27 Temuz günü HSYK’ya ulaştırılan şikayet dilekçesinde Deniz Feneri e.V soruşturmasını yürüten savcılar Nadi Türkaslan, Mehmet Tamöz ve Abdulvahap Yaren’e yönelik 6 ayrı iddiada bulunuldu.
Şikayet dilekçesinde soruşturma savcılarına yönelik en önemli şikayet “bir mahkeme kararının tahrif edilmesi”.
Şikayet dilekçesine göre, İşçi Partisi’nin suç duyurusunun ardından. 2009 yılı başlarında Deniz Feneri e.V soruşturması başlıyor. İlk aşamada Ankara Savcısı Nadi Türkaslan soruşturma için görevlendiriliyor. 21 Mayıs 2009’da ise aynı dosya için savcılar Mehmet Tamöz ve Abdulvahap Yaren’e de görev veriliyor.
Soruşturma savcıları, 1 Haziran 2009’da Ankara 3. Sulh Ceza Mahkemesi’ne başvurarak aralarında Zahid Akman’ın da bulunduğu 19 kişinin tüm mal varlıklarına el konulması talebinde bulunuyorlar. Akman’la birlikte mal varlıklarına el konulması istenen kişiler şöyle:
Firdevsi Ermiş, İsmail Karahan, Mustafa Çelik, Zekeriya Karaman, Mehmet Gürhan, Aykut Zahit Akman, Harun Kapıyoldaş, Erhan Yatar, Orhan Durmaz, Seyyar Kutun, Hakkı Sadal, İzzet Kurum, Gökhan Gürbüz, Bedrettin Bülent Bilgin, Mehmet Taşkan, Ahmet Coşar, Ümit Yaşar Sincanoğlu, Şahin Küsmüş.
Savcıların, nöbetçi mahkemeden 2 önemli talebi oldu: İlki, adları yukarıda sayılı kişilerin tümünün “doğrudan ya da ortak sahip oldukları tüm taşınmazlara, kara deniz veya hava ulaşım araçlarına, ortağı bulundukları şirketlerdeki ortaklık paylarına” el konulması. İkincisi ise “bu kişilerin ortağı bulundukları şirketlere ait tüm taşınmazlar ile kara, deniz veya hava araçlarına, ortağı bulundukları şirketlerinh tüzel kişilik olarak ortak olduğu diğer şirketlerdeki ortaklık paylarına” el konulması.
Kanunda belirtilmeyen talep
Ankara 3. Sulh Ceza Mahkemesi hakimi Dr. Afak İlleez, savcıların talebini aynı gün karara bağladı. Talepteki ilk maddeyi kabul ederek, 18 kişinin tüm taşınmazları, araçları ve ortak olduğu şirketlerdeki hisselerine “el konulması” kararı verdi.
18 kişinin ortak olduğu şirketlerin, gayrimenkulleri, araçları ve diğer şirketlerdeki hisselerine de el konulması kararını ise reddetti. Hakim, zaten hisselerine el konulan şirketlerin varlıklarına el konulması talebini “kanunda belirtilmeyen şekilde talep” olarak niteledi.
Yine Mehmet Sıddık Balıkçı adlı bir kişinin TC kimlik numarası bulunmadığı için, mallarına el konulması talebi “isim benzerliği nedeniyle başka kişilerin mağdur olmaması” gerekçesiyle reddedildi. İlki kabul diğer ikisi ret yonündeki kararlar alt alta sıralanarak 1 Haziran 2009 tarihli mahkeme karar tutanağına yazıldı.
Akman ve Karaman’ın şikayetine konu olan olay da bu mahkeme kararıyla ilgili. Halen tutuklu bulunan şüphelilerin iddiası şöyle: “Soruşturma savcıları, malvarlıklarına el konulan 18 kişinin ortak olduğu şirketlere ait mal varlıklarına el konulması talebinin reddine rağmen, bu şirketlerin varlıklarına el koyma amacıyla işlem yaptı. Bu işlemler sırasında, Ankara 3. Sulh Ceza Mahkemesi kararının aslında yer alan 2 red maddesinin üzeri kapatıldı.”
Süre aşıldı
İddiaya göre, savcılar mahkeme kararını çoğaltırken, kararın b ve c bendindeki, ortak olunan şirketlere ait malvarlıklarına el konulması ile TC kimlik no’su olmayan kişiye ilişkin ret kararlarını kapattı. Şikayette bu işlemin iligli savcılar tarafından mı, yoksa kolluk (polis) tarafından mı yapıldığının tam olarak bilinmediği ifade edildi.
Şikayet dilekçesinin eklerine, mahkeme kararının aslı ile b ve c bentlerinin silindiği sureti de eklendi. Eklerde ayrıca, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı Basın Suçları Araştırma Bürosu ile İstanbul Sultanahmet’teki Tapu Kadastro 2. Bölge Müdürlüğü arasındaki bir yazışma da bulunuyor. Yine bu yazışmaya istinaden, Zekeriya Karaman’ın hissedarı bulunduğu Yeni Dünya İletişim AŞ’ye ait bazı taşınmaz bilgilerine ait belgeler de şikayet dilekçesinde yer alıyor.
Belgelerde, Zekeriya Karaman’ın ortağı olduğu Yeni Dünya İletişim AŞ’ye ait bazı taşınmazlara ait resmi kayıtların “Mülkiyet Bilgileri” başlıklı bölümlerinde Ankara 3. Sulh Ceza Mahkemesi kararına istinaden “şerh” konulduğu görülüyor.
Akman ve Karaman ayrıca gözaltında kaldıkları sürenin kanunda belirtilen 4 tam günlük süreyi geçtiğini ileri sürerek tutuklama talebinin kanunu dayanağı olmadığını iddia ediyorlar. Şikayet dilekçesine göre Akman’ın gözaltı süresinin 10 Temmuz 07.30’da, Zekeriya Karaman ve 3 diğer şüpheli için aynı gün 14.00’te sona ermiş olmasına rağmen, tutuklama kararının 20.15’te verildiği, bu durumun yasalara ve Anayasa’ya aykırı olduğu iddia ediliyor.
İddiaya göre, mahkeme kararının aslı yukarıdaki gibi (en üstte) ve savcılar ya da polis tarafından mı yapıldığı tam olarak bilinmeyen bir şekilde şirketlerle ilgili bölümler (altta) yok edilerek yeni kopyayla işlem yapıldı.