Uzmanlar, Müslümanların inanç ve ibadetlerini güvence altına alan anlaşmaların eyaletlerde art arda imzalanmasını devletin İslami cemaatleri anayasal anlamda “dini cemaat“ olarak kabul ettiği şeklinde yorumlarken, devlet anlaşmalarının Müslümanlara Hıristiyan ve Yahudilerle eşit haklar vermediğine de dikkat çekiyor.Hamburg eyaletinden sonra Bremen'in İslam ve Müslümanları tanıyan bir anlaşmaya imza atmasını, konunun uzmanları dini cemaatlerin anayasal anlamda kabul edilmesi bakımından olumlu karşıladı. Bununla birlikte uzmanlar ve Müslümanları temsil eden kuruluşlara göre bu anlaşmalar Müslümanlara devletin daha önce resmen tanıyıp icraatlarında partner edindiği Hıristiyan ve Musevi cemaatlerle eşit haklar vermiyor. İslam Toplumu Milli Görüş (IGMG) Genel Başkan Yardımcısı Mustafa Yeneroğlu, “Anlaşmalar, İslami cemaatlerin anayasal anlamda dini cemaat olduğunu tasdik ediyor. Ama Hıristiyanlarla eşit noktaya getirmiyor.” dedi.
İslami cemaatlerin tanınmasıyla ilgili yıllardır ‘hukuken henüz şartlar yeterli değil' denildiğini hatırlatan Yeneroğlu, “Yıllardır hukuken şartlar yeterli ancak siyasi irade böyle istemediği için hukuki imiş gibi görünen siyasi gerekçelerin önümüze konduğunu söylüyorum. İslami cemaatler de bu konuda birikim geliştirmedikleri için o gerekçeleri doğru zannediyordu. Anlaşmalarla geçmişte söylenenin ne kadar yanlış olduğunu, istenirse hemen sürecin başlatılabileceğini gördük.” dedi.
Sözleşmelerde sözü geçen hakların zaten şu ana kadar yüzde 90 itibariyle yasal imkânlar çerçevesinde dini cemaatlere tanınmış haklar olduğunu hatırlatan IGMG yetkilisi şöyle devam etti: “Normalde bu anlaşmaların Hıristiyan ve Museviler'de olduğu gibi çok daha somut, ileri boyutta, birçok alanda destek ve haklar içermesi gerekir. Örneğin eyalet Radyo Televizyon Üst Kurulları'nda temsilin daha somut tanımlanması lazım. Devlet bunları yapmıyor. ‘Sembolik bir şey veriyorum sana, kabul et, bu bir süreçtir' diyor. Bu şekilde süreci teşvik etmekle birlikte kontrolü kendi eline alıyor. Mesela Bremen Anlaşması'nda ‘başörtüsü konusunu tartışmayacaksın' diyor.”BU TEMPOYLA DİN DERSİ ANCAK YILLAR SONRA MÜMKÜNAlmanya Müslümanlar Merkez Konseyi (ZMD) Genel Sekreteri Nurhan Soykan da, anlaşmayı Müslüman cemaatin kabulünün ilk adımı olarak gördüklerini ve memnuniyetle karşıladıklarını söyledi.
Bununla birlikte anlaşmanın Müslümanlara Hıristiyanlarla aynı düzeyde hak vermediğini kaydeden Soykan, “Umarız anlaşma İslam Din Dersi ve diğer konularda prosedürü hızlandırır. Eyalet hükümetleri bu tempo ve imkânlarla devam ederlerse, Almanya genelinde din dersi sunmak ancak yıllar sonra mümkün olacak.” dedi.
DİTİB Yönetim Kurulu Üyesi ve Sözcüsü Bekir Alboğa da açıklamasında şu ifadelere yer verdi: “Yıllar süren çalışmaların meyvelerini görmek güzel. Bu, çalışmaları süren diğer eyaletlere güç ve iyimserlik veriyor. Anlaşmanın imzalanması geleceğe iyimser bakmamızı ve tekrar bir parça güven gelmesini sağlıyor ki o güveni son zamanlarda Almanya'daki değişik gelişmelerle kısmen kaybetmiştik. Sürece katkı yapan herkese teşekkür ediyoruz.”İslam Kültür Merkezleri Birliği (VIKZ) Genel Başkanı Ali Ataullah Demirezen ise, bu önemli adımın devletle İslami cemaatler arasındaki ilişkiler konusunda hukuki güvenlik, şeffaflık ve kuralları beraberinde getireceğini dile getirdi. Demirezen, İslami bayramların tanınması, din derslerinin birlikte şekillendirilmesi, mezarlık hizmetleri düzenlemeleri gibi konularda Müslümanların tam bir katılımına ihtiyaç olduğunu söyledi.
ATİB Genel Sekreteri ve ZMD Genel Başkan Yardımcısı Mahmut Aşkar ise anlaşmayı, kiliseler ve Musevi cemaatlere verilen hakların aynısını tanımasa da memnuniyetle karşıladıklarını söyledi.
Aşkar, ‘dini cemaat' statüsü veren ve kilise gibi maddi imkan sağlayan ikinci adımı beklediklerini dile getirdi .
'Devlet Anlaşmaları Önemli Ama Müslümanlara Eşit Haklar Vermiyor'
Almanya'da Hamburg'dan sonra Bremen eyaleti de Müslümanlarla “Devlet Anlaşması“ imzalayarak İslam ve Müslümanları resmen tanıdı.