Medicana International Ankara Hastanesi Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmani Dr. Ögretim Üyesi Tolga Soyal, dünyada 200 milyon civarinda diyabetik hasta oldugunu açikladi.
Soyal, “Diyabet, bulasici olmayan bir pandemi gibidir. Her 10 yilda hasta sayisi ikiye katlanmakta ve her yil yeni tani alan yaklasik 12 milyon hastanin 9 milyonuna ilaç tedavisi baslanmakta, buna ragmen bu hastalarin ancak yüzde 30’a yakin kisminda kan sekeri etkin biçimde kontrol altinda tutulabilmektedir” ifadelerini kullandi. Soyal, yanlis beslenme ve yetersiz fiziksel aktivitenin diyabet sikliginin artmasina yol açtigini belirtti.
Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmani Prof. Dr. Neyyir Tuncay Eren ise, kalp-damar sistemi hastaliklarinda diyabetin ölümlerin yüzde 50’sinden sorumlu oldugunu söyleyerek, "Tip 2 diyabet hastalarinda kalp-damar hastaliginin sikligi yüzde 35 olup, bunlar arasinda koroner arter hastaligi yüzde 21 ile en büyük grubu olusturmaktadir" dedi.
Eren, yine diyabetik hastalarda özellikle bacak atardamarlarini tutan tikayici damar hastaliklari ve buna bagli ayak yaralari sikliginin (diyabetik hastalarin yüzde 4-10’u) yüksek oldugunu, bu sikligin yas ile birlikte artis gösterdigini vurguladi. Prof. Dr. Neyyir Tuncay Eren, diyabete bagli ayak yaralarinin yüzde 60-80 oraninda tedavi ile düzeltilebilirken, yüzde 20’e ulasan bir grup hastada etkin tedavi hedeflerine ulasilamadigini söyledi.
Eren, uzun süre iyilesmeyen yaralarin enfekte olarak doku ve uzuv kayiplarina da yol açtiginin atini çizdi. Prof. Dr. Eren, diyabetik hastalarda nöropati denen sinir hasari nedeniyle olusan his bozukluklari ve buna bagli ortaya çikan travma kaynakli doku hasarlanmalarinin ayak yaralarinin en sik nedeni oldugunu, es zamanli atar damar hastaligina bagli doku beslenme bozukluklarinin da yara iyilesmesini güçlestirdigini söyledi.
Diyabet hastalarinin ayak yaralarina engel olmak için dikkat etmesi gerekenler
Dr. Ögr. Üyesi Tolga Soyal, öncelikle diyabette ayak yaralarina karsi bazi hususlara dikkat edilmesi gerektigini vurgulayarak, “Kan sekeri seviyesi istenen düzeyde tutulmali, ayak hijyenine dikkat edilmeli, ayak tirnaklari düzenli olarak dikkatli sekilde kesilmelidir. Yaralanmalar ve derin kesimler engellenmeli, ayaklar çok sicak ya da soguk olmayan su ile yikanmali ve hiç nem kalmayacak sekilde yumusak bir havlu ile kurulanmali ve son olarak giyilen ayakkabilar yumusak ve ayaga uygun büyüklükte olmali” dedi.
Soyal, diyabetik hastalarda his kaybi olusabileceginden ayakkabi vurmasi ya da günlük aktivite sirasinda ayak travmalarina, yara olusumuna yol açabilecegi bilgisini verdi.
Ayak yara tedavisinde klasik ve güncel yaklasimlar
Ayak yara tedavisindeki klasik yaklasimlarla ilgili de konusan Eren, ayak yarasi olan seker hastalarinin yara küçük de olsa vakit kaybetmeden hekime basvurmasi gerektigini söyledi.
Eren, ayak yaralarinin çok çabuk mikrop kapmaya ve enfekte olmaya müsait oldugunu, bu nedenle pansuman ve yara bakiminin son derece önemli oldugunu belirtti.
Enfekte yaralarda antibiyotik kullanimi ve ozon tedavisi gerektigini ifade eden Prof. Dr. Neyyir Tuncay Eren, bacak damarlarinda tikaniklik ya da darlik olan hastalarin “Kalp ve Damar Cerrahi” kliniklerinde degerlendirilerek uygun tibbi, cerrahi ya da girisimsel yöntemlerle tedavi edilmeleri gerektigini anlatti. Ayrica uygun hastalarda hiperbarik oksijen tedavisinin de dokularda oksijen miktarini arttirarak iyilesmeye yardimci oldugunu belirtti.
Dr. Ögr. Üyesi M. F. Tolga Soyal, ayak yara tedavisindeki güncel yaklasimlar için iyilestirilemeyen ayak yaralarinda bir taraftan ilaç tedavisi altinda yaranin enfeksiyona karsi temizlik ve bakimi yapilirken, diger taraftan yipranmis olan dokulara yeniden iyilesme yetenegini kazandirmaya çalistiklarini anlatti. Soyal, bu amaç için vücudun kendi öz kaynaklarini kullandigini açikladi.
Soyal, ayaklarda kapanmayan yaralari olan hastalarin yaklasik yüzde 60-70’inde bacak damarlarinda tikayici atar damar hastaliklari da bulundugunu söyledi.
Prof. Dr. Neyyir Tuncay Eren, yaranin iyilesebilmesi için yeterli kan akimiyla beslenmesinin çok önemli oldugunu, eger yaranin oldugu ayak bölgesine yeterli miktarda kan dolasimi ulasmiyorsa o yaranin iyilesme ihtimalinin de azaldigini belirtti.
"Diger taraftan yara enfeksiyonlarinin iyilesmesi için yara bölgesine kan yoluyla savunma hücrelerinin de ulasabilmesi önemlidir" diyen Eren, bu durumda kan akimini arttirmak için cerrahi müdahaleler, kateter ile balon/stent uygulamalari gibi yöntemlerin kullanilabildigini açikladi.
Eren, "Iste bu noktada damar yapisi ve hastanin dolasim bozuklugunun derecesi bu tür tedavilere uygun degil ise yukarida anlatilan, hastanin kendi yag dokusundan elde edilen SVF (stromal vasküler fraksiyon) ve PRP (trombositten zengin plazma) adi verilen iyilestirici hücre tedavileri ile yeni kilcal damar olusumlari saglanabiliyor" dedi.
Prof. Dr. Neyyir Tuncay Eren, bu sayede hem doku kanlanmasinin arttigini hem de iyilesme için doku yapim sürecinin hizlandigini ifade etti.
Diyabet Bulasici Olmayan Bir Pandemi Gibi
Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmani Dr. Ögretim Üyesi Tolga Soyal, yanlis beslenme ve yetersiz fiziksel aktivitenin diyabetin artmasina yol açtigini belirterek, “Diyabet, bulasici olmayan bir pandemi gibidir. Her 10 yilda hasta sayisi ikiye katlanmakta ve her yil yeni tani alan yaklasik 12 milyon hastanin 9 milyonuna ilaç tedavisi baslanmakta, buna ragmen bu hastalarin ancak yüzde 30’a yakin kisminda kan sekeri etkin biçimde kontrol altinda tutulabilmektedir” dedi.