İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Kültürel Etkinlikler Müdürlüğünün düzenlediği 'Doğu-Batı-Türkiye' konferans dizisinin ilk konuğu Prof. Dr. Gülfer Refiğ, 'Tarih boyunca sürdürülen büyük düşmanlığı, 'Doğu barbardır, Batı medenidir' ayrımını görenler yaşatılmadı. Tarih boyunca bunun birçok örneği var. Bugüne kadar kimse okumuyor bilmiyor ama bunlar incelenmeye başlandı ve gerçekler yakın zamanda ortaya çıkacak' dedi.
Ali Emiri Efendi Kültür Merkezi'nde gerçekleşen konferansta konuşan Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Devlet Konservatuarı öğretim üyesi Prof. Dr. Gülfer Refiğ, Doğu ve Batı kavramlarının esas olarak coğrafi kavramlar olduğunu, güneşin doğduğu ve battığı yerlere göre şekillendiğini ifade etti.
Refiğ, 'Belli bir tarihten itibaren bu coğrafi terimler şekil değiştiriyor ve bu kavramlara başka anlamlar yükleniyor' diyerek, şu bilgileri verdi:
'Bugün Batı dediğimiz zaman orada 'medeniyet, akıl, fikir, güzellik', Doğu denildiğinde ise 'gerilik, ilkellik, barbarlık' akla geliyor. Peki bu düşünce, bu anlayış insanlığa nasıl yerleşti, bugüne nasıl geldi çok önemli bir sorun. Bu tamamıyla sanal ve hayali bir şey. Bu kavramların içleri başka bir şekilde dolduruldu.'
Milyonlarca yıldır insanlığın hiç değişmeyen iç güdüleri olduğundan bahseden Refiğ, bunların yaşama iç güdüsü, ölüm ve afet korkusu olduğunu kaydederek, insanın özünde 'kötülüğe olan eğilimin' de tarih boyu mevcut olduğunu aktardı.
Refiğ, 'İnsanın insana ettiği kötülük var bir de. Tarih boyunca yaşanan savaşlar, kıskançlıklar ve şiddetler var. Eski medeniyetlerden itibaren bu kötülük eğilimini azaltmak ve iyiliği egemen kılmak için hep bir çözüm aranmış' dedi.
İlk medeniyetlerin çözümü 'tek bir ilahi varlıkta', birlikte olmak, birleşmekte aradığı yorumunu yapan Refiğ, şunları anlattı:
'Bir tanrı iradesinde şefkat ve merhamet arıyorlar. Bu şefkat ve merhametin pratikteki karşılığını, istisnasız bütün eski toplumlarda bütün alemle, kainatla uyumlu yaşamda buluyorlar. Çünkü gördükleri hiç değişmeyen bir gerçek var, onların deyimiyle 'tanrının hikmeti', bizim için ise Allah.'
Refiğ, eski medeniyetlerde 'her bahar ayında ölüme meydan okurcasına canlanan doğanın', 'Toprak Ana' olarak tanımlandığına dikkati çekerek, şöyle konuştu:
'Toprak Ana bereketlerini bize bahşediyor ve bütün canlılara yaşamını devam etme fırsatı sunuyor diye düşünmüşler ve hep dişi ilk inançlar. Mısır, Mezapotamya'da hep böyle. Çünkü doğuran, hayat veren bir kadın ve onun sembolize ettiği 'Toprak Ana', 'Tanrıça' inançları var. Özellikle Anadolu'da, Likya, Frigya, İyonya gibi medeniyetlerde bu 'tek ilahi varlık' düşüncesi var.'
- 'Yunan medeniyeti sadece bir azınlık'
Sözünü ettiği medeniyetlerin tarihte 'yalan yazıldığı' için bugün Yunan medeniyeti olarak bilindiğini vurgulayan Refiğ, sözlerini şöyle sürdürdü:
'Halbuki Yunan medeniyetiyle hiç alakası yok. Yunanlılar yani Grekler, İyonya medeniyetinde sadece bir azınlıklar. İyonya medeniyeti Mısırlılar, Huriler, Fenikeliler, Hititler gibi Doğu medeniyetlerinin bir toplamı gibi bir medeniyet. Bizim bugün Yunan filozofları olarak bildiğimiz Sokrates, Aristo, Eflatu'nun hocaları burada, Tales, Homeros, Herodot burada.'
Refiğ, 'Bu büyük medeniyetleri yalan ve yanlış olarak Yunan diye öğrendik' sözleriyle, Yunan kelimesinin, Perslerin telaffuz biçiminden doğduğunu ve İyonların Grek asıllı olmadığını söyledi.
Tarihteki akımlar ve göçlerin daima Doğu'dan Batı'ya olduğuna işaret eden Refiğ, şu ifadeleri kullandı:
'Atina'yı mesela, büyük demokrasi, insan hakları, özgürlük medeniyeti olarak biliriz. Peki Sokrates'i neden baldıran zehiri içerek ölüme mahkum ettiler? Gerçek şu ki Atina'da dünya tarihinde ilk defa olarak toprak sahibi aristokratlar bütün tanrıların, ilahların gücüne sahip oluyorlar. Geri kalan herkes köle oluyor ve buna kadınlar da dahil. Aristokratlar dışında kimse, bir yurttaş, insan bile değil.'
Refiğ, tarih kitaplarında 'büyük Atina medeniyeti' şeklinde anlatılan söz konusu dönem hakkında bugün Amerika'da kitaplar yazıldığını ve 'bunun bir yalan olduğu, 19. yüzyılda uydurulduğu' şeklinde ifadeler kullanıldığını belirtti.
- 'Büyük İskender Makedonyalıdır'
Prof. Dr. Refiğ, Büyük İskender'in de tarihte yanlış anlatıldığının altını çizerek, şunları anlattı:
'Atina'da olanı gören büyük bir Makedon var, Büyük İskender. Bugün filmlerde Büyük İskender'i Grek olarak gösteriyorlar, oysa değil, o bir Makedon. Bu haksızlıkları gördüğü için, gerçek medeniyetin ve uygarlığın kökünün nerede olduğunu bilen biri olarak Doğu'ya gitmiştir. Pers Kralı Daryus'u öldürdü ama kendisi ve askerleri Pers kızlarıyla evlenmişlerdir. Aslında bütün bu medeniyetlerin ve felsefenin beşiğine gitmek istemiştir.'
Hintlilerin Büyük İskender'i durdurması üzerine Babil'de bir Doğu imparatorluğu kurduğu bilgisini paylaşan Refiğ, şu tespitini aktardı:
'Büyük İskender'de milattan önce 325'te zehirlenerek öldürüldü. Tarih boyunca sürdürülen büyük düşmanlığı, Doğu barbardır, Batı medenidir ayrımını görenler yaşatılmadı. Tarih boyunca bunun birçok örneği var. Bugüne kadar kimse okumuyor bilmiyor ama bunlar incelenmeye başlandı ve gerçekler yakın zamanda ortaya çıkacak.'
'Doğu-Batı-Türkiye' Konferansı
Prof. Dr. Refiğ: 'Atina'yı mesela, büyük demokrasi, insan hakları, özgürlük medeniyeti olarak biliriz. Peki Sokrates'i neden baldıran zehiri içerek ölüme mahkum ettiler? Gerçek şu ki Atina'da dünya tarihinde ilk defa olarak toprak sahibi aristokratlar bütün tanrıların, ilahların gücüne sahip oluyorlar. Geri kalan herkes köle oluyor ve buna kadınlar da dahil. Aristokratlar dışında kimse, bir yurttaş, insan bile değil.'