Bu adımı atmazsanız, 'Bak, yaptırımdan bahsediyorlar. Neyi bekliyorsunuz?' diye söylemeye başlayacaklar. Kılıçdaroğlu, kendine göre bizi ters köşe yapmaya çalışıyor. Her adımını dikkatli şekilde sürdüren bir iktidar var. Gerek İncirlik (üssü), gerek Kürecik (üssü), gerekirse ikisi birden… Eğer bu ülkenin değerlerine saygı duyuyorsanız, bu ülkenin geleceği için biz de bir şey katalım diyorsanız, o zaman atılan bu adımlarda bize itidali nerede tavsiye edeceğinizi iyi düşünün. Buna kalsa bunlar, bize terörle mücadelede de itidal tavsiye edecekler. Hala da ediyorlar. Biz nerede itidalli davranacağımızı, nerede kararlı adımlar atacağımızı gayet iyi biliyoruz."
- "Berlin süreci bile Hafter'i kabul etmiyor aslında"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Doğu Akdeniz'de başka adımların da söz konusu olup olmayacağına ilişkin, "Bunlar gelişmelere göre anbean olabilecek adımlardır. Özellikle Libya ile aramızdaki mutabakattan sonra çok daha hareketli ve seri şekilde gidecektir. Bu işin ağırdan alınma durumu söz konusu değildir. Bir tarafta Libya'da savaş var. Adam geliyor bir bölgeyi kuşatıyor, ateşe tutuyor. Şu anda Libya ordusu gereğini yapıyor. Mesela Ruslar Wagner'leri vermiş, bu adamlar orada. Şu anda Abu Dabi yönetiminin, Mısır yönetiminin oraya verdiği bir destek var. Kime? Hafter'e. Hafter'in uluslararası tanınırlığı var mı? Yok. Kimse kabul etmiyor, Berlin süreci bile Hafter'i kabul etmiyor aslında." ifadelerini kullandı.
Almanya Başbakanı Angela Merkel ile pazartesi akşamı görüştüklerini anımsatan Erdoğan, şöyle devam etti:
"Berlin sürecinde özellikle bizim de bulunmamızı istedi. Kendisinin Putin'le de görüştüğünü bana anlattı. Ben de Sayın Putin'e, 'Merkel'le yaptığınız görüşmede bir konuda herhalde mutabakata vardınız. Şansölye, bana, Berlin sürecine Rusya'nın bugüne kadar olumlu katkılarda bulunduğunu söyledi ama bundan sonraki süreçte de bu katkıların devamını istiyor' dedim. Tabii kendisi de benim de aynı kanaatte olduğum bir konuyu gündeme getirdi. Şansölye Merkel'e de söylemiştim. Dedikleri şu, 'Cezayir, Tunus ve Katar'ın da bu oluşumda bulunmaları isabetli olur.' Cezayir şu anda yeni başkanını seçti, Tunus hakeza yeni başkanını seçti. Katar'ın zaten mevcut başkanı var. Bunlar Libya halkının da inandığı, güvendiği ülkeler. Dolayısıyla, bu ülkeler süreçte yer alırlarsa, Libya halkı da biz buraya inanırız, güveniriz der. Sayın Putin de aynı kanaatte. Ocak ayı içerisinde yapılacak toplantıya katılacak olanları bir görelim, ona göre bizden kimin katılacağının kararını veririz."
- Kanal İstanbul
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kanal İstanbul konusunda, çevre konusunda gelen "denizin tuz dengesinin bozulacağı, deprem riskinin artacağı gibi" eleştiriler ile buradan "Gezi" gibi bir çevre istismarının çıkıp çıkmayacağına ilişkin bir soru üzerine, önce bugüne kadar burayla ilgili bu değerlendirme yapanların ne gibi bir çalışması olduğunun sorulması gerektiğini söyledi. Bunun Nasreddin Hoca'nın hikayesine benzediğini anlatan Erdoğan, "Nasreddin Hoca damdan düştüğünde hemen doktor çağırmışlar. O, 'Bana damdan düşeni getirin.' demiş. Biz damdan düştük." diye konuştu.
