Uludağ Üniversitesi (UÜ) öğrencileriyle bir araya gelen Eroğlu, üniversiteden mezun olduktan sonra kendilerini savaşın içinde bulduklarını anlattı. Yunanistan'ın bağımsızlığını 1891'de kazandıktan sonra Kıbrıs ve İstanbul için bazı hayallerinin olduğunu anlatan Eroğlu, “Bazılarının idealleri gönlünde devam ediyor. Bunun mümkün olmadığını biliyoruz. Ambargolar var. Biz İran gibi atom bombası yapmıyoruz, kavgayı başlatan Yunanistan ve Rumlardı. Her ikisi de AB'ye alındı. Burada bir adaletsizlik var. Bu adaletsizliğin devam ettiğini, Merkel'in Türkiye'ye ziyaretinde Başbakan Erdoğan ile karşılıklı konuşmaları esnasında gördük. İma yoluyla neredeyse açıkça AB'ye üye olunması için Ankara protokolünün kabul edilmesini istemektedir. Tek taraflı düşünen bir zihniyetle karşı karşıyayız” ifadelerini kullandı.
Rum tarafının bugüne kadar gerçek manada uzlaşma niyeti sergilemediğini ifade eden Eroğlu, Rumların uzlaşmazlığını körükleyenin BM Güvenlik Konseyi ve AB'nin aldığı kararlar olduğunu dile getirdi. Eroğlu, “Dünya bunu görmüyor. Rumlar 6 cumhurbaşkanı değiştirdi. 7'ncisi şimdi seçildi. Gelmiş geçmiş bütün cumhurbaşkanları bir tek politika ortaya koydu. O da Türk tarafın masada tutmak. Anlaşma istiyormuş gibi davranmak ama bunu yapmamaktır. Rumların uzlaşmazlığını körükleyen, BM Güvenlik Konseyi ve AB'nin aldığı kararlardır. Rumların bu uzlaşmazlığını körükleyen bu insanlara, ‘Rum tarafını bir anlaşmaya ikna etmediğiniz sürece anlaşma olması mümkün değil' dedik. Rumların ağa babaları Rusya ve Çin olduğu sürece Rumların aleyhine gelen her kararı Güvenlik Konseyi veto ediyor” dedi.
“KKTC HALKINA YASA DIŞI BİR UYGULAMA DAYATILIYOR”
KKTC'nin Annan Planı'nı yüzde 65 oy oranıyla kabul ettiğini, Rumların ise yüzde 70 oy oranıyla reddettiğini ifade eden Eroğlu, “Annan, Güvenlik Konseyi'ne yazdığı yazıda ambargoların kalkmasını talep etti. Rusya bunu reddetti. Rum tarafını kim motive edecek? AB ancak, ‘Biz uyarırız, konuşuruz' dedi.
‘Bir üyeye uygulama hakkımız yoktur' dedi.
Medeni dünya, haksız bir şekilde bir halka yasa dışı uygulama dayatıyor. Bunun herhangi bir yasal durumu yoktur. Bu uluslararası hukukta yok. Suçsuz bir insan topluluğuna, devlete ambargo uygulamak görülmüş değil” ifadelerini kullandı.
Barış Harekatı'nda doktorluk yaptığını söyleyen Eroğlu, Rumların 1974 yılı öncesine dönme gibi çalışmalarının olduğunu ifade etti.
Eroğlu, “Hepimiz insanız, yaşamak isteriz ama ölümle burun buruna olduğumuzu görüyoruz. Şehit olanların gözümüzün içine bakarak 'imdat' deyip medet beklediğini, kocası şehit olanın bacaklarımızın dibine düştüğünü hatırlıyoruz. Temennimiz bir daha o günkü olayların yaşanmaması. Bir anlaşma olsun, kimse ağlamasın, üzülmesin, anlaşma olması için halkın haklarının alındığı bir masa olmalı. Rumlar 1974 öncesine dönüşü düşünüyorlar. Aradan 39 yıl geçti. Birinci, İkinci Barış Harekatları dışında Cenevre'de toplantısı olmuştur. Anlaşma olmadı, İkinci Barış Harekatı başladı.
