Okur, AA muhabirine yaptığı açıklamada, 9 yıl önce Emirsultan Türbesi'nde gördükleri yaşlıyı daha sonra belirli aralıklarla ziyaret ederek yardımda bulunduğunu söyledi.
Fakat sadece erzak ve para yardımı yapmak, sıcak yemek götürmek, ramazanda zekat, fitre vermenin onun derdine derman olmadığını fark ettiğini, bu yüzden de bu kişiyi evine aldığını, eşinin de kendisine çok yardımcı olduğunu anlatan Okur, "Rahmetli dedeyi hep o banyo ettirir, hamama götürürdü. Dede bizimle tatile gelirdi. Eşim, dedeye bir evladın babasına baktığı gibi şefkat ve merhametle hizmet etti. Rabbim bir insanı bu kadar sevdirir, dede öldüğünde hayatımın bittiğini zannettim" diye konuştu.
Evine gelip zaman zaman yıkanan bakıma muhtaç kişilerin tekrar çöp evlere ya da köprü altına dönmemeleri için bir yer kiraladıklarını belirten Okur, şöyle devam etti:
"Evlerine yemek götürdüğümüz insanlar vardı, yaşlandıkları için yemek yiyemeyecek duruma gelenler vardı, bu yüzden kiraladığımız yere onları da aldık ve bu yerde dedeyle birlikte yaşamaya başladık. Eşim, ben ve çocuklarım 3 yıl hiç evimize gitmedik. Hep beraber büyük bir aile olduk. Daha sonra terk edilmiş çocuklar için tuttuğumuz evin bir odasını kreş yaptık. Zamanla kreş, 4 odayı kapladı. Hem kreş hem yaşlılarla iki yıl devam ettik. Sonra o binaya sığamaz olduk ve kreşi ayırdık. Yaşlılar ve aşevi ilk tuttuğumuz binada devam etti ama zamanla o da yetmedi. Huzurevi sırası bekleyen, evlatları tarafından evlerine terk edilmişler, hastanelerde terk edilen hastalar, sokakta kalmış kadınlar, çocuklu anneler daha çok gelmeye başladılar."
-"Eğer muhtaç biri varsa evime götürürüm yine de sokakta bırakmam"
"Haberdar olduğu her şeyden sorumlu olduğuna inanarak" hareket ettiğini ve Dilruba Evleri Yardımlaşma Derneğini kurduğunu ifade eden Okur, daha sonra Bursa Valiliği, Aile ve Sosyal Politikalar Bursa İl Müdürlüğü ve dernek olarak bir protokol imzaladıklarını, buna göre bütün yönetim ve giderleri derneğe ait olan resmi bir müessese olarak yeniden yapılandıklarını söyledi.
Okur, 6 binada konukevi, aşevi, kreş, lohusaevi, misafirhane olarak hizmet verdiklerini dile getirerek, "Hastanelere şehir dışından tedavi için gelen fakat konaklayacak yeri olmayanları misafir edebileceğimize dair haber bırakıyoruz. Lohusaevimize hamileyken eşi ölmüş, terk edilmiş ya da ailesi tarafından sahip çıkılmayanları alıyoruz. Eğitim almaları, meslek edinmeleri yönünde ikna etmeye çalışıyoruz ve çocuklarına da üniversiteyi bitirene kadar sahip çıkacağımıza söz veriyoruz" dedi.
"Başarmamızın sebebi, gerçekten ihtiyaç olana el uzatmak" diyen Okur, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Günlerdir bir hastanenin acil girişindeki koridorda yatan bir kadını oradan aldık. Bu hastanın ailesini bulduk. Küs oldukları için yıllardır görüşmemişler. Onları barıştırdık. Şimdi o kadının mutluluğu, her şeye bedel. Eğer muhtaç biri varsa evime götürürüm yine de sokakta bırakmam. Gecenin bir vakti telefon gelir, 'mağdur biri var' denir, eğer hemen gidebileceğim bir yerse hemen giderim. Bir gece, 'yatalak bir hasta var, üvey oğlu bakmıyor' dediler. Hemen alıp geldik, konukevine yerleştirdik. Burada 104 yaşında hayatını kaybetti."
-Yaşlılara "3 yaşındaki bir bebeğe bakar gibi" hizmet
Önceleri gönüllülerle hizmet ettiklerini, daha sonra ise maaşlı elemanlar çalışmaya başladığını anlatan Okur, burada kalanların çoğunun altının bezlendiğini, onlara "3 yaşındaki bir bebeğe bakar gibi" baktıklarını dile getirdi.
Burada kalanların diğer kurumlardaki gibi programlı bir gün yaşamadığını, kaça kadar uyumak istiyorsa uyuduğunu, uyandığında o kişiye kahvaltı hazırlandığını, o gün çıkan yemekleri beğenmediyse canının istediği yemeğin yapıldığını anlatan Okur, "Onun evidir burası. Onlar, Allah'ın emaneti, bizim misafirimiz. Her gün 'benim bugün misafirlerim geldi' mantığıyla bir şeyler yapmaya çalışıyoruz. Kendim yatmayacağım yastığı onların başının altına koymam. Bu misafirlikte Allah ne kadar ömür verdiyse birlikte yaşlanacağız" ifadesini kullandı.
Eşinden mihr olarak "hizmet" istediğini, daha sonra küçük hizmetlerle işe koyulduklarını, zamanla da büyüyerek bu aşamaya geldiklerini söyleyen Okur, "Bu iş bir süre sonra insanın hayat tarzı oluyor. Bebeğine bakması nasıl mutlu ederse insanı, buradaki insanların altını değiştirmek, onlara yemek yedirmek, bizi öyle mutlu ediyor. Ben, 'erkenden benden alma, onlara ömür ver benimle yaşasınlar ya da benden al ömrümü de kısalsın onların ki uzasın, birlikte gidelim bu dünyadan' diye dua ediyorum" diye konuştu.
-Hayali "yardım köyü" kurmak
Okur, "yardım köyü" kurma hayalinin olduğunu, eski Bursa Valisi Şahabettin Harput'a bunu anlattığını ve olumlu karşılandığını ifade ederek, sözlerini şöyle tamamladı:
"Biz bir yer araştırırken bir hayırsever, Karacabey ilçesi Hayırlar köyü mevkisinde 110 dönümlük tarlasını bize bağışladı. Buraya kuracağımız 500 kişilik köye mağdur olan, devlet kurumlarına gidemeyen herkesi alacağız inşallah. Okulu, hamamı, spor salonu olacak, gençler buradaki sanat atölyelerinde çalışacak. Tek başına yaşayabilecek durumda olanlar, apart evlerde kalacak. Bakıma muhtaç olanları da büyük bir binada toplayacağız. Bir de Orhaneli ilçesindeki Nalınlar köyünde bir termal suyu bulduk. 'Termal suyu felçlilere iyi gelir' düşüncesiyle sırf felçli hastaların bakılacağı bir yer yapmayı planladık. Bu projelerin çalışmaları sürüyor."
"Dilruba Evleri" İle Yardıma Muhtaç Kadınlara Kucak Açtı
BURSA - BÜŞRA NUR ÖZCAN - Bursa'da, 9 yıl önce ziyarete gittiği Emirsultan Türbesi'nde gördüğü engelli bir yaşlının bakımını üstlenmesiyle hayatı değişen ve kendisini yardıma muhtaç kişilere adayan Hatice Okur, kurduğu "Dilruba Evleri"nde evsiz ve bakıma ihtiyacı olan kadınlara ücretsiz ve süresiz hizmet veriyor.