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı yaptığı dönemde, bazı akademisyenlerin "Haliç temizlenmez. Haliç'in doldurulması lazım." dediklerini belirten Erdoğan, "Ama ben damdan düşenlerle konuştum. Bana 'Başkanım, Haliç'i doldurmaya kalkarsak iki dağ adeta bir araya gelir. Bir taraftan Fatih, öbür taraftan Beyoğlu, o da oraya iner.' dediler. Biz ne yaptık? Haliç'in içindeki çamuru, 9,5 kilometre uzağa, Alibeyköy'e, taş ocağına pompaj sistemiyle aktardık. Adeta tülbent gibi sistemle çamur üzerinde kaldı, su ise ters pompajla Haliç'e geri gönderildi. Orada 650 bin metrekarelik bir alan kazandık." ifadelerini kullandı.
Erdoğan, Kanal İstanbul'a da "bileşik kaplar" usulüyle bakılması gerektiğini vurgulayarak, "Tuzlu su, az tuzlu su... Bunlar bir araya geldiği zaman ortaya ne çıkar? Bunun bir ortalaması çıkar. Karadeniz'in tuz oranı nedir? Marmara'nın tuz oranı nedir? Olaya buradan bakılması lazım. Buradan bakarsanız, ortalamasını yakalarsınız. Kaldı ki bizim burada derdimiz şu, Hatırlayanlarınız varsa, Selimiye'nin önlerinde Independenta tankeri 7-8 ay yandı. Hatta o patlamada hamilelerin erken doğum yaptığı bile yazıldı. Bunun dışında gerek Karadeniz'den gelirken gerek Marmara'dan giderken yalılara çarpan kuru yük gemileri, tankerler oldu. Daha son zamanlarda da bu tür bir kaza yaşandı. Şimdi bu mudur çevre hassasiyeti, yoksa bu tehlikelerden arınmış bir kanal mı?" şeklinde konuştu.
Boğazlarda, Montrö'de Türkiye'ye tanınan bir hak olmadığına, istedikleri gibi gelip geçtiklerine dikkati çeken Erdoğan, şunları kaydetti:
"Düşünün, sizin Boğaz'ınızı kullanıyorlar ama hiçbir şey elde edemiyorsunuz. Öyle bir durum var. Kanal İstanbul ise böyle değil, Süveyş Kanalı'nda ve diğerlerinde oraların nasıl kendilerine ait hakları varsa biz de bu yatırımı yaptığımız zaman bu tür bir hukukumuz doğacak. Üstelik kaza endişesi de taşımayacaksın. İşin bir de bu güzelliği var. Bu proje kapsamında çok farklı bir İstanbul'u inşa edeceğiz. Üzerinde 5 tane köprünün olduğu, içme suyu hatlarının deplase edildiği bir modeli hayata geçireceğiz. Bundan inanın bunların haberi yok. Hatta, televizyonlarda da Kanal İstanbul'la ilgili görüntüler var. O görüntüler işin nihai hali değil. Onlar üzerinde de bazı çalışmalar yapılarak çok daha farklı bir noktaya gelinecek. Bize göre bu proje, İstanbul'un güzelliğine çevrecilik açısından güzellik katacak ve Boğaz’daki çevre tehdidini ortadan kaldıracak."
(Sürecek)
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Cenevre'de Gazetecilerin Sorularını Yanıtladı Açıklaması (2)
'(Kanal İstanbul) Bize göre bu proje İstanbul'un güzelliğine çevrecilik açısından güzellik katacak ve Boğaz'daki çevre tehdidini ortadan kaldıracak' 'Bu proje kapsamında çok farklı bir İstanbul'u inşa edeceğiz. Üzerinde 5 tane köprünün olduğu, içme suyu hatlarının deplase edildiği bir modeli hayata geçireceğiz' '(KKTC'ye gönderilen İHA'lar) Gerekirse, sayılarını daha da artırma durumumuz söz konusu. İhtiyaca göre her şey, her an değişebilir'