Zatürre olan bir hastada normal floraların, bakteri, virüs ya da mantar ile agresif şekilde yer değiştirdiğini, eş zamanlı olarak, bağışıklık sisteminin mikropları temizleyememesi durumunda zatürrenin gelişebileceğini söyleyen Finn Rasmussen, zatürrenin yetişkinlerdeki en yaygın nedeninin bakteriler, 2 yaşından küçük çocuklarda ise genellikle grip ve solunum sinsisyal virüsleri (RSV) olduğunu, tüberküloz ve Mycoplasma zatürresi dışında, bakteriyel ve viral zatürrenin çoğu türünün bulaşıcılığının az olduğunu belirtti.
Vücut, bağışıklık sistemi ve mikroplar arasındaki reaksiyonun, akciğerlerdeki havayollarında iltihaba neden olduğunu da söyleyen Rassmusen, bu reaksiyonların vücuttaki semptomların az ya da çok yaşamasına neden olduğunu kaydetti.
Öksürük, ateş, titreme ve nefes darlığının zatürrenin en yaygın semptomları olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Rasmussen, akıl karışıklığı, özellikle yaşlı kişilerde aşırı terleme ve nemli cilt, baş ağrısı, iştah kaybı, enerji düşüklüğü ve bitkinlik, keyifsizlik (iyi hissetmeme), keskin göğüs ağrısı ya da batma, derin nefes alırken ya da öksürürken hissedilen ağrı şiddetinde artışın ise hastalarda görülen diğer semptomlar olduğunu söyledi.
Rasmussen, ayrıca yaşlılığa bağlı olarak bağışıklık sisteminin zayıflamasıyla hastalıkla ilgili semptomların daha zor anlaşılabilir hale geldiğini vurgulayarak hastalara uyarıda bulundu.
“Zatürre; bebekler, küçük çocuklar ve yaşlılar için daha tehlikeli”
Zatürrenin risk oluşturduğu yaş gruplarına da değinen Rasmussen, “Hafif bir nezle ya da boğaz enfeksiyonu 5 yaş üstü çocuklarda ve yetişkinlerde tedavi gerektirmeyebilirken, bebeklerde, küçük çocuklarda ya da yaşlılarda hayati tehlike taşıyabilir. Bu nedenle zatürre 5 yaş altı çocuklar için önde gelen öldürücü bir enfeksiyondur” dedi.
Rasmussen aynı zamanda, “Diyabet, siroz, astım, KOAH, kalp, böbrek hastalıkları gibi kronik hastalığı olan yetişkinler ile kemoterapi, radyoterapi gibi bağışıklık sistemini baskılayan tedaviler alan kişilerde ağır semptomlar gelişme riski yüksek” diye konuştu.
Rasmussen, ayrıca sadece sigara içen ya da fazla miktarda alkol tüketen kişilerin bile ağır zatürre için yüksek risk grubuna girdiğini söyledi.
“Hassas çocuklar ve yetişkinlerin aşı yaptırması önemli”
Rasmussen, zatürreye neden olabilecek yaygın birçok organizmaya karşı aşıların bulunduğunu, temel olarak aşıların bağışıklık sistemini enfeksiyona karşı hazırladığını, aşı yaptırdıktan sonra bağışıklığın gelişip hastalığa cevap verdiğini ifade ederek, çocuklar ve yetişkinlere mutlaka aşılarının yapılmasını önerdi. Aşıyı yaptıran kişilerin bakteri ya da virüse maruz kaldığı durumlarda vücutlarının hastalık için hazır olmasına rağmen, hastalığın yine de geçirebileceğinin akılda bulundurulması gerektiğinin de altını çizen Rasmussen, hiçbir aşının yüzde 100 koruma ihtimalinin olmadığını da belirtti.
Zatürreden korunmaya yardımcı olmak için alınması gereken basit önlemler
Hastalıktan korunmada özellikle el yıkamanın önemine dikkat çeken Rasmussen, yemek hazırlamadan ve yemekten önce, tuvaletten, çocuk bezi değişiminden, hasta kişilerle temastan ve burun temizliğinden sonra ellerin yıkanmasının ihmal edilmemesi gerektiğini belirtti.
