Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde (TBMM) 26'ncı Dönem İkinci Yasama Yılı bugün başladı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, TBMM Genel Kurulu'nda 26. Dönem İkinci Yasama Yılı açılış konuşmasında, sözlerine 'Sizleri en kalbi duygularımla selamlıyorum. Bugüne kadar TBMM çatısı altında görev yapmış tüm milletvekillerimizi saygıyla yad ediyorum. Gazi Mustafa Kemal başta olmak üzere TBMM üyelerinden ahirete irtihal etmiş bulunanları rahmetle anıyorum' diyerek başladı.
23 Nisan 1920'den bugüne kadar geçen sürede, TBMM tarihinin pek çok önemli dönüm noktası olduğunu belirten Erdoğan, 'İnanıyorum ki bundan sonra, 15 Temmuz 2016 gecesinin, TBMM tarihinde de ayrı ve özel bir yeri olacaktır. Darbe girişimi sırasında, derhal bu salonda toplanan ve milletimizin sokaklara dökülerek darbecilere karşı gösterdiği tepkiyi Meclis'te ortaya koyan milletvekillerimize şükranlarımı sunuyorum' diye konuştu.
Milletvekillerinin, darbe girişimi karşısında onurlu ve güçlü bir duruş göstererek, milli iradenin tecelligahı olan kuruma sahip çıktığını vurgulayan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
'Bu onurlu tavrın bedeli Meclisimizin savaş uçaklarıyla defalarca taciz edilmesi ve bombalanması, helikopterlerden ağır silahlarla ateş altına alınması, tanklarla kuşatılması olarak ödendi. 15 Temmuz'da Meclisimiz, Kurtuluş Savaşı'ndan sonra, ikinci defa gazilik şerefine nail oldu. Darbe girişimi gecesi, tamamına yakını Ankara ve İstanbul'da şehit olan 241 vatandaşımız, polisimiz ve askerimiz, milletimizin gönlüne ve tarihimizin şanlı sayfalarına altın harflerle kazınmışlardır. Aynı gece yaralanan 2 bin 194 gazimizi bu millet ve bu devlet asla unutmayacaktır. Esasen o gece sokakları, meydanları, darbecilerin hedef aldığı tüm kurumları, darbecilere destek vermesi muhtemel tüm mekanları kuşatan milletimizin tamamı gazilik sıfatını hak ediyor. Demokrasi nöbetlerinde 29 gece sabahlayan, içerideki ve dışarıdaki tüm şer güçlere, devletinin, milletinin, istiklalinin ve istikbalinin yanında olduğunu gösteren on milyonlarca vatandaşımıza borcumuzu asla ödeyemeyiz. Bu süreçte Türkiye, bir avuç hainin dışında, 79 milyon vatandaşının tamamıyla, tüm dünyaya, tarih boyunca örnek gösterilecek bir özgürlük ve demokrasi dersi verdi.
Milletimiz, terör örgütlerine olduğu gibi darbe heveslilerine de meydanı bırakmayacağını cümle aleme gösterdi. Aziz Türk Milleti ile ne kadar iftihar etsem azdır. Şahsım başta olmak üzere, şu salonda bulunan milletvekillerimizin tamamının milletimize can borcu olduğunu aklımızdan çıkarmamalıyız. Milletimize borcumuzu ödeyebilmek için hep birlikte daha çok çalışmalı, daha çok üretmeli, ülkemizi her alanda daha ileriye taşımalıyız. Bu vesileyle 15 Temmuz şehitlerimize bir kez daha Allah'tan rahmet, yakınlarına ve milletimize başsağlığı diliyorum. Gazilerimize sağlık ve afiyet temenni ediyorum.'
Çarşamba günü yapılan Milli Güvenlik Kurulu toplantısında, Hükümete, bu tarihin '15 Temmuz Demokrasi ve Özgürlük Günü' resmi anma günü olarak kabulünü tavsiye ettiklerini anımsatan Erdoğan, İstanbul'da ve Ankara'da şehitler için anıtlar yapma hazırlıklarının sürdüğünü, şehit yakınlarına ve gazilere maddi-manevi her türlü desteğin verildiğini ve verilmeye devam edileceğini bildirdi.
'Bir kez daha ve altını çizerek ifade ediyorum: 15 Temmuz'u unutmamak ve unutturmamak mecburiyetindeyiz' diyen Erdoğan, bunun için okullardaki ders müfredatları ve ders kitaplarından belgesellere, filmlere, edebi eserlere kadar her mecrada 15 Temmuz'un işlenmesinin teşvik edilmesi gerektiğini dile getirdi.