Yine Cenevre'de oldu. ‘Ayşe tatile çıksın' artık şifreli mesajdı. 1975'te nüfus mübadelesi anlaşması yapıldı. Kuzey'deki Rumlar güneye. Güneydeki Türkler kuzeye geçti. Ana vatanı kabul etmişiz. Bu nüfusu yerleştirmişiz. Sene 2013. Geçen senelerde insanlar bu topraklara yerleşmiş. Şimdi herkes yerli yerine geçsin diyoruz. Bunu Rumlara anlatamıyoruz. 1974 öncesine dönülmesi mümkün değil” dedi.
BM'nin ambargo kararını insanlık suçu işleyen ülkelere uyguladığını hatırlatan Eroğlu, şöyle devam etti: “Biz bunu yapmadık. Toplu mezarlar, katliamlarla şiddete maruz kaldık. Kıbrıs'a geldiğinizde toplu mezarları görebilirsiniz. 'Niye böyle yapılıyor?' sorusunu sorup da cevabını arayan kimse görmüyoruz. Bunun karşılığını görmedik. Onun için biz şimdi devletimize sahip çıkıyoruz. Müzakerelerin devam etmesi için görüşmelere açık olduğumuzu aktarıyoruz ama onlar hala toprak istemeye devam ediyorlar. Bu mümkün değil” diye konuştu.
'PUSUDA BEKLEYEN BİR İRAN VAR'
Konferansa katılan bir öğrencinin Rumların İsrail'le birlikte doğalgaz ve petrol araması ile ilgili sorusuna ise Eroğlu, “Bu sadece Rumlar ile Türkler arasında bir mesele olmaktan çıkmıştır. AB'yi, İsrail'i, Arap Baharı içindeki ülkeleri ilgilendiren bir mesele, Rusya, Çin'i ilgilendiren bir mesele haline gelmiştir. Doğalgaz konusunda biz müzakereleri sürdürürken ben cumhurbaşkanı olduktan sonra genel sekretere iki öneri sundum. Müzakerelerin bir zirveye dönüştürülmesiydi. Bu üçlü toplantı önerim kabul edildi ve 5 zirve yaptık. Rumlar her şeye 'hayır' dedikleri için bir anlaşmaya varılamadı. 4 konuda 'hayır' kararı açıkladılar, arabuluculuğa, zaman limitine, Türkiye'nin garantisine ve 5'li zirve önerisine 'hayır' dediler. Doğalgaz konusunda müzakereler devam ederken, 'Bunu yaparsanız müzakerelere zarar verir, bizim de alacağımız tedbirler var' dedik ama kazıya başladılar, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile kıta sahanlığı anlaşması yaptık ve Türkiye araştırma yapmaya başladı.
İsrail ile Türkiye'nin arası gergin olduğundan iş birliğine girdiler. Bu ilişkiyi Türkiye'ye karşı güçlendirdiler. Doğalgaz konusunda, 'Türklerin de hakkını vereceğiz' diye basına açıklamıştı. Biz de dedik ki bir komite kuralım. Rum tarafı bunu reddetti. Çıkacak doğalgazın Türkiye üzerinden dünyaya dağıtılmasını da Rum tarafı reddetti. Suriye'deki olaylar, Türkiye'yi ve bizi ilgilendiriyor. Burada olaylar ne zaman bitecek, bittiğinde bir Suriye devleti mi olacak, 3 devlet mi çıkacak bilemeyiz. Pusuda bekleyen bir İran var. Orta Doğu'da bu kadar sorun varken Akdeniz de suları ısındırmak ne Rumların ne Yunanlıların işine gelir. AB'nin de işine gelmez. Bu kadar elin karıştığı bir yerde bir olay çıkmaması temennisindeyiz. Eğer Rumlar bu dikkatsizliğini devam ettirirse bir şeyler olabilir. Güney'in çok dikkatli olması gerekir. İsrail'e fazla bel bağlayarak bu tür olayların içine girmemesi gerektiğini düşünüyorum” dedi.
