Anadolu’nun Asya Afrika ve Avrupa’nın kesişim noktasında olan bir yer olarak yüzyıllardır dini, etnik ve dil kökeni ne olursa olsun insanlara kapısını açtığını belirten Başbakan Davutoğlu, “Dolayısıyla bu mirasımız bizim insani diplomasimizin temellerini oluşturmaktadır ve Türk ulusu da insani krizler karşısında bu tarihten gelen yaklaşımlarla Ebola olsun, doğal afetler olsun, ihtilaf olsun her türlü durumda gerekli yardım elini uzatır” ifadelerini kullandı.
“Biz Türkiye’de her zaman komşumuz açken bizim boğazımızdan bir şey geçmediğini söyleriz” diyen Davutoğlu, “Bir bebek soğukta üşürken insanlar huzur içerisinde uyuyamaz bizim ülkemizde. Dolayısıyla biz dünya çapında her zaman evlerinden kaçan insanlara ev sahipliği yapmış evlerinden kaçmak zorunda kalan insanlara ev sahipliği yapmış bir ülkeyiz ve bu da bugün Türkiye’yi dünyanın en büyük mülteci ülkesi haline getirmiş vaziyette. Bu yaptığımız çalışmalar çerçevesinde olaylara sadece donör gözüyle değil aynı zamanda bu süreçten etkilenen insanların gözüyle de bakıyoruz” şeklinde konuştu.
“Bizim için küresel insani sistem çok önemli yıllar içerisinde de çok önemli ilerlemeler oldu ve bundan da çok faydalanan insanlar oldu. Ancak yine de bugünkü insani krizlerin ölçeğine baktığımız zaman uluslararası toplumunun bu alanda çok ciddi sorunlarla karşı karşıya olduğunu söyleyebiliriz” sözlerini vurgulayan Davutoğlu, “Türkiye şu anda yılda 3,5 milyar dolarlık resmi kalkınma yardımı 1,6 milyar dolarlık insani yardım yaparak dünyanın 3’üncü en büyük ülkesi olmuştur bu alanda. O çerçeve de çok önde gelen ve güvenilir bir ortaktır. Ancak çok daha fazla destekçiye ihtiyaç var ve geleneksel destekçilerden de olan desteğin artmasına ihtiyaç var çünkü ihtiyaçlar çok artıyor. Bu çerçevede Türkiye şu anda mevcut uluslararası insani sitemin bugünkü krizlerin karmaşıklığıyla başa çıkabilecek durumda olmadığını düşünüyor ve bu yüzden de yapılması gereken çok çalışma var. Çünkü bugünkü insani krizler sınırları aşıyor. Çok yakın zamanda trajik bir şekilde yaşadığımız, gördüğümüz mülteci akını bunun en önemli örneği. Uluslararası toplumun da bu çerçeve de ahlaki sorumluluklarını yerine getirmesi lazım. Çünkü hepimiz bir arada o insanları kurtarmalıyız, onları kurtarmak bizim en önemli görevimiz” ifadelerine yer verdi.
“BÜTÜN ÇABAMIZ İNSANLARIN HAYATINI KURTARARAK İNSANLIĞIMIZI KURTARMAK”
BM’nin bütün üyelerinin ortak sorumluluk içerisinde hareket etmesi önemine dikkat çeken Davutoğlu, “Şu anki insani kriz ve trajediler maalesef bize gösteriyor ki artık dünya toplumunun bir bütüncül olarak kendisinden beklenen sorumluluğu üstlenmesi lazım. O nedenle de insani zirve çok önemli aslında çünkü zor zamanlarda cesur fikirlere ve kararlara ihtiyaç var ve bizim ortak çabamız aslında burada çok basit. Bütün çabamız insanların hayatını kurtararak insanlığımızı kurtarmak. Ancak bunu nasıl yapacağız esas mesele zaten burada. Biz ev sahibi ülke olarak zirvenin başarılı olması için elimizden gelen her şeyi yapmaya hazırız” diye konuştu.
“BU KRİZLER İNSANLAR TARAFINDAN VE DOĞAL OLARAK NASIL ORTAYA ÇIKARSA ÇIKSIN ÜLKELERDE ÇOK YIKICI ETKİLER YAPIYOR”
Çağımızda gittikçe artan ve çeşitlenen insani krizlere daha iyi bir şekilde cevap verebilmenin gerekliliğine dikkat çeken Davutoğlu, “Bu çerçevede sayın meslektaşlarım önemli olduğunu düşündüğüm birkaç noktadan bahsetmek istiyorum. Öncelikle mevcut krizin karmaşıklığı göz önüne alındığında insani faaliyetlerle kalkınma arsındaki ilişkiyi daha kuvvetlendirmemiz gerekiyor. O yüzden de insani yardımı kalkınma araçlarıyla uygun olduğu yerlerde birlikte ele alarak özellikle tekrar eden ve uzun süren krizler çerçevesinde neler yapabileceğimizi somut modaliteler çerçevesinde görüşmemiz lazım. Çünkü bu krizler insanlar tarafından ve doğal olarak nasıl ortaya çıkarsa çıksın ülkelerde çok yıkıcı etkiler yapıyor. O nedenle insani yardım ile kalkınma yardım programlarının birlikte entegre bir strateji çerçevesinde kullanılması çok önemli” sözlerine yer verdi.
“Türkiye’nin insani yardım diplomasisi özellikle Sahra-altı Afrika ülkeleri açısından böylesi bir yaklaşım içerisinde yürütüldü. Böyle bir yaklaşım sayesinde destek olduğumuz bu ülkeler açlık kuraklık ya da sel gibi karşı karşıya kaldıkları zorluklar karşısında daha hazırlıklı olmaya başladılar. Çünkü temel altyapıları gelişebildi” diyen Davutoğlu, “İkincisi trajik bir şekilde gördüğümüz mülteci akını da göz ardı edebileceğimiz ihmal edebileceğimiz bir durum değil. Çünkü bu İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana gördüğümüz en büyük küresel felaket. Bu çerçevede insani krizler unutmamalıyız ki sadece ihtilafların olduğu ülkelerde değil o ülkelerin ötesinde komşu ülkelerde ve pek çok yerde etkilere sebebiyet veriyor. O nedenle şu anki büyük nüfus hareketleri karşısında mülteciler konusunda küresel eylemlere geçmenin küresel olarak hareket etmenin ne kadar önemli olduğunu bu zirve içerisinde de görüşmemiz gerekiyor” ifadelerini kullandı.
“MÜLTECİLERİ SADECE BİR SAYI OLARAK GÖRMEMEK LAZIM”
Özellikle mülteciler ve ev sahibi ülkeler açısından bunu ele almanın önemine vurgu yapan Davutoğlu, "Elbette ihtilaf bölgelerinde tıbbi yardım, su, sıhhi tesisat yardımını sağlamak, insanların hayatlarını korumak çok önemli ama bunları yaparken de hayatta kalanların eğitimi yaşamlarını nasıl devam ettireceklerini de göz önüne almak gerekiyor. O yüzden de bütüncül bir yaklaşım gerekli. Mültecileri sadece bir sayı olarak görmemek lazım. Her sayı bir insandır. Dolayısıyla bu insanlar despotluk terör savaş veya doğal bir afetin etkilerinden kaçıyor olabilirler amaçları hayatta kalmaktır. Bizim onlar için yapabileceğimiz şey onların temel haklarına saygı göstermek ve onların karşı karşıya kaldıkları sorunlar karşısında onlara destek olmaktır"diye konuştu.
“BM GÜVENLİK KONSEYİNİN SORUMLULUĞU SURİYE’DEKİ KRİZİ MÜMKÜN OLAN EN KISA SÜREDE SONA ERDİRMEK”
Bunları yapmamak durumunda, demokrasi, insan hakları, barış özgürlük gibi evrensel değerlerin de bu kayıtsızlığın kurbanı olacağını belirten Davutoğlu, “Onun için bu çerçevede yapılan çalışmalar önemli. Bildiğiniz gibi Suriye’deki çatışmalardan dolayı çok ciddi bir insani krizle karşı karşıyayız. Türkiye’de yaşayan 2 milyon Suriyeli var. 360 bini kamplarda 25 merkezde bulunuyor. Bu onlara gıda, gıda dışı hizmetler, sağlık, eğitim, psikolojik destek, mesleki eğitim sosyal faaliyet sunuluyor. 195 bin çocuk ve 550 bin okul yaşında çocuk var dolayısıyla eğitim imkanlarını çocuklara sağlamak gerçekten çok önemli. Ve bu sayılar bazı üye devletlerin nüfuslarından fazla. 60 binden fazla bebek de doğdu kamplarda veya kampların dışında. Türkiye’de evini bilmeyen Suriye dışından doğan çocuklar var. Ne zaman dönecekler nasıl dönecekler bunu bilmiyoruz. Ülkelerinin dışında hayatlarını nasıl idame ettirecekler? Bu çok önemli bir konu özellikle BM’nin BM Güvenlik Konseyinin sorumluluğu Suriye’deki krizi mümkün olan en kısa sürede sona erdirmek” dedi.
Davutoğlu, şöyle devam etti:
“Kampların dışında yaşayan 2 milyon Suriyeli ülkemizde örneğin sağlık hizmetlerinden ücretsiz olarak faydalanıyorlar. Şu anda Türkiye’nin bazı şehirlerinde örneğin Kilis sınır şehrinde nüfusunun yüzde 54’ü Suriyeli yani Türklerden daha fazla. Dolaysısıyla bu gibi, durumların nasıl sosyal ve ekonomik sorunları da beraberinde getirebileceğini tahmin edersiniz. Türkiye’nin şu ana kadar bu süreçte harcamış olduğu kaynak 8 milyar dolara doğru ilerliyor. Uluslararası toplumun katkısı ise çok az. Bu çerçevede kendi insani sorumluluklarımız ve uluslararası çabanın bu alanda etkin olmaması nedeniyle biz kendimizce strateji geliştirdik. En başından beri bu insanlara yardımcı olmaya çalışıyoruz. Şimdi bazı batı ülkelerinde geç olsa da bu alanda bir farkındalık oluştuğunu görmekten memnuniyet duyuyoruz. Mülteciler onların sınırlarına geldikçe sorumluluk üstlenmeye başlıyorlar.”
Üçüncü önemli noktanın sınırlı kaynağı etkin bir şekilde kullanmak olduğunu söyleyen Davutoğlu “Çünkü küresel insani sitemde kaynak biterken bu sorunlardan etkilenen insanların zamanı da tükeniyor. Dolaysısıyla iyi tanımlanmış model ve modelitelere ihtiyacımız var Bu şekilde daha iyi bir koordinasyon sağlayabiliriz hem BM’nin faaliyet gösteren kurumları ve bütün diğer paydaşları daha iyi örgütleyebiliriz. Bu koordinasyon özellikle krizlere zamanında ve etkin bir şekilde müdahale etmek açısından çok önemli bu sayede mükererin önüne geçmemiz mümkün olabilir” şeklinde konuştu.
“İNSANLARIN YAŞAMLARI SÖZ KONUSU OLDUĞUNDA HİÇBİR MAZERETİMİZ OLAMAZ”
Finansal desteğin de gerekliliğine işaret eden Davutoğlu, “Ayrıca bir insani kriz olduğunda acil bir durum olduğunda fonlama ya da mali kaynaklar orta çıkabiliyor ama bunlar çok geç aşamada çıkabiliyor. Bunlar çok yeterli olmuyor. Ülkelerin kaynak sağlamadaki zorluklarından bahsedebiliriz ama bu yaşamı tehlikede olan insanlar için bir mazeret olamaz. Onun için azmanlı bir şekilde küresel anlamda finansman modellerini de düşünmemiz gerekiyor. Umuyoruz ki zirve istişare içerisinde konuştuğumuz tüm bu konular paydaşlar arasında da çok destek bulmaya devam edecek. Burada üye devletlerin üstelenebileceği çok faydalı yeni fikirler ortaya çıkıyor” ifadelerini kullandı.
“AYLAN KÜRDİ GİBİ ÇOCUKLAR BİR DAHA BU TİP TRAJEDİLERLE KARŞI KARŞIYA KALMASINLAR”
Davutoğlu, “Dolayısıyla zirvenin de ana sloganında olduğu gibi bizim amacımız bir arada ortak olarak insanlığımızı kurtarmak bunun için ortak sorumluluk içerisinde hareket etmek. Çünkü her ulusun başına bir kriz gelebilir. O yüzden de ülkelerimizin en üst düzeyde temsil edilmesi devlet hükümet başkanları düzeyinde temsil edilmesi gerçekten çok önemli. G7, G20, G77 gibi farklı grupların ülkeleri olabiliriz ama bu sefer bütün G’ler olarak bir araya gelelim ki Aylan Kürdi gibi çocuklar bir daha bu tip trajedilerle karşı karşıya kalmasınlar. İşte bu aciliyet duygusuyla bütün üye devletlere ve paydaşlara çağrıda bulunmak istiyorum. Lütfen bu zirveyi destekleyin ve bu zirveye katılın ki insanlığı korumak için kürsel sorumluluğumuzu üstlenmiş olalım” diyerek “Gelecek sene hepiniz İstanbul’da görmekten memnuniyet duyarım ” sözleriyle konuşmasına son verdi.
Davutoğlu, BM Dünya İnsani Zirvesi'nde Konuştu
Başbakan Ahmet Davutoğlu, BM Dünya İnsani Zirvesi’nde yaptığı konuşmada Suriye’deki krizi ve mültecileri işaret ederek “İnsanların yaşamları söz konusu olduğunda hiçbir mazeretimiz olamaz” dedi.