‘Diyabeti Durduralım‘ Projesi

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, diyabet hastalığının öneminin toplumun tüm kesimlerince kavranması için ‘Diyabeti Durduralım‘ projesini himayesine aldığını belirterek, "Gelişmişliğin, kalkınmışlığın hastalıklarını üstümüzde taşımamız lazım" dedi.

Türkiye Diyabet Vakfı, Türkiye‘de 10 milyondan fazla kişiyi etkileyen diyabet hastalığına karşı mücadele etmek amacıyla Cumhurbaşkanlığı himayesinde ‘Diyabeti Durduralım‘ projesi başlattı. Üç yıl sürecek bilinçlendirme projesinin tanıtımı, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve eşi Hayrünnisa Gül‘ün katılımıyla Çankaya Köşkü‘nde yapıldı. Sunuculuğunu ünlü şovmen Beyazıt Öztürk ile diyabet hastası olan, oyuncu ve TV programcısı Derya Baykal‘ın yaptığı programa, Sağlık Bakanı Recep Akdağ, milletvekilleri ve çok

sayıda davetli katıldı.

Şovmen Beyazıt Öztürk, espirileriyle davetlilere eğlenceli dakikalar yaşatırken, Köşk‘teki değişimden de övgüyle bahsetti. Daha öncede Çankaya Köşkü‘ne geldiğini belirten Öztürk, "Gerçekten bir hanım eli değmiş" dedi.

Törende konuşan Cumhurbaşkanı Gül, diyabet hastalığının öneminin kavranması ve bu konuda daha etkin çalışması amacıyla böyle bir projeyi himayesine aldığını ifade ederek, "Burada bu toplantıyı yapmamız herkese bir nevi teşvik etmektir. Önemli olan bu toplantıdan sonra yapılacak faaliyetlerdir. Konunun ne kadar önemli olduğunu biliyoruz" dedi. Diyabet hastalığının bir başka öneminin başka hastalıklara sebebiyet vermesi olduğuna işaret eden Cumhurbaşkanı Gül, "İşin kötüsü Türkiye‘de çok hızlı bir şekilde

gelişiyor" dedi. Sağlık Bakanı Recep Akdağ‘ın dün kendisi ziyaret ederek, yürütülen çalışmalar hakkında bilgi verdiğini anlatan Gül, "Sayın Akdağ‘ın bana verdiğini kitapçıkta yer alan bir grafiğin altını okuyunca, ‘Kilo ve obezite alanında Türkiye‘da salgın seviyesine ulaştı‘ deniyor. Salgın demek, tifo, kolera salgını duyunca nasıl ürkütüyorsa, burada salgın ifadesini oyunca çok hayret ettim, o kadar bilmezdim" diye konuştu.

Diyabet hastalığının insanın bütün uzuvları bozan ve rahatsız eden bir hastalık olduğuna dikkati çeken Gül, şunları kaydetti:

"O zaman buna çok ayrı bir önemin verilmesi gerektiği açıkça ortaya çıkıyor. Onun için bunu himayemize aldık. Böyle bir salgın hastalıkla karşı karşıya olduğumuza göre, bu konuyu çok önemli gördüm. Depremler, afetler, savaşlar oluyor. Bunların bazılarına bir şey yapamıyoruz. Ama gelişmişliğin, kalkınmışlığın hastalıklarını da üstümüzde taşımamız lazım. O yüzden toplu, köklü bir eğitim gerekli. Burada en önemlisi okullar. Okullarda çocukların iyi eğitilmesi gerekiyor. Bu konulara bizimde daha çok vakit

ayırmamız, daha çok emek ayırmamız gerekiyor. Bu uğurda harcayacağımız paralar, tedavi için harcayacağımız paraların belki 10‘da 1‘i, belki 100‘de 1‘i olacak."

Beslenme konusunda hanımların söz hakkının daha çok olduğunu düşündüğünü ifade eden Gül, "Biraz onlara bağımlıyız bizde. Nihayetinde önümüze ne getirilirse bizler çoğumuz onları yiyoruz. Onların da bu konudaki düşünceleri önemli" diyerek, eşi Hayrünnisa Gül‘ün bu konuda söyleyecekleri olduğunu belirterek, kendisini sahneye davet etti.

HAYRÜNNİSA GÜL‘ÜN GÖZLERİ DOLDU

Sözlerine, "Teşekkür ederim Abdullah Bey" diyerek başlayan Hayrünnisa Gül ise, "Abdullah Bey‘in de söylediği gibi, bu konuyla çok yakından ilgileniyorum. Diyabet yalnızca bizlerin değil, gelecek nesillerin de sağlığını tehdit eden en önemli hastalıklarından biri. Beslenme alışkanlıklarımızın değişmesi ve hazır gıda tüketinin artması çağın hastalığı olarak adlandırılan obeziteyi ve başta diyabet olmak üzere pekçok kronik hastalıklara sebep olmaktadır" dedi. Bugün yenilen herşeyden korkar hale gelindiğini

belirten Hayrünnisa Gül, şöyle devam etti:

"Bırakın işlenmiş gıdaları, bir meyveyi, bir sebzeyi çocuklarımıza yedirirken ‘acaba hormonlu mu?, genetiğiyle oynanmış mı?‘ diye endişe ediyoruz. Bizim neslimiz bu konuda daha şanslıydı. Bizler doğal ürünlerle büyüdük. Çocukluğunda o lezzetleri tadan bir çok kişinin şu anda bile içinden ‘ah nerede o eski mis kokulu domatesler, üzerinde toprak kokan taze meyveler, sebzeler‘ dediğini duyar gibi oluyorum. Maalesef artık birçok ürünün tohumlarını bile bulamıyoruz. Oysa yöresel tohumlarımız ve ürünlerimiz

ülkemizin kimliğidir, mirasıdır. Onları özenle korumamız gerektiğine inanıyorum. Gelecek kuşaklar bu tadları hiç tadamayacaklar diye üzülüyorum."

Yeni nesilleri hazır gıdadan mümkün olduğu kadar uzak tutmak adına, çocuklara yemek yapmayı öğretmenin önemli olduğunu belirten Hayrünnisa Gül, gözleri dolarak, "Çocukları uzakta yaşayan bir anne olarak bunu kendi hayatımdan da biliyorum. Oğullarım kendi yemeklerini yapabilmelerine rağmen, ‘keşke daha fazla yemek çeşidi öğrenebilseydik‘ diyorlar. Oğlum Amerika‘da şöyle bir uygulamadan bahsetti: Okulara domates, biber, patates, soğan gibi sebzeler götürüyorlarmış. Sınıfta çocuklara gösteriyorlarmış.

Çocuklar tabi bunu tanımıyorlarmış. Bırakın tanımayı, nereden yetiştiğini, nereden geldiğini bilmiyorlar. Sorulduğunda ‘buzluktan‘ geldiğini söylüyorlarmış. Tabi doğranmış hazır gıdalara o kadar alışmışlar ki, bizde o hale gelmemek için şimdiden tedbir almamız gerek" şeklinde konuştu.

Hayrünnisa Gül‘ün konuşmasının ardından, programın sunuculuğunu yapan sanatçı Derya Baykal, "Güzel konuşma ödülü veriyor olsaydık bugün Hanımefendiye‘de verirdik. Tebrik ediyorum gerçekten. Çok güzel ifade ettiniz. Annelik işin içine girince sizinde gözler bir dolu dolu oldu galiba" dedi. Baykal‘da 12 yıllık hastalık mücadelesini anlattıktan sonra gözleri dolmuştu.

Konuşmaların ardından, Cumhurbaşkanı Gül‘e, Türkiye Diyabet Vakfı Başkanı Temel Yılmaz tarafından plaket verildi. Cumhurbaşkanı Gül‘de projeyi destekleyen kişi ve kurumlara plaket verdi. Gül ayrıca, diyabet hastalığıyla mücadale kapsamında gerçekleştirilen resim yarışmasında birinci olan Lal Kahvecioğlu adlı minik kız çocuğunu da sevdi.

Törende, kendisi de bir diyabet hastası olan opera sanatçısı Mesut İktu, piyano eşliğinde mini bir konser verdi. İktu, Beyazıt Öztürk‘ün Gül çifti için isteği ‘Gesi Bağları‘nı da seslendirdi.

Ana Sayfa
Manşetler
Video
Yenile