Eroğlu, bir öğrencinin, “Türk hükümeti ile ilişkileriniz nasıl? Yüzde 100 iş birliği var mı?” sorusuna ise Türkiye ile Kıbrıs sorununu beraber yürüttüklerini ifade ederek cevap verdi.
'KIBRISLI TÜRKLER TEDİRGİN OLUYOR'
Kıbrıs Türk halkının zaman zaman Türkiye'ye tepki gösterdiği hatırlatılarak Kıbrıslı Türklerin Türkiye'ye bakışının sorulması üzerine Eroğlu şunları dile getirdi: 'Kıbrıs Türk halkı Türkiye'yi ana vatan olarak görüyor. Bir toplum, bir halk vardır. 300 bin kişilik bir ülkeyiz. Hepsinin aynı düşünmesi mümkün değil. İçinde değişik düşünceli olanlar da vardır. İnsanoğlu herkesi sevmek mecburiyetinde değil ama benim torunlarımın babası Türkiye'de. Akrabalarım var. Alışveriş devam ediyor. 1975'te gelen nüfus, kendisini artık Kıbrıslı görüyor. Türkiye'ye geldikleri zaman, 'Memleketimize dönelim' diyorlardı. Şimdi öyle bir eylem oldu. Emekli maaşından vergi alınacaktı diye sendikalar ve 3 parti katıldı.
Bir küçük grup bayrak açıp Türkiye'ye laf etmiş ama televizyon orasını gösterdi. Gerçek şu ki bütün Kıbrıs Türk halkı Türkiye'yi ana vatanı bilir. Bunlar, 'Kıbrıslı Türkler Türkiye'yi sevmez' anlamına kesinlikle gelmesin. Bundan Kıbrıslı Türkler çok tedirgin oluyor.'
'PSİKOLOJİK SIKINTILAR YAŞIYORUZ'
Psikolojik sıkıntılar yaşadıklarının altını çizen Eroğlu, 'Rumlar bizden toprak istiyor. Orada vatandaşlarımız, 'Acaba bizi bu topraklardan atacaklar mı?' diye düşünüyor. O bölgeye yatırım yapmak istemiyorum. 'Güzelyurt verilmezse olmaz' diyorlar ve bu da halkımızı tedirgin ediyor. Bir de ambargoları düşünün ki mesela Bursa'dan Kıbrıs'a uçakla gidemiyorsunuz' diye konuştu.
Türkiye Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'nun sıfır sorun politikasının sorulması üzerine Eroğlu, 'Sıfır sorun politikası izlemişti ama her şey düşünüldüğü gibi devam etmiyor. Maalesef Suriye, PKK, Irak'la ilgili sorunlar. Bu bir politikadır. Komşularımızla sorun olmazsa çok daha iyi ilişkiler içinde olunur ama düşünüldüğü gibi olmuyor. Güzel bir stratejiydi ama her şey sizin istediğiniz gibi olmuyor' ifadelerini kullandı.
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu, Uludağ Üniversitesi'ndeki konuşması esnasında kendisine musallat olan sineği uzaklaştırarak, 'Bu sinek de bana musallat oldu, tıpkı Rumlar gibi' diyerek espri yaptı.
Derviş Eroğlu’ndan 'Sinek' Esprisi
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu, Uludağ Üniversitesi’ndeki konuşması sırasında kendisini rahatsız eden sineği uzaklaştırarak, "Bu sinek de tıpkı Rumlar gibi bana musallat oldu" dedi.