Görmez, Din İşleri Yüksek Kurulu'na yeni seçilen üyelerin göreve başlamaları dolayısıyla Diyanet İşleri Başkanlığı Konferans Salonu'nda düzenlenen törene katıldı.
Diyanet İşleri Başkanılığının tarihinin az bilindiğini, bu tarih içinde Din İşleri Yüksek Kurulu'nun fonksiyonlarının da yine az bilindiğini belirten Görmez, "Bu kurul, tarihte devletini, milletini ve toplumunu din konusunda pek çok yanlıştan korumuştur" ifadelerini kullandı.
Bugün Din İşleri Yüksek Kurulu'nun altıncısının açılışının yapıldığını anımsatan Görmez, kurulun yeniden yapılanma zarureti olduğunu söyledi.
Din İşleri Yüksek Kurulu'na yeni seçilen üyelerin Türkiye'nin ilahiyat birikimi ile Diyanet İşleri Teşkilatının bütün tecrübesini bir araya getirdiğini vurgulayan Görmez, şöyle konuştu:
"Tefsir'den Hadis ilmine, Fıkıh'tan mezhepler tarihine kadar her alanda ihtisas sahibi hocalarımız ile Diyanet İşleri teşkilatı bünyesine hayatını adamış pek çok hocamızın iş birliği yaparak ortaya koyacakları usul, metodoloji, çaba sadece bizim için değil bütün İslam alemi için büyük önem arz etmekte. Öyle bir süreçten geçiyoruz ki fetva kavramı İslam dünyasında herkesin korktuğu bir kavrama dönüşmüştür. Fetva kavramı adeta batı dünyasında sadece idam fermanlarının adı olmuştur."
- "Yaralar kapanmadan yeni büyük yaralar açılıyor"
İslam dünyasının içinden geçtiği süreçlerin dikkate alınarak Din İşleri Yüksek Kurulu'nun yeniden yapılandırılmasının kaçınılmaz hale geldiğini dile getiren Görmez, şunları kaydetti:
"Bugün İslam dünyası darmadağındır. Yaralı, yorgun, bitkin ve çökmüş vaziyettedir. Yüz yıllık yaralar kapanmadan yeni büyük yaralar açılmıştır. Yeni büyük yaralar açılmaya devam ediyor. Açılan bu yaralar, sadece İslam medeniyetinin başkentlerini tahrip etmiyor, açılan bu yaralar insanlığa rahmet olarak gönderilen İslam'ın yapısını ve insanlığa getirdiği merhamet mesajına, rahmet mesajına gölge düşürecek nitelikte büyük yaralardır. Mezhep çatışmaları son yüzyıllarda hiç görülmedik şekilde farklı boyutlar kazanmaya başladı. Her türlü siyasi ve ideolojik kamplaşma kendisini kendisini mezhep çatışması görüntüsü altında insanlığa takdim etmeye başlamıştır. Tefrika ve cehalet, ilim ve hikmetin hakim olduğu başkentlerde kol gezmeye başlamıştır."
Görmez, İslam dünyasında her tarafı sarmaya başlayan çatışmaların çok büyük sorunları beraberinde getirdiğini, milyonlarca Müslüman'ın can, mal ve ırz güvenliği endişesiyle yerinden yurdundan olduğunu belirterek, Müslümanların Müslümanlardan kaçarak gayrimüslimlere sığınmasının ise burada en üzücü durum olduğunu söyledi.
- "Müslümanların hataları İslam'a mal edilmemeli"
Yeni yetişen genç kuşaklara İslam'ın rahmet mesajını anlatmakta güçlük çektiklerinin altını çizen Görmez, gençlere İslam dinin doğru anlatılması için yeni bir dil ve üslubun geliştirilmesinin önemli olduğunu vurguladı.
Din İşleri Yüksek Kurulu'nun genç kuşakların idrakine hitap etmenin yollarını bulmak durumunda olduğunu ifade eden Görmez, "Genç kuşaklara, Müslümanların yaptıklarından dolayı İslam'ın nasıl suçlandığını, işlenen asıl hataların Müslümanlara ait olduğunu, Müslümanların bu hatalarının İslam'a mal edilemeyeceğini anlatabilmeliyiz. İbadetlere indirgenen dindarlık anlayışlarıyla şekilciliğe indirgenen ibadet konusu üzerinde durmalıyız. Din İşleri Yüksek Kurulumuz bu konuya yoğunlaşmalı ve genç nesillere bunun gerçek mahiyetini anlatabilmelidir" dedi.
- "Asıl her müminin kalbini yaralayan husus..."
Son dönemde hac ibadeti esnasında vinç devrilmesi ve Mina'daki izdiham olmak üzere iki büyük facianın yaşandığını anımsatan Görmez, şöyle devam etti:
"Burada üzerinde durmamız vinç kazasının kendisi değildir. Asıl her mümini kalbinden yaralayan husus, vinç kazasında yaralananlar hastaneye görülmeyi beklerken Kabetullah'ın etrafında tavafın devam etmesidir. Asıl her müminin kalbini yaralayan husus, yaralılar orada can havliyle imdat beklerken cemaatle namazın kılınmaya devam etmiş olmasıdır. Bu ümmetin içine girdiği cehaletin boyutlarını gösteren çok önemli bir örnektir. Hepimiz biliyoruz ki Kabetullah Hazreti İbrahim'in yapısıdır. Cenab-ı Hakkın izniyle İbrahim'in ve İsmail'in inşa ettiği bir binadır. Ama biz hazreti insanın kalbinin, insanın Allah'ın yapısı olduğunu ve nice Kabelerden üstün olduğunu anlamakta ve anlatmakta geciktiğimizi kabul etmeliyiz. İkinci yaşanan faciada yüzlerce kardeşimizin güpegündüz Mina'da düz yolu yürürken, bütün kötülüklerden sembolik olarak kurtulmak için şeytan taşlamaya giderken en küçük bir börtü böceğe dokunmanın yasak olduğu bir ibadette, sivri sineğe bile eziyet etmenin caiz olmadığı bir ibadet esnasında yüzlerce kardeşimizin vefat etmesinin herhangi bir izahı yoktur. Bunun ümmete yakışır bir tarafı yoktur, bunun izah edilir bir tarafı yoktur. Ama asıl izah edilemeyecek bir önemli bir husus daha vardır. O da bu elim hadiseden sonra hiçbir Müslüman'ın öz eleştiriye dahi tahammül göstermemiş olmasıdır. Mümin kardeşleriyle birlikte bütün dünyadaki Müslümanın kardeşleriyle birlikte kafa kafaya vererek, gönül gönüle vererek 'eyvah biz ne yaptık, biz bu günahı nasıl işledik, bir daha bu büyük günahı işlememek için ne yapmalıyız?' konusu üzerinde hiçbir Müslümanın, Müslüman ülkenin durmamış olması asıl üzücü hadisedir."
- "Ümmeti aydınlatmak için her türlü gayreti sarf etmek zorundayız"
Diyanet İşleri Başkanlığının, Din İşleri Yüksek Kurulu'nun ve İslam alimlerinin üzerine büyük vazifeler düştüğünü belirten Görmez, "Biz bütün bu konularda ümmeti aydınlatmak için her türlü gayreti sarf etmek zorundayız. Şunu hiçbir zaman unutmamalıyız. Bugün İslam aleminin su ve ekmek kadar alime ihtiyacı var. Ama ilmin hamalı olan alimlere değil, insanları fetvalarıyla saptıran bilginlere değil, bilgiçlere değil. Gerçekten hikmet ve marifetle ümmetin önünü aydınlatacak alimlere ihtiyaç var. Dolayısıyla Din İşleri Yüksek Kurulu'nun yeniden yapılanması derken, bilhassa uzman ve uzman yardımcısı kardeşlerimizle birlikte adeta toplumu aydınlatan büyük bir akademiye dönüşerek, sürekli doğru bilgi üreten bir mekanizmaya sahip olması büyük önem arz ediyor" diye konuştu.
Görmez, bugün İslam dünyasında bir fetva anarşisi olduğunu, bunun Türkiye'ye de ulaştığını dile getirerek, "Televizyon yayınları marifetiyle bakıyorsunuz, peygamberliğini ilan edip başka ülkeden sabahtan akşama kadar propaganda yapan insanlar görebiliyorsunuz. Mehdiliğini ilan edip sabahtan akşama kadar insanları saptırıcı bilgilerle yaralayan insanlar görebiliyorsunuz. Kanalların canlı yayınlarında rüya tabirleri yapıp muskalar yazan insanlar görebiliyorsunuz. Bütün bu konularda Din İşleri Yüksek Kurulu'nun toplanarak, milletimizi sadece tarihi bilgilerle değil, o tarihi bilgileri bugüne getirerek din konusunda aydınlatmak için üzerine düşen vazifeyi hakkıyla ifa etmesi gerekiyor" dedi.
Kur'an-ı Kerim tilaveti ile başlayan etkinlikte, Din İşleri Yüksek Kurulu Başkanı Dr. Ekrem Keleş ve eski Din İşleri Yüksek Kurulu Başkanı Hüseyin Kayapınar da salondakilere hitap etti.
Görmez, konuşmaların ardından, Din İşleri Yüksek Kurulu Başkanı Dr. Ekrem Keleş, kurulun yeni üyeleri, Zeki Sayar, Mehmet Kapukaya, Rifat Oral, Dr. Muhlis Akar, Dr. Mehmet Canbulat, Prof. Dr. Ahmet Yaman, Doç. Dr. Cenksu Üçer, Prof. Dr. Zekeriya Güler, Prof. Dr. İbrahim Hilmi Karslı, Prof. Dr. Hüseyin Yılmaz, Prof. Dr. Mehmet Ünal, Prof. Dr. Murteza Bedir, Prof. Dr. Kaşif Hamdi Okur, Prof. Dr. Bünyamin Erul, Prof. Dr. Cağfer Karadaş ile fotoğraf çektirdi.
Diyanet İşleri Başkanı Görmez Açıklaması
Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez, Mina'daki faciayla ilgili, "Sivri sineğe bile eziyet etmenin caiz olmadığı bir ibadet esnasında yüzlerce kardeşimizin vefat etmesinin herhangi bir izahı yoktur. Bunun ümmete yakışır bir tarafı yoktur, bunun izah edilir bir tarafı yoktur. Ama asıl izah edilemeyecek bir önemli bir husus daha var. O da bu elim hadiseden sonra hiçbir Müslüman'ın öz eleştiriye dahi tahammül göstermemiş olmasıdır" dedi.