Danıştay Başkanı Zerrin Güngör, istinaf mahkemelerinin kendi arasında veya Danıştay ile arasında içtihat farklılığı bulunmasının, hukuk güvenliğini ve istinafa güveni olumsuz etkileyeceğine dikkati çekerek, uygulama ve içtihat birliğinin sağlanması için basit ve etkili yolların belirlenmesinin önemini vurguladı.
Danıştayın 149'uncu kuruluş yıl dönümü ve 'Danıştay ve İdari Yargı Günü' etkinlikleri kapsamında, Danıştay Konferans Salonu'nda sempozyum düzenlendi.
Güngör, sempozyumun açılışında yaptığı konuşmada, idari yargı ve idare hukukunun güncel konularını ele alacaklarını söyledi.
Değişen ve gelişen dünyada idare ve vergi hukuku alanındaki uyuşmazlıkların da her geçen gün değiştiğini, çeşitlendiğini belirten Güngör, idari yargı mensupları olarak bu alandaki yeni gelişmeleri ve çalışmaları tartışarak gelişime ve değişime katkı vermek amacıyla bu etkinlikleri düzenlediklerini ifade etti.
Güngör, 'İdari yargıdaki güncel gelişmelerin takibi, sorunlu alanların tespit edilerek çağdaş hukuk anlayışıyla çözüm önerileri getirilmesi bu etkinliklerin nihai hedefidir. Bu suretle idari yargıda adil, etkin ve verimli yargılama koşullarının sağlanması amaçlanmaktadır.' diye konuştu.
Zerrin Güngör, belirtilen hedeflerden hareketle bu yılki sempozyum konularını 'Kamu görevlilerinin sadakat yükümlülüğü', 'Danıştayın danışma ve inceleme fonksiyonu', 'İdari yargının temel ve güncel sorunları' ve 'Vergilendirme ve insan hakları' olarak belirlediklerini anlattı.
Çağdaş ve demokratik ülkelerde kamuda istihdam edilen görevlilerde, göreve kabul ve görevin devamı süresince yüksek sadakat kriteri arandığını dile getiren Güngör, kamu görevlilerinin söz konusu kriteri taşımadığının tespit edilmesi halinde bu kişilerin kamu görevine son verilmesi hususunda devletin hukuken sahip olduğu yetkilerin hem Türkiye hem de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kriterleri açısından irdelenmesinin büyük önem taşıdığını kaydetti. Güngör, bu nedenle kamu görevlilerinde sadakat yükümlülüğünü birinci oturumda tartışmaya açtıklarını bildirdi.
Danıştayın yargısal denetim yapan yüksek mahkeme olmasının yanında kuruluşundan bu yana idari görevlerinin de bulunduğuna işaret eden Güngör, Danıştaya verilen idari görevlerin tamamının uyuşmazlık çıkmasını önleyen ya da uyuşmazlık doğduktan sonra yargı yoluna başvurulmadan uyuşmazlığın çözülmesini sağlayan görevler olduğunu anlattı. Güngör, ikinci oturumda Danıştayın danışma ve inceleme fonksiyonunu tartışarak bunun Türkiye için taşıdığı öneme dikkati çekmek istediklerini söyledi.
Danıştayın idari yönünün daha etkin hale getirilmesi halinde pek çok uyuşmazlığın davaya konu olmadan çözülebileceğini belirten Güngör, bu yolla önleyici bir denetim sağlanarak kamu idarelerinin en başından itibaren hukuka ve işin gereklerine göre işlem tesis etmesi ve eylemde bulunmasının sağlanabileceğini kaydetti. Güngör, böylelikle bireylerin ve kamunun kaynak ve enerjisinin gereksiz yere tüketiminin önüne geçilmiş ve Danıştayın sahip olduğu idari tecrübelerden yararlanma imkanı doğacağını bildirdi.
- İstinaf kanun yolu
Zerrin Güngör, sempozyumun üçüncü oturumunun, idari yargının güncelliğini koruyan bazı temel sorunlara ayrıldığını aktardı.
İdari yargıda istinaf kanun yolunun 18 Haziran 2014 tarih ve 6545 sayılı yasa ile yargılama hukukuna dahil edildiğini ve istinaf yargılaması yapacak 7 bölge idare mahkemesinin 20 Temmuz 2016'da faaliyete geçtiğini hatırlatan Güngör, bu sistemle Türk idari yargısının makul sürede adaletle ve isabetle kararlar verebilmesinin hedeflendiğini söyledi.
İstinaf sisteminin yürürlüğe girmesiyle Danıştayın içtihat mahkemesi rolünün güçlendirilmesi yönünde somut adımlar atılmasının önemine işaret eden Güngör, şöyle konuştu:
'Danıştay olarak söz konusu adımların atılması konusunda üzerimize düşen görev ve sorumluluk bilinciyle hareket ettiğimizi belirtmek isterim. Bunun yanında aynı konuda Danıştay ile istinaf mahkemeleri veya farklı istinaf mahkemeleri arasında içtihat farklılığı olması, hukuk güvenliğini ihlal edeceği gibi istinafa olan güveni de olumsuz etkileyecektir. Bu bakımdan yargı mercileri arasında uygulama birliğinin sağlanması, maddi vaka ve hukuki dayanakları benzer durumlarda farklı kararların verilmesinin önlemesi ve içtihat birliğinin sağlanması için basit ve etkili çözüm yollarının belirlenerek zaman kaybetmeden tartışılıp değerlendirilmesi çok yararlı olacaktır.'
Dördüncü oturumun konusunu 'Vergilendirme ve insan hakları olarak belirlediklerini' anımsatan Güngör, 'Vergilendirme, devlet ile birey arasında kurulan kamusal niteliği haiz bir ilişkidir. Bu ilişki kapsamında kamu görevlilerinin finansmanı için devlet gerekli düzenlemeleri yapmaktadır. Vergilendirmenin açık, belirgin ve ulaşılabilir yasaya dayanması, meşru bir amaç gözetmesi ve bireylere yüklenen külfet ve amaç arasında adil dengenin bulunması gerekmektedir. Bu nedenle vergilendirme yoluyla getirilen sınırlandırmanın kapsamının tespiti hak ve özgürlüklerin gerçek anlamda korunabilmesi açısından bir zorunluluktur.' dedi.
Zerrin Güngör, idare hukuku ve idari yargının güncel konularına ve sorunlarına katkı sağlayacağını düşündüğü bu etkinlikte katkısı olanlara teşekkür etti.
Daha sonra İstanbul Aydın Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Eyyup Günay İsbir, Gazi Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Bahtiyar Akyılmaz ve İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Cemil Kaya'nın konuşmacı olduğu sempozyumun 'Kamu görevlilerinin sadakat yükümlülüğü' konulu ilk oturumuna geçildi.
Danıştayın 149'Uncu Kuruluş Yıl Dönümü
Danıştay Başkanı Güngör: 'Danıştay ile istinaf mahkemeleri veya farklı istinaf mahkemeleri arasında içtihat farklılığı olması, hukuk güvenliğini ihlal edeceği gibi istinafa olan güveni de olumsuz etkileyecektir' 'Bu bakımdan yargı mercileri arasında uygulama birliğinin sağlanması, maddi vaka ve hukuki dayanakları benzer durumlarda farklı kararların verilmesinin önlemesi ve içtihat birliğinin sağlanması için basit ve etkili çözüm yollarının belirlenerek zaman kaybetmeden tartışılıp değerlendirilmesi çok yararlı olacaktır'.