Dicle Üniversitesi (DÜ) İlahiyat Fakültesi İslam Hukuku Ana Bilim Dalı Doktor Öğretim Üyesi İhsan Akay, "Özellikle cadde kenarlarından ve trafik ışıklarında gördüğümüz bu insanlar, bireysel dilenciliği çoktan geçmiş örgütsel bir dilencilik yapıyorlar. Dilencilik örgütsel bir sorun haline geldi." dedi.
Akay, AA muhabirine dilenciliğin, bazı akademisyenlerce "meslek" olarak ifade edilmesinin yanlış olduğuna işaret etti.
"Dilenciliğe 'gayrı meşru' bir meslek demek daha doğrudur. İslam'a göre dilencilik asla bir meslek olarak kabul edilemez. Hem İslam'da hem de medeni hukukta suç sayılan bir şey nasıl meslek olabilir?" ifadelerini kullanan Akay, dilencilik yapanların insanların duygularını sömürerek günah işlediklerini aktardı.
Akay, "Bir günlük yiyeceği olan kişinin dilenmesi haramdır. Bu insanların gerçekten bir günlük ihtiyaçları yok mu? Mezhep alimlerimiz bu konuda ittifak etmişlerdir." şeklinde konuştu.
- "Hapis cezası verilmelidir"
Dilenciliğin "örgütsel" bir suç haline geldiğini dile getiren Akay, şunları kaydetti:
"Özellikle cadde kenarlarından ve trafik ışıklarında gördüğümüz bu insanlar, bireysel dilenciliği çoktan geçmiş örgütsel bir dilencilik yapıyorlar. Dilencilik örgütsel bir sorun haline geldi. Dilenciler başkaları tarafından sabah getirilip oraya bırakılıyor, akşam bir işçi gibi tekrar toplanıp evlerine götürülüyor. Örgütsel olduğu içinde suçtur. Hem para cezası hem de hapis cezası verilmelidir. Başkalarının sırtından geçinen bu insanlar adeta bir örgüt kurmuşlardır. O kadınların, çocukların, zavallı engellilerin ve hastaların sırtından geçinenler büyük bir suç işliyor."
- "Verilen para o çocukların geleceğini karartır"
Özellikle "örgüt" şeklinde hareket eden bu kişilerin, kullandığı çocukların geleceğini de yok ettiğinin aktaran Akay, şöyle konuştu:
"O çocuklar dilendikleri zaman okula gitmiyor. Hayatları boyunca başkalarına el açma durumunda kalıyorlar. Onları eğitimden ve ahlaktan mahrum ediyoruz, fuhuş bataklığına sürüklüyoruz. Köşe başlarında saat 08.00'de dilenmeye başlayıp 17.00'de işi bırakan bir örgütten bahsediyoruz. Yaşları 7-15 arası değişen çocuklar gayrı meşru yollarda kullanılıyor maalesef. Verilen para o çocukların geleceğini karartır. Onlar bir örgüt tarafından oraya getirilmişler ve o verilen para onlara gitmiyor, örgüte gidiyor."
- Osmanlı, Avrupa'ya karşı övünürdü
Dilenciliğin İslam toplumunda kabul edilemez bir durum olduğunu vurgulayan Akay, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Osmanlı 'Bizde dilencilik yok diye' Avrupa'ya karşı övünüyordu. İslam toplumunda asla dilencilik olmaz. Çünkü zekat var, kurban var, yardımlaşma kurumları var. Bu kadar müessesesi olan bir devletin fakirleri, dilenme ihtiyacı hissetmez. Çünkü ihtiyacı olana devlet yardımcı oluyor. Asıl olan yoksulun kendi rızkı peşinde koşması değildir. Asıl olan durumu iyi olan kişilerin yoksulların peşinde koşmasıdır."
- "Zengin yoksulun peşinde koşar"
Akay, zekat ve kurban gibi ibadetlerin zenginlere farz kılındığını anlatarak, "Müslüman kişi fakiri arayıp bulmak zorundadır. Bu farzdır. Durum böyle olunca tanıdığı fakirlere gidecek." ifadelerini kullandı.
'Dilencilik Örgütsel Bir Sorun Haline Geldi'
DÜ İlahiyat Fakültesi İslam Hukuku Ana Bilim Dalı Doktor Öğretim Üyesi İhsan Akay: 'Özellikle cadde kenarlarında ve trafik ışıklarında gördüğümüz bu insanlar, bireysel dilenciliği çoktan geçmiş örgütsel bir dilencilik yapıyor. Dilencilik örgütsel bir sorun haline geldi''Dilenciler başkaları tarafından sabah getirilip oraya bırakılıyor, akşam bir işçi gibi tekrar toplanıp evlerine götürülüyor'