Davutoğlu'ndan Musul Değerlendirmesi

Eski Başbakan ve AK Parti Konya Milletvekili Ahmet Davutoğlu, Türkiye’nin Musul’u kaderine terk edemeyeceğini söyledi.

Konya’da bir televizyon programına katılan eski Başbakan ve AK Parti Konya Milletvekili Ahmet Davutoğlu, Türkiye’nin Musul operasyonuna katılmasını ve Irak Başbakanı İbadi’nin tutumunu değerlendirdi. Musul’un Irak’ın ikinci büyük, Kuzey Irak’ın da merkezi şehri olduğunu ifade eden Davutoğlu, "Bir kıyas olarak ortaya koymak gerekirse Halep’in kaderi çizilmeden Suriye’nin kaderi çizilmez. Musul’un kaderi çizilmeden de Irak’ın kaderi çizilemez. Ve her iki şehir de bizim sınır boylarımızda, akraba topluluklarının, soydaşların olduğu şehirler. Yani Musul’u salt Musul olarak görmemek lazım. Musul Irak’ın geleceğini tayin edeceği bir nokta. Son derece kritik bir yer. Çünkü bir taraftan Arapların, Kürtlerin, Türkmenlerin, diğer taraftan Sünniler’in ve Telafer bağlamında Şiiler’in bulunduğu bir yer. Dolayısıyla Mısır’da ortaya çıkacak bir kırılma Irak’ta çok derin yaralar açar. Musul’u daha önemli kılan özellikle 2014 yazıyla birlikte Musul’un DEAŞ saldırısı altında kalıp DEAŞ tarafından işgal edilmesi sırasında maalesef Irak ordusu hiçbir direnç göstermeden DEAŞ’a Musul’u terk etti. O zamandan bu zamana da DEAŞ’ın bir terör örgütü olarak Musul’da Türkmenlere, Kürtlere, Araplara, Yezidilere yönelik yaptığı katliamlar var. Dolayısıyla Musul’a dönük olarak Musul’u DEAŞ’tan temizlemek adına yapılan bir operasyon doğru, hatta gecikmiş bir operasyondur. Mutlaka desteklenmesi gereken bir operasyondur. Burada da Türkiye’nin katkısı hem elzemdir hem de kaçınılmazdır. Türkiye Musul’u kendi kaderine terk edemez” dedi.

Terör unsurları DEAŞ VE PKK’nın Türkiye için çok ciddi tehdit teşkil ettiğini kaydeden Davutoğlu, Türkiye’nin Irak politikası bağlamında da Musul’da bir etnik ve mezhebi çatışma çıkmasının, Irak’ı bölecek bir etki yapabileceği için Musul ve civarının Türkiye’yi ilgilendirdiğini aktararak, “Dolayısıyla bütün bunları göz önüne alarak biz aslında DEAŞ’ın Musul’a saldırması sonrasında yapılacakları çok önceden güvenlik bağlamında planladık. O zaman Musul Valisi olan Asil Nuceyfi ile birlikte Musul’un Musullular tarafından kurtarılması için çok ciddi istihbari ve güvenlik hazırlıklarını planladık. Bu çerçevede de hem Irak hükümetiyle hem Irak Kürt bölgesi yönetimiyle yakın temas içinde olduk. Benim daha önce Dışişleri Bakanı olarak da yaptığım ziyaretlerde bu konular gündeme gelmişti. Daha sonra Başbakan olarak Irak ziyaretimde ve sayın İbadi’nin de Türkiye ziyaretinde bunları kapsamlı olarak ele aldık. Ve o zaman hatta sayın İbadi’nin ziyareti öncesi Musul’a birkaç uçak dolusu askeri yardım konvoyu doğrudan Bağdat’a giden, sayın İbadi bunlara teşekkür etti ve Musul bağlamında da görüşlerimizi paylaştık. Bu çerçevede de benim Erbil ziyaretimde hem Kürt bölgesi yönetimiyle de konu ele alındı daha sonra askeri diplomatik istihbari yetkililerimiz ziyaret etti ve Başika bölgesini Musul’un kurtarılması için Musulluları eğitmek üzere en uygun yer olarak tayin etmiştik. Bu bağlamda da Savunma Bakanımız İsmet Yılmaz ile Irak Savunma Bakanı arasında da Başika üzerine müzakereler söz konusu oldu ve hatta Irak Savunma Bakanı’nın Başika’ya katkı dolayısıyla Türkiye’yi övücü sözleri de gündeme geldi. Sayın İbadi’nin zaten yaptığı açıklamalar var. Bunun üzerinde yoğun olarak duruldu daha sonra Savunma Bakanlarımız bu konuları ele aldı. Başika bağlamında Savunma Bakanları arasında yine konu müzakere edildi ve bu çerçevede Türkiye orada son derece profesyonelce sadece Musullular’ı eğiten bir kamp kurdu. Askerlerimiz gitti 2015 sonuna doğru yoğun bir gayretle riskler de üstlenilerek gidildi. Şu anda da Musul operasyonuna özellikle kara gücü olarak katılacak Musullular’ın eğitimi konusunda Türkiye’nin katkısı göz ardı edilemez” diye konuştu.