Erdoğan, şunları kaydetti:
'Bu mücadelede tereddüde düşen, yorulan, bunalan, duraksayan herkese şunu tavsiye ediyorum: Böyle bir durumda şehitlerimizin listesini önünüze koyun, resimlerine bakın, mesleklerine, memleketlerine, ailelerine, ikamet adreslerine bir bakın… O gece çekilen görüntüleri izleyin. Şehitlerimizin, gazilerimizin hikayelerini dinleyin. Orada 15 Temmuz darbesini herhangi bir organize ekibin, herhangi bir siyasi, sosyal, ekonomik grubun değil bu milletin omurgasını oluşturan sıradan insanların, bizatihi halkın engellediğini göreceksiniz. Emin olun, 15 Temmuz'da sokaklarda şehadete koşan insanların kahir ekseriyetinin, ne korumak zorunda olduğu malı-mülkü, ne unvanı-statüsü, ne de başka bir çıkarı vardı. Bu insanlar, sahip oldukları maddi varlıklar uğruna değil inançlarına, imanlarına, şahsiyetlerine, özgürlüklerine, kendilerinin ve sonraki nesillerin geleceğine sahip çıkmak için sokaklara dökülmüşlerdi. O gece milyonlar, benim her fırsatta 'Tek millet, tek bayrak, tek vatan, tek devlet' olarak ifade ettiğim ilkeler uğruna ölüm kusan silahların üzerine yürümüşlerdi.
Darbe girişiminin anlaşılmasının hemen ardından, önce Sayın Başbakan'ın, sonra şahsımın televizyonlarda yaptığı çağrının mahiyeti, zaten sokaklara dökülmeye başlamış olan milletimizin hissiyatının ifadesinden başka bir şey değildir. Maalesef, o gece ve daha sonrasında, bu hissiyatı anlamayan, anlamak istemeyenler oldu. Hatta 15 Temmuz'da yaşananları 'senaryo' diyerek, 'oyun' diyerek, 'tiyatro' diyerek, 'film' diyerek, 'böyle darbe mi olur ' diyerek küçümsemeye çalışanlar oldu. Buradan açıkça ifade ediyorum. Her kim ki 15 Temmuz'a amasız, fakatsız, lakinsiz 'darbe' diyemiyor ve lanetleyemiyorsa o da darbe girişiminin bir parçasıdır, en azından gönüllü destekçisidir. Böyle bir yanlışın içine düşenler, önce şehitlerimizin aziz hatırasına ve gazilerimize, onlarla birlikte o gece sokaklara dökülen milyonlara, daha ötesi milletimizin tamamına hesap vermekten kurtulamayacaktır.'
Erdoğan, milletin, 7 Ağustos'ta Yenikapı'da, Cumhurbaşkanı, Meclis Başkanı, Başbakanı, Genelkurmay Başkanı, muhalefet partilerinin liderleri, yargı ve yürütme organlarının üst düzey temsilcileri, kuvvet komutanları, alanda bulunan 5 milyon vatandaş ve gönlüyle bu manzarayı destekleyen 79 milyonuyla, 15 Temmuz karşısındaki duruşunu net bir şekilde gösterdiğini söyledi. Erdoğan, Yenikapı'da sergilenen güzel manzaraya katılımlarıyla, mesajlarıyla destek olan siyasi parti ve kurum temsilcilerine bir kez daha teşekkür etti.
'Türkiye'nin ve Türk milletinin vatanı, özgürlüğü ve geleceği söz konusu olduğunda nasıl tek yürek, tek ses, tek nefes olabildiğinin ispatı olan Yenikapı ruhunu titizlikle koruması, hepimizin sorumluluğudur' diyen Erdoğan, terör örgütleri karşısında en büyük güçlerinin bu birlik, beraberlik ve dayanışma olduğunu belirtti.