Tütünün akciğerlerin enfeksiyonla savaşabilme yetisine zarar verdiğini de kaydeden Rasmussen, kullanıcılara, tütün ürünlerinden uzak durmalarını önerdi.
“Evde tedavi edilebilen zatürrede bol sıvı tüketmeyi ihmal etmeyin”
Zatürre semptomlarını taşıyan kişilerin mutlaka doktora başvurmalarını tavsiye eden Rasmussen konuşmasına şöyle devam etti, “Eğer zatürre şüphesi varsa, doktorunuz sizden akciğer grafisi ve balgam kültürü isteyecek, sonrasında hastaneye yatışın gerekli olup olmadığına karar verecektir. Zatürre bakterisinin tespit edilmesi durumunda, antibiyotik tedavisine başlanması önemlidir. Viral zatürre türünde ise antibiyotiğin virüsleri öldürmemesi nedeniyle antibiyotik önerilmemektedir. Evde tedavinin mümkün olduğu durumlarda su, meyve suyu, açık çay ve en az 1.5 - 2.5 litre su (6-10 bardak) gibi sıvı tüketimi önem arz etmektedir. Kesinlikle alkol tüketilmemelidir. Evde bol bol dinlenilmesine, geceleri uyku sıkıntısı yaşanıyorsa, gün içinde uyunmasına dikkat edilmelidir. Zatürre hastalarının yüzde 20’sinin tedavisinin, hastanede müşahede altında gerçekleşmesi gerekmektedir. Hastanedeki tedavilerde sıvı alımı ve antibiyotikler damar yolu ile gerçekleştirilmekte, bunlara ek olarak oksijen tedavisi ve solunum fizyoterapisi uygulanmaktadır”.
Zatürre çeşitleri
Enfeksiyonun bulaşma şekline bağlı olarak zatürrenin, doktorlar tarafından toplum kökenli (hastane dışında gelişenler) ya da hastane kökenli olarak ikiye ayrıldığını ifade eden Rasmussen, daha yaygın olarak gözlemlenen hastane kökenli zatürrelerin, hastanın başka bir şikayetle hastanede bulunduğu sırada bulaştığı, hasta kişiler üzerinde meydana gelmesi ve hastane bakterilerinin hali hazırda tedaviye daha dirençli olması nedeniyle de daha ciddi olduğu, hastanın solunum desteği için ventilasyona bağlı olduğu durumlarda hastane kökenli zatürre bulaşma riskinin arttığını anlattı.
“Zatürreden korunmak, zatürreyi önlemek ve tedavi olmak önemli”
Rasmussen son olarak şunları söyledi, “Günümüzde zatürreye dikkat çekmek için dünya zatürre günü kutlanmakta, zatürreden korunmak, zatürreyi önlemek ve tedavi olmak üzerinde durulmaktadır. Korunmak için yeni doğan bebeklerin ilk 6 ay anne sütü ile beslenmesi, yeterli gıda alımı ve A vitamini desteği önem taşımaktadır. Zatürreyi önlemek için ise çocuklara, 65 yaş üstü yetişkinlere ve kronik hastalığı olan kişilere aşı yapılmalı, el yıkama, temiz hava alımı ve bol su tüketimi unutulmamalıdır. Tedavi için ise doktorun gerekli görmesi durumunda antibiyotik tedavisi uygulanmalıdır.”
Dikkat Zatürre Olabilirsiniz
Yakın Doğu Üniversitesi Hastanesi Göğüs Hastalıkları Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Finn Rasmussen, bugüne kadar bilindiğinin aksine, akciğerlerin kendi bakteri ve virüs tabakasından oluşan mikroorganizmaları olduğunu, akciğerleri ve bağırsakları yüzeysel olarak kapsayarak orada sürekli koloniler halinde yaşadıklarını, normal floraların, bakteri, virüs ya da mantarların agresif şekilde yer değiştirmesi ve bağışıklık sisteminin akciğerlerdeki bu mikropları temizleyememesi durumunda ise zatürrenin gelişebileceğini ifade etti.