Malatya 3. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmada Çınar, 2005 yılının ilk aylarında Türkiye Ulusal Stratejiler ve Harekat Dairesinin emriyle medya saha çalışmasına başladığını savundu.
"Mehmet Ülger'in hazırladığı sahte belgeleri" uzman çavuş Mehmet Çalışkan aracılığıyla Abdullah Atılgan'a ulaştırdığını ileri süren Çınar, Mahkeme Başkanı Hayrettin Kısa'nın Ülger'in neden Atılgan'a belge gönderdiğini sorması üzerine, bu belgelerle diğer istihbarat birimlerinin manipülasyonunun sağlandığını iddia etti. Çınar, "Abdullah Atılgan, Levent Ercan Gelegen aracılığıyla diğer istihbarat birimlerini manipüle ediyordu. Misyonerlerin teröristlerle işbirliği yaptığını söylüyordu. Bu sahte belgeler İçel ve Malatya'dan Ankara'ya da gönderiliyordu. Mehmet Çalışkan da Atılgan'a ne götürdüğünü biliyordu. Hatta dava dosyasına konulan belgelerin aynısı birebir Mehmet Çalışkan'da da var, arşivlemektedir. Mehmet Çalışkan'la birlikte kamu kurum ve kuruluşlarında ve dershanelerdeki cemaat mensuplarını fişledik" ifadelerini kullandı.
Mahkeme Başkanı Kısa'nın, Atılgan'ın Ülger'i tanıyıp tanımadığını sorusuna Çınar, ikisinin tanıştırılmış olduğu yanıtını verdi. 2005 yılında TUSHAD'ın kendisinden yeşil kart almasını istediğini ileri süren Çınar, şunları kaydetti:
"Sanki misyonerlerden ayrılmışım, ekmeğe muhtaç olmama rağmen onların gerçek yüzünü anlatmaya devam ediyormuşum izlenimi vermek amacıyla yeşil karta başvurmam istendi ama ben sanıkların söylediği gibi yeşil karta muhtaç değildim. Her şeyden önce Tarsus'ta bir çay bahçesi işletiyordum. Vergi mükellefiydim. Bir gazetenin bölge temsilciliğini yapıyordum. Gazeteye abone yapıyor, bunun üzerinden prim alıyordum. Sarı basın kartım vardı. Birkaç evi rahatlıkla geçindirecek gelire sahiptim. Bir akademisyenin profesörlüğe yükselmek için hazırladığı, Hristiyan teolojisi konulu tezine danışmanlık yapıyordum. Aç olsam önce karnımı doyurmam gerekirdi."
Bir dergide köşe yazısı yazdığını, aynı derginin Tarsus'taki temsilciliğini yaptığını belirten Çınar, şöyle konuştu:
"Ön sözünü İçel İl Müftüsünün yazdığı kitabım ayda bin adet satıyordu. Sürekli misyonerliği anlatan konferanslar düzenliyorduk. Buralarda kitabım satılıyor, ben imzalıyordum. Bazı belediyeler kitabımı toptan satın almıştı. Parasını bana peşin ödemişlerdi. Okullara fotokopi hizmeti veriyordum. Antep usulü baklava imalathanem vardı. Siyasi Misyonerliğe Karşı Güç Birliği Derneği'ni kurmuştum, genel başkanıydım. İlk önce 10. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer bu derneği kurduğum için bana tebrik yazısı gönderdi. Bu gelir kaynaklarımın belgelerini ibraz ediyorum. Çok sayıda kişinin işe girmesi için referans oldum. Sanıklar TUSHAD'ın varlığını kabul etmiyorlar. Ben TUSHAD'dan aldığım 2 bin lira maaşı söylemiyorum bile."
Çınar, yeşil kartının daha sonra Emekli Sandığı iştirakçisi olması nedeniyle iptal edildiğini söyledi.
Maddi açıdan sıkıntılı günler geçirdiğini aktaran Çınar, "Tanık korumaya alındıktan sonra kitaplarımı köydeki evin deposuna götürdüm. Evimdeki eşyalarımı dağıttım. Hayat tüm sevdiklerime ve aileme zehir oldu. Tanıdığım tüm kişilerle irtibatım koptu. Annemle bile görüşemiyorum. Ticaretimden dolayı 150 bin lira alacağım var, alamıyorum çünkü deşifre oldum. Bulunduğum yerden ayrılmak zorunda kaldım. Zor günler geçiriyorum ama ifadelerimi değiştirmiyorum" diye konuştu.
-"Devletin gizli bilgilerini bir sivile vermiştir"
Rahip Santoro cinayeti işlenmeden önce kendisini Binbaşı Levent Toz isimli bir kişinin aradığını, bu kişinin ikinci aramasındaysa kendisini Sedat Toz olarak tanıttığını ileri süren Çınar, "Benden Trabzon'da misyonerlere karşı çalışma yapıp yapamayacağımı sordu. Bunun için TUSHAD'dan talimat bekledim, gelmeyince bu kişiye kendisiyle çalışma yapamayacağımı belirttim" iddiasında bulundu.
Tutuklu sanık emekli Orgeneral Hurşit Tolon'un kendisinden 2006 yılında Ülger'le Malatya'ya dönük çalışma yapmasını istediğini ileri süren Çınar, Tolon'un aynı dönemde emekli olmasına karşılık bir Malatya ziyaretinde 2. Ordu Komutanı Orgeneral Hasan Iğsız tarafından törenle karşılandığını belirtti.
Eski Malatya Jandarma Alay Komutanı Ülger'in bir brifing vereceğini, bu brifingin hazırlanmasında Ülger'e yardım etmesi için kendisine talimat verildiğini savunan Çınar, brifingin içeriğini bilmediğini iddia etti. 20 Kasım 2006 tarihinde tutuklu sanıklar Ruhi Abat ve Atılgan'ın Tarsus'a gelerek kendisiyle görüştüğünü öne süren Çınar, "Ertesi gün Abat ve Atılgan, yanlarında Murat Göktürk'le tekrar geldi. Burada Ruhi Abat bana brifingin ana maddesinin misyonerlerin Sakız adasında toplanması olduğunu söyledi.
İki günlük bu ziyaretler sırasında Ruhi Abat, Abdullah Atılgan'ın evinde kaldı. Ruhi Abat, Atılgan'dan Kayra Yayınevi'yle ilgili bilgileri almış. Atılgan, devletin gizli bilgilerini Ruhi Abat'a, bir sivile vermiştir" ifadelerini kullandı.
Mahkeme Başkanı Kısa'nın Ruhi Abat'ın kayınvalidesini almak üzere Tarsus'a gittiği yönünde ifadeleri bulunduğunu hatırlatması üzerine Çınar, "Onun kaynanası Konya Ereğli'dedir. Ben de gittim, biliyorum. İçel'de ne işi var- Sadece Adana'da baldızları oturur. Oraya gidecekse neden İçel'e geldi" dedi.
Çınar, Ruhi Abat'ın kendisine verilen bilgi ve belgeler konusunda mahkemeyi manipüle ettiğini, aldığı belgelerin kime ait olduğu konusunda doğru söylemediğini savundu.
Malatya Jandarma Alay Komutanlığının tutuklu sanık Murat Göktürk'ü Valilik onayıyla İçel'e gönderdiğini ileri süren Çınar, "Ruhi Abat da mı Valilik oluruyla gönderildi" iddiasında bulundu.
Muhabir: Yeter Erdine / Tuba Karahan
Yayıncı: Cemal Coşkun
Davanın Tanığı ve Sanığı Çınar'ın Açıklaması
Zirve Yayınevi'nde biri Alman uyruklu 3 kişinin boğazının kesilerek öldürülmesi olayına ilişkin davanın 67. duruşmasında, gizli tanık "Deniz Uygar" kod adıyla bilinirken kimliği deşifre olan İlker Çınar ifade vermeye devam etti.