'DEVAMINI TEMENNİ EDİYORUM'
Recep Tayyip Erdoğan, yeni yasama döneminde, Yenikapı'daki o güzel manzaranın benzerlerinin tekrarlanacağına dair inancını dile getirerek, sözlerini şöyle sürdürdü:
'Elbette bu demek değildir ki hepimiz her konuda aynı şeyleri düşünecek, aynı şeyleri söyleyeceğiz. Kimsenin böyle bir talebi yok, olamaz da. Yaklaşım farklılıklarımız, inanç, düşünce, tarz farklılıklarımız mutlaka olacaktır. Bizden beklenen, milletimizin ve ülkemizin bekasını ilgilendiren temel konularda birlik ve beraberliğimizi güçlü tutmamızdır. Eğer biz, PKK terörü konusunda, FETÖ konusunda, DEAŞ konusunda, sınırlarımızın güvenliği konusunda, vatanımızın bütünlüğü, devletimizin tekliği, bayrağımızın yüceliği konusunda ortak bir zeminde buluşamıyorsak, işte o zaman ortada ciddi bir sorun var demektir. Yenikapı'da sergilediğimiz ortak duruşu, bu sebeple önemli görüyor ve devamını temenni ediyorum.'
'OPERASYONLAR, BÖLGE HALKI TARAFINDAN DA DESTEKLENİYOR'
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'nin, FETÖ ile birlikte PKK ve uzantıları ile IŞİD terör örgütünün de yoğun saldırılarına maruz kaldığına işaret etti.
Suriye ve Irak'ta köşeye sıkışan IŞİD'in, Türkiye'yi hedef alarak kendisine alan açmaya çalıştığına dikkati çeken Erdoğan, bu örgütle yürüttükleri kararlı mücadelenin, El Kaide'nin uzantısı olarak ortaya çıkan IŞİD'in Suriye ve Irak'ta geriletilmesine önemli katkı sağladığını vurguladı.
Erdoğan, aynı şekilde PKK terör örgütünün geçen yıl temmuz ayından bu yana gerçekleştirdiği eylemlerin, bölge halkının örgüte karşı belirgin bir şekilde cephe almasına yol açtığını belirtti. Erdoğan, Güneydoğu'da ilçelerde gerçekleştirdiği çukur ve patlayıcı eylemleriyle bölge halkına adeta hayatı zehir eden örgütün, şimdi de sınırların dışındaki projelere destek vermek için saldırdığını ifade etti.
Türkiye'nin Suriye'de IŞİD'e karşı attığı her adıma, PKK ve PYD-YPG terör örgütlerinin, tüm güçleriyle eyleme geçerek karşılık verdiğini vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti:
'Bu eylemlerde şehit olan askerimiz, polisimiz, korucularımızın kanlarını teröristleri katbekat fazla sayıda imha ederek yerde bırakmıyoruz. Ama PKK terör örgütünün, sadece ve sadece Türkiye'nin Suriye ve Irak'a yönelik dikkatini dağıtmaya, özellikle bu eylemlerinin amacı, bölge halkı tarafından da gayet doğru şekilde teşhis ediliyor. Dikkat edilirse, bir süredir bölücü örgütün ve müzahir kuruluşlarının kitlesel eylemlerine katılım oranı onda birini dahi bulmayacak şekilde düşmüştür. Bölge insanı, kendisinin ve çocuklarının geleceğini, karanlık bir takım güçlere peşkeş çeken, bu uğurda oluk oluk kan akıtmaktan çekinmeyen bu örgütle bağını büyük ölçüde koparmıştır. Güvenlik güçlerimizin yürüttüğü operasyonlar, bölge halkı tarafından da destekleniyor. Devlet olarak, bölücü örgütün bölgede yaptığı tahribatın izlerini silmek, vatandaşlarımızın mağduriyetlerini gidermek, şehirlerimizi yeniden imar etmek için yoğun bir çaba içindeyiz. İnşallah önümüzdeki dönemde, bu konuda da ülkemizin ve milletimizin birliği, beraberliği, kardeşliği, huzuru, güvenliği doğrultusunda daha olumlu gelişmelere hep birlikte şahitlik edeceğiz.'
'ANAYASA VE İÇTÜZÜK ÇALIŞMALARINI DESTEKLİYORUM'
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye için 15 Temmuz'u her anlamda bir milat haline dönüştürmeleri gerektiğini bildirdi.
Erdoğan, FETÖ ile birlikte PKK/PYD-YPG, IŞİD ve diğer tüm terör örgütlerine karşı hep birlikte kararlı bir mücadele yürütmeleri, ihtiyaçları olan yapısal reformları kararlılıkla hayata geçirmeleri, son yıllardaki tecrübelerden ve özellikle maruz kalınan darbe girişiminden gerekli dersleri çıkartarak, ülkeyi geleceğe hazırlamaları gerektiğini belirtti.
Suriye ve Irak'ta yaşanan gelişmelerin, ülke içinde yaşadıkları terör olaylarından bağımsız olmadığını dile getiren Erdoğan, şu değerlendirmelerde bulundu:
'Bugüne kadar yaşadıklarımız bize, kendi projelerimizi hayata geçirme iradesiyle hareket etmeden bu meselelerin üstesinden gelemeyeceğimizi göstermiştir. Elbette bunun bir güç ve imkan işi olduğunu biliyoruz. Şayet Türkiye, ekonomik göstergeleriyle, yatırımlarıyla, istihdam potansiyeliyle, sosyal yardımlarıyla, savunma sanayisiyle bugünkü seviyesine ulaşmamış olsaydı, örneğin 1990'ların düzeyinde kalsaydı, iç ve dış saldırılar karşısında bu kadar güçlü bir duruş sergileyemezdi. Bugün çözümünde zorlandığımız sorunların üstesinden gelebilmemizin yolu da 2023 hedeflerimize ulaşmamızdan geçiyor. Bu konuda en büyük görev TBMM'ye ve onun siz kıymetli üyelerine düşüyor.
Ülkemizin önünü açacak, 2023 hedeflerimize ulaşmamıza katkı sağlayacak her hususta Meclisimiz öncü olmalıdır. Bunun için mümkünse yeni bir anayasayı, en azından kapsamlı bir anayasa değişikliğini süratle hayata geçirmeliyiz. Anayasa değişikliği konusunda Meclis bünyesinde halen süren çalışmaları olumlu bir adım olarak değerlendiriyorum. Bu çalışmanın, kapsamı genişletilerek bir an önce sonuçlandırılması, milletimizde, Meclisimizin uzlaşmayla yapısal değişimi başarabileceği yönünde bir umudun filizlenmesini sağlayacaktır. Yine, Meclis içtüzüğünün, bu yüce kurumun daha etkin, süratli ve pratik çalışma yürütmesine imkan verecek şekilde yeniden ele alınmasını önemli görüyorum. Meclis ve milletvekilleri ne kadar etkin çalışırsa, milletimiz nezdindeki itibarları da o kadar artacaktır. Tüm sorunların yegane çıkış yolunu milli iradede gören bir Cumhurbaşkanı olarak, anayasa ve içtüzük çalışmalarını desteklediğimi, destekleyeceğimi belirtmek isterim.''
Erdoğan, sözlerine şöyle devam etti:
''Bilhassa son dönemde Amerika Birleşik Devletleri'nin bölgemize yönelik politikalarında ciddi bir tutarsızlık ve çok başlılık işaretlerine şahit oluyoruz. Amerika yönetiminin bir kısmı, ısrarla Suriye'de ve Irak'ta PKK/PYD-YPG terör örgütüyle ortak çalışma yürütürken, bir kısmı da bizim hassasiyetlerimize daha yakın politikalar izlemeye çalışıyor. Her yeni durum gibi, doğrudan milletin oyu ile seçilen Cumhurbaşkanlığı makamı konusunda da ilk anda beliren tereddütler, zaman içinde ortadan kalkmıştır. Bugüne kadar yasama, yürütme, yargı organlarıyla ve milettiyle uyum içinde bir Cumhurbaşkanlığı vazifesi icra ettiğime inanıyorum. Önümüzdeki dönemde de ülkemi en iyi şekilde temsil etmek, anayasal görevlerimi ve milletimin beklentilerini en ileri derecede karşılamak için tüm gücümle çalışmayı sürdüreceğim.
Avrupa Birliği'nin ülkemize söz verdiği vize serbestisi uygulamasının bu ay yürürlüğe girmesi gerekiyor. Birlik tarafından yapılan açıklamalara baktığımızda, terörle mücadele gibi, Türkiye için hayati bir konunun, sürecin ön şartı haline dönüştürülmeye çalışıldığını görüyoruz. Açık söylüyorum: Bu tavır, Avrupa Birliği'nin Türkiye'ye verdiği sözü tutmak istemediğinin ilanıdır. Ve yine açıkça ifade ediyorum: Kendileri bilirler...
Cumhurbaşkanlığı makamını ve mekanını yıpratmaya yönelik çabaları üzüntüyle karşılıyorum. Burada hedef alınan şahsım değil, milletimizin hür iradesiyle yaptığı tercihtir. Hiç kimsenin, özellikle de kendileri de seçimle gelen TBMM üyelerinin böyle bir hakkı hiç yoktur. İnşallah bugünden sonra bu anlamsız tartışmayı da geride bırakmış olacağımızı umut ediyorum.'