“Türkiye’nin hiçbir ülkenin toprağında gözü yoktur”

Davutoğlu, "İbadi’nin bu stratejik sapması, Türkiye’ye karşı böyle bir politika geliştirmesinin temelinde ne yatıyor" sorusuna ise şöyle cevap verdi: “Türkiye’nin Musul’da etkili olmasını istemeyen çok çevre var. Bunun tarihi arka planı var. Lozan öncesindeki ve sonrasındaki evrede Musul’da Hatay’dan daha fazla bizim müzakere anlamında hakkımız vardı. Çünkü biz Musul’u askeri bir şekilde terk etmemiştik. Kuzey Irak, Musul bu anlamda müzakerelerle bırakıldı. Dolayısıyla bunun bir arka planı var. O zaman yeni doğmakta olan Türkiye Cumhuriyeti’ne Musul’un verilmesine bugün de karşı çıkanlar var. Biliniyor ki, sınır öyle bir yerden geçmiştir ki enerji kaynakları güneyde kalmıştır. Dağların üzerinden riskli bir coğrafya oluşmuştur. Bunu sınırları değiştirelim diye söylemiyorum şuan da Türkiye toprak bütünlüğünü savunuyor ve hiçbir ülkenin de toprağında gözü yoktur ama birilerinin tedirgin olma sebebi Türkiye’nin Irak’la geliştireceği iyi dostluk ilişkileri ve bu çerçevede son dönemde Erbil’de olduğu gibi Musul’da da Türkiye’nin ekonomik yatırım yapması Türkiye’nin bu kardeş ülkeye ve kardeş şehirlere daha fazla ilgi göstermesi birilerini rahatsız eder. Bunların arkasında küresel ve bölgesel güçler vardır. Bunların getirdiği bir takım kaygılar, tereddütler, vehimler sayın İbadi’yi etkilemiş olabilir ama Türkiye takip ettiği Irak politikasıyla bizim 14 yıllık iktidarlık dönemimizde Cumhurbaşkanımızın Başbakanlığı dönemimde, benim Dışişleri Bakanlığı dönemimde daha sonra Başbakanlığım dönemimde hiçbir suretle Irak’ın birliği ve beraberliği bir politikamız olmadı. Tarihi bir argümanla herhangi bir toprak iddiasında değiliz. Ama Irak’ın birliği ve bütünlüğü için Musul’un huzurlu bir şehir olması lazım. Musul’un huzurlu bir şehir olabilmesi için etnik unsurların ve mezhebi grupların bir arada yaşayabilmesi için de Musul’un Musullular tarafından kurtarılması lazım. Güneyden bir takım aşırı şii milislerin Musul’a girmesi durumunda Musul’da huzur olmayacağı gibi yeni bir mezhep çatışmasının önü açılır. Bu bağlamda zaten DEAŞ gibi terör örgütünün buralarda kök salmasının sebebi bu mezhep çatışmasını yol açacak zeminin oluşması, bir mezhep karşıtlığı oluşunca Musul’da da bunun doğurduğu bir rahatsızlık olunca DEAŞ bunları istismar ederek Musul’da kök salmaya çalıştı. Şimdi yeni bir istismarın önünü açmamak lazım. Irak’ın etnik bağlamda bölünmesinin de önünü açmamak lazım. Biz bu bağlamda da Musul’daki Araplar, Türkmenler ve Kürler arasında da iyi ilişkiler olmasını isteriz. Dolayısıyla Türkiye’nin haklı kaygıları, haklı talepleri vardır ve Başika bu haklı kaygı ve talepler üzerine oluşmuş bir üs, bu konuda da Türkiye’yi eleştiremez. Irak’ta bulunan yabancı güçler yanında Türkiye’nin gücü bir kaygı gerekçesi olarak görülemez. Ayrıca Türkiye’yi ilgilendiren başka bir boyutu da PKK’nın mevcudiyeti. PKK tam bu DAEŞ ile görüntüsünün altında Sincar ile Kandil arasında koridor oluşturan Suriye’ye bağlantı kurmaya çalıştı. Geçen sene buna karşı biz çok net bir tavır aldık. Barzani net tavır aldı hatta bazı çatışmalarda koridor oluşmadı. Şimdi Türkiye’nin yetiştirdiği Musullular’ın devrede olmayıp Haşdi Şabi gibi şii milis grupların ya da PKK gibi terörist grupların devrede olması halinde Türkiye için onulmaz güvenlik sorunları ortaya çıkar. Bunlara izin verilmeyeceği kanaatindeyim” dedi.

Ana Sayfa
Manşetler
Video
